NEVZAT ÇEVİK | Akdeniz University (original) (raw)

Books by NEVZAT ÇEVİK

Research paper thumbnail of Encountering Ancient Civilisations: Archaeological and Historical Routes in Anatolia

Encountering Ancient Civilisations: Archaeological and Historical Routes in Anatolia, 2023

This book provides a guide of ancient archaeological routes within Turkey and across related regi... more This book provides a guide of ancient archaeological routes within Turkey and across related regions. It aims to present the routes briefly and uses the opportunity to provide some background on the cultures that once existed along them. By providing a selection of the most important ancient routes in Turkey today and some of the associated monuments,
the book encourages the reader to visit the sites and to walk the routes and to gain insights on the related ancient civilizations. Rather than a typical tour-route this book guides the reader through routes that encompass a given theme. In addition to cultural treasures, the
book also highlights a series of natural landmarks as well. All civilizations from the earliest onwards that have made Anatolia their home have been represented with their most iconic monuments. Six routes from beyond the borders of modern day Turkey including ones in Central Asia, the
Middle East, the Balkans, Aegean Islands, Iran and Batumi have been added including, for example, the Ottoman lands in the Balkans, Transoxianan lands that were home to Turkic origins and Middle Eastern pilgrimage routes. Though each route is of feasible character, detailed itineraries typical of guidebooks with eating-drinking-entertainment-accommodation locations are not offered in this volume. Instead, presented here is a special selection of our privileged treasures that deserve to be visited, seen and learned about. The main purpose is
to present the civilizations that inhabited these lands over the past tens of thousands of years with all their diversity and richness, and to ensure that they are loved, adopted and physically protected.

Research paper thumbnail of LİKYA KİTABI

LYKİA KİTABI. TTK Türk Tarih Kurumu, 2021

Özel bir duygudur, bilime ve Türk arkeolojisine hizmet etmek. Arkeolog olarak payımızı hem kazı v... more Özel bir duygudur, bilime ve Türk arkeolojisine hizmet etmek. Arkeolog olarak payımızı hem kazı ve araştırmalarımızdaki büyük emekten ve en önemlisi de bu emeklerin sonuçlarını ülkemize kazandıran ve dünyaya ileten yayınlarımızdan ziyadesiyle alıyoruz. Objelerin keşfiyle başlayan
o muhteşem duyguları bilgiye dönüştürüp tarih ve kültürün uzun ve karanlık geçmişinden yakaladığımız ışıkçıkları herkesle paylaşmanın eşsiz keyfini çıkarıyoruz. Ve bunun bilimin yükselişine, koruma bilincinin güçlenmesine, arkeolojinin benimsenmesine, turizme, tanıtıma,
ekonomiye velhasıl pek çok ortak konumuza katkısını gördükçe de daha bir göneniyoruz. Benim için “baş eser/opus magnum” niteliği taşıyan bu kitabın ilk baskısı, Koç Üniversitesi Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Enstitüsü tarafından gerçekleştireli 5 yıl oldu ve okuyucu tarafından keyifli bir iltifata mazhar olarak ilk yılında tükenmişti. Likya’nın dip tarihinden
Osmanlı’ya tarih, kültür, sanat, mimari, şehircilik, sosyal ve idari yapı, geçim kaynakları, dil, yazı, ekonomi gibi tüm konular ve ayrıca 130 yerleşim bir kitapta ilk kez buluşmuştu. Lykia’nın yani Batı Antalya’nın artık kapsamlı bir kitabı vardı. Uzun yıllar süren araştırma ve kazılarımın sonuçlarını diğer araştırmacıların bulgularıyla birleştirerek Likya’nın ilk tümcül kitabını yazmak 4,5 yılımı almıştı. Kazılarını kurup yürüttüğüm Rhodiapolis, Myra ve Andriake kentlerinin ve araştırmalarını gerçekleştirdiğim Bey Dağları –
Trebenna’nın kapsamlı bilimsel kitaplarını 2005, 2008 ve 2010’da ekibimle birlikte yayınlayarak ve çok sayıda makaleyle de keşiflerimizi duyurarak ilk sorumluluğumu zamanında yerine getirmiştim. Bir bilim insanı olarak ömrümün son 33 yılını verdiğim tüm Likya’ya karşı borcumu ve yükümlülüğümü de yerine getirmeliydim. Bunca birikim bir kitapta toplanmalı, sanki sadece bana aitmiş gibi belleğimde öteki dünyaya göçmemeliydi. Yoksa Lykia’nın her bir toprağındaki ayak izlerim bana “boşa gezmişsin” diye hesap sorardı. Büyük çoğunluğu kendi elimden çıkan, bir kısmı başka bilim insanlarına da ait olan nitelikli fotoğraflar, kent ve yapı planları ve gravürlerle besleyerek ve özellikle de herkesin rahat
anlayabileceği güzel bir Türkçe’yle yazmaya çalışarak sadece bilim insanlarına değil tüm kesimlere ulaşmayı istedim. Ve Likya’nın tüm konuları içinde yer alsın, bir başvuru eseri olsun istedim. 2. Baskıda birkaç minik değişiklik dışında düzeltme yapılmamış, 2015 yılına kadarki birikimler ilk kitabın aynısıyla burada yer almıştır. Bu nedenle son 5 yıldaki bilimsel bulguların burada yer almaması mazur görülmelidir. Elbette son 5 yılda Likya’da yeni keşifler oldu, yeni yayınlar da yaptık ama 2015 itibarıyla olan yenilikler bir 10 yıl daha biriktiğinde bu kitap güncellenerek yeniden yayınlanacaktır. Elbette ömrümüz ve gücümüz yeterse… Yoğun taleplere rağmen Türkçe 2. baskıyı yapmakta ve İngilizce edisyonunu yayınlamakta geciktiğimi biliyorum. Ama insan evladının her daim geçerli mazereti olan zamansızlık girdi devreye. Şimdi olacağı varmış. Neyse ki bugün yarından erkendir. 28 Nisan 1930 tarihinde, Türk Ocakları’nın VI. Kurultayı’nda, Mustafa Kemal Atatürk’ün bizzat direktifleriyle, Âfet İnan tarafından sunulan önerge ile kurulan Türk Tarih Kurumu’nda kitabımın basılmış olması benim için ebediyen onur kaynağı olacaktır. İlk kitabım da (Urartu Kaya Mezarları ve Ölü Gömme Gelenekleri 2000) TTK’da basılmış ve genç zamanlarımın onuru olmuştu. Bu kitap bilim dünyasında çok özel bir yeri olan köklü kurumumuz Türk Tarih Kurumu’nun 90. Yaşına armağan olsun.

Research paper thumbnail of THE BOOK OF LYCIA Archaeology, Culture and History in Western Antalya

TTK Turkish Historical Society, 2022

What you find before you is the first book to comprehensively cover Lycia from its earliest known... more What you find before you is the first book to comprehensively cover Lycia from its earliest known history to the Ottoman period, including the basic subjects of history, culture, art, architecture, city planning, social and administrative strutures, religion, livelihoods, language, writing and economy, along with descriptions of 130 ancient settlements. It is the first well-organized book concerning western Antalya to examine the region in terms of its myriad dimensions of history and culture.
As an archaeologist, this book is my way of repaying my personal debt and obligations to the region of Lycia, to which I have devoted the past 34 years of my life. As such, it was my duty to compile all of the accumulated knowledge and discoveries from my work in a book rather than take it all with me to the grave, as if I were the sole owner of this knowledge and experience.
At long last there is a reference book on Lycia for those who don’t know Turkish. there is finally a book to cover every culture to have existed throughout history in and around Antalya or, at the least, its western half. The English edition is late in coming and lack of time has been an excuse used most likely since before recorded history. Time is also fleeting and fortunately, today is still earlier than tomorrow.
It will forever be a source of honour for me to have my book published by the Turkish Historical Society, which was established by Afet Inan through the directives of Mustafa Kemal Atatürk at the 6th Congress on April 28, 1930. My rst book (2000) was also published by the TTK and it brought
me much joy. The second Turkish-language edition of this book was also a source of deep satisfaction for me. Now, the publication of the English version is a celebration the 92nd anniversary of the Turkish Historical Society, which has a very special place in the world of science in Turkey and beyond.Afer much pleasant feedback from Turkish readers, it brings me much pleasure to now be able to present this book to a wider, international readership.

