MİLLETLEŞME SÜRECİNDE ZİYA GÖKALP'İN MEDENİYET ARAYIŞI (original) (raw)
Related papers
ZİYA GÖKALP'İN KÜÇÜK MECMUA'DAKİ ŞİİRLERİNDE MİLLÎ MÜCADELE
Küçük Mecmua (5 Haziran 1922-5 Mart 1923), Ziya Gökalp’in Diyarbakır’dayken çıkardığı bir dergidir. Küçük Mecmua içerdiği tarih, medeniyet tarihi, din, felsefe, antropoloji, halk bilimi, siyaset, edebiyat, sanat alanlarından çeşitli yazılarla ilmî, fikrî, felsefî, edebî bir dergidir. Bu özelliklerinin yanı sıra dergi, Millî Mücadele döneminin meseleleri bağlamında tarihe tanıklık da eder. Küçük Mecmua, Millî Mücadele’nin destekçisi bir dergidir ve Millî Mücadele’nin, zaferin, işgal kuvvetlerini Anadolu’dan atmanın ve yeni bir Türk devleti kurma yolunda gösterilen iradenin tüm coşkusunu yaşar ve yaşatır. Dergide, Ziya Gökalp’in özellikle ‘Türklük’ kavramının çerçevelediği alanda tarih, medeniyet tarihi, sosyoloji, felsefe, din, halk bilimi, antropoloji, edebiyat, sanat konularına dair yazılarının yanı sıra şiir ve masal türünden edebî ürünleri de yer alır. Ziya Gökalp’in Küçük Mecmua’daki şiirlerinin pek çoğu Millî Mücadele ile ilgilidir. Gökalp, bu şiirlerinde Millî Mücadele dönemini ve Millî Mücadele dönemini hazırlayan I. Dünya Savaşı yıllarını yansıtır; Kurtuluş Savaşı’nı, Kuvayı Milliye ruhunu yüceltir, işgale karşı çıkar, I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı üzerinden emperyalizmi olumsuzlar, yeni Türk devletinin kurulması yönündeki iradeyi kutsayarak halk nezdinde kamuoyu oluşturur. Bu bağlamda, çalışmamızda Ziya Gökalp’in Küçük Mecmua (5 Haziran 1922-5 Mart 1923)’da yayımlanan şiirleri ele alınmakta ve Millî Mücadele’nin bu şiirlere nasıl yansıdığı incelenmektedir. Anahtar Kelimeler: Ziya Gökalp, Küçük Mecmua, Millî Mücadele, zafer, şiir.
ZİYA GÖKALP’TA DİN VE MİLLİYETÇİLİK
Bugünü anlamının yolu dünü bilmekten, aynı şekilde yarına yön vermenin yolu da bugünü anlamaktan geçmektedir. Günümüz Türkiye'sinin yaşadığı sosyal, siyasal ve dini problemlerin anlaşılabilmesi için geçmişine gidilmesi gerekir. Bu nedenle Osmanlının yıkılış döneminde ortaya çıkan fikri akımlar ve bu akımların ortaya çıktığı dönem önem kazanmaktadır. Ancak özellikle tarihi araştırmalarda, ele alınan konuların sağlıklı değerlendirilebilmesi için sosyal hadiselerin yaşandığı dönemin koşulları göz önüne alınmalıdır. Çünkü her dönemde, toplumu oluşturan sosyal ve siyasal yapılar farklılık arz edebilmekte ve çeşitli alanlarda meşruluk ölçütleri değişebilmektedir. Fransız İhtilali'nden sonra bütün dünyada hızla yayılmaya başlayan milliyetçilik fikri, çok uluslu yapılara sahip imparatorlukları derinden etkilemiştir. İçinde Türk, Arap, Kürt, Arnavut Rum, gibi birçok farklı unsurları barındıran Osmanlı İmparatorluğu da milliyetçilik akımlarından en çok etkilenen devletlerden birisi olmuştur. XIX. yy.'da milliyetçilik fikirlerinin hızla