Sosyoloji Öğretiminde Karşılaşılan Güçlükler Üzerine Bir Araştırma (original) (raw)

Öğretmen Adaylarinin Atama Öncesi̇ Karşilaştiklari Güçlükler: Fenomenoloji̇k Bi̇r Çalişma

Trakya Eğitim Dergisi, 2021

Bu çalışmada mezuniyet sonrası atama bekleyen öğretmen adaylarının kamu personeli olarak atanma süreçlerinde yaşamış oldukları sosyal, psikolojik ve ekonomik güçlüklere değinilmiştir. Aynı zamanda bu güçlüklerin altında yatan KPSS sistemiyle ilgili yaklaşımlar katılımcıların ifadeleriyle değerlendirilmiştir. Bu bağlamda çalışmanın amacına bağlı olarak nitel yöntem benimsenmiş ve fenomenoloji (olgu bilim) deseni kullanılmıştır. Çalışmada amaçlı örnekleme tekniklerinden kartopu örnekleme yöntemi kullanılarak 16 katılımcıyla derinlemesine bire bir görüşme gerçekleştirilmiştir. Araştırmada veri toplama aracı olarak yarı yapılandırılmış görüşme protokolü kullanılmıştır. Görüşmelerin 3’ü yüz yüze gerçekleştirilmiş ve geri kalan 13 katılımcıyla tüm dünyayı etkileyen COVID-19 pandemisi nedeniyle telefon üzerinden görüşmeler sağlanmıştır. Araştırmada içerik analizi yöntemi kullanılmış ve “Tercih Sebebi”, “Hazırlık Süreci”, “Toplumsal Baskı”, “Psikolojik Zorluklar”, “Ekonomik Zorluklar” ve “S...

Sınıf Öğretmenlerinin Sosyal Bilgiler Dersinde Güçlük Çeken Öğrencilere İlişkin Görüşleri

Sınırsız Eğitim ve Araştırma Dergisi

Sosyal bilgiler dersi hem ulusal hem de dünya vatandaşı yetiştirme konusunda geçmişten günümüze önemini korumaktadır. Sosyal bilgiler dersinin önemi göz önünde bulundurulduğunda bu derste yaşanılan güçlük\ zorluklara ışık tutulmasına ihtiyaç duyulmuştur. Bu araştırmanın amacı öğrencilerin sosyal bilgiler dersinde güçlük çekme sebeplerini detaylı bir şekilde incelemektir. Literatür incelendiğinde sosyal bilgiler dersinde karşılaşılan sorunların bir bütün şeklinde ele alınmadığı görülmektedir. Bu araştırmada karşılaşılan sorunların nedenlerini birçok alt boyutunu ele alarak bütün halinde incelenmesi yönüyle önemlidir. Araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden olgu-bilim çalışması kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubu 7 sınıf öğretmeni oluşturmaktadır. Araştırmada veri toplama aracı olarak araştırmacı tarafından uzman görüşüne başvurularak hazırlanan yarı yapılandırılmış “Görüşme Formu” kullanılmıştır. Veriler nitel veri analiz tekniklerinden betimsel analizi ile elde edilmiştir....

Sosyoloji̇de Bi̇rli̇k Sağlama

Araştırma Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü Dergisi (Yayınlanmıyor), 1992

Günümüzde genel olarak iki bilgi teorisi ya da bunların uzantıları sosyal bilimlerdeki uygulamalara kaynaklık etmektedir. Toplumsal dünyanın, doğal dünyadan farklı olmadığını, bu nedenle de doğa bilim

