irfan atalay - Academia.edu (original) (raw)
Books by irfan atalay
Edebiyat her zaman psikolojik, entelektüel, duyusal, siyasal ve özdeksel yönüyle toplumsal gerçek... more Edebiyat her zaman psikolojik, entelektüel, duyusal, siyasal ve özdeksel yönüyle toplumsal gerçekliğin imgesi olarak, ürünleri ve söylemi aracılığıyla belli bir soruna ışık tutar, okurların ve toplumun dikkatini bu soruna çeker, böylece insani sorunlara yönelik çözümler sunar. Edebiyat ve toplumsal gerçeklik arasındaki bu ebedi ilişki, eleştirmenleri, edebiyat ve toplum arasındaki bu sorun ve çözümün şifresini çözmek için yöntem arayışına sürükler. Bu arayış sonrasında farklı yaklaşım açılarıyla farklı eleştiri yöntemleri ortaya çıkar. Bu yöntemlerden iki tanesi de sosyolojik yaklaşımları benimseyen edebiyat sosyolojisi ve sosyoeleştiri yöntemleridir.
Her iki yöntemde de “Edebiyatı toplumsal bir olgu olarak incelemek mümkün müdür?” sorusuna yanıt arayışı olsa da edebiyat sosyolojisi, onu kurumlarına, üreticiler, aracılar ve tüketiciler gibi bireylere odaklanarak, üretim, dağıtım ve tüketim aşamalarında hem toplumsal bir olgu hem de sosyal temsillerin bir göstereni olarak inceler. Bir yapıtı yazarının "niyetine" indirgemenin olanaksız olduğu ilkesinden yola çıkar, yapıtı toplum ve toplumsal bilinçle bağlantılı görür. Sosyolojinin ampirik yöntemlerini kullanarak edebiyat kuramına, yapıtın başarısına, okur kitlesi ve yapıtın alımlanmasına, kitap piyasasına, edebiyat alanının profesyonel kişi ve kurumlarına mercek tutar. Edebiyatın ve yazarın toplumdaki işlevi, edebî metni oluşturan bağlantılar, toplumsal söylem, ortak bilinç ve yazar aracılığıyla ortaya konan dünya görüşü veya ideolojinin araştırılmasına yönelir.
Sosyoeleştiri ise ne metnin veya yapıtın pazarlanması ne yaratıcı sürecin koşulları ne yazarın biyografisi ne de edebi yapıtların alımlanmasıyla ilgilenmez. Metinlerin toplumsallığı, dilbilimsel veya görsel nitelikteki daha geniş bir semiyotik bütünle ilişkili olarak, metin ve metinsel üretim sürecindeki toplumdilbilimsel temelli anlamlara, izleklendirmelere, çelişkilere, çıkmazlara, anlamsal sapmalara, çok anlamlılığa, suskunluklar gibi toplumsal gerçekliklerin gerektirdiği metne yansıyan söylem biçimleriyle ilgilenir. Onun epistemolojik mantığı, bir kanıtlama mantığı değil, metinlerin giriştiği anlam denemelerine uygulanan bir keşif mantığıdır. Çözümleme, anlama, açıklama ve değerlendirmeyi esas alır.
International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic ACADEMIC ... more International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic ACADEMIC JOURNAL FRANKOFONĠ 2013/SAMSUN ÖZEL SAYISI Turkish Studies Dergisi, üç ayda bir yayınlanan uluslararası hakemli bir dergidir. Turkish Studies Dergisi"nde yayınlanan tüm yazıların, dil, bilim ve hukukî açıdan bütün sorumluluğu yazarlarına, yayın hakları www.turkishstudies.net"e aittir. Yayıncının yazılı izni olmaksızın kısmen veya tamamen herhangi bir Ģekilde basılamaz, çoğaltılamaz. Yayın Kurulu dergiye gönderilen yazıları yayınlayıp yayınlamamakta serbesttir. Dergiye gönderilen yazılar iade edilmez. Dergide yer alan yazıların dijital baskı, grafik tasarım, DOI numaralarının alınması ve uluslararası indeslere tanıtılması gibi iĢlemler Alko Dijital Baskı ve Grafik Tasarım Ģirketi tarafından ücret karĢılığında yapılmaktadır. Dergide basım kararı alınan yazıların sahipleri yazılarının tasarım, yayın ve indeks masraflarını Alko Dijital Baskı ve Grafik Tasarım Ģirketine öderler. Turkish Studies; EBSCO, DOAJ, ICAAP, Scientific Commons, MLA, ASOS, AMIR (Access to Mideast and Islamic Resources), Journal Directory, DJS (Dayang Journal System), ULAKBĠM indeksleri tarafından taranmaktadır.
Göç bireyin veya topluluğun kendi kararıyla gerçekleştirildiği için, bir bakıma, gönüllü göç olar... more Göç bireyin veya topluluğun kendi kararıyla gerçekleştirildiği için, bir bakıma, gönüllü göç olarak nitelenebilir. Ancak bazı durumlarda, birey veya topluluğun bulunduğu yeri terk edip başka bir yerde yaşamını sürdürmesi zorunlululuğu bir siyasal yaptırım olarak dayatılabilir. Zorunlu göç olarak adlandırılan bu durumlardan ilki, " sürgün " (İng. exile) olarak betimlenen, " ceza olarak belli bir yerin dışında veya belli bir yerde oturtulan kimsedir ". Bu denli insanla özdeşleşmiş, insan yaşamının her boyutunu ilgilendiren bu önemli olgunun, kültürel ve özellikle de yazınsal açıdan incelenmesi, göç olgusunu daha iyi anlamamız açısından büyük önem taşımaktadır. Bu derlemede göç olgusu ekseninde bir dizi yazın inceleme çalışmasını okurlarla buluşturuyoruz.