yayılmasıyla Osmanlı içindeki farklı unsurların bağımsızlık girişimleri üzerine, Osmanlının yıkılmasını önlemek ve onu Batı karşısında düştüğü durumdan kurtarılmasını isteyen Osmanlı aydınları, Osmanlının kurtuluşunu farklı fikri mülahazalarla değerlendirmişlerdir. Bu fikri tasavvurların ortak özelliği, Batı karşısında düşülen güçsüzlükten çıkış noktası olarak Batının tekniğinin alınarak Osmanlının çağdaş bir yapıya büründürülmesidir. Bu çalkantılı dönemin düşünürlerinden olan Ziya Gökalp da devrin şartlarından etkilenmiş ve fikirleri de bu devrin algı tarzına göre şekillenmiştir. Bu çalışmada fikirleri ve eleştirileri ile yoluma ışık tutan ve çalışmam boyunca bana her türlü desteği göstererek çalışmanın tamamlanmasında ciddi emek ve katkıları olan danışman hocam Yrd. Doç. Dr. Alaattin DİKMEN'e teşekkürü bir borç bilirim. Ayrıca bu teze katkılardan dolayı Yrd. Doç. Dr. Celal ÇAYIR'a, Yrd. Doç. Dr. Oktay BOZAN ve Yrd. Doç. Dr. Orhan ATEŞ'e müteşekkirim. Mehmet Tahir ACET II ÖZET İnsanlık tarihi boyunca birey ve toplum yaşamına etki eden en büyük olgulardan birisi din olmuştur. Ancak özellikle Rönesans ve Reform hareketleri ile birlikte akla yapılan aşırı vurgu ve Sanayi Devrimi ile Fransız İhtilali sonrası toplum hayatında görülen büyük değişimler, dinin birey ve toplumsal hayat ile siyasal düzlemde etkisinin azalmasına neden olmuştur. Dinin birey, toplum ve siyasal düzlemde kapladığı alanın yerine, modern anlamda ortaya çıkan, başta milliyetçilik olmak üzere çeşitli siyasi, politik ve kültürel akımların doldurması beklenmiştir. Ancak dinin toplum algısında oluşturduğu meşrulaştırma dâhil birçok işlevsel yönlerini milliyetçilik fikri tam anlamıyla yerine getirememiştir. Bu nedenle belli kesimler tarafından milliyetçilik fikrinin yanında dinin de toplumsal alanda yaşaması istenilmiştir. Modern anlamda ortaya çıkan milliyetçilik fikri, her milletin bir devlet sahibi olması fikrini savunmaktadır. Bu fikri akım, Osmanlı Devleti gibi birçok farklı milliyeti içinde bulunduran devletlerin parçalanmasına zemin hazırlamıştır. Osmanlının parçalanmasını önlemek amacıyla Osmanlı aydınları tarafından Batıcılık, İslamcılık, Osmanlıcılık, Türkçülük gibi birçok farklı akım ortaya çıkmıştır. Bu tür fikirlerin yoğun olarak tartışıldığı dönemin aydınlarından olan Ziya Gökalp'ın fikir dünyasını bu çalkantılı dönem yoğun olarak etkilemiştir. İlk dönemlerinde Osmanlıcı-İslamcı bir çizgide olan Gökalp, özellikle Selanik'te geçirdiği dönem sonrasında fikir hayatında büyük değişmeler yaşamış, böylelikle milliyetçilik fikrinin son dönem Osmanlının ve yeni kurulacak olan Cumhuriyetin en büyük teorisyeni haline gelmiştir. Ancak Gökalp, dinin birey ve toplum düzeyinde üstlendiği işlevsel yönleri ile dinin meşrulaştırma özeliğinden dolayı laik bir yapılanmanın yanına dini de koymak istemiştir.