Research paper thumbnail of Likya'nın Vebalı Yüzyılı Arkeo Duvar Dergisi

Research paper thumbnail of buğday tanesi.pdf

Research paper thumbnail of LYKIA KİTABI. Suna - İnan Kıraç Vakfı. Akmed yayınları 19.5x27,5 . 576 sayfa (İstanbul 2015)

Research paper thumbnail of Taşların İzinde Likya.  Arkeoloji ve Sanat Yayınları. 14x20, 208 sayfa (İstanbul-2002).

Research paper thumbnail of MYRA / Demre ve Çevresi. Kültür Bakanlığı DÖSİMM Yayınları 21x30, 2010, 400 sayfa

Research paper thumbnail of TREBENNA. Tarihi, Arkeolojisi ve Doğası / Trebenna. Its History, Archaeology and Natural Environment. AKMED Yayınları, ADALYA Supplement 1. 2005. 350 sayfa

Research paper thumbnail of Kumluca – RHODİAPOLİS (2008), 250 sayfa

Research paper thumbnail of Urartu Kaya Mezarları ve Ölü Gömme Gelenekleri,   Türk Tarih Kurumu Yayınları No: VI-58.  231 sayfa  (Ankara-2000)

Research paper thumbnail of MILIARIUM LYCIAE: Patara Yol Kılavuz Anıtı / Das Wegweisermonument von Patara, H. İşkan, F.Işık, N. Çevik, Lykia IV, 2001

Papers by NEVZAT ÇEVİK

Research paper thumbnail of Myra Classical Age Meeting Structure CEDRUS XI 2023

CEDRUS XI, 2023

Abstract: The article concerns a multifunctional open-air meeting rock-cut structure in the Myra ... more Abstract: The article concerns a multifunctional open-air meeting rock-cut structure in the Myra Acropolis. The structure with a capacity of at least 130 people was excavated and discovered by us in 2017. The concrete architectural equivalent of various religious and/or dead ceremonies and other possible social meetings that we know existed in Classical Period life, with its ceremonial area and tribune and its niched platform on the east, was given for the first time with this building. This open-air meeting space must have been built within the scope of other construction activities in the IVth century BC, which is the period when the rock-cut tombs were generally built and represents the brightest period of the Classical Age of Myra. With this discovery, while adding another architectural type to the Lycian settlement organization and architecture, we also contribute to the understanding of the Lycian social life lived in the Dynastic residences.

Research paper thumbnail of MYRA VE ANDRİAKE KAZILARI 2021 ÇALIŞMALARI

42. Uluslararası Kazı, Araştırma ve Arkeometri Sempozyumu, 2023

MYRA VE ANDRİAKE KAZILARI 2021 ÇALIŞMALARI

Research paper thumbnail of Arkeoloji ve Tarihte Deprem Gerçeği. Mesele Sarsılmak Değil Yıkılmamak

ANTSANAT 6, 2023

... yukarıda anılan depremler ve bağlı felaketler ne ilkti ne de son. İnsanın varlığı boyunca ve ... more ... yukarıda anılan depremler ve bağlı felaketler ne ilkti ne de son. İnsanın varlığı boyunca ve insan öncesi jeolojik dönemlerde 13 milyon yıldır kim bilir belki yüzbinlerce deprem olmuştu ve gelecekte de olacaktır. Bu bir kader değil doğal bir durumdur. Onu değiştirmeye veya engellemeye insan gücü yetmeyecektir. Tek yol, ona göre, onun şartlarında yaşamaktır. Sarsıntılarla yıkılan yapıların altında kalıp ağlayarak değil, sarsıntılarda
yıkılmayacak yerlerde ve yıkılmayacak mühendislikte yapılar yaparak doğanın izin verdiği sınırlarda yaşamayı akıl etmek zorundayız.

Research paper thumbnail of Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü Üzerine

Research paper thumbnail of Andriake, Port of Myra Remarks in light of New Evidence

TARE JOURNAL OF THE TURKISH INSTITUTE OF ARCHAEOLOGY AND CULTURAL HERITAGE, 2022

The article is an overall assessment of the Port Settlement at Andriake, Myra, drawing upon archi... more The article is an overall assessment of the Port Settlement at Andriake, Myra, drawing upon architectural and small finds recovered during excavations undertaken at the sites from 2009 to 2012 and from 2016 to 2020. New evidence has revealed the cultural phases of Andriake throughout its history, shedding light, therefore, on the evolution of political, social, economic and daily life, and significantly contributing to our understanding of the settlement, as well as to our knowledge of Lycia.

Research paper thumbnail of Myra ve Andriake Kazıları 2019 2020

Kazı Sonuçları Toplantısı, 2021

Myra and Andriake excavations

Research paper thumbnail of Müze Depolarındaki Eserlerin Değerlendirilmesinde Çağdaş Yaklaşımlar: Depo ve Uydu Müzeler Üzerine Contemporary Approaches to the Evaluation of Artifacts in Museum Storages: On Warehouses and Satellite Museums

TAED (Türk Arkeoloji ve Etnografya Dergisi), 2021

Research paper thumbnail of Akıllı Antalya. Kent Kültürü 4.0

Research paper thumbnail of Encountering Ancient Civilisations: Archaeological and Historical Routes in Anatolia

Encountering Ancient Civilisations: Archaeological and Historical Routes in Anatolia, 2023

This book provides a guide of ancient archaeological routes within Turkey and across related regi... more This book provides a guide of ancient archaeological routes within Turkey and across related regions. It aims to present the routes briefly and uses the opportunity to provide some background on the cultures that once existed along them. By providing a selection of the most important ancient routes in Turkey today and some of the associated monuments,
the book encourages the reader to visit the sites and to walk the routes and to gain insights on the related ancient civilizations. Rather than a typical tour-route this book guides the reader through routes that encompass a given theme. In addition to cultural treasures, the
book also highlights a series of natural landmarks as well. All civilizations from the earliest onwards that have made Anatolia their home have been represented with their most iconic monuments. Six routes from beyond the borders of modern day Turkey including ones in Central Asia, the
Middle East, the Balkans, Aegean Islands, Iran and Batumi have been added including, for example, the Ottoman lands in the Balkans, Transoxianan lands that were home to Turkic origins and Middle Eastern pilgrimage routes. Though each route is of feasible character, detailed itineraries typical of guidebooks with eating-drinking-entertainment-accommodation locations are not offered in this volume. Instead, presented here is a special selection of our privileged treasures that deserve to be visited, seen and learned about. The main purpose is
to present the civilizations that inhabited these lands over the past tens of thousands of years with all their diversity and richness, and to ensure that they are loved, adopted and physically protected.