Papers by irfan atalay
In this study, we will examine the relationship between “reading” and “translation”, and between ... more In this study, we will examine the relationship between “reading” and “translation”, and between “literacy” and “interpretership”. We aim to find a satisfactory answer to the question “Is the interpreter a real literate?” The “reading” and “interpreting” actions will be considered in the frame of linguistics of discourse. For this reason, the study examines how the elements with the components such as “word, utterance, discourse”, which constitute the written text and also the prosodic factors that constitute the extra components, are to be read and interpreted by an interpreter. On the other hand, we will point to the importance of indicators and the function of enunciation on the context during the reading process. Consequently, it will be indicated how we need to read and examine the utterance and its fractions by concrete examples which are chosen from a classic novel that has been translated from Turkish language into French with the method of discourse analysis
DergiPark (Istanbul University), Feb 18, 2010
Kültürlerarası çatışmaların başlaması çoğu kez uzun yıllar öncesine ait toplumsal, ideolojik ve d... more Kültürlerarası çatışmaların başlaması çoğu kez uzun yıllar öncesine ait toplumsal, ideolojik ve dinsel anlaşmazlıklara dayanır. Toplumların belleklerinde derin izler bırakan bu çatışmaların doğurduğu önyargılar, koşulların değişmesine karşın uzun yıllar sonrasında bile varlıklarını koruyabilmekte ve yazınsal ya da sanatsal yapıtlarda yer bulabilmektedir. Biz de bu çalışmada Avrupa'da Türklere karşı var olan önyargıların tarihsel gelişimini ve bu önyargıların Jean-Paul Sartre'ın yapıtında görünümlerini ortaya koymaya çalıştık.
measures, and attaches importance to the state. This paper focuses on neo- liberalist perception ... more measures, and attaches importance to the state. This paper focuses on neo- liberalist perception along with the classical liberalist understanding and the social liberalist conception. The paper also deals with the transformation of these three perceptions which have occurred as a result of the needs and wants due to the economical, social and political unrest. The worldwide economic crisis of 1929 and subsequent events have transformed classical liberalism and eventually intervention of the state has been considered to be inevitable. Indeed during the crisis of economics of 1970, excessive state intervention has basically caused transformation back to classical liberalism under the name of neo- liberalism
Kafkas Universitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2019
Social science and cultural research show that communities settled in a cultural environment from... more Social science and cultural research show that communities settled in a cultural environment from a multicultural environment are easily adapted to the dominant culture. The same kind of research determines that the integration of groups living under the umbrella of sovereign culture with other cultures is rapid, that groups with cultural diversity are open to further diversification, and do not avoid contact with different cultures. We aimed to determine the speed and direction of this change in the case of change and tried to explain which acculturation strategy Berry had developed or could have been described as the acculturation process as a result of this cultural contact.
Göç dergisi, May 1, 2015
İsveç, göç olgusuyla ilk kez Rusya’nın Finlandiya’yı işgaliyle tanışır; daha sonra ekonomik alan... more İsveç, göç olgusuyla ilk kez Rusya’nın Finlandiya’yı işgaliyle tanışır; daha sonra ekonomik alanda kaydettiği gelişmeyle nitelikli işgücüne duyduğu gereksinimle isteyerek işçi göçü alır, son olarak da Orta-Doğu ve Doğu Avrupa’da gelişen siyasal çalkantılar sonucu, farklı uluslardan gelen demokrasi savaşçılarına kapılarını açar. Farklı ülkelerden farklı gerekçelerle İsveç’e ve özellikle de Stockholm’e sığınan çok sayıda aydın, beklentilerini bulamaz; bunalım, yalnızlık, yabancılaşma ve özlem içinde yaşar. Bu bağlamda, Stockholm’e 12 Mart 1971 Muhtırası ardından giden Zülfü Livaneli ile 12 Eylül 1980 öncesinde giden Demir Özlü, sürgün dönemi olarak niteledikleri göçmen yıllarındaki bireysel duygu, düşünce ve özlemlerinin yanında, Stockholm’deki göçmen toplumun durum ve sorunlarını yapıtlarına serpiştirirler. Livaneli, farklı kökenlere sahip göçmen topluluk etrafında Stockholm’ü daha çok sıkıntı veren hüzünlü bir kent olarak tanıtırken, Özlü’nün de hüzünlü olarak nitelendirdiği kent, göçmen sorunlarından çok entelektüel kimliğiyle doğup büyüdüğü İstanbul’a olan özlemini çağrıştırır. Ne var ki, her ikisinde de Stockholm zorunlu bir göçmen kentidir. Livaneli’nin yapıtının kişileri proletarya sınıfından veya en azından proleter sınıfın egemen olmasını isteyen tipler olmasına karşın, Özlü’nün kişileri sosyete çevrelerinde gezinen solcu aydınlardan oluşur. Çalışmamızın amacı, Özlü ve Livaneli’nin yazdıklarından hareketle, bir göçmen kenti olan Stockholm’ü ve orada yaşayan göçmen topluluğu mercek altına almaktır. ENGLISH ABSTRACTTwo authors and a city of exile: Stockholm in Özlü and LivaneliSweden opens its gates to the democracy warriors from different countries upon Russia’s invasion of Finland, its need for qualified labour force with the improvement in economy, and political unsteadiness in Middle East and Eastern Europe. Many intellectuals who take refuge in Sweden, especially Stockholm, for various reasons, cannot find what they have expected, and live in depression, desolation, alienation, and yearning. In this sense, Zülfü Livaneli who goes to Stockholm after the diplomatic warning of March 1979, and Demir Özlü who goes there before the 12nd of September 1980, touch upon the condition and problems of immigrants in Stockholm, besides their own feelings, thoughts, and yearning in the years which they describe as exile. While Livaneli introduces Stockholm as a somber, disturbing city around the immigrant community from different roots, the city which Özlü characterize as somber as well, reminds him of Istanbul in which he was born and grew up with his intellectual identity. However, Stockholm is a city of immigrants for both of them. The characters of Livaneli are from proletariat, or at least the ones who want the supremacy of the proletarian class, while Özlü’s characters are composed from leftist intellectuals from socialites. Our study examines Stockholm and the immigrant community who lives there by focusing on Özlü’s and Livaneli’s works.
