Aytek Soner Alpan | Simon Fraser University (original) (raw)
Books by Aytek Soner Alpan
Rum kimliğiyle özdeşleşen Tatavla’nın, ulus anlatısı için bir tehdit nesnesi olarak algılanışının... more Rum kimliğiyle özdeşleşen Tatavla’nın, ulus anlatısı için bir tehdit nesnesi olarak algılanışının çok boyutlu yansımalarını ele alan bu kitap, 1929’daki yangının Türkleştirme politikası için nasıl bir fırsat olarak görüldüğünü ortaya koyuyor.
In the midst of the daily toil for food and shelter, the struggle for survival and their daily br... more In the midst of the daily toil for food and shelter, the struggle for survival and their daily bread, in indescribably harsh conditions, the Turkish-speaking Anatolian refugees penned poetry whose inner depths portray it all. The death of loved ones during the flight from their native lands, tuberculosis, typhoid and malaria that wiped out many people sheltering in the swamplands, the hunger, the search for shelter, land and a day’s wages; the inability of the ill-prepared Greek state to deal with such misery, the political conflicts and passions they observe in bewilderment, ignorant of politicized life; the savage exploitation of the poor and the persecuted by the wealthy opportunist, the daily confrontations and the fierce clashes with the natives over the sharing of the paltry resources, the scurrilous attacks, the local community’s suspicion and scornful behaviour towards the refugee, made manifoldin the case of the Turkish-speaking refugee. The collection and publication of these unknown Karamanlidika verses on refugeeism is first and foremost a tribute to their memory.
Book Chapters by Aytek Soner Alpan
1923—2023 - 100. Yılında Türk—Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesi - Bellek, Kimlik, Yeniden İnşa, 2024
30 Ocak 1923 tarihinde Türkiye ve Yunanistan arasında nüfus mübadelesi kararının alınmasının ve s... more 30 Ocak 1923 tarihinde Türkiye ve Yunanistan arasında nüfus mübadelesi kararının alınmasının ve söz konusu kararın hayata geçmesinin ardından yeni bir nüfus kategorisi ve bu kategoriyi tanımlamak için yeni bir kavram ortaya çıktı: Mübadil. Tanımı iki ulus-devlet ve yeni inşa edilmekte olan uluslararası hukuk tarafından belirlenen bu kavramın kaderleri, Türkiye ve Yunanistan'da farklı bir seyir izlemiştir. Yunanistan'da resmî kullanım dışında ve kısa ömürlü istisnalar haricinde hiçbir toplumsal ve siyasî karşılık bulmayan mübadil (ανταλλάξιμος or ανταλλαγέντας) kavramı Türkiye'de mübadeleye tabi insanlar tarafından benimsenmiş ve bu kavramın merkezinde durduğu bir kimlik inşa edilmiştir. Mübadil, insanların zorunlu yerinden edilmelerini takip eden yıllarda oldukça önemli ve etkili bir kimlik belirteci olarak toplumsal ve siyasal düzlemde varlık göstermiştir. 1920'lerin sonundan itibaren taşıyıcılarının siyasal ve kamusal alandan çekilmesiyle birlikte sessizliğe bürünen mübadil kimliği, Türk sağının "ötekilerinden biri" olarak bu ideolojinin ezoterik tarih okumasında kendisine yer bulmuştur. 1990'larla birlikte yeniden kamusal alanda dolaşıma giren bu kavram ve kimlik yeni içerikler edinmiş ve 2000'lerden itibaren günümüze kadar gelen süreçte ise Türkiye'nin siyasî dönüşümünde çekişmeli bir saha haline gelmiştir. Bu çalışma mübadil kavramının doğuşu, Türkiye ve Yunanistan'daki farklı gelişimi ve bu esnada edindiği siyasal anlamları tarihsel bir perspektiften tartışacaktır.