Research paper thumbnail of LİKYA KİTABI

LYKİA KİTABI. TTK Türk Tarih Kurumu, 2021

Özel bir duygudur, bilime ve Türk arkeolojisine hizmet etmek. Arkeolog olarak payımızı hem kazı v... more Özel bir duygudur, bilime ve Türk arkeolojisine hizmet etmek. Arkeolog olarak payımızı hem kazı ve araştırmalarımızdaki büyük emekten ve en önemlisi de bu emeklerin sonuçlarını ülkemize kazandıran ve dünyaya ileten yayınlarımızdan ziyadesiyle alıyoruz. Objelerin keşfiyle başlayan
o muhteşem duyguları bilgiye dönüştürüp tarih ve kültürün uzun ve karanlık geçmişinden yakaladığımız ışıkçıkları herkesle paylaşmanın eşsiz keyfini çıkarıyoruz. Ve bunun bilimin yükselişine, koruma bilincinin güçlenmesine, arkeolojinin benimsenmesine, turizme, tanıtıma,
ekonomiye velhasıl pek çok ortak konumuza katkısını gördükçe de daha bir göneniyoruz. Benim için “baş eser/opus magnum” niteliği taşıyan bu kitabın ilk baskısı, Koç Üniversitesi Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Enstitüsü tarafından gerçekleştireli 5 yıl oldu ve okuyucu tarafından keyifli bir iltifata mazhar olarak ilk yılında tükenmişti. Likya’nın dip tarihinden
Osmanlı’ya tarih, kültür, sanat, mimari, şehircilik, sosyal ve idari yapı, geçim kaynakları, dil, yazı, ekonomi gibi tüm konular ve ayrıca 130 yerleşim bir kitapta ilk kez buluşmuştu. Lykia’nın yani Batı Antalya’nın artık kapsamlı bir kitabı vardı. Uzun yıllar süren araştırma ve kazılarımın sonuçlarını diğer araştırmacıların bulgularıyla birleştirerek Likya’nın ilk tümcül kitabını yazmak 4,5 yılımı almıştı. Kazılarını kurup yürüttüğüm Rhodiapolis, Myra ve Andriake kentlerinin ve araştırmalarını gerçekleştirdiğim Bey Dağları –
Trebenna’nın kapsamlı bilimsel kitaplarını 2005, 2008 ve 2010’da ekibimle birlikte yayınlayarak ve çok sayıda makaleyle de keşiflerimizi duyurarak ilk sorumluluğumu zamanında yerine getirmiştim. Bir bilim insanı olarak ömrümün son 33 yılını verdiğim tüm Likya’ya karşı borcumu ve yükümlülüğümü de yerine getirmeliydim. Bunca birikim bir kitapta toplanmalı, sanki sadece bana aitmiş gibi belleğimde öteki dünyaya göçmemeliydi. Yoksa Lykia’nın her bir toprağındaki ayak izlerim bana “boşa gezmişsin” diye hesap sorardı. Büyük çoğunluğu kendi elimden çıkan, bir kısmı başka bilim insanlarına da ait olan nitelikli fotoğraflar, kent ve yapı planları ve gravürlerle besleyerek ve özellikle de herkesin rahat
anlayabileceği güzel bir Türkçe’yle yazmaya çalışarak sadece bilim insanlarına değil tüm kesimlere ulaşmayı istedim. Ve Likya’nın tüm konuları içinde yer alsın, bir başvuru eseri olsun istedim. 2. Baskıda birkaç minik değişiklik dışında düzeltme yapılmamış, 2015 yılına kadarki birikimler ilk kitabın aynısıyla burada yer almıştır. Bu nedenle son 5 yıldaki bilimsel bulguların burada yer almaması mazur görülmelidir. Elbette son 5 yılda Likya’da yeni keşifler oldu, yeni yayınlar da yaptık ama 2015 itibarıyla olan yenilikler bir 10 yıl daha biriktiğinde bu kitap güncellenerek yeniden yayınlanacaktır. Elbette ömrümüz ve gücümüz yeterse… Yoğun taleplere rağmen Türkçe 2. baskıyı yapmakta ve İngilizce edisyonunu yayınlamakta geciktiğimi biliyorum. Ama insan evladının her daim geçerli mazereti olan zamansızlık girdi devreye. Şimdi olacağı varmış. Neyse ki bugün yarından erkendir. 28 Nisan 1930 tarihinde, Türk Ocakları’nın VI. Kurultayı’nda, Mustafa Kemal Atatürk’ün bizzat direktifleriyle, Âfet İnan tarafından sunulan önerge ile kurulan Türk Tarih Kurumu’nda kitabımın basılmış olması benim için ebediyen onur kaynağı olacaktır. İlk kitabım da (Urartu Kaya Mezarları ve Ölü Gömme Gelenekleri 2000) TTK’da basılmış ve genç zamanlarımın onuru olmuştu. Bu kitap bilim dünyasında çok özel bir yeri olan köklü kurumumuz Türk Tarih Kurumu’nun 90. Yaşına armağan olsun.

Research paper thumbnail of THE BOOK OF LYCIA Archaeology, Culture and History in Western Antalya

TTK Turkish Historical Society, 2022

What you find before you is the first book to comprehensively cover Lycia from its earliest known... more What you find before you is the first book to comprehensively cover Lycia from its earliest known history to the Ottoman period, including the basic subjects of history, culture, art, architecture, city planning, social and administrative strutures, religion, livelihoods, language, writing and economy, along with descriptions of 130 ancient settlements. It is the first well-organized book concerning western Antalya to examine the region in terms of its myriad dimensions of history and culture.
As an archaeologist, this book is my way of repaying my personal debt and obligations to the region of Lycia, to which I have devoted the past 34 years of my life. As such, it was my duty to compile all of the accumulated knowledge and discoveries from my work in a book rather than take it all with me to the grave, as if I were the sole owner of this knowledge and experience.
At long last there is a reference book on Lycia for those who don’t know Turkish. there is finally a book to cover every culture to have existed throughout history in and around Antalya or, at the least, its western half. The English edition is late in coming and lack of time has been an excuse used most likely since before recorded history. Time is also fleeting and fortunately, today is still earlier than tomorrow.
It will forever be a source of honour for me to have my book published by the Turkish Historical Society, which was established by Afet Inan through the directives of Mustafa Kemal Atatürk at the 6th Congress on April 28, 1930. My rst book (2000) was also published by the TTK and it brought
me much joy. The second Turkish-language edition of this book was also a source of deep satisfaction for me. Now, the publication of the English version is a celebration the 92nd anniversary of the Turkish Historical Society, which has a very special place in the world of science in Turkey and beyond.Afer much pleasant feedback from Turkish readers, it brings me much pleasure to now be able to present this book to a wider, international readership.

Research paper thumbnail of Likya'nın Vebalı Yüzyılı Arkeo Duvar Dergisi

Research paper thumbnail of buğday tanesi.pdf

Research paper thumbnail of LYKIA KİTABI. Suna - İnan Kıraç Vakfı. Akmed yayınları 19.5x27,5 . 576 sayfa (İstanbul 2015)

Research paper thumbnail of Taşların İzinde Likya.  Arkeoloji ve Sanat Yayınları. 14x20, 208 sayfa (İstanbul-2002).

Research paper thumbnail of MYRA / Demre ve Çevresi. Kültür Bakanlığı DÖSİMM Yayınları 21x30, 2010, 400 sayfa

Research paper thumbnail of TREBENNA. Tarihi, Arkeolojisi ve Doğası / Trebenna. Its History, Archaeology and Natural Environment. AKMED Yayınları, ADALYA Supplement 1. 2005. 350 sayfa

Research paper thumbnail of Kumluca – RHODİAPOLİS (2008), 250 sayfa

Research paper thumbnail of Urartu Kaya Mezarları ve Ölü Gömme Gelenekleri,   Türk Tarih Kurumu Yayınları No: VI-58.  231 sayfa  (Ankara-2000)

Research paper thumbnail of MILIARIUM LYCIAE: Patara Yol Kılavuz Anıtı / Das Wegweisermonument von Patara, H. İşkan, F.Işık, N. Çevik, Lykia IV, 2001

Research paper thumbnail of Myra Classical Age Meeting Structure CEDRUS XI 2023

CEDRUS XI, 2023

Abstract: The article concerns a multifunctional open-air meeting rock-cut structure in the Myra ... more Abstract: The article concerns a multifunctional open-air meeting rock-cut structure in the Myra Acropolis. The structure with a capacity of at least 130 people was excavated and discovered by us in 2017. The concrete architectural equivalent of various religious and/or dead ceremonies and other possible social meetings that we know existed in Classical Period life, with its ceremonial area and tribune and its niched platform on the east, was given for the first time with this building. This open-air meeting space must have been built within the scope of other construction activities in the IVth century BC, which is the period when the rock-cut tombs were generally built and represents the brightest period of the Classical Age of Myra. With this discovery, while adding another architectural type to the Lycian settlement organization and architecture, we also contribute to the understanding of the Lycian social life lived in the Dynastic residences.