We’re pleased to welcome you to Harokopio University, Athens in August for the Migration Conferen... more We’re pleased to welcome you to Harokopio University, Athens in August for the Migration Conference. The 5th conference in our series, the 2017 Conference is probably the largest scholarly gathering on migration with a global scope. Human mobility, border management, integration and security, diversity and minorities as well as spatial patterns, identity and economic implications have dominated the public agenda and gave an extra impetus for the study of movers and non-movers over the last decade or so. Throughout the program of the Migration Conference you will find various key thematic areas are covered in about 400 presentations by about 400 colleagues coming from all around the world from Australia to Canada, China to Mexico, South Africa to Finland. We are also proud to bring you opportunities to meet with some of the leading scholars in the field. Our line of keynote speakers include Saskia Sassen, Oded Stark, Giuseppe Sciortino, Neli Esipova, and Yüksel Pazarkaya. The Migration Conference also offers training and development opportunities and participants are encouraged to register for workshops. Dilek Cindoğlu will be running a workshop on grounded theory while Jeffrey H. Cohen and Ibrahim Sirkeci will be leading the meet the editors session. As usual we allow significant time to focus on the host country migration debates. Apostolos Papadopoulos, co-chair of the Conference will moderate the roundtable debate on Migration / Refugee Crisis and its Aftermath: Challenges for migration policy in Greece in the evening of the opening day.
Göç Dergisi, 2015
İsveç, göç olgusuyla ilk kez Rusya’nın Finlandiya’yı işgaliyle tanışır; daha sonra ekonomik alan... more İsveç, göç olgusuyla ilk kez Rusya’nın Finlandiya’yı işgaliyle tanışır; daha sonra ekonomik alanda kaydettiği gelişmeyle nitelikli işgücüne duyduğu gereksinimle isteyerek işçi göçü alır, son olarak da Orta-Doğu ve Doğu Avrupa’da gelişen siyasal çalkantılar sonucu, farklı uluslardan gelen demokrasi savaşçılarına kapılarını açar. Farklı ülkelerden farklı gerekçelerle İsveç’e ve özellikle de Stockholm’e sığınan çok sayıda aydın, beklentilerini bulamaz; bunalım, yalnızlık, yabancılaşma ve özlem içinde yaşar. Bu bağlamda, Stockholm’e 12 Mart 1971 Muhtırası ardından giden Zülfü Livaneli ile 12 Eylül 1980 öncesinde giden Demir Özlü, sürgün dönemi olarak niteledikleri göçmen yıllarındaki bireysel duygu, düşünce ve özlemlerinin yanında, Stockholm’deki göçmen toplumun durum ve sorunlarını yapıtlarına serpiştirirler. Livaneli, farklı kökenlere sahip göçmen topluluk etrafında Stockholm’ü daha çok sıkıntı veren hüzünlü bir kent olarak tanıtırken, Özlü’nün de hüzünlü olarak nitelendirdiği kent, ...
Amin Maalouf, genelde kisilerini simgesel kisiliklerden secer, tarihsel olguya bagli olarak kisil... more Amin Maalouf, genelde kisilerini simgesel kisiliklerden secer, tarihsel olguya bagli olarak kisilerinin kimileri Doguludur, kimileri ise Batili. Yazmalari ve konusmalari icin kisilerine yerine gore kalem, yerine gore soz vererek onlari destekler. Bir romanci olarak, gercek tarihsel kisi ve olaylardan tip ve kesitler secerek onlari edebiyata uyarlar. Omer Hayyam, Hassan ibn al-Sabbah, Nizam al-Mulk, gibi diger bircok kisiyi gercek dunyada yasamis tarihsel kisilikler olarak karsimiza cikarirken, bize romanin baslica kahramani Benjamin O. Lesage gibi kurmaca kisiler ve olaylar da sunar. Romanindaki kurmaca, bircok yerde mit ve gercekle karisir hale gelir, anlatisinda gercek ile dusu ayirmak guclesir. Kuskusuz Semerkant konusu, kisileri ve tasidigi tarihsel romana ozgu nitelikleriyle tarihsel romanin tum ozelliklerini tasir.
Ataturk Universitesi Sosyal Bilimler Enstitusu Dergisi, 2011
Fransa'daki konumuna karşın, Marguerite Yourcenar'ın roman ve öykü kişilerinin neredeyse tamamı D... more Fransa'daki konumuna karşın, Marguerite Yourcenar'ın roman ve öykü kişilerinin neredeyse tamamı Doğuludur. İkinci Dünya Savaşı sonrasında kaleme aldığı Doğu Öyküleriyle Doğu hayranlığı anlatıda, biçemde ve metinlerin ruhunda açıkça kendini gösterir. Bu yapıtta Çin'den Yunanistan'a, Balkanlar'dan Japonya'ya kadar farklı kültürlerin mit ve söylencelerinden alınmış anlatı/masallar sunar. Anlatı ve masallarının kişilerini kimi kez günümüz koşullarına uyarlayarak ve özgün biçimlerine dokunmadan insanlığa vermek istediği iletiler için aracı olarak kullanır. İnsanlığa vermek istediği ders daha çok insansı değerlerin ve mükemmelliğin peşinden gidilmesi yönündedir. Çalışmamızda Yourcenar'ın Doğu Öyküleri adlı yapıtındaki kahramanların mitsel özelliklerini ve gönderme yaptıkları simgeleri irdeleyeceğiz.
MANAS Sosyal Araştırmalar Dergisi
Toplumsal catismalarin veya toplum yasaminin duzenli islemesine engel olan durumlari iceren roman... more Toplumsal catismalarin veya toplum yasaminin duzenli islemesine engel olan durumlari iceren romanlar, toplumcu gercekcilik anlayisini benimseyen Marksci ogreti ve bu ogretiden cikmis elestiri yontemleri icin oldukca uygun birer inceleme alanidir. Toplumbilimsel elestiri yontemlerinden birini olusturan Lucien Goldmann’in olusumsal yapisalcilik yontemi de anamalci dizgenin neden oldugu sorunlari ve mutsuzluklari ve bunlara karsi onerilen cozum yollarini anlatan romanlarin cozumlenmesi veya elestirisinde verimli sonuclar ortaya koyar. Romanin icyapilarinin yani sira olusum surecini etkileyen ve tetikleyen metin disi yapilari da arastirmayi oneren yontem, toplumun aydin temsilcisi konumundaki yazarin, sorunlar karsisinda olusturdugu dunya gorusunun sorgulamasini yapar. Yontemin uygulanmasi asamasinda farkli yapilarin derinlemesine arastirilmasi tutarli aciklamalari dogurur. Utopik sosyalizmin savunulmasinin yapildigi Zola’nin Emek adli yapiti, isci emeginin ozgurlesmesine bagli olarak yasamdaki tum duygu ve hazlarin anlam kazanacagi ve insanligin bu sayede mutluluga erecegi tezi uzerine kuruludur. Sanayiye kosut olarak gelisen burjuva sinifinin XIX. yuzyilda yaptigi emek somurusunun insanlari kolelestirdigine yer veren yapit, emek koleliginden kurtulmak icin yeni bir dizge onerir. Yapit, isci sinifinin her gecen gun biraz daha yoksullasmasina neden olan agir kosullarin mantikli ve akilci cozumlerle ustesinden gelinebilecegini gosterirken, Zola’nin utopik sosyalist Fourrier, Saint-Simon ve daha bircok toplumcu sosyalist dusunur ve yazarlardan esinlenerek olusturdugu dusuncelerini dogalci yontemlerle sunar.