‘Üni̇versi̇te Dişi Sosyoloji̇’ Üzeri̇ne Bi̇r Deneme

Istanbul Journal of Sociological Studies, 2015

Genelde bilim özelde sosyoloji, kendi bilimsel iç dinamikleri yanında toplumda yaşanan değişimlerden de etkilendiği için her zaman eksiği ve hatası olduğunu hesaba katmak zorundadır; eksiğinin ve hatasının olacağını bilmek bilimin övüncü ve varlık temelidir. Bu hata ve eksiği aza indirmek için hem üniversitede entelektüel bilgiyle sarmalanmış hem de dışarıda yaşanan gerçekliğin bilgisiyle donanmış bir sosyoloji yapma gerekliliği su yüzüne çıkmıştır. Bunu göz ardı etmeyen bir yaklaşım bugün sadece sosyolojinin değil diğer bazı disiplinlerin de sorunudur. Böyle yaklaştığımızda, bu çalışma, hayatın karmaşık bilgisini "bilim" ve "bilimsel kültür" kavramlarıyla sosyoloji tarihi içinde anlamlı bir çerçeveye yerleştirmeye çalışmakta, ayrıca sosyolojinin farklı entelektüel kaygılarla yapılan bilgi üretme çabasını üniversite dışında değerlendirmeyi amaç edinmektedir. Çünkü "sosyolojinin heryerdeliği" onun önce "üniversite dışına taşması"nı, sonra "dışarıdan yansımalarla" kendini beslemesini zorunlu kılmış; bilginin farklı entelektüel mekânlarda ve kurumlarda "bilimsel bürokrasi" ve "üniversite dışı sosyoloji" kimliğiyle yeniden keşfedilmesi gereğini su yüzüne çıkarmıştır.

Sosyoloji yaklaşımıyla eğitim yönetiminde örgütsel çatışma

Journal of Human Sciences

This study discusses the phenomenon of conflict from the perspectives of organizational sociology, conflict approach and educational administration. As an interactive process in educational administration, conflicts can occur between educational stakeholders' specific spheres of authority, such as teachers, guidance counselors, psychological counselors or school administrators. However, they are homogeneous but also a structural part of a single and homogeneous whole. As individuals and groups become spatially closer, contact increases, and so do conflicts; distant cultures work less well. Differences in individuals as a source of conflict are the group dynamic that moves the group forward. As a result of such an interactionist and conflictual perspective, some of our conclusions will significantly contribute to educational administration and policymakers. Wherever there is an individual, there is culture; wherever there is culture, there is organization and conflict. Conflicts have been the driving and changing force of history. Preventing conflicts can also prevent development. As long as communication between groups is maintained effectively, work is beneficial. Still, when it starts to lose its effect, cracks that will collapse the social structure should be expected to emerge.