Research paper thumbnail of MYRA VE ANDRİAKE KAZILARI 2021 ÇALIŞMALARI

42. Uluslararası Kazı, Araştırma ve Arkeometri Sempozyumu, 2023

MYRA VE ANDRİAKE KAZILARI 2021 ÇALIŞMALARI

Research paper thumbnail of Arkeoloji ve Tarihte Deprem Gerçeği. Mesele Sarsılmak Değil Yıkılmamak

ANTSANAT 6, 2023

... yukarıda anılan depremler ve bağlı felaketler ne ilkti ne de son. İnsanın varlığı boyunca ve ... more ... yukarıda anılan depremler ve bağlı felaketler ne ilkti ne de son. İnsanın varlığı boyunca ve insan öncesi jeolojik dönemlerde 13 milyon yıldır kim bilir belki yüzbinlerce deprem olmuştu ve gelecekte de olacaktır. Bu bir kader değil doğal bir durumdur. Onu değiştirmeye veya engellemeye insan gücü yetmeyecektir. Tek yol, ona göre, onun şartlarında yaşamaktır. Sarsıntılarla yıkılan yapıların altında kalıp ağlayarak değil, sarsıntılarda
yıkılmayacak yerlerde ve yıkılmayacak mühendislikte yapılar yaparak doğanın izin verdiği sınırlarda yaşamayı akıl etmek zorundayız.

Research paper thumbnail of Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü Üzerine

Research paper thumbnail of Andriake, Port of Myra Remarks in light of New Evidence

TARE JOURNAL OF THE TURKISH INSTITUTE OF ARCHAEOLOGY AND CULTURAL HERITAGE, 2022

The article is an overall assessment of the Port Settlement at Andriake, Myra, drawing upon archi... more The article is an overall assessment of the Port Settlement at Andriake, Myra, drawing upon architectural and small finds recovered during excavations undertaken at the sites from 2009 to 2012 and from 2016 to 2020. New evidence has revealed the cultural phases of Andriake throughout its history, shedding light, therefore, on the evolution of political, social, economic and daily life, and significantly contributing to our understanding of the settlement, as well as to our knowledge of Lycia.

Research paper thumbnail of Myra ve Andriake Kazıları 2019 2020

Kazı Sonuçları Toplantısı, 2021

Myra and Andriake excavations

Research paper thumbnail of Müze Depolarındaki Eserlerin Değerlendirilmesinde Çağdaş Yaklaşımlar: Depo ve Uydu Müzeler Üzerine Contemporary Approaches to the Evaluation of Artifacts in Museum Storages: On Warehouses and Satellite Museums

TAED (Türk Arkeoloji ve Etnografya Dergisi), 2021

Research paper thumbnail of Akıllı Antalya. Kent Kültürü 4.0

Research paper thumbnail of Grace of the City / Şehrin Cazibesi

Aestethics of the City. A Multidisciplinary Aproach, 2019

Research paper thumbnail of ANMED News Bulletin on Archaeology from Mediterranean Anatolia E-journal

ANMED, 2019

2018 excavations.

Research paper thumbnail of a First in Mediterranean  Archaeology: Andriake Sinagogue

Antalya Kültür ve Turizm Dergisi, 2014

Research paper thumbnail of Functional Zoning in Ancient Harbor: Andriake

Cevat Başaran Anı Kitabı, 2019

Research paper thumbnail of ANMED News Bulletin on Archaeology from Mediterranean Anatolia E-journal

Research paper thumbnail of LYKIA, PISIDIA, PAMPHYLIA KAVŞAĞINDA TERMESSOS'UN UÇ KALESİ: NEAPOLIS NEAPOLIS: THE CASTLE OF TERMESSOS AT THE CROSSROAD OF PISIDIA, LYCIA AND PAMPHYLIA

Öz: Lykia, Pisidia ve Pamphylia'nın kesiştiği Doyran yöresinde, Keldağ tepesinde bulunan Neapolis... more Öz: Lykia, Pisidia ve Pamphylia'nın kesiştiği Doyran yöresinde, Keldağ tepesinde bulunan Neapolis antik kenti 1997-2004 yılları arasında yazar ve ekibi tarafından detaylıca incelenmiş ve arkeolojik açıdan ilk kez bilimsel araştırmalar gerçekleştirilmiştir. Termessos'un peripolion'u olduğu epigrafik araştırmalarda yazıtlar aracılığıyla ka-nıtlanan yerleşimin bölgenin siyasi tarihinde de önemli bir rol oynadığı anlaşılmıştır. Demos niteliğinde, askeri amaçlı bir uç kale fonksiyonlu kırsal bir yerleşim karak-terindeki Neapolis'te gerçekleştirdiğimiz bu kapsamlı ça-lışmaların sonucunda şehircilik ve yerel mimarlık açısın-dan hem Roma hem de Doğu Roma dönemlerine ilişkin çok sayıda önemli keşif yapılmıştır. Bu çalışma bu keşif-leri özetlemektedir. Abstract: Neapolis Ancient Settlement on the top of Keldağ situated in Doyran just at the junction of Lycia, Pamphylia and Pisidia, was surveyed in detail by the author and his team between 1997-2004 and the first scientific archeological studies were conducted. It was understood by the help of new inscriptions that the city was a peripolion of Termessus, and took an important role in the political history of the region. As a result of detailed research at Neapolis, which had the character of a rural settlement of a demos scale with a military outpost function, numerous important discoveries about urbanizm and local architecture both of Roman and also of Byzantine times. This study briefly presents these discoveries.

Research paper thumbnail of Myra - Andriake 2016

Research paper thumbnail of Lyrboton Kome 2016

Research paper thumbnail of MYRA - ANDRİAKE 2016 ANMED.pdf

Research paper thumbnail of LYRBOTON KOME 2016 ANMED.pdf

Research paper thumbnail of Myra: The Hidden Metropolis of Lycia: Actual Archaeology Magazine 19, 2017, 39-51

Research paper thumbnail of An Earthly Paradise: Kekova: Simena, Theimiussa, Dolichiste: Actual Archaeology 19, 2017, 62-71

Research paper thumbnail of Dokuma Park Anadolu Oyuncak Muzesi Deneyiminde Muzecilik Uzerine

Antalya Müzesi 100 Yaşında, 2022

Hayattaki tüm konular arkasında eskisini bırakıp değişerek ilerlerken arkalarına bakmazlar. Hedef... more Hayattaki tüm konular arkasında eskisini bırakıp değişerek ilerlerken arkalarına bakmazlar. Hedefleri daima daha gelişmek ve insanların işine daha çok yaramaktır. Bu nedenle hayatta kullandığımız her mekân,
her araç-gereç ve her aygıtın binlerce eski modeli önce depolarda hemen sonrasında da çöplüklerde veya dönüşüm tesislerindeki kaçınılmaz yerlerini almaktadır. Yaşamdaki yerini ve işlevini kaybeden her şey ölür. Yerini yenisine bırakır. Buna insanın kendisi de dahildir. İnsanın ölümü gibi kültüre ait varlıklar da ölürler. Ama ölen insanların ardılları geçmişlerini bilmek ve hatta onlarla tarihsel ve duygusal bağlarını korumak isterler. Bir geleneğin, özgün bir kültürün devamı olduklarını ve köklü bir geçmişe ait olduklarını hissetmek isterler. Harflerle yazılmış tarihi cümleler, kulaktan kulağa aktarılan sözler bu duygularını karşılamaya ve kalıcılığı sağlamaya
yetmez. Sürdürülebilir hafızayı sağlamaya ancak objelerin gücü yeter. Bu ihtiyaç bir insan için olduğu gibi bir millet, bir devlet, bir kent, bir şirket, bir meslek gibi her kişi ve kurum için geçerlidir. Bir aile atalarından kalan
eşyaları belki koruyup saklayabilir ama toplumun malı olan geçmişi ancak kurumsal yapılar tüm toplum için çok uzun gelecek için koruyabilir. Ortak hafızayı korumak devletin ve kurumların görevidir. İşte müzeler de tam da
bu noktada devreye girer. Müzeler dünyada yaşanmış hayatların her türlü hafızasını taşıyan objelerin organizasyonuyla ilgilidir. Bu organizasyon objeyi araştırıp bulmak, objenin taşıdığı bilgiyi çözümlemek, korumak, sergileyerek insanlara sunmak ve insanla obje arasında bir ilişki kurmak gibi pek çok adım içerir. Antalya Kepez'deki DokumaPark Anadolu Oyuncak Müzesi de işte bu yaklaşımalr içerisinbde tasarlanmış ve hayata geçirilmiştir.