HUMANITAS - Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, 2020
Konusu, azınlık konumundaki göçmen toplulukların dil teması durumunda toplumdilsel davranış ve tu... more Konusu, azınlık konumundaki göçmen toplulukların dil teması durumunda toplumdilsel davranış ve tutumlarının incelenmesi olan bu çalışmada, göçmen toplulukların uyum sürecinde ne tür toplumdilsel stratejiler benimsediklerinin araştırılması amaçlanmaktadır. Berry’nin uyum stratejileri modelinden hareketle, “dil değiştirimi” sürecinin kaçınılmaz bir strateji olup olmadığı tartışılmaktır. Herhangi bir göçmen topluluğunun; bütünleşme (çok dilli sürdürüm), ayrışma (ana dili sürdürümü), benzeşme (dil yitimi) ve dışlanma (dilsel değişim) olmak üzere dört farklı strateji benimseyebileceği varsayımından hareketle, Özbek göçmenlerin seksenli yılların başında gelip yerleştikleri yaklaşık 7000 nüfuslu Hatay’ın Ovakent Mahallesi araştırma sahası olarak seçilmiştir. Dillerin aktarım, kullanım ve işlevine yönelik tutum ve davranışları belirlemek amacıyla, kota yöntemiyle oluşturulan 210 kişilik bir örneklemle gerçekleştirilen anket çalışması, Berry’nin uyum stratejileri modelinden hareketle yapılan...
HUMANITAS - Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, 2020
Konusu, azınlık konumundaki göçmen toplulukların dil teması durumunda toplumdilsel davranış ve tu... more Konusu, azınlık konumundaki göçmen toplulukların dil teması durumunda toplumdilsel davranış ve tutumlarının incelenmesi olan bu çalışmada, göçmen toplulukların uyum sürecinde ne tür toplumdilsel stratejiler benimsediklerinin araştırılması amaçlanmaktadır. Berry’nin uyum stratejileri modelinden hareketle, “dil değiştirimi” sürecinin kaçınılmaz bir strateji olup olmadığı tartışılmaktır. Herhangi bir göçmen topluluğunun; bütünleşme (çok dilli sürdürüm), ayrışma (ana dili sürdürümü), benzeşme (dil yitimi) ve dışlanma (dilsel değişim) olmak üzere dört farklı strateji benimseyebileceği varsayımından hareketle, Özbek göçmenlerin seksenli yılların başında gelip yerleştikleri yaklaşık 7000 nüfuslu Hatay’ın Ovakent Mahallesi araştırma sahası olarak seçilmiştir. Dillerin aktarım, kullanım ve işlevine yönelik tutum ve davranışları belirlemek amacıyla, kota yöntemiyle oluşturulan 210 kişilik bir örneklemle gerçekleştirilen anket çalışması, Berry’nin uyum stratejileri modelinden hareketle yapılan...
HUMANITAS - Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, 2020
Konusu, azınlık konumundaki göçmen toplulukların dil teması durumunda toplumdilsel davranış ve tu... more Konusu, azınlık konumundaki göçmen toplulukların dil teması durumunda toplumdilsel davranış ve tutumlarının incelenmesi olan bu çalışmada, göçmen toplulukların uyum sürecinde ne tür toplumdilsel stratejiler benimsediklerinin araştırılması amaçlanmaktadır. Berry’nin uyum stratejileri modelinden hareketle, “dil değiştirimi” sürecinin kaçınılmaz bir strateji olup olmadığı tartışılmaktır. Herhangi bir göçmen topluluğunun; bütünleşme (çok dilli sürdürüm), ayrışma (ana dili sürdürümü), benzeşme (dil yitimi) ve dışlanma (dilsel değişim) olmak üzere dört farklı strateji benimseyebileceği varsayımından hareketle, Özbek göçmenlerin seksenli yılların başında gelip yerleştikleri yaklaşık 7000 nüfuslu Hatay’ın Ovakent Mahallesi araştırma sahası olarak seçilmiştir. Dillerin aktarım, kullanım ve işlevine yönelik tutum ve davranışları belirlemek amacıyla, kota yöntemiyle oluşturulan 210 kişilik bir örneklemle gerçekleştirilen anket çalışması, Berry’nin uyum stratejileri modelinden hareketle yapılan...
Journal of Turkish Studies, 2014
Journal of Turkish Studies, 2014
Edebiyat her zaman psikolojik, entelektüel, duyusal, siyasal ve özdeksel yönüyle toplumsal gerçek... more Edebiyat her zaman psikolojik, entelektüel, duyusal, siyasal ve özdeksel yönüyle toplumsal gerçekliğin imgesi olarak, ürünleri ve söylemi aracılığıyla belli bir soruna ışık tutar, okurların ve toplumun dikkatini bu soruna çeker, böylece insani sorunlara yönelik çözümler sunar. Edebiyat ve toplumsal gerçeklik arasındaki bu ebedi ilişki, eleştirmenleri, edebiyat ve toplum arasındaki bu sorun ve çözümün şifresini çözmek için yöntem arayışına sürükler. Bu arayış sonrasında farklı yaklaşım açılarıyla farklı eleştiri yöntemleri ortaya çıkar. Bu yöntemlerden iki tanesi de sosyolojik yaklaşımları benimseyen edebiyat sosyolojisi ve sosyoeleştiri yöntemleridir.