A Century of Greek-Turkish Relations, 2024
Turkish Relations is an important handbook written by leading authorities from both shores of the... more Turkish Relations is an important handbook written by leading authorities from both shores of the Aegean Sea. Greek and Turkish scholars present in a balanced and objective way, as well as in a graspable and meaningful manner, the main periods in which key events brought the two sides into dispute or even conflict. These events, which are integrated in parallel and conflicting national narratives, fuel the historicity of the two national rivals. A century since the end of the Greek-Turkish war, the trauma of the Greek military defeat and the "disaster of the Asia Minor Greeks", the establishment of the Republic of Turkey and the emblematic Treaty of Lausanne, render this kind of handbook undoubtedly essential. It opens the discussion to the wider audience in a rational and composed way and most importantly, the reader can follow through the pages, the dialogue between Turkish and Greek scholars. A book of this kind was missing from public history."-Prof. Sia Anagnostopoulou, Panteion University "As an expert on the subject of "minorities" for the past fifty years with a number of publications in Turkish, English, and French, and based on the experts that are participating in the A Century of Greek-Turkish Relations: A Handbook, there is no doubt that this will become an indispensable tool, and above all, an objective account of the Greek-Turkish relations for both experts and the wider public."-Prof. (emeritus) Baskin Oran, Ankara University "As editors of this important and timely book, Nikos Christofis and Anthony Deriziotis assert that uneducated narratives have perpetuated misunderstandings within Turkish-Greek relations. In their enlightening work, they dismantle these misconceptions, offering a nuanced exploration of the historical and contemporary complexities between the two nations. By featuring insights from leading experts, this book provides a crucial resource for anyone seeking a deeper understanding of Turkish-Greek relations, presenting new historical insights and analytical viewpoints on bilateral relations."-Prof. Evren Balta, Özyeğin University "A comprehensive and insightful survey of Greek-Turkish relations. A number of distinguished academics have offered their expertise succeeding in the formidable task of touching upon several sensitive issues avoiding stereotypes and easy readings of problems that are burdened by history. A must read for students and experts alike."
100. Yılında Mübadele, 2023
Bu çalışma 1923 Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi'nin hemen ardından Türkiye'de mübadillerin transfer v... more Bu çalışma 1923 Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi'nin hemen ardından Türkiye'de mübadillerin transfer ve iskân süreçlerinde, başta yaşanan "misafirhane" krizi olmak üzere, karşılaştıkları sorunlara ve hak arama girişimlerine odaklanmaktadır.
Papers by Aytek Soner Alpan
Tarih ve Toplum, 2023
Christine M. Philliou’nun 2011 tarihini taşıyan Biography of an Empire: Governing Ottomans in an ... more Christine M. Philliou’nun 2011 tarihini taşıyan Biography of an Empire: Governing Ottomans in an Age of Revolution başlıklı ilk kitap çalışması Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’ndan Bir İmparatorluk Biyografisi: İhtilaller Çağında Osmanlı Yönetimi ve Fenerliler başlığıyla Türkçe olarak yayımlandı. Kitabın Yunanca edisyonu da (Βιογραφία μιας Αυτοκρατορίας: Κυβερνώντας Οθωμανούς σε μια εποχή επαναστάσεων) Türkçesi ile neredeyse eşzamanlı olarak Yunanistan’daki kitapçı raflarında yerini aldı. Bu çalışma Philliou’nun kitabının geniş bir eleştirel değerlendirmesini sunarken Türkiye ve Yunanistan'daki tarihyazımlarına ilişkin de bir eleştiri getirmekte ve kitabı bu açıdan bir bağlama oturturken, bu kitapla yapılan tarihyazımsal katkının önemini vurgulamayı amaçlamaktadır.
Turkish Historical Review, 2023
İsmet Pasha's visit to Athens in 1931 was a highlight of the diplomatic revolution between Turkey... more İsmet Pasha's visit to Athens in 1931 was a highlight of the diplomatic revolution between Turkey and Greece in the early 1930s. Thanks to press coverage of the visit, the Turkish public had the opportunity to observe Greece's social landscape as shaken by the refugee issue for the rst time since the Greco-Turkish war and population exchange. Whether Greek refugees could return to their former homelands was the focal point of the visit. A month later, the Turkish government granted Greek exchangees the freedom to travel. Prior to this decision, the cabinet had handled authorization requests individually and issued special permits as a palliative solution. The case of the appeal made by an exchangee monk for a mission to unearth hidden relics at Sumela Monastery is especially intriguing. This article focuses on the story of this mission and the historical context that facilitated its realization.