Research paper thumbnail of Kazı Sonuçlarına Göre Lyrboton Kome'ye Toplu Bir Bakış

Kültür ve Turizm Bakanlığı, Antalya Müzesi 100 Yaşında, 2022

Antalya Arkeoloji Müzesi Başkanlığında yerleşimde 4 yıl boyunca sürdürdüğümüz kazılarla kalıntıla... more Antalya Arkeoloji Müzesi Başkanlığında yerleşimde 4 yıl boyunca sürdürdüğümüz kazılarla kalıntıların büyük çoğunluğu -önemli yapıların hemen tamamı- ortaya çıkarılmış, tapınak gibi yeni yapılar keşfedilmiş; yerleşim modeli, mimari, üretim ve yaşam birimlerini karşılayan kule, hamam, konutlar, sarnıçlar, mezarlar, kiliseler, şapeller gibi yapıların detaylı özellikleri belirlenebilmiş; özellikle de yerleşimi farklı ve varsıl kılan işlikler daha çok anlaşılabilmiştir. Köy düzeyindeki yerleşimlerde görülmeyen hamam ve tapınak gibi yapıların ve Bizans Dönemi’nde de 2 kilise ve 2 şapelin varlığı ve başka bir yerleşimde olmayan sayı ve kapasitedeki zeytinyağı işliklerinin varlığıyla yerleşimin görünen ve yazıtlarda “kome” tanımına bağlı olarak da baştan kabul edilen statüsünün çok üstünde olduğunu göstermiştir. Kazılar sonrasında netleşen yerleşim planı ve yapı tipolojisi yardımıyla Lyrboton Kome’nin alışılmış bir köy yerleşiminin üstünde bir dokuya, zenginliğe ve yerel yönetim örgütüne ve yerel vakıf gibi rastlanmayan özgünlüklere sahip olduğu anlaşılmıştır. Ele geçen küçük buluntular, seramik, sikke ve yazıtlar da hem fonksiyonda hem de tarihlemede yardımcı olmuştur.

Research paper thumbnail of 2009-2022 Myra Kazıları'na Toplu Bakış

Antalya Müzesi 100 Yaşında: Antalya’nın Arkeolojik Mirası I, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 2022

Research paper thumbnail of Akıllı Antalya: Kent Kültürü 4.0

Research paper thumbnail of Sarkophage und unterirdische Kammern: Gräber der klassischen und hellenistischen Zeit”, in PATARA. LYKİENS TOR ZUR RÖMİSCHEN WELT Eds. H.İşkan ff., Zaberns Bildbande zur Archaologie-Antike Welt 2016, 46-51.

Research paper thumbnail of "Die urbanistische Entwicklung der Stadt: ein Überblick”, in PATARA. LYKİENS TOR ZUR RÖMİSCHEN WELT Eds. H.İşkan ff. Zaberns Bildbande zur Archaologie-Antike Welt 2016, 16-23.

Research paper thumbnail of İkinci Kazı Sezonunda Myra ve Limanı Andriake”, Bk:: N. Çevik (Ed), Arkeolojisinden Doğasına Myra/Demre ve Çevresi. Kültür Bakanlığı Yayınları 2010, 23-113

Research paper thumbnail of N. Çevik, "RHODIAPOLIS" in: Arkeolojisi, tarihi ve Doğasıyla Kumluca-RHODIAPOLIS (Ed. N. Çevik, 2008)

Research paper thumbnail of Myra Çevresindeki Antik Yerleşimler”, Şurada: N. Çevik (Ed), Arkeolojisinden Doğasına Myra/Demre ve Çevresi. Kültür Bakanlığı Yayınları 2010, 134-185.

Research paper thumbnail of Andriake Sinagogu ve Bölgede Yahudi Varlığı”, Şurada: N. Çevik (Ed), Arkeolojisinden Doğasına Myra/Demre ve Çevresi. Kültür Bakanlığı Yayınları 2010,169-181.

Research paper thumbnail of Çine Arıcılık Müzesi Üzerine

Research paper thumbnail of Rhodiapolis Kazısı. Sempozyumun 30. Yılı Anısına. Kültür Bakanlığı.

Research paper thumbnail of Rhodiapolis ve Kumluca Sınırları İçindeki Antik Yerleşimler, Şurada: Kumluca – Rhodiapolis, Ed. N. Çevik, (2008), 9-72

Research paper thumbnail of HERKESİN SEVGİLİSİ ŞEHR-İ ANTALYA

HERKESİN SEVGİLİSİ ŞEHR-İ ANTALYA, 2024

Yollardan, meydanlardan, taştan topraktan beton dikitlerden ibaret herhangi ruhsuz bir şehir mi? ... more Yollardan, meydanlardan, taştan topraktan beton dikitlerden ibaret herhangi ruhsuz bir şehir mi? Yoksa duyguları ve kimliği olan insan gibi bir şey mi? Güneşi denizi bir yana dağı taşı bir yana mı bakar? Sizi kıstıran köşeli bir şey midir? Yoksa yuvarlak hatlarıyla sizi ısıtan ateş gibi bir beden mi? Çok alımlı bir kadın mıdır? Egosu fazla şişkin bir erkek mi? Yeterince neşeli midir? Belki de tehlikelere açık haşarı bir çocuktur ya da aşka hâlâ tutkun bir yaşlı.

Research paper thumbnail of NİCE YÜZYILLARA SEVGİLİ TÜRKİYEM

Research paper thumbnail of Prof. Dr. Nevzat ÇEVİK ile "YAŞAMA DAİR"

NİRVANA SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ, 2020

Hocam öncelikle "Yaşama Dair" söyleşimizi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ediyoruz. Hülya Kande... more Hocam öncelikle "Yaşama Dair" söyleşimizi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ediyoruz. Hülya Kandemir Yavuz: Antik çağlardan günümüze değin hemen her düşünür "Yaşamın Anlamı ''üzerine görüşlerini dile getirmiştir. "Hayatı kaybetmekten daha acı bir şey vardır; yaşamın anlamını kaybetmek." der Seneca. Hocam sizce "Yaşamın Anlamı" nedir? Prof. Dr. Nevzat ÇEVİK: Ölmek, can aygıtının durması değil, bu dünyada amaçsız ve üretimsiz, işlevsiz ve kimsesiz kalmaktır. Yaşadıklarının ve yaşananların üzerine düşünen bir tek insandır. Bitkiler ve hayvanlar ise günce tutmaz, hesap yapmaz; sadece yaşar ve ölürler. Bunun üzerine düşünen ve düşünmeyenler arasında ne fark vardır derseniz, bu soru anlamlı bir yanıt bulmakta zorlanır. Çünkü sonunda, engellenemez ölüm tüm canlıları bekler. Yaşarken ölümsüzmüş gibi duyumsamak ve yaşamaya asılmak sanki ölüme uzak durmak, sanki ölümün tersine koşarak zamanı aldatmayı istemek gibi geliyor bana. Herkesin saati aynı hızda döner. İşte, elden geldiğince hızlı koşturma isteği de tam burada devreye girer. Çünkü ömrü uzatmaya değil, ancak doldurmaya yeter gücümüz. Bu nedenle, aynı saat içerisinde yaşananların sayısı ve niteliği arasındaki fark insanların ömürlerinin uzunluğunda asıl ölçektir. Yani 70 yıl yaşamış her kişinin ömrü aslında 70 yıl değildir: Kimi 5-10, kimi 100 yıl yaşamıştır. Kimi de İskender gibi 33'ünde ya da Atatürk gibi 57'sinde ölse de bin kişinin ömrünü doldurulabilecek kadar yaşamıştır. Yaşanan yılların neyle doldurulduğu önemlidir. Geriye baka baka yaşamak geride kalan yılların hakkının