Her iki yöntemde de “Edebiyatı toplumsal bir olgu olarak incelemek mümkün müdür?” sorusuna yanıt arayışı olsa da edebiyat sosyolojisi, onu kurumlarına, üreticiler, aracılar ve tüketiciler gibi bireylere odaklanarak, üretim, dağıtım ve tüketim aşamalarında hem toplumsal bir olgu hem de sosyal temsillerin bir göstereni olarak inceler. Bir yapıtı yazarının "niyetine" indirgemenin olanaksız olduğu ilkesinden yola çıkar, yapıtı toplum ve toplumsal bilinçle bağlantılı görür. Sosyolojinin ampirik yöntemlerini kullanarak edebiyat kuramına, yapıtın başarısına, okur kitlesi ve yapıtın alımlanmasına, kitap piyasasına, edebiyat alanının profesyonel kişi ve kurumlarına mercek tutar. Edebiyatın ve yazarın toplumdaki işlevi, edebî metni oluşturan bağlantılar, toplumsal söylem, ortak bilinç ve yazar aracılığıyla ortaya konan dünya görüşü veya ideolojinin araştırılmasına yönelir.
Sosyoeleştiri ise ne metnin veya yapıtın pazarlanması ne yaratıcı sürecin koşulları ne yazarın biyografisi ne de edebi yapıtların alımlanmasıyla ilgilenmez. Metinlerin toplumsallığı, dilbilimsel veya görsel nitelikteki daha geniş bir semiyotik bütünle ilişkili olarak, metin ve metinsel üretim sürecindeki toplumdilbilimsel temelli anlamlara, izleklendirmelere, çelişkilere, çıkmazlara, anlamsal sapmalara, çok anlamlılığa, suskunluklar gibi toplumsal gerçekliklerin gerektirdiği metne yansıyan söylem biçimleriyle ilgilenir. Onun epistemolojik mantığı, bir kanıtlama mantığı değil, metinlerin giriştiği anlam denemelerine uygulanan bir keşif mantığıdır. Çözümleme, anlama, açıklama ve değerlendirmeyi esas alır.
International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic ACADEMIC ... more International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic ACADEMIC JOURNAL FRANKOFONĠ 2013/SAMSUN ÖZEL SAYISI Turkish Studies Dergisi, üç ayda bir yayınlanan uluslararası hakemli bir dergidir. Turkish Studies Dergisi"nde yayınlanan tüm yazıların, dil, bilim ve hukukî açıdan bütün sorumluluğu yazarlarına, yayın hakları www.turkishstudies.net"e aittir. Yayıncının yazılı izni olmaksızın kısmen veya tamamen herhangi bir Ģekilde basılamaz, çoğaltılamaz. Yayın Kurulu dergiye gönderilen yazıları yayınlayıp yayınlamamakta serbesttir. Dergiye gönderilen yazılar iade edilmez. Dergide yer alan yazıların dijital baskı, grafik tasarım, DOI numaralarının alınması ve uluslararası indeslere tanıtılması gibi iĢlemler Alko Dijital Baskı ve Grafik Tasarım Ģirketi tarafından ücret karĢılığında yapılmaktadır. Dergide basım kararı alınan yazıların sahipleri yazılarının tasarım, yayın ve indeks masraflarını Alko Dijital Baskı ve Grafik Tasarım Ģirketine öderler. Turkish Studies; EBSCO, DOAJ, ICAAP, Scientific Commons, MLA, ASOS, AMIR (Access to Mideast and Islamic Resources), Journal Directory, DJS (Dayang Journal System), ULAKBĠM indeksleri tarafından taranmaktadır.
Göç bireyin veya topluluğun kendi kararıyla gerçekleştirildiği için, bir bakıma, gönüllü göç olar... more Göç bireyin veya topluluğun kendi kararıyla gerçekleştirildiği için, bir bakıma, gönüllü göç olarak nitelenebilir. Ancak bazı durumlarda, birey veya topluluğun bulunduğu yeri terk edip başka bir yerde yaşamını sürdürmesi zorunlululuğu bir siyasal yaptırım olarak dayatılabilir. Zorunlu göç olarak adlandırılan bu durumlardan ilki, " sürgün " (İng. exile) olarak betimlenen, " ceza olarak belli bir yerin dışında veya belli bir yerde oturtulan kimsedir ". Bu denli insanla özdeşleşmiş, insan yaşamının her boyutunu ilgilendiren bu önemli olgunun, kültürel ve özellikle de yazınsal açıdan incelenmesi, göç olgusunu daha iyi anlamamız açısından büyük önem taşımaktadır. Bu derlemede göç olgusu ekseninde bir dizi yazın inceleme çalışmasını okurlarla buluşturuyoruz.
In this study, we will examine the relationship between “reading” and “translation”, and between ... more In this study, we will examine the relationship between “reading” and “translation”, and between “literacy” and “interpretership”. We aim to find a satisfactory answer to the question “Is the interpreter a real literate?” The “reading” and “interpreting” actions will be considered in the frame of linguistics of discourse. For this reason, the study examines how the elements with the components such as “word, utterance, discourse”, which constitute the written text and also the prosodic factors that constitute the extra components, are to be read and interpreted by an interpreter. On the other hand, we will point to the importance of indicators and the function of enunciation on the context during the reading process. Consequently, it will be indicated how we need to read and examine the utterance and its fractions by concrete examples which are chosen from a classic novel that has been translated from Turkish language into French with the method of discourse analysis
DergiPark (Istanbul University), Feb 18, 2010
Kültürlerarası çatışmaların başlaması çoğu kez uzun yıllar öncesine ait toplumsal, ideolojik ve d... more Kültürlerarası çatışmaların başlaması çoğu kez uzun yıllar öncesine ait toplumsal, ideolojik ve dinsel anlaşmazlıklara dayanır. Toplumların belleklerinde derin izler bırakan bu çatışmaların doğurduğu önyargılar, koşulların değişmesine karşın uzun yıllar sonrasında bile varlıklarını koruyabilmekte ve yazınsal ya da sanatsal yapıtlarda yer bulabilmektedir. Biz de bu çalışmada Avrupa'da Türklere karşı var olan önyargıların tarihsel gelişimini ve bu önyargıların Jean-Paul Sartre'ın yapıtında görünümlerini ortaya koymaya çalıştık.