Türkiye’de Sosyoloji Öğretiminin Tarihsel Gelişimi

Toplum Bilimleri Dergisi, 2021

Türkiye'de Sosyoloji Öğretiminin Tarihsel Gelişimi Öz: Sosyoloji, modern çağın sorunlarının ortaya çıkardığı yeni bir disiplindir. Sanayi devrimi ve büyük sosyal değişimler üzerine yapılan bilimsel çalışmalar sonucu ortaya çıkmıştır. Saint Simon ve Comte'un pozitivist görüşlerini sistemleştiren Durkheim ve Marks gibi öncüler bu kabulde etkili oldu. Pozitivist anlayışa karşı çıkan Max Weber, sosyolojinin bir diğer öncüsüdür. Çalışmanın temel amacı, Türk sosyolojisinin gelişim ve kurumsallaşma sürecini tanıtmak ve eğitim programlarında hak ettiği ağırlığı taşımayan sosyoloji öğretiminin önemini vurgulamaktır. Bu çalışmada sosyolojinin bir bilim olarak ortaya çıkışı ve Türkiye'deki gelişim süreci literatür üzerinden değerlendirilmiştir. Bu amaçla sosyolojinin kuruluş süreci, kurumsallaşması ve okullaşması incelenmiş ve dönemlere göre eğitim sistemindeki gelişimi takip edilmiştir. Türk sosyolojisinin kökleri, Batılılaşma çabalarının tarihsel geçmişine dayanır. 19. yüzyılın sonlarına kadar devam eden toplumsal çalışmalar, Türk sosyolojisinin mayalanma ve oluşum dönemi olarak kabul edilebilir. Uzun bir sürece yayılan bu fermantasyon dönemi, 20. yüzyılın başlarında bilimsel bir zemin kazanmaya başlamıştır. Kurucu isimlerden Gökalp, Comte'un Durkheim'ci yaklaşımını takip etmiş, diğer isim Prens Sabahattin'in ise Le Play'cı yorumu tercih etmiştir. Bu nedenle başlangıçta pozitivist bir temel üzerine kurulan Türk sosyolojisi bu özelliğini büyük ölçüde korumaktadır. Sosyoloji, Gökalp'in çabalarıyla üniversite programı üzerinden Türk eğitim sistemine girmiş ve kısa sürede öğretmen yetiştirme programlarında yer almıştır. Bu gelişmeyi, ortaöğretim programlarında yer bulması takip etmiştir. Başlangıçtan itibaren Türk sosyolojisinin, pozitivist, devletçi, batıcı, milliyetçi, siyasetle yakın ilişki içinde bulunması, özgünlüğünü kazanmasına engel olmuştur. Bunların sonucu olarak, aktarmacılık, bağımlılık, biyografik çalışmaların yetersizliği, ilgisizlik gibi sorunlar yüzünden eğitim programlarında hak ettiği yeri bulamamıştır.

Fen Bi̇lgi̇si̇ Öğretmen Adaylarinin Sosyobi̇li̇msel Konulara Yöneli̇k Tutumlari

2020

Gunumuzde sosyobilimsel konularin ogretimi, modern fen egitiminin en onemli hedeflerinden birisidir olup, dunyadaki bircok kurum ve kurulus sosyobilimsel konularin ogretim programinda yer almasini, bu konularin tartisilmasini ve analiz edilmesini vurgulamistir. Bu noktada ogrencilerin sosyobilimsel konulara yonelik bilgilerine ek olarak tutumlarini da etkileyecek olan ogretmenlerin ve dolayisiyla gelecegin ogretmeni olacak ogretmen adaylarinin tutumlarinin belirlenmesi yerinde olacaktir. Bu calismanin amaci fen bilgisi ogretmen adaylarinin sosyobilimsel konulara yonelik tutumlarini incelemektir. Tarama yontemi ile turuytulen calisamanin orneklemini, A Universitesi ve B Universitesi Egitim Fakultesi’ne devam eden 290 ogretmen adayi (223 kiz, 67 erkek) olusturmaktadir. Calismanin verileri Topcu (2010) tarafindan gelistirilen ‘Sosyobilimsel Konulara Yonelik Tutum Olcegi’ ile toplanmistir. Yapilan analizler neticesinde ogretmen adaylarinin sosyobilimsel konulara yonelik tutum puanlarini...

Özel Eği̇ti̇m Meslek Okullari Öğreti̇m Programlarinin Uygulanmasi Sirasinda Karşilaşilan Güçlükleri̇n Öğretmen Görüşleri̇ne Göre İncelenmesi̇

2021

The aim of this study is to examine the difficulties encountered in the implementation of the curriculum applied to students with mild mental disabilities/autism who are studying in special education vocational schools in line with the opinions of the teachers. The method of the research is the 'Semi-Structured Interview method', which is one of the qualitative research methods. Therefore, semi-structured interview forms have been developed to collect the data of the research. Data from the study were collected from 25 teachers working in special education vocational schools located in Konya and Bartın provincial center by conducting semi-structured interviews. These interviews were carried out in the fall semester of the 2019-2020 academic year and 5 open-ended questions were asked about the curriculum applied to the participants. The resulting data was analyzed according to the content analysis method. According to the data analysis results, teachers; they generally find the curriculum inadequate, and the most important reason for this inadequacy is that the learning outcomes in the programs cannot prepare the students for daily life. As for the suitability of the achievements in the program for students, teachers express that apparently the learning outcomes are suitable for students, but these learning outcomes cannot be achieved for many students. Most teachers are to the subject of changes to be done in the learning outcomes; It should be organizations to make the student preparing to daily life, and however, they think learning outcomes should be developed for the social life lesson. When asked about the difficulties in implementing the program, many of the teachers; they stated that the reasons such as the students' levels are quite different, the student readiness is inadequate, the physical environment and lack of materials negatively affect the application. Regarding the implementation of the Individualized Education Plan (IEP), it is seen that there are teachers who find IEP useful, along with teachers who say that applying different IEPs to the whole class reduces success.