Research paper thumbnail of LİKYA'NIN VEBALI YÜZYILI

MyGazete, 2020

Yıl beşyüzkırküçtü. Myra'lı Aziz Nikolaos öleli iki yüz yıl olmuştu. Likya'nın orta yerinde ve en... more Yıl beşyüzkırküçtü. Myra'lı Aziz Nikolaos öleli iki yüz yıl olmuştu. Likya'nın orta yerinde ve en parlak kenti Myra'da korkunç bir veba salgını başlamıştı. Myra dağlığında kurduğu Manastırında yaşayan Sionlu Nikolaos, gelen yardım isteklerine baktıkça içini tarif edilmez bir çaresizlik duygusu sarıyordu. Veba yayıldıkça yayılıyor önü alınmaz bir felakete dönüşüyordu. Sahilden dağlara her gün daha kötü haberler geliyordu. Her tarafta fare ölüleri vardı. Fareler, Myra kenti sokaklarında hastalık yayan pireleri her yere ulaştırıyorlardı. Andriake limanı ve depoları fare kaynıyordu. Dünyanın en güneşli kenti Myra'nın üzerine hiç olmadık kadar kara bulutlar çökmüştü. Her köşede ölümü bekleyen hastalıklı insanlar vardı. Hırpani giysilerinin içinden görünen elleri ve yüzlerinde korkunç kara lekeler, irinli yaralar vardı. Sokaklarda pislik içinde ölenleri kent dışına taşıyıp imha edecek kimseler dahi bulunamıyordu. Bir zamanlar neşeli sesler yükselen görkemli Myra sokaklarından artık sadece iniltiler ve yardım çığlıkları yükseliyordu. Myra'lı Nikolaos'un dördüncü yüzyılda kurduğu merkez kilisesinin elinden de bugünlerde hiçbir şey gelmiyordu artık. Evrensel Azizin mucizeleri freskolarda kalmış, bütün adaklar boşa gitmişti. Halk sahilden dağlara kaçmaya başlamıştı. Sion Manastırının kapısında insan kuyrukları uzuyordu. Yardım istemeye, iyileşmek için dua istemeye gelmişlerdi. Manastırdaki odasından dışarıda biriken iniltili hasta kalabalıklarını kaygılı gözlerle izleyen Aziz çok üzgündü. Rüyasında vebanın gelişini görmüş ve hatta rüya sabahında uzun uzun ilahiler okutmuştu. Sanki iblis karanlıkta gelecekmiş gibi akşam ve gece yarısı ilahileri de arttırılmıştı. Hem ibadethane hem de şifahane olan Manastırda artık sadece çaresizlik duaları okunuyordu. Kale kadar korunaklı manastırın duvarlarını süsleyen freskolardaki İsa ve azizler veba illetine karşı umutla dua okumaya devam eden keşişleri izliyordu. Memleketi kötülüğe bulayan iblis her yandaydı. Bedenini ele geçiren kötü ruhtan kurtulmak için manastıra gelen keşişlerden Paulus da borcunu törenlerde ilahiler okuyarak ödüyordu. Aralıksız terennüm edilen Mezmurların, ilahilerin her bir cümlesi kilisenin muhteşem taş işçilikli duvarlarına çarparak çoğalsa da hastalık yayılmaya devam ediyordu. Galiba duyan yoktu. Çok uzun yıllar sürecek bir kara bela Likya'yı en parlak bölgesinden vurmuş ve hızla komşu kentlere yayılmaya başlamıştı. Hastalığın, Akdeniz'in en büyük limanı Andriake'ye gelen teknelerden taşındığı söyleniyordu. Her zaman telaşlı kalabalıklara alışkın olan Andriake limanı çok derin bir sessizliğe bürünmüştü. Halk karantina teknelerini konuşuyordu. Sionlu Nikolaos'un Demre'ye bakan dağlardaki manastırında yeterli yiyecek stokları varsa da aşağı tarafta halk açlıktan kırılmaya başlamıştı. Yiyecek ihtiyacı had safhadaydı. Depoları tahıl, un, şarap dolu olan Manastır halkı da Myra'ya yardım etmek için çok da istekli değildi. Korkuyorlardı. Sahildeki ölümlerin kendilerine de bulaşmasından korkuyorlardı. Nikolaos'un kardeşi Artemas, yardım gezilerine çıkılmasını çok da istemese de Manastırın halk üzerindeki etkisinin ancak böyle artacağını da bildiğinden muhalefet etmiyordu. Nihayetinde halkın, dar zamanında yanında olanı unutmadığını biliyorlardı. Bu durum manastırda yaşayan 12 keşiş için de bir tartışma konusuydu. Vebanın hayatı esir aldığı bu zamanda bölgenin idaresi hepsini zorluyor ve manastırda tartışmalar çıkmasına yol açıyordu. Normal zamanlarda akşam dualarından sonra düzenledikleri eğlenceleri de artık yapmaz olmuşlardı.

Research paper thumbnail of ANADOLU'DA SANATIN ONBİN YILI

MyGazete, 2020

İnsan eliyle üretilmiş hiçbir şeyin olmadığı zamanların milyarlarca yıllık doğal uzunluğu bitince... more İnsan eliyle üretilmiş hiçbir şeyin olmadığı zamanların milyarlarca yıllık doğal uzunluğu bitince insanın oluşturduğu yeni bir düzen başladı. Yapaydı, akıl ürünüydü, çıkarcıydı ve sadece insanın kendisinden yanaydı. Doğanın üzerinde müthiş bir egemenlik kurulmaya başlamıştı. Ve baş döndürücü bir hızla ilerliyordu. Her dün, evvelki günün iki katı hızla gelişiyordu. Bilim, akıl zamanlarını (Uygarlığı) anlamak için onu çağlara-dönemlere bölmekten bıkmış ama o anlaşılmamaktan yorulmamıştı. Bunun adına uygarlık dendi. Akıl zamanlarında iki şey yapıldı. İlki, insan ihtiyaçlarını karşılayacak ve onu doğaya hatta başka insanlara karşı güçlü kılacak daha iyi çözümler bulmak; ikincisi ise hiçbir canlının talep etmediği doğaya alternatif, yeni estetik değerler yaratmaktı. Daha yararlıyı üreten insan aklı, daha güzeli yaratmanın peşine düşmekte de gecikmemişti. Daha yararlı olan da, daha güzel olan da zaman boyunca her an gelişerek ve değişerek çoğaldı. Dünün daha güzeli evvelki günün daha güzelinden farklıydı. Esasında hepsi gününün güzelleriydi. Mağara duvarına insan niye resim çizsin ki, niye çamurdan bir heykelcik yapsın. Taşlara resim kabartmanın nedeni neydi. Neden boyunlarına, kulaklarına süs eşyaları taktılar, kılıçlarına kalkanlarına bezemeler yaptılar. Yüzlerini gözlerini bile boyadılar. Hadi duvarları yaptın, çatıyı da örttün, freskolar, mozaikler neyin nesiydi. Boş zamanları, dolu zamanlarından çok muydu? Belki de onlar tapınım, iletişim, belgeleme gibi başka amaçlarla bir şeyler yapıyordu da biz mi ona sanat diyorduk? Yoksa aklın geliştirdiği insan doğal ihtiyaçlarının ötesinde başka değerler de mi istiyordu. Yoksa diğer canlılardan farklılaşmanın yolunu nihayet sanatla mı bulmuştu. Bu buluşunu çok sevmişti insanoğlu. Artık her şeyini, herkese ifade edebilecek ortak bir dili olmuştu. Doğada bulunan her şeyden, ağaçtan, çamurdan, taştan, kemikten her şeyden enteresan objeler yapmaya başlamışlardı. Daha da ilerleyip camı ve metali bulmak ve de camdan metalden sanat objelerini yaratmak için de çok beklememişti uygarlık. Bin yıllar seller gibi akıyordu ve uygarlığın ve sanatın ilerleyişi zamandan da hızlıydı. Yüzbinlerce yıl yaprak oynamamışken son on-onbeş bin yıl içinde insan hayatının tamamı değişmiş, toplumsal hayatın formlarına bürünmüştü. Sanat ürünleri de yaşanan her şeyin somut günlükleri gibi ölü kültürlerin tükenmiş hayatlarını bize aktarıyordu. Anadolu ise dünyanın orta yerinde bir uygarlıklar rezervi gibi her yönden akıp gelenlerin sanatlarını biriktiriyordu. Gelenler daha önce gelmişlerin kültürleriyle kendi