measures, and attaches importance to the state. This paper focuses on neo- liberalist perception ... more measures, and attaches importance to the state. This paper focuses on neo- liberalist perception along with the classical liberalist understanding and the social liberalist conception. The paper also deals with the transformation of these three perceptions which have occurred as a result of the needs and wants due to the economical, social and political unrest. The worldwide economic crisis of 1929 and subsequent events have transformed classical liberalism and eventually intervention of the state has been considered to be inevitable. Indeed during the crisis of economics of 1970, excessive state intervention has basically caused transformation back to classical liberalism under the name of neo- liberalism
Kafkas Universitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2019
Social science and cultural research show that communities settled in a cultural environment from... more Social science and cultural research show that communities settled in a cultural environment from a multicultural environment are easily adapted to the dominant culture. The same kind of research determines that the integration of groups living under the umbrella of sovereign culture with other cultures is rapid, that groups with cultural diversity are open to further diversification, and do not avoid contact with different cultures. We aimed to determine the speed and direction of this change in the case of change and tried to explain which acculturation strategy Berry had developed or could have been described as the acculturation process as a result of this cultural contact.
Göç dergisi, May 1, 2015
İsveç, göç olgusuyla ilk kez Rusya’nın Finlandiya’yı işgaliyle tanışır; daha sonra ekonomik alan... more İsveç, göç olgusuyla ilk kez Rusya’nın Finlandiya’yı işgaliyle tanışır; daha sonra ekonomik alanda kaydettiği gelişmeyle nitelikli işgücüne duyduğu gereksinimle isteyerek işçi göçü alır, son olarak da Orta-Doğu ve Doğu Avrupa’da gelişen siyasal çalkantılar sonucu, farklı uluslardan gelen demokrasi savaşçılarına kapılarını açar. Farklı ülkelerden farklı gerekçelerle İsveç’e ve özellikle de Stockholm’e sığınan çok sayıda aydın, beklentilerini bulamaz; bunalım, yalnızlık, yabancılaşma ve özlem içinde yaşar. Bu bağlamda, Stockholm’e 12 Mart 1971 Muhtırası ardından giden Zülfü Livaneli ile 12 Eylül 1980 öncesinde giden Demir Özlü, sürgün dönemi olarak niteledikleri göçmen yıllarındaki bireysel duygu, düşünce ve özlemlerinin yanında, Stockholm’deki göçmen toplumun durum ve sorunlarını yapıtlarına serpiştirirler. Livaneli, farklı kökenlere sahip göçmen topluluk etrafında Stockholm’ü daha çok sıkıntı veren hüzünlü bir kent olarak tanıtırken, Özlü’nün de hüzünlü olarak nitelendirdiği kent, göçmen sorunlarından çok entelektüel kimliğiyle doğup büyüdüğü İstanbul’a olan özlemini çağrıştırır. Ne var ki, her ikisinde de Stockholm zorunlu bir göçmen kentidir. Livaneli’nin yapıtının kişileri proletarya sınıfından veya en azından proleter sınıfın egemen olmasını isteyen tipler olmasına karşın, Özlü’nün kişileri sosyete çevrelerinde gezinen solcu aydınlardan oluşur. Çalışmamızın amacı, Özlü ve Livaneli’nin yazdıklarından hareketle, bir göçmen kenti olan Stockholm’ü ve orada yaşayan göçmen topluluğu mercek altına almaktır. ENGLISH ABSTRACTTwo authors and a city of exile: Stockholm in Özlü and LivaneliSweden opens its gates to the democracy warriors from different countries upon Russia’s invasion of Finland, its need for qualified labour force with the improvement in economy, and political unsteadiness in Middle East and Eastern Europe. Many intellectuals who take refuge in Sweden, especially Stockholm, for various reasons, cannot find what they have expected, and live in depression, desolation, alienation, and yearning. In this sense, Zülfü Livaneli who goes to Stockholm after the diplomatic warning of March 1979, and Demir Özlü who goes there before the 12nd of September 1980, touch upon the condition and problems of immigrants in Stockholm, besides their own feelings, thoughts, and yearning in the years which they describe as exile. While Livaneli introduces Stockholm as a somber, disturbing city around the immigrant community from different roots, the city which Özlü characterize as somber as well, reminds him of Istanbul in which he was born and grew up with his intellectual identity. However, Stockholm is a city of immigrants for both of them. The characters of Livaneli are from proletariat, or at least the ones who want the supremacy of the proletarian class, while Özlü’s characters are composed from leftist intellectuals from socialites. Our study examines Stockholm and the immigrant community who lives there by focusing on Özlü’s and Livaneli’s works.
We’re pleased to welcome you to Harokopio University, Athens in August for the Migration Conferen... more We’re pleased to welcome you to Harokopio University, Athens in August for the Migration Conference. The 5th conference in our series, the 2017 Conference is probably the largest scholarly gathering on migration with a global scope. Human mobility, border management, integration and security, diversity and minorities as well as spatial patterns, identity and economic implications have dominated the public agenda and gave an extra impetus for the study of movers and non-movers over the last decade or so. Throughout the program of the Migration Conference you will find various key thematic areas are covered in about 400 presentations by about 400 colleagues coming from all around the world from Australia to Canada, China to Mexico, South Africa to Finland. We are also proud to bring you opportunities to meet with some of the leading scholars in the field. Our line of keynote speakers include Saskia Sassen, Oded Stark, Giuseppe Sciortino, Neli Esipova, and Yüksel Pazarkaya. The Migration Conference also offers training and development opportunities and participants are encouraged to register for workshops. Dilek Cindoğlu will be running a workshop on grounded theory while Jeffrey H. Cohen and Ibrahim Sirkeci will be leading the meet the editors session. As usual we allow significant time to focus on the host country migration debates. Apostolos Papadopoulos, co-chair of the Conference will moderate the roundtable debate on Migration / Refugee Crisis and its Aftermath: Challenges for migration policy in Greece in the evening of the opening day.