Toplumsal Tarih, 2023
İki günlük yoğun bir maraton tadında geçen 100.Yılında Türk-Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesi Sempoz... more İki günlük yoğun bir maraton tadında geçen 100.Yılında Türk-Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesi Sempozyumu, yüzüncü yılını idrak ettiğimiz 1923 Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi'nin hem inter- ve multi-disipliner bir şekilde incelenmeyi gerektiren, gölgesi günümüze uzanan bir tarihsel mesele olarak önemini koruduğunu gösterdi.
Toplumsal Tarih, Feb 1, 2023
Sunuş yazısından: Lozan Barış Müzakereleri çerçevesinde karara bağlanan Türkiye ve Yunanistan ara... more Sunuş yazısından: Lozan Barış Müzakereleri çerçevesinde karara bağlanan Türkiye ve Yunanistan arasındaki zorunlu nüfus mübadelesini, bu karanlık uygulamayı resmiyete kavuşturan sözleşmenin imzalandığı gün olan 30 Ocak 1923’ün 100. yılı vesilesiyle Toplumsal Tarih’in sayfalarında çeşitli yazılarla anmak istedik.
Toplumsal Tarih, Oct 1, 2022
Yunan Askerler ve Küçük Asya Seferi - Feci Bir Deneyimin Veçheleri, [Dimitris Kamouzis, Alexandro... more Yunan Askerler ve Küçük Asya Seferi - Feci Bir Deneyimin Veçheleri, [Dimitris Kamouzis, Alexandros Makris, and Charalampos Minasidis, eds., Ελληνες Στρατιώτες Και Μικρασιατική Εκστρατεία - Πτυχές Μιας Οδυνηρής Εμπειρίας (Atina: Estia, 2022)], 1919-1922 yılları arasında Yunanistan’da “Küçük Asya Seferi” Türkiye’de ise “Kurtuluş Savaşı” olarak adlandırılan askerî karşı karşıya gelişe ilişkin literatürde mevcut olan önemli bir eksikliği Yunanistan cenahından dolduruyor.
Tarih ve Toplum, Jun 2022
Emilia Salvanou’nun Mülteci Belleğinin Oluşumu: Tarih ve Pratik Olarak Geçmiş başlıklı çalışması ... more Emilia Salvanou’nun Mülteci Belleğinin Oluşumu: Tarih ve Pratik Olarak Geçmiş başlıklı çalışması üzerinden ilgili literatürün değerlendirilmesi
Toplumsal Tarih, Sep 1, 2022
1919-1922 Türk-Yunan Savaşı’nın ele alınabilmesi için önemli bir kaynak grubu, cephe gerisinde ba... more 1919-1922 Türk-Yunan Savaşı’nın ele alınabilmesi için önemli bir kaynak grubu, cephe gerisinde bazıları doğrudan askerler bazıları da Yunan ordusu tarafından çeşitli saiklerle çıkarılan gazetelerdir. Bu yazının amacı kaynak materyal olarak bu yayınların tanıtılmasıdır.
Praksis, Apr 2022
Bu makale Friedrich Engels'in kitap boyutundaki üç çalışmasına (İngiltere'de Emekçi Sınıfın Durum... more Bu makale Friedrich Engels'in kitap boyutundaki üç çalışmasına (İngiltere'de Emekçi Sınıfın Durumu, Almanya: Devrim ve Karşı Devrim, Alman Köylü Savaşı) odaklanarak bu devrimci figürün tarih yazıcılığını ele almaktadır. Engels yalnızca Marksizmin kurucularından biri olmakla kalmamış, yaşamı boyunca tarih araştırmalarını sürdürerek "ilk Marksist tarihçi" nitelemesini hak etmiştir. İmzasını taşıyan çalışmalar göstermektedir ki Engels, hem toplumsal dönüşümlerin ve tarihin akışının iktisadî temellerini hem de iktisadî alanın tarihsel ve toplumsal özünü ortaya çıkarmış; başta işçi sınıfı olmak üzere iktisadi ve toplumsal olarak dezavantajlı sınıfların yönetici sınıflarla girmiş oldukları mücadelede "tarih yapma" kabiliyetlerini görünür kılmış; hukukî, siyasî, dinî/ideolojik güçlerin toplumsal öznelerin maddî çıkarları tarafından şekillenen sınıfsal çekirdeğini sergilemiştir.