Research paper thumbnail of KULTUREL DEGISIMLERDE SALGINLARIN ROLÜ: CORONA

MyGazete, 2020

Kültür ve tarih yazıldıkça yaşanmaz, yaşandıkça yazılır. Bazen bin yıl bile yetmez bir geleneği, ... more Kültür ve tarih yazıldıkça yaşanmaz, yaşandıkça yazılır. Bazen bin yıl bile yetmez bir geleneği, bir alışkanlığı değiştirmeye. İnsan topluluklarının geleneklerini çevre, iklim, doğa oluşturur ve biçimlendirir. Çevrenin etkisi sofradan, giysiye, düğünden cenazeye, müzikten edebiyata kadar hayatın her alanına yansır. Toplumları birbirlerinden farklı kılan da bu olur. Alaska'yla Afrika'nın farkları, Alaskalı ve Afrikalı insandan değil o bölgelerin insanlarının hayat alışkanlıklarını biçimlendiren doğasından kaynaklanır. On binlerce yıl içinde oluşmuş ve nesiller boyu yaşamın her alanına sirayet etmiş geleneklerin değişimi de bu nedenle az zamanda olamaz. Antik zamanlara oranla şimdiki zamanda uluslararası-toplumlararası buluşma trafiğinin çok kolay ve hızlı olması nedeniyle kültürel ilişkinin ve etkileşimin hızı da artmıştır. Ülkeleri kalıcı işgal etmenin esasında askeri değil kültürel olduğunu anlayalı çok oluyor. "Soft Power"ı sonuna kadar benimseyip kullanan büyük güçler kültür emperyalizmiyle kapımıza dayanalı da çok oluyor. Çoktandır tüm dünya İngilizce konuşup blue jean giyinmekte ve hamburger tüketmektedir. On binlerce yılda oluşmuş gelenekleri biçimlendiren doğal çevre, geleneklerin değişiminde de yine baş rolü oynayan en güçlü etkendir. Salgın hastalıklar ve diğer doğal felaketler tarih boyunca büyük kültürel değişimlere yol açmıştır. Bugünlerde yaşadığımız Corona salgını da kültürel değişim üzerinde de aktif bir rol oynamakta, kültür bilim açısından enteresan yeni örnekler oluşmaktadır. Örneğin el sıkışma, sarılıp öpüşme gibi her toplumda farklı formlarda bulunan geleneksel davranışlar Corona ile birlikte bıçak gibi kesilmiştir. Hiçbir gücün değiştiremeyeceği bin yıllık gelenek, virüs bulaşma korkusuyla ölüm tehdidiyle aniden bitmiştir. Ve her toplum bunun yerine temassız selamlaşma formlarını çoktan üretmiştir bile. Salgın sürerken kesintiye uğramış olan bu gelenekler salgın bittikten sonra da benimsenmeye devam edilebilir. Bunu zaman gösterecektir. Ama her şartta, salgın sonrasında eş-dosta aynı hevesle sarılmayacağımız kesindir. Kültürdeki bu radikal değişimi yaşatan yine doğanın kendisidir. Corona salgını sonucu soframızdaki çeşitler ve içerikler de değişmeye başlamıştır. Genel toplumsal yaklaşımlar açısından da bilime saygı ve inancın arttığı da açıkça gözlemlenmektedir. Her akşam balkonlardan alkışlanan bilimdir. Salgını önleyecek tek yolun bilimsel araştırmalardan çıkacağına ölüm korkusuyla tanık olan toplumun bilime bakışı-olumlu yönde-hızla değişmektedir. Geleneksel Türk toplumundaki dost akraba görüşmelerinin sanal ortamda çoklu görüntülü konferans buluşmalarına dönüşmüş olması da enteresandır. Bu yazı, geçen akşam eşimin, aile dostumuz olan 4 aileyle aynı anda görüntülü konferans sohbeti yapmasının ardından yazıyorum. Misafir sohbeti geleneksel alışkanlığında bu radikal değişim salt teknolojinin ilerlemesinden değil, salgının zorunlu kılmasındandır. Farkındaysanız yaşlılara saygıyı öngören geleneksel tavrımızda da büyük değişimler olmaktadır. Bu yazıdaki kültürel değişim örneği geleneksel selamlaşma alışkanlıklarıydı. Uzaktan selamlaşma ve iletişim kurma zamanlarındayız. Uzun yazılar yerine sembollerle derdini anlatmaya başlayan dünya toplumları ortak bir modern hiyeroglifle ilişki ve anlaşma araçlarını hatta ABC'sini değiştirmektedir. 5000 yıl önce yazının ilk icadı zamanlarındaki gibiyiz. Artık emojiler hayattadır.

Research paper thumbnail of REHBERE MEKTUP

MyGazete, 2020

MyGazete Doğrusu çok ürkütücü bir unvan. Dil Kurumu, "birinin doğruyu bulmasına yardımcı olan, yo... more MyGazete Doğrusu çok ürkütücü bir unvan. Dil Kurumu, "birinin doğruyu bulmasına yardımcı olan, yol gösteren kimse" diye açıklıyor. Dilimize Farsçadan gelen bu sözcüğün anlamı "yol gösteren, kılavuz, irşat eden, aydınlatan". İşin aslına bakarsan da rehberlik sadece yol gösterme değil, aslında bir tanıtma, öğretme, sevdirme, heyecan duyurma eylemidir. Doğal, tarihsel ve kültürel zenginliğiyle dünyanın özeti gibi olan Anadolu'da rehber olmak ise bir ayrıcalıktır ama esasında büyük bir sorumluluk ve derin bir zorluktur da: hakkını vermek için çok çalışmak lazım. Anadolu'nun kendisi zaten doğada ve kültürde ve de tarihte rehberdir. Ancak dili olmayınca, yani siz olmayınca dilsiz ve sağırdır. Dünya turizm örgütü raporunda turizmin geleceği sürdürülebilir turizme, onun da geleceği kültür turizmine bağlanmaktadır. Rehberlik mesleğinde belki de bu yolda bir reform yapmak, geleceğe hazırlıklı olmak da lazımdır. Geleceğin rehberliğine şimdiden projeksiyon yapıp hazırlanmak gerekir. Rehberler için lisan, mecburi bir araçtır. Esas iş, o lisanla anlattıklarıdır. Dolayısıyla sadece dili değil kültürü de bilmesi gerekir. Hem turistin geldiği kültürü hem de rehberin gezdirdiği kültürü bilmeden doğru ve doyurucu sonuç alınamaz. Her obje bir bilgi yükü taşır. Yani her objenin bir hikâyesi vardır. Bilgi de hikâyeyle satılır. Ama enteresan olsun diye olmadık hikayelerle değil, bilimin sunduğu gerçek öykülerle. Kaldı ki Anadolu kültürleri, uyduruk hikayelere de ihtiyaç duyurmayacak kadar zengindir. Modern zamanlarda rehberlerin en güçlü rakibi elektronik rehberlerdir. Tamam, makinalar eksiksiz bilgi içerebilir, rahatsızlık da vermez, ekonomik de olabilir. Ama bu rakip, insani duyguları ve sosyal ilişkileri kurma şansı olmadığından insan rehberlere her zaman yenilecektir. Onun sevimli gözlerine, sıcak sesine, akıllı kılavuzluğuna, anlık karar verme yeteneğine ve halden anlar haline her daim yenilecektir. Düz anlatım, makinelerin de yapabileceği bir şeydir. Makineleri yenmenin yolu da interaktif diyaloglu rehberliğin tadından geçer. Elektronik rehber diyaloga giremez, dans edemez, arkadaşlarıyla şarap içemez, espri yapamaz, bir çiçeğin kokusunu tarif edemez, bir gezginin üzüntüsünü sevincini algılayıp paylaşamaz, karşılıklı gülemez: Bu insani üstünlüklerin yüceltilmesi korunması gerekir ki fark kalıcı olsun. Rehberliğin insani sıcaklıkla da donanması gerekir. İnsani handikaplar çok az da olsa bazı rehberlerde görülebilir. Meslek ahlakına, adabına ve niteliğine aykırı davrananları zamanın nitelik elekleri zaten eleyecektir.