Eğitim Sosyolojisi Yazıları

ÖNSÖZ Eğitim, hedefleri ve etkileri açısından bakıldığında toplumsal bir olgu, toplumsal bir kurumdur. Onun toplumsal bir olgu olması, diğer toplumsal olgularla zorunlu bir etkileşim içinde olduğunu gösterir. Toplumsal bir kurum olarak eğitim ise bir taraftan toplumun sürekliliğinin sağlanması işlevini yerine getirirken diğer taraftan toplumun istendik bir istikamette değiştirilme, dönüştürülme, olgunlaştırılma veya ilerletilme işlevlerini karşılar. Bu yönüyle eğitim sosyal ve siyasal erk sahiplerinin (geleneksel toplumlarda daha çok dinin, modern toplumlarda ise daha çok devletin, post-modern toplumlarda ise dinin, devletin ve kültür topluluklarının) amaçları doğrultusunda yapılandırılır. Eğitim müfredatı erk sahiplerinin amaçlarına göre statik veya dinamik bir içeriğe sahip olur. Ne var ki uygulamaya konulan müfredatın başarısı, büyük ölçüde bu müfredatın toplumun kültürel kodlarıyla uyumuna bağlıdır. Eğitim kurumu olan okulun amaçlı ve planlı eğitim sürecinin yanı sıra, kültür de plansız ve amaçsız biçimde yeni kuşakları bir eğitim sürecinden geçirir. Bu durum bize, eğitimi bir toplumsal değişim/dönüşüm aracı olarak kullanmanın en önemli koşulunun eğitimin uygulamaya konulduğu toplumların/toplulukların kültürel kodlarını bilmek olduğunu gösterir. Eğitimsizlik birçok sosyal sorunun nedeni olduğu gibi, yanlış planlanmış veya yanlış uygulamaya konulmuş eğitim sistemleri de sosyal sorunlar üreten bir mekanizma olabilir. Madde bağımlısı, suça eğilimli, diplomalı işsiz, insanî ve sosyal duyarlılığı zayıf, üretmeyen veya üretimi/işi hayatın tek gayesi gibi gören, eyleminin (davranışlarının/ürettiklerinin/tükettiklerinin) kendine, başka insanlara, çevreye ve eşyaya vereceği zararları öngöremeyen kuşaklar yetiştiren bir eğitim sistemi okullaşma süresi ve oranı ne kadar yüksek olursa olsun başarısızdır. Eğitim sosyolojisi, zaman ve mekân içinde eğitim alanındaki süreklilik ve farklılıkları nedenleriyle birlikte ortaya koyan bir disiplindir. Toplumlar arası karşılaştırma yapmak, bir toplumun belli dönemleri arasında karşılaştırma yapmak, farklı toplum tipleri arasında karşılaştırma yapmak ve farklı kültür topluluklarında eğitimin özel biçimini kavramak, bu yapılarda eğitime verilen önceliklerdeki değişimi kavramak eğitim sosyolojisinin odağında yer alır. Bununla birlikte bu disiplin sadece eğitim olgusunun betimlenmesini yapmakla kalmaz, olumlu ve olumsuz olguları tespit ederek bunların nedensel analizini yapar. Eğitim politikasının belirleyici ve uygulayıcılarının bu analizden yararlanmaları beklenir. Bu kitap, eğitim kurumunun son birkaç yüzyılda geçirdiği dönüşümü anlama çabasının bir ürünüdür. E. Gellner’in ulus-devletin “meşru eğitim tekeline