The Lausanne Project – the New Middle East, 1922-23, Jun 17, 2022
Toplumsal Tarih, Apr 2022
Yunancadan tercümesini sunduğumuz ve daha önce Suat Derviş'in röportajlarından oluşan derlemelerd... more Yunancadan tercümesini sunduğumuz ve daha önce Suat Derviş'in röportajlarından oluşan derlemelerde yer almayan, Makedonia gazetesinin 21 Eylül 1930 tarihinde yayımlanmış bu kısa mülakat, yazarın edebî ve siyasî dönüşüm sürecini kendi ağzından işitme imkânı sunmaktadır.
Toplum ve Bilim, 2021
1929 yılının ilk günlerinde Tatavla’da çıkan yangın İstanbul’un Rum kimliği ve geçmişi ile özdeşl... more 1929 yılının ilk günlerinde Tatavla’da çıkan yangın İstanbul’un Rum kimliği ve geçmişi ile özdeşleşmiş bu mahallesinde büyük fiziki tahribata yol açar. 1923 Nüfus Mübadelesi’nden kaynaklanan çözülememiş diplomatik sorunlar nedeniyle Türk-Yunan ilişkilerinin oldukça gergin ve Türk milliyetçiliğinin iç siyasal atmosferin temel belirleyenlerinden biri olduğu bir dönemde gerçekleşen bu yangının ardından yaşanan gelişmeler ve Ankara Hükümeti’nden ayrı düşünemeyeceğimiz basında meselenin provokatif şekilde ele alınışı kısa sürede yangının milliyetçi ajanda uyarınca araçsallaşmasıyla neticelenmiştir. Bu bağlamda, başlangıçta talihsiz bir olay olarak değerlendirilen Tatavla Yangını, hızla kentsel mekânın Türkleştirilmesi doğrultusunda bir fırsata dönüşmüştür. Bu şekilde tarihî Rum mahallesi Tatavla, “Kurtuluş” olmuştur. Dönemin Türk ve Yunan basınından geniş ölçüde faydalanan bu çalışma, Tatavla Yangını’nın araçsallaşmasının neden ve sonuçlarını, bu esnada ulusal hafızanın milliyetçi retoriği desteklemek için nasıl yeniden kurgulandığını ve seferber edildiğini ve yakın zamanda “Tatavla”nın hem İstanbul’un giderek küçülen Rum cemaati hem kentin kozmopolit geçmişine özlem besleyen Türkler için hem de Yunan tarihyazımında bir hafıza mekânı haline gelmesini konu edinmektedir.
The fire that broke out in the first days of 1929 in Tatavla, a quarter of Constantinople predominantly identified with the city’s Greek identity and past, brought about a large-scale physical destruction. In a period when the Greco-Turkish relations were extremely strained due to the unresolved diplomatic issues stemming from the 1923 population exchange and the internal political atmosphere was chiefly determined by Turkish nationalism the ensuing developments and the provocative press coverage on which the Ankara government’s influence cannot be dismissed resulted in the instrumentalization of the fire in accordance with the nationalist agenda. In this sense, the Tatavla fire, which had been initially considered as a calamitous event, quickly evolved into an opportunity to Turkify the urban space. That is how the historical Greek district Tatavla became “Kurtuluş” (lit. salvation). Extensively utilizing the Turkish and Greek press of the period this study concentrates on the reasons and results of the instrumentalization of the Tatavla fire, how, in the meanwhile, the national memory was rebuilt and mobilized in order to support the nationalist rhetoric and how “Tatavla” has become a lieu de mémoire for the shrinking Constantinopolitan Greek community, the Turkish community nostalgic for the cosmopolitan past of the city as well as in Greek historiography.