Research paper thumbnail of TURİZMİN VE KÜLTÜR EKONOMİSİNİN BİNLERCE YILLIK TARİHİ: ANTALYA ÖRNEĞİ

Research paper thumbnail of AGC Ödül Töreninin Düşündürdükleri

MyGazete, 2019

30 yıldır bu kente ve ülkeye verdiğim katkılar nedeniyle "Yılın Kişi Ödülü"nü de "Antalya'da müze... more 30 yıldır bu kente ve ülkeye verdiğim katkılar nedeniyle "Yılın Kişi Ödülü"nü de "Antalya'da müzeciliğin gelişmesine katkısı, tarihi zenginliklerimizin gün yüzüne çıkarılması ve şehrin kültür sanat hayatının gelişmesinde göstermiş olduğu üstün gayret ve özverili çalışması" gerekçesiyle bana hak görmüşler: Şükran ve onur duyuyorum. Ömrümün en güzel, en verimli son 30 yılı bu şehirde geçti. Ruhum, bu şehrin mavileri ve yeşilleriyle yıkandı. Bu şehrin envai türlü derinliklerinde tarihin gizemli koridorlarında dolaştım. Kazılar yaptım, yazılar yazdım, müzeler, sergiler yaptım. Bilimin ve eğitimin her daim içindeydim. Kaderimin hakkını yiyemem. ..

Research paper thumbnail of ÜSTÜNE IŞIK DÖKÜLEN ŞEHRİN EFSANESİ: ANTALYA

MyGazete

"Işık toplayın" dedi tanrılar. "Dünyanın her yanından. Sulara düşmüş, dağlara çarpmış, sedir dall... more "Işık toplayın" dedi tanrılar. "Dünyanın her yanından. Sulara düşmüş, dağlara çarpmış, sedir dalları arasında kırıla kırıla toprağa düşmüş tüm ışıkları toplayın. Çam dallarına asılı sabah damlalarında tutulu ışıkları bile alın...

Research paper thumbnail of ANTALYA ICIN SINESTEZIK BIR GUZELLEME20191127 65485 3ipxpp

MyGazete

Anladıkça, hep daha az anladığımı ve her varlığın çok daha fazla anlamı olduğunu düşünüyorum. Aca... more Anladıkça, hep daha az anladığımı ve her varlığın çok daha fazla anlamı olduğunu düşünüyorum. Acaba bunun için hiç olmadık kadar farklı mı bakmak lazım. ..

Research paper thumbnail of GÖBEKLİTEPE / ADEN BAHÇESİ

Research paper thumbnail of Aşkın Bedeli. Bir Aspendos Masalı

MyGazete

Gözlerinde ateşli ışıltılar vardı. Pamfilya'nın akşam güneşi en kızıl haliyle yüzünde batmaktaydı.

Research paper thumbnail of Sevdigi icin gelenler dogdugu icin sevenler: Antalyalilar

Research paper thumbnail of Yazmaya Dair.pdf

Research paper thumbnail of Türkiye İçin Zeytin Vakti.pdf

Research paper thumbnail of Likya Yolu / Lycian Way: Introduction/Önsöz. K.Klow, Culture Routes Guide / Kültür Rotaları Rehberi Kitabı için

Research paper thumbnail of Öyle Bir Yazı ki

Research paper thumbnail of 27 Yılın Hikayesi: Arkeoloji ve Yerel Yönetimler

Antalya'da ilk durağımız Patara'ydı; 1988'di. 12 yıl boyunca kentte ve çevresinde araştırmalar yü... more Antalya'da ilk durağımız Patara'ydı; 1988'di. 12 yıl boyunca kentte ve çevresinde araştırmalar yürüttük. Kumlar kalkmakta, uyuyan güzel yavaş yavaş uyanmaktaydı. Antalya en önemli antik metropollerinden birine sahip oluyordu: 12 yılım, Fahri Işık'la birlikte oradaydı. Hatırladığım en öncelikli kelime " koruma " idi: Her zorluğa rağmen başarıldı. Öğrendik ki bir yerde kazı ekibi varsa en güçlü koruma da vardı. Çünkü bilim insanları ömürlerini çalıştıkları kente adıyorlar ve en güvenilir kalkan oluyorlardı. Ayrıca o ilk gün hiçbir yerken, şu anda dünyaca ünlü bir antik merkez haline gelmiştir: Kendiliğinden değil tabi… Tlos ve Akdağlar araştırmaları ikinci durağımızdı. On bin yıldır yaşanan bir dağ metropolüydü. Çevresindeki çok zengin tarihsel doku dünün görkemli yaşanmışlığını bugüne taşıyordu: Araksa, Kastabara, Köristan, Zından, Girdev ve daha diğerlerini Patara yıllarında birlikte çalıştık. Ak Dağlar aklanmaya başlamıştı. İS 2. binin son birkaç yılında Havva İşkan'la birlikte oralarda da çok işler yaptık. Bilinmiyordu, eksiliyordu Bey Dağları. 10 yıl sürdü araştırmalarımız. Yerden ve gökten taradık. Yüzlerce keşifle Bey Dağları'nın nasıl da zengin bir geçmişe tanıklık ettiğini belgeledik. Herkesler sadece dağ sanıyordu. Oysa her tepesine, her vadisine ve her yamacına insanlar yerleşmiş, insanlar yaşamıştı binlerce yıl boyunca. Kentler, köyler, garnizonlar, çiftlikler, zeytinyağı ve şarap işliklerini çoğunlukla ilk kez keşfediyorduk. Bey Dağları bu projeyle anlam bulmuştu. Sayılmayacak kadar yerleşim içinde Trebenna (Çağlarca), Kelbessos (Ağırtaş), Neapolis (Doyran), Kitanaura (Saraycık), Onobara (Deveboynu), Typallia (Yarbaş Çandır), Mnara (Kavak Dağı) gibi çok sayıda önemli kent ayrıcalıkla

Research paper thumbnail of Doğu Garajı'ndan Nekropol Müzesi'ne

Çoktandır bir otogar adı değildir Doğugarajı. Antalya için yeni bir şansın adıdır. Kentin merkezi... more Çoktandır bir otogar adı değildir Doğugarajı. Antalya için yeni bir şansın adıdır. Kentin merkezi yerinde bir nefes alma alanı, kente heyecan getirecek yepyeni bir rekreasyon şansı, tarihle bezenmiş bir yeni atmosferdir. Beton dikitler yığınağının orta yerinde tesadüfen bulunmuş anlam yüklü bir armağandır. Doğugarajı artık bir minibüs garajı değil, Antalya Kalesi'ni çoğaltan tarih ve kültür durağının adıdır. Belediye'nin 2008 yılında Festival Çarşısı'nı yıkarak iş merkezi yapmak amacıyla başladığı hafriyat sonucu tesadüfen ortaya çıkan nekropol, alanın kaderini değiştirmişti. Antalya Müzesi başkanlığında başlayan kurtarma kazılarının ilk 2 aylık kısmını da biz Arkeoloji Bölümü olarak gerçekleştirmiştik. Sonrasında Müze uzmanları uzun yıllar bu kazıyı yürüttü ve başarıyla tamamladı. 840'e yakın farklı mezar gün yüzüne çıkarıldı. Geçici bırakılan iş yolu kazıldığında 1000'e ulaşacağı da belli. Bu mezarlardan envai türlü yüzlerce buluntu ortaya çıkarıldı ve 155 adet müzelik eser Antalya Müzesi uzmanlarınca başarılı bir geçici sergilemeyle de halka tanıtıldı. Yüzlerce de etütlük eser bulunmuştu. Bu önemli bulguyla Antalya'nın tarihi değişmiş ve kente Attaleia adını veren Bergama Kralı II. Attalos'tan önceki yerleşimin varlığına ilişkin somut izler ortaya çıkmıştı. Artık Antalya'nın kuruluş tarihi MÖ 2. yy ortasında değil Erken Helenistik Dönem'le birlikte anılıyordu. Oda mezarlardan lahitlere, khamosorionlardan hypojelere kadar çok çeşitli mezarlarda her sınıftan insan kemikleri ve eşyalarıyla yansıyordu ve mezarlarda ele geçen bulgular hem tarihlemede ve kentin yayılım sınırlarını belirlemede yardımcı oluyor hem de dönemin sanatını ve özellikle de ölü gömme geleneklerini açıklıyorlardı. Helenistik Dönem'den Bizans'a, MS. 4. yy'a kadar uzun bir tarih sürecinde hem ceset gömme hem de yakarak gömmeye ilişkin örnekler bulunuyordu. Seramik, cam, metal eserler, sikkeler, yazıtlar, süs eşyaları, kozmetik kapları, sporcu eşyaları, dinsel eşyalar ve daha pek çok buluntu 600 yıldan fazla kullanılmış bir nekropolden dönemlerinin yaşamını, mimarisini, inançlarını,