sahip” olduğu tespiti ile E. Durkheim’ın devlet “ahlâkî disiplinin en kusursuz organıdır” tespiti modern toplumlarda devletin eğitim aracılığıyla değer belirlemede başat konumda olduğunu gösteriyor. Modernitede devletin bu başat konumunu dikkate alarak, modernleşme, post-modernleşme ve küreselleşme olguları gibi büyük dönüşümler bağlamında “siyasal sosyalleşme”, “vatandaşlık eğitimi” ve “değerler eğitimi”nin karakteristik özelliklerini ortaya çıkarmaya ve bu özelliklerin Türkiye’de ve dünyada XXI. yüzyılda hangi yönde değişim eğilimi gösterdiğini nedenleriyle birlikte anlamaya çalışıyoruz. Bu yönüyle kitap, eğitim olgusunun ve eğitim kurumunun bir resmini ortaya koymanın ötesinde, eğitim üzerine bir düşünme etkinliği olma özelliğine sahiptir ve okuyucuyu bu düşünme etkinliğine ortak olmaya davet etmektedir. Örneğin küreselleşme olgusu dünya ölçeğinde işbirliği, dayanışma, bilgi paylaşımı imkânını ortaya çıkararak toplumsallığın alanını genişletmiştir. Toplumsallığın alanının dünya ölçeğinde genişlemesi toplumsal çatışmaların alanının da genişlemesi anlamına gelmektedir. Göç, kültürel melezleşme, terör, ayrımcılık, ötekileştirme, yabancı düşmanlığı, popüler kültür, kültür emperyalizmi, toplumsal tabakalaşma küreselleşme sürecinde yeni görünümler almaktadır. Artık birey olarak davranışlarımız dünyadaki herhangi bir başka bireyi olumlu ya da olumsuz bir biçimde etkileyebilmektedir. Dünya küçülerek bir köye ya da bir mahalleye dönüşmüştür. Bu durum bireyin tüm insanlığa karşı sorumluluğunu soyut bir fikir olmaktan çıkartıp somut bir ödeve dönüştürmektedir. Küçülen dünyada insanlık yeni bir medeniyet sınavı ile karşı karşıyadır. Dünya ölçeğinde toplumsal ilişki kurmak, “dünya toplum” ifadesini bir metafor olmaktan çıkartıp gerçekliğe dönüştürmektedir. Bireylerin dünya toplum içinde insanca varolmaları öncelikle bir kavrayış ve kontrol sorunu, yani etik değerler sorunudur. Eğitim kurumlarında evrensel etik değerler ekseninde gerçekleştirilecek bir sosyalleşme dünyayı daha barışçıl daha paylaşımcı ve dayanışmacı hâle getirebilir. Küresel sosyalleşme geleceğin eğitiminde tek sosyalleşme biçimi olmamalıdır. Geleceğin eğitimi yerelliği, ulusallığı ve evrenselliği uzlaştıracak değerler temelinde inşa edilmelidir. 1990’lı yıllar Batılı sosyologların “farklılıklar”la (A. Touraine) ve “öteki”yle (J. Habermas) bir arada yaşama formülü arayışlarına tanıklık etmiştir. Batılı sosyologlar, bu arayışta günümüzde o kadar azimli veya umutlu görünmemekte. Bu tespit bizi karamsarlığa sürüklememeli; dünya hepimizin olduğu için ya da hepimiz aynı dünyada yaşadığımız için hepimiz geleceğin değerlerinin ortaya çıkartılmasında, içselleştirilmesinde ve kuşaklara aktarılmasında aynı ölçüde sorumlu olmalıyız.