Toplumsal Tarih, 2022
Dimitris Kitsikis, yaşadığı dünyayı, üzerine düşen güncelliği lunaparktakiler gibi deforme ederek... more Dimitris Kitsikis, yaşadığı dünyayı, üzerine düşen güncelliği lunaparktakiler gibi deforme ederek yansıtan, sırını kendisinin ürettiği ve geçirdiği bozuk bir tarih aynasından izliyordu. Belli açılardan kendine has belli açılardan oldukça tipik ama her koşulda tarihsel gerçeklikten kopuk nostaljik Osmanlı tahayyülü, güncel olanı eleştirmesi için ona bir zemin sunmaktaydı. Kitsikis, tezleri tartışma götürür olsa ve tarihsel kanıta ihtiyaç duysa da orijinal diye adlandırılabilecek fikirlere sahip bir tarihçi ve elitlere düşman bir elit olarak başladığı entelektüel yolculuğunu, milliyetçiliklere sözde karşı bir aşırı-milliyetçi; Batı-karşıtı, klasik faşizmin sınırlarında gezinen ve sık sık o sınırları geçen "ekümenik" bir reaksiyoner, başarısız bir stratejist, etkisiz bir siyasetçi olarak tamamladı. Geriye heretik tarihyazımını da gölgeleyen, neredeyse tümüyle ciddiye alınmaz kılan şovenist bir dünya görüşü kaldı.
Kebikeç, 2021
Abidelerin hafıza mekânları (lieux de mémoire) olarak çoklu ve değişken anlamlarıyla ulusal ideol... more Abidelerin hafıza mekânları (lieux de mémoire) olarak çoklu ve değişken anlamlarıyla ulusal ideolojiyi tahkim etme, kolektif hafızayı şekillendirme, ihtilaflı hafızaları harekete geçirme kabiliyetleri ve bununla çelişkili gibi görünmekle beraber unutulma potansiyelleri üzerine geniş bir literatür mevcuttur. Bu çalışmada, modern Yunanistan tarihinin oldukça çalkantılı bir epizodu olan İki Savaş Arası Dönem’de inşa edilmek istenen bir abidenin anlatısı üzerinden, hafıza rejimleri ve bu rejimlerde “Küçük Asya Felaketi” ve “muhacir meselesinin” tuttuğu yer takip ediliyor. Bu amaçla, İzmir Metropoliti Hrisostomos’un Yunan milliyetçiliğinin birbirleriyle çelişki içinde görünen dinî ve seküler kanallarını 1922’deki “şehadeti” ile bünyesinde buluşturan çok boyutlu hatırası, bu hatıranın cisimleşmiş hali olarak ortaya çıkan Atina’daki abide ve bu abidenin 1920’lerden günümüze uzanan “macerasına” odaklanılmaktadır.
There is a well-established literature on monuments as sites of memory (lieux de mémoire), their ability to strengthen national ideology, to shape collective memory as well as to mobilize conflicting memories; and although it seems contradictory, their potential to get consigned to oblivion through their multiple and pliable meanings. In this study, via the narrative of a monument erected in the interwar era, particularly turbulent years in modern Greek history, the memory regimes and the role of the “Asia Minor Catastrophe” and the “refugee issue” in those regimes are investigated. For this purpose, this article focuses on the multifaceted memory of Metropolitan Chrysostomos of Smyrna, who unifies the purportedly incompatible religious and secular strands of Greek nationalism through his “martyrdom” in 1922, his monument in Athens as the embodiment of this memory and its “adventures” from the 1920s to contemporary times.
The Historical Review La Revue Historique, Jan 8, 2013
The relevance of the Greco-Turkish population exchange in 1923 to memory can be conceptualized on... more The relevance of the Greco-Turkish population exchange in 1923 to memory can be conceptualized on two imbricated levels. The collective memory of "the nation", which entails a highly selective reading of the past, can be used for manipulating or redefining collective and/or individual experiences. How the population exchange is incorporated into the carefully crafted biographies of Greece and Turkey is a question directly relevant to the mnemonic nature of history on a national level, which is called "memory from above" in this study. On the other hand, how the memory of the exchange is formed and reproduced by individuals today is becoming an increasingly important question, not only to scholars wishing to revise the history of the exchange, but also to various segments of society, particularly to those who have a direct, familial link to the population exchange. Descendants of the exchanged/expelled population have the means to process the trauma of their progenitors and to share their thoughts with the public through different means, which have the potential to challenge the established patterns of thought regarding the exchange and to constitute a popular memory, that is, "memory from below". This study aims to analyze how the population exchange and the process that led to it is "remembered" on these levels in order to comprehend the multiple meanings of an epochal event and to observe the interconnectedness of these levels, as well as the relation between memory and history.