ZİYA GÖKALP'İN ŞİİRLERİNDE VE MANZUM HİKÂYELERİNDE TÜRK MİTOLOJİSİNİN İZLERİ
II. ULUSLARARASI TOPLUM ve KÜLTÜR ARAŞTIRMALARI SEMPOZYUMU (2-4 EKİM 2020) TAM METİN BİLDİRİLER KİTABI, 2020
Abstract: In Turkish literature, some intellectuals especially after Tanzimat, tried to make use of the elements of the Turkish culture in their works in order to revitalize the consciousness of being Turkish, with the influence of political and social conditions of the era. One of those elements is undoubtedly the Turkish mythology, which contains all details related to Turkish culture within itself. Sustaining this mythological system owned by Turks like all archaic civilizations in their works and preserving it in an alive form was seen as a duty by our significant intellectuals like Ziya Gökalp, who had the consciousness of being a Turk. In general, Gökalp was nourished from Turkish nationalism and its concepts in his poems and narratives in verse, and he adopted a mythological world view based on Turkistan and Altai. In this study, the elements that can be associated with the Turkish mythology in the poems and narratives in verse of Ziya Gökalp will be determined and the places of said elements in the Turkish cultural life will be tried to be evaluated respectively under the headings of; mythological persons – characters, mythological animals and mythological incidents – associations. Özet: Türk edebiyatında özellikle Tanzimat sonrasında kimi aydınlar, dönemin siyasi ve toplumsal şartlarının etkisiyle Türklük şuurunu yeniden canlandırabilmek için eserlerinde Türk kültürünün unsurlarından yararlanmaya çalışmışlardır. Bu unsurlardan biri de şüphesiz ki Türk kültürüne dair her türlü detayı içerisinde barındıran Türk mitolojisidir. Her kadim medeniyet gibi Türklerin de sahip olduğu bu mitolojik sistemi eserlerinde yaşatarak onu canlı bir şekilde muhafaza edebilmek, Türklük bilincine sahip Ziya Gökalp gibi önemli aydınlarımız tarafından bir vazife olarak görülmüştür. Gökalp; şiirlerinde ve manzum hikâyelerinde genellikle Türk milliyetçiliği ve onun kavramlarından beslenip, Türkistan ve Altay merkezli bir mitolojik dünya görüşünü benimsemiştir. Bu çalışmada, Ziya Gökalp’in şiir ve manzum hikâyelerindeki Türk mitolojisiyle bağdaştırılabilecek unsurlar belirlenecek ve söz konusu unsurların Türk kültür hayatındaki yerleri sırasıyla; mitolojik kişiler - kahramanlar, mitolojik hayvanlar ve mitolojik olaylar - çağrışımlar başlıkları altında değerlendirilmeye çalışılacaktır.
ZİYA GÖKALP ÜZERİNDEN SOSYOLOJİK ÇATIŞMALAR
“Sosyoloji”nin ana kuralı, bu bilim dalında söz söyleyebilmenin ilk koşulu, “önyargılardan kurtulabilmiş olmak”tır… Düşünce dünyasında Rönesansçı felsefenin ve sosyolojinin atası sayılan Francis Bacon’dan diyalektik maddeciliğin kurucusu sayılan Karl Marks’a, Ziya Gökalp’in çevirisini yaptığı ve kuramına yeni katkılar getirdiği Emile Durkheim’a kadar birçok önemli düşünürün ilk koşulu budur. Durkheim, “bireysel sapmalardan soyutlanmış olmayı” da diğer bir koşul olarak sayar. Ziya Gökalp üzerine kitaplar yazmış iki sosyoloğu, Cavit Orhan Tütengil ve Taha Parla'yı “önyargı” ve “bireysel saplantılar” üzerinden karşılaştırmak ülkemizin en önemli sorununa, aydınlarımızın durumuna işaret edecek, önemli bir açıklık getirecektir. Türkiye’de önemli siyasal gelişmelerin yaşandığı, liberal aydınlarımızın emperyalizm uzantılı cemaat ve tarikat baronlarıyla kol kola yol yürüdüğü, “Ergenekon”, “Balyoz”, “Askeri Casusluk” gibi kumpas davalarının açıldığı tarihlerde büyük bir telaş içinde yazmaya çalıştığım “Anadolu Rönesansı” kitabına kaynak olarak seçtiklerim arasında Taha Parla’nın “Ziya Gökalp, Kemalizm ve Türkiye’de Korporatizm” de yer almıştı… O dönem için çok anlamlı bir seçim olduğuna inanıyordum. Bugün de aynı görüşteyim. Cavit Orhan Tütengil ile Taha Parla’nın Ziya Gökalp’e yaklaşımları arasında göze çarpan kimi farklılıklar ve özellikle de Taha Parla’nın çalışmasında zaman içinde birbiriyle çelişen değişiklikleri içeren bir bakış açısının varlığına ilişkin o güçlü belirtiler, böyle bir makalenin kaleme alınışı için önemli bir neden oluşturmuştur.