Göç Dergisi, 2015
İsveç, göç olgusuyla ilk kez Rusya’nın Finlandiya’yı işgaliyle tanışır; daha sonra ekonomik alan... more İsveç, göç olgusuyla ilk kez Rusya’nın Finlandiya’yı işgaliyle tanışır; daha sonra ekonomik alanda kaydettiği gelişmeyle nitelikli işgücüne duyduğu gereksinimle isteyerek işçi göçü alır, son olarak da Orta-Doğu ve Doğu Avrupa’da gelişen siyasal çalkantılar sonucu, farklı uluslardan gelen demokrasi savaşçılarına kapılarını açar. Farklı ülkelerden farklı gerekçelerle İsveç’e ve özellikle de Stockholm’e sığınan çok sayıda aydın, beklentilerini bulamaz; bunalım, yalnızlık, yabancılaşma ve özlem içinde yaşar. Bu bağlamda, Stockholm’e 12 Mart 1971 Muhtırası ardından giden Zülfü Livaneli ile 12 Eylül 1980 öncesinde giden Demir Özlü, sürgün dönemi olarak niteledikleri göçmen yıllarındaki bireysel duygu, düşünce ve özlemlerinin yanında, Stockholm’deki göçmen toplumun durum ve sorunlarını yapıtlarına serpiştirirler. Livaneli, farklı kökenlere sahip göçmen topluluk etrafında Stockholm’ü daha çok sıkıntı veren hüzünlü bir kent olarak tanıtırken, Özlü’nün de hüzünlü olarak nitelendirdiği kent, ...
Amin Maalouf, genelde kisilerini simgesel kisiliklerden secer, tarihsel olguya bagli olarak kisil... more Amin Maalouf, genelde kisilerini simgesel kisiliklerden secer, tarihsel olguya bagli olarak kisilerinin kimileri Doguludur, kimileri ise Batili. Yazmalari ve konusmalari icin kisilerine yerine gore kalem, yerine gore soz vererek onlari destekler. Bir romanci olarak, gercek tarihsel kisi ve olaylardan tip ve kesitler secerek onlari edebiyata uyarlar. Omer Hayyam, Hassan ibn al-Sabbah, Nizam al-Mulk, gibi diger bircok kisiyi gercek dunyada yasamis tarihsel kisilikler olarak karsimiza cikarirken, bize romanin baslica kahramani Benjamin O. Lesage gibi kurmaca kisiler ve olaylar da sunar. Romanindaki kurmaca, bircok yerde mit ve gercekle karisir hale gelir, anlatisinda gercek ile dusu ayirmak guclesir. Kuskusuz Semerkant konusu, kisileri ve tasidigi tarihsel romana ozgu nitelikleriyle tarihsel romanin tum ozelliklerini tasir.
Ataturk Universitesi Sosyal Bilimler Enstitusu Dergisi, 2011
Fransa'daki konumuna karşın, Marguerite Yourcenar'ın roman ve öykü kişilerinin neredeyse tamamı D... more Fransa'daki konumuna karşın, Marguerite Yourcenar'ın roman ve öykü kişilerinin neredeyse tamamı Doğuludur. İkinci Dünya Savaşı sonrasında kaleme aldığı Doğu Öyküleriyle Doğu hayranlığı anlatıda, biçemde ve metinlerin ruhunda açıkça kendini gösterir. Bu yapıtta Çin'den Yunanistan'a, Balkanlar'dan Japonya'ya kadar farklı kültürlerin mit ve söylencelerinden alınmış anlatı/masallar sunar. Anlatı ve masallarının kişilerini kimi kez günümüz koşullarına uyarlayarak ve özgün biçimlerine dokunmadan insanlığa vermek istediği iletiler için aracı olarak kullanır. İnsanlığa vermek istediği ders daha çok insansı değerlerin ve mükemmelliğin peşinden gidilmesi yönündedir. Çalışmamızda Yourcenar'ın Doğu Öyküleri adlı yapıtındaki kahramanların mitsel özelliklerini ve gönderme yaptıkları simgeleri irdeleyeceğiz.
MANAS Sosyal Araştırmalar Dergisi
Toplumsal catismalarin veya toplum yasaminin duzenli islemesine engel olan durumlari iceren roman... more Toplumsal catismalarin veya toplum yasaminin duzenli islemesine engel olan durumlari iceren romanlar, toplumcu gercekcilik anlayisini benimseyen Marksci ogreti ve bu ogretiden cikmis elestiri yontemleri icin oldukca uygun birer inceleme alanidir. Toplumbilimsel elestiri yontemlerinden birini olusturan Lucien Goldmann’in olusumsal yapisalcilik yontemi de anamalci dizgenin neden oldugu sorunlari ve mutsuzluklari ve bunlara karsi onerilen cozum yollarini anlatan romanlarin cozumlenmesi veya elestirisinde verimli sonuclar ortaya koyar. Romanin icyapilarinin yani sira olusum surecini etkileyen ve tetikleyen metin disi yapilari da arastirmayi oneren yontem, toplumun aydin temsilcisi konumundaki yazarin, sorunlar karsisinda olusturdugu dunya gorusunun sorgulamasini yapar. Yontemin uygulanmasi asamasinda farkli yapilarin derinlemesine arastirilmasi tutarli aciklamalari dogurur. Utopik sosyalizmin savunulmasinin yapildigi Zola’nin Emek adli yapiti, isci emeginin ozgurlesmesine bagli olarak yasamdaki tum duygu ve hazlarin anlam kazanacagi ve insanligin bu sayede mutluluga erecegi tezi uzerine kuruludur. Sanayiye kosut olarak gelisen burjuva sinifinin XIX. yuzyilda yaptigi emek somurusunun insanlari kolelestirdigine yer veren yapit, emek koleliginden kurtulmak icin yeni bir dizge onerir. Yapit, isci sinifinin her gecen gun biraz daha yoksullasmasina neden olan agir kosullarin mantikli ve akilci cozumlerle ustesinden gelinebilecegini gosterirken, Zola’nin utopik sosyalist Fourrier, Saint-Simon ve daha bircok toplumcu sosyalist dusunur ve yazarlardan esinlenerek olusturdugu dusuncelerini dogalci yontemlerle sunar.