Rum kimliğiyle özdeşleşen Tatavla’nın, ulus anlatısı için bir tehdit nesnesi olarak algılanışının... more Rum kimliğiyle özdeşleşen Tatavla’nın, ulus anlatısı için bir tehdit nesnesi olarak algılanışının çok boyutlu yansımalarını ele alan bu kitap, 1929’daki yangının Türkleştirme politikası için nasıl bir fırsat olarak görüldüğünü ortaya koyuyor.
In the midst of the daily toil for food and shelter, the struggle for survival and their daily br... more In the midst of the daily toil for food and shelter, the struggle for survival and their daily bread, in indescribably harsh conditions, the Turkish-speaking Anatolian refugees penned poetry whose inner depths portray it all. The death of loved ones during the flight from their native lands, tuberculosis, typhoid and malaria that wiped out many people sheltering in the swamplands, the hunger, the search for shelter, land and a day’s wages; the inability of the ill-prepared Greek state to deal with such misery, the political conflicts and passions they observe in bewilderment, ignorant of politicized life; the savage exploitation of the poor and the persecuted by the wealthy opportunist, the daily confrontations and the fierce clashes with the natives over the sharing of the paltry resources, the scurrilous attacks, the local community’s suspicion and scornful behaviour towards the refugee, made manifoldin the case of the Turkish-speaking refugee. The collection and publication of these unknown Karamanlidika verses on refugeeism is first and foremost a tribute to their memory.
1923—2023 - 100. Yılında Türk—Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesi - Bellek, Kimlik, Yeniden İnşa, 2024
30 Ocak 1923 tarihinde Türkiye ve Yunanistan arasında nüfus mübadelesi kararının alınmasının ve s... more 30 Ocak 1923 tarihinde Türkiye ve Yunanistan arasında nüfus mübadelesi kararının alınmasının ve söz konusu kararın hayata geçmesinin ardından yeni bir nüfus kategorisi ve bu kategoriyi tanımlamak için yeni bir kavram ortaya çıktı: Mübadil. Tanımı iki ulus-devlet ve yeni inşa edilmekte olan uluslararası hukuk tarafından belirlenen bu kavramın kaderleri, Türkiye ve Yunanistan'da farklı bir seyir izlemiştir. Yunanistan'da resmî kullanım dışında ve kısa ömürlü istisnalar haricinde hiçbir toplumsal ve siyasî karşılık bulmayan mübadil (ανταλλάξιμος or ανταλλαγέντας) kavramı Türkiye'de mübadeleye tabi insanlar tarafından benimsenmiş ve bu kavramın merkezinde durduğu bir kimlik inşa edilmiştir. Mübadil, insanların zorunlu yerinden edilmelerini takip eden yıllarda oldukça önemli ve etkili bir kimlik belirteci olarak toplumsal ve siyasal düzlemde varlık göstermiştir. 1920'lerin sonundan itibaren taşıyıcılarının siyasal ve kamusal alandan çekilmesiyle birlikte sessizliğe bürünen mübadil kimliği, Türk sağının "ötekilerinden biri" olarak bu ideolojinin ezoterik tarih okumasında kendisine yer bulmuştur. 1990'larla birlikte yeniden kamusal alanda dolaşıma giren bu kavram ve kimlik yeni içerikler edinmiş ve 2000'lerden itibaren günümüze kadar gelen süreçte ise Türkiye'nin siyasî dönüşümünde çekişmeli bir saha haline gelmiştir. Bu çalışma mübadil kavramının doğuşu, Türkiye ve Yunanistan'daki farklı gelişimi ve bu esnada edindiği siyasal anlamları tarihsel bir perspektiften tartışacaktır.