ZİYA GÖKALP VE ABDULLAH TUKAY'IN FOLKLORLA İLGİLİ ÇALIŞMALARI
Özet 19-20. yüzyıllarda ortaya çıkan fikir hareketleri, toplumların kendi kültürlerine yönelmesini sağlamıştır. Birçok yazar, bulunduğu toplumun nasıl olması gerektiğine dair fikirlerini, ait olduğu toplumun halk kültürü ürünlerini kullanarak anlatma gayesi gütmüştür. Bizde Ziya Gökalp, İdil-Ural bölgesinde ise Tatar şair Abdullah Tukay bu gayeye hizmet eden ediplerdendir. Bu bildiride Ziya Gökalp ve Abdullah Tukay'ın halk bilimi ürünlerinin derlenmesi ve incelenmesine yaptıkları katkı ile şiirlerinde halk bilimi unsurlarına yer verme ve millî edebiyat oluşturma çabalarından bahsedilecektir. Abstract Movements of thought emerged in 19-20th centuries help societies canalize to their own cultures. Many authors aimed to explain their thoughts on "how shoul his society be?" by making use of the products of his popular culture. In our region Ziya Gökalp and in the Idil-Ural region Tatar poet Abdullah Tukay are those of literary men who served for this goal. This paper will be about the contributions of Ziya Gökalp and Abdullah Tukay on the miscellany of the products of folklore, elements of folklore in their poems, and their endeavor to form a national literature.
ZİYA GÖKALP’IN KÜLTÜREL ÇOĞULCULUK VE KÜLTÜRLERARASI EŞİTLİK PRENSİBİNE BAKIŞI
Ziya Gökalp'ın kültürlerarası eşitlik ve kültürel çoğulculuk hakkındaki düşüncelerini iyi anlayabilmek için; Gökalp'ın tanımladığı Türk harsına, medeniyetine, Türkçülüğe ve ulus devlete bakmak gerek. Aynı şekilde öteki diye adlandırılan harsların ve medeniyetlerin hakkındaki görüşü de önem sarf etmektedir. Gökalp'ın kültürel çoğulculuk ve kültürlerarası eşitlik prensipleri hakkındaki görüşlerine geçmeden önce, Gökalp'ın siyasi ve dönemin koşullarına göre düşüncesi ve kalemin değiştiğini söylemekte fayda vardır. Halil İnalcık, Cemil Meriç ve Hilmi Ziya Ülken gibi birçok düşünür, Gökalp'ın bu siyasi pragmatizmine vurgu yapmaktadır. Halil İnalcık bu konu da Gökalp'ı Osmanlı, Türkçü ve Atatürkçü olarak ayırıyor. " Gökalp'ın zaman zaman değişen sistemleştirme çabalarında siyasi pragmatizm egemendir." (1) demektedir. Cemil Meriç ise bir konuşmasında; "Ziya Gökalp bütün fikir adamları gibi birçok hataları olan bir fanidir. Hataların ülkenin her sınırından girdiği bir devirde yaşıyordu. Her ideolog gibi bir devrin hatalarını ve sevaplarını aksettirir." (2) diyor. Başka bir yerde ise Meriç; "Gökalp, batının sofra artıklarıyla geçinen bir zattır. Onları atıştırır zaman zaman da kusar." (3) Bir diğer eleştiri ise Hilmi Ziya Ülken' den gelecekti. Ülken, Gökalp için senelerce Türk ve Osmanlı imparatorluk fikrini müdafaa etmiş olan ideolog, bütün eski iddialarını unutmuş gibi, derhal, "Sevin çoban, sevin ilin sâf kaldı,