HUMANITAS - Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, 2020
Konusu, azınlık konumundaki göçmen toplulukların dil teması durumunda toplumdilsel davranış ve tu... more Konusu, azınlık konumundaki göçmen toplulukların dil teması durumunda toplumdilsel davranış ve tutumlarının incelenmesi olan bu çalışmada, göçmen toplulukların uyum sürecinde ne tür toplumdilsel stratejiler benimsediklerinin araştırılması amaçlanmaktadır. Berry’nin uyum stratejileri modelinden hareketle, “dil değiştirimi” sürecinin kaçınılmaz bir strateji olup olmadığı tartışılmaktır. Herhangi bir göçmen topluluğunun; bütünleşme (çok dilli sürdürüm), ayrışma (ana dili sürdürümü), benzeşme (dil yitimi) ve dışlanma (dilsel değişim) olmak üzere dört farklı strateji benimseyebileceği varsayımından hareketle, Özbek göçmenlerin seksenli yılların başında gelip yerleştikleri yaklaşık 7000 nüfuslu Hatay’ın Ovakent Mahallesi araştırma sahası olarak seçilmiştir. Dillerin aktarım, kullanım ve işlevine yönelik tutum ve davranışları belirlemek amacıyla, kota yöntemiyle oluşturulan 210 kişilik bir örneklemle gerçekleştirilen anket çalışması, Berry’nin uyum stratejileri modelinden hareketle yapılan...
HUMANITAS - Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, 2020
Konusu, azınlık konumundaki göçmen toplulukların dil teması durumunda toplumdilsel davranış ve tu... more Konusu, azınlık konumundaki göçmen toplulukların dil teması durumunda toplumdilsel davranış ve tutumlarının incelenmesi olan bu çalışmada, göçmen toplulukların uyum sürecinde ne tür toplumdilsel stratejiler benimsediklerinin araştırılması amaçlanmaktadır. Berry’nin uyum stratejileri modelinden hareketle, “dil değiştirimi” sürecinin kaçınılmaz bir strateji olup olmadığı tartışılmaktır. Herhangi bir göçmen topluluğunun; bütünleşme (çok dilli sürdürüm), ayrışma (ana dili sürdürümü), benzeşme (dil yitimi) ve dışlanma (dilsel değişim) olmak üzere dört farklı strateji benimseyebileceği varsayımından hareketle, Özbek göçmenlerin seksenli yılların başında gelip yerleştikleri yaklaşık 7000 nüfuslu Hatay’ın Ovakent Mahallesi araştırma sahası olarak seçilmiştir. Dillerin aktarım, kullanım ve işlevine yönelik tutum ve davranışları belirlemek amacıyla, kota yöntemiyle oluşturulan 210 kişilik bir örneklemle gerçekleştirilen anket çalışması, Berry’nin uyum stratejileri modelinden hareketle yapılan...
HUMANITAS - Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, 2020
Konusu, azınlık konumundaki göçmen toplulukların dil teması durumunda toplumdilsel davranış ve tu... more Konusu, azınlık konumundaki göçmen toplulukların dil teması durumunda toplumdilsel davranış ve tutumlarının incelenmesi olan bu çalışmada, göçmen toplulukların uyum sürecinde ne tür toplumdilsel stratejiler benimsediklerinin araştırılması amaçlanmaktadır. Berry’nin uyum stratejileri modelinden hareketle, “dil değiştirimi” sürecinin kaçınılmaz bir strateji olup olmadığı tartışılmaktır. Herhangi bir göçmen topluluğunun; bütünleşme (çok dilli sürdürüm), ayrışma (ana dili sürdürümü), benzeşme (dil yitimi) ve dışlanma (dilsel değişim) olmak üzere dört farklı strateji benimseyebileceği varsayımından hareketle, Özbek göçmenlerin seksenli yılların başında gelip yerleştikleri yaklaşık 7000 nüfuslu Hatay’ın Ovakent Mahallesi araştırma sahası olarak seçilmiştir. Dillerin aktarım, kullanım ve işlevine yönelik tutum ve davranışları belirlemek amacıyla, kota yöntemiyle oluşturulan 210 kişilik bir örneklemle gerçekleştirilen anket çalışması, Berry’nin uyum stratejileri modelinden hareketle yapılan...
Journal of Turkish Studies, 2014
Journal of Turkish Studies, 2014
Ataturk Universitesi Sosyal Bilimler Enstitusu Dergisi, 2008
Göç Dergisi
1979 yılında işgal ve devamındaki terör yüzünden ülkelerinden koparak göçer duruma düşmüş ve Hata... more 1979 yılında işgal ve devamındaki terör yüzünden ülkelerinden koparak göçer duruma düşmüş ve Hatay-Ovakent’e yerleştirilmiş Özbek asıllı bir grup Afganistan vatandaşının kültür ve kimliklerini koruma çabalarını, kültürel değişimlerinin yönü ve hızını, değişimlerinin düzey ve biçimlerini belirlemeye yönelik yapılan ve sahada gerçekleştirilen anket çalışmasıyla desteklenen bu çalışma, kültürel azınlık bir topluluk durumundaki göçerlerin kültür(süz)leşme (acculturation) sürecini incelemektedir. Çalışmada, kültürel boyutlarıyla ele alınan topluluğun durumu makro düzeyde değerlendirilmiştir. Yedi bin kişilik göçer nüfusun 0.03 oranında küçültülmesiyle, farklı yaş ve cinsiyetten, 210 kişilik denek grubuna kültürün devamlılığı, çeşitliliği, değişimi ve egemen kültürle bütünleşme sürecini ölçmeye yönelik, yaşam biçimleri, benimsedikleri kimlik, dinsel uygulamaları, örf ve adetleri, aidiyetleri, meslekleri ve yemek kültürlerine yönelik yirmi dört soruluk bir sormaca uygulanmıştır. Yanıtlar L...
HUMANITAS - Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi
Yalova Universitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2011
Ataturk Universitesi Sosyal Bilimler Enstitusu Dergisi, 2008