A Century of Greek-Turkish Relations, 2024
Turkish Relations is an important handbook written by leading authorities from both shores of the... more Turkish Relations is an important handbook written by leading authorities from both shores of the Aegean Sea. Greek and Turkish scholars present in a balanced and objective way, as well as in a graspable and meaningful manner, the main periods in which key events brought the two sides into dispute or even conflict. These events, which are integrated in parallel and conflicting national narratives, fuel the historicity of the two national rivals. A century since the end of the Greek-Turkish war, the trauma of the Greek military defeat and the "disaster of the Asia Minor Greeks", the establishment of the Republic of Turkey and the emblematic Treaty of Lausanne, render this kind of handbook undoubtedly essential. It opens the discussion to the wider audience in a rational and composed way and most importantly, the reader can follow through the pages, the dialogue between Turkish and Greek scholars. A book of this kind was missing from public history."-Prof. Sia Anagnostopoulou, Panteion University "As an expert on the subject of "minorities" for the past fifty years with a number of publications in Turkish, English, and French, and based on the experts that are participating in the A Century of Greek-Turkish Relations: A Handbook, there is no doubt that this will become an indispensable tool, and above all, an objective account of the Greek-Turkish relations for both experts and the wider public."-Prof. (emeritus) Baskin Oran, Ankara University "As editors of this important and timely book, Nikos Christofis and Anthony Deriziotis assert that uneducated narratives have perpetuated misunderstandings within Turkish-Greek relations. In their enlightening work, they dismantle these misconceptions, offering a nuanced exploration of the historical and contemporary complexities between the two nations. By featuring insights from leading experts, this book provides a crucial resource for anyone seeking a deeper understanding of Turkish-Greek relations, presenting new historical insights and analytical viewpoints on bilateral relations."-Prof. Evren Balta, Özyeğin University "A comprehensive and insightful survey of Greek-Turkish relations. A number of distinguished academics have offered their expertise succeeding in the formidable task of touching upon several sensitive issues avoiding stereotypes and easy readings of problems that are burdened by history. A must read for students and experts alike."
100. Yılında Mübadele, 2023
Bu çalışma 1923 Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi'nin hemen ardından Türkiye'de mübadillerin transfer v... more Bu çalışma 1923 Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi'nin hemen ardından Türkiye'de mübadillerin transfer ve iskân süreçlerinde, başta yaşanan "misafirhane" krizi olmak üzere, karşılaştıkları sorunlara ve hak arama girişimlerine odaklanmaktadır.
Tarih ve Toplum, 2023
Christine M. Philliou’nun 2011 tarihini taşıyan Biography of an Empire: Governing Ottomans in an ... more Christine M. Philliou’nun 2011 tarihini taşıyan Biography of an Empire: Governing Ottomans in an Age of Revolution başlıklı ilk kitap çalışması Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’ndan Bir İmparatorluk Biyografisi: İhtilaller Çağında Osmanlı Yönetimi ve Fenerliler başlığıyla Türkçe olarak yayımlandı. Kitabın Yunanca edisyonu da (Βιογραφία μιας Αυτοκρατορίας: Κυβερνώντας Οθωμανούς σε μια εποχή επαναστάσεων) Türkçesi ile neredeyse eşzamanlı olarak Yunanistan’daki kitapçı raflarında yerini aldı. Bu çalışma Philliou’nun kitabının geniş bir eleştirel değerlendirmesini sunarken Türkiye ve Yunanistan'daki tarihyazımlarına ilişkin de bir eleştiri getirmekte ve kitabı bu açıdan bir bağlama oturturken, bu kitapla yapılan tarihyazımsal katkının önemini vurgulamayı amaçlamaktadır.
Turkish Historical Review, 2023
İsmet Pasha's visit to Athens in 1931 was a highlight of the diplomatic revolution between Turkey... more İsmet Pasha's visit to Athens in 1931 was a highlight of the diplomatic revolution between Turkey and Greece in the early 1930s. Thanks to press coverage of the visit, the Turkish public had the opportunity to observe Greece's social landscape as shaken by the refugee issue for the rst time since the Greco-Turkish war and population exchange. Whether Greek refugees could return to their former homelands was the focal point of the visit. A month later, the Turkish government granted Greek exchangees the freedom to travel. Prior to this decision, the cabinet had handled authorization requests individually and issued special permits as a palliative solution. The case of the appeal made by an exchangee monk for a mission to unearth hidden relics at Sumela Monastery is especially intriguing. This article focuses on the story of this mission and the historical context that facilitated its realization.
Toplumsal Tarih, 2023
İki günlük yoğun bir maraton tadında geçen 100.Yılında Türk-Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesi Sempoz... more İki günlük yoğun bir maraton tadında geçen 100.Yılında Türk-Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesi Sempozyumu, yüzüncü yılını idrak ettiğimiz 1923 Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi'nin hem inter- ve multi-disipliner bir şekilde incelenmeyi gerektiren, gölgesi günümüze uzanan bir tarihsel mesele olarak önemini koruduğunu gösterdi.
Toplumsal Tarih, Feb 1, 2023
Sunuş yazısından: Lozan Barış Müzakereleri çerçevesinde karara bağlanan Türkiye ve Yunanistan ara... more Sunuş yazısından: Lozan Barış Müzakereleri çerçevesinde karara bağlanan Türkiye ve Yunanistan arasındaki zorunlu nüfus mübadelesini, bu karanlık uygulamayı resmiyete kavuşturan sözleşmenin imzalandığı gün olan 30 Ocak 1923’ün 100. yılı vesilesiyle Toplumsal Tarih’in sayfalarında çeşitli yazılarla anmak istedik.
Toplumsal Tarih, Oct 1, 2022
Yunan Askerler ve Küçük Asya Seferi - Feci Bir Deneyimin Veçheleri, [Dimitris Kamouzis, Alexandro... more Yunan Askerler ve Küçük Asya Seferi - Feci Bir Deneyimin Veçheleri, [Dimitris Kamouzis, Alexandros Makris, and Charalampos Minasidis, eds., Ελληνες Στρατιώτες Και Μικρασιατική Εκστρατεία - Πτυχές Μιας Οδυνηρής Εμπειρίας (Atina: Estia, 2022)], 1919-1922 yılları arasında Yunanistan’da “Küçük Asya Seferi” Türkiye’de ise “Kurtuluş Savaşı” olarak adlandırılan askerî karşı karşıya gelişe ilişkin literatürde mevcut olan önemli bir eksikliği Yunanistan cenahından dolduruyor.
Tarih ve Toplum, Jun 2022
Emilia Salvanou’nun Mülteci Belleğinin Oluşumu: Tarih ve Pratik Olarak Geçmiş başlıklı çalışması ... more Emilia Salvanou’nun Mülteci Belleğinin Oluşumu: Tarih ve Pratik Olarak Geçmiş başlıklı çalışması üzerinden ilgili literatürün değerlendirilmesi
Toplumsal Tarih, Sep 1, 2022
1919-1922 Türk-Yunan Savaşı’nın ele alınabilmesi için önemli bir kaynak grubu, cephe gerisinde ba... more 1919-1922 Türk-Yunan Savaşı’nın ele alınabilmesi için önemli bir kaynak grubu, cephe gerisinde bazıları doğrudan askerler bazıları da Yunan ordusu tarafından çeşitli saiklerle çıkarılan gazetelerdir. Bu yazının amacı kaynak materyal olarak bu yayınların tanıtılmasıdır.
Praksis, Apr 2022
Bu makale Friedrich Engels'in kitap boyutundaki üç çalışmasına (İngiltere'de Emekçi Sınıfın Durum... more Bu makale Friedrich Engels'in kitap boyutundaki üç çalışmasına (İngiltere'de Emekçi Sınıfın Durumu, Almanya: Devrim ve Karşı Devrim, Alman Köylü Savaşı) odaklanarak bu devrimci figürün tarih yazıcılığını ele almaktadır. Engels yalnızca Marksizmin kurucularından biri olmakla kalmamış, yaşamı boyunca tarih araştırmalarını sürdürerek "ilk Marksist tarihçi" nitelemesini hak etmiştir. İmzasını taşıyan çalışmalar göstermektedir ki Engels, hem toplumsal dönüşümlerin ve tarihin akışının iktisadî temellerini hem de iktisadî alanın tarihsel ve toplumsal özünü ortaya çıkarmış; başta işçi sınıfı olmak üzere iktisadi ve toplumsal olarak dezavantajlı sınıfların yönetici sınıflarla girmiş oldukları mücadelede "tarih yapma" kabiliyetlerini görünür kılmış; hukukî, siyasî, dinî/ideolojik güçlerin toplumsal öznelerin maddî çıkarları tarafından şekillenen sınıfsal çekirdeğini sergilemiştir.
The Lausanne Project – the New Middle East, 1922-23, Jun 17, 2022
Toplumsal Tarih, Apr 2022
Yunancadan tercümesini sunduğumuz ve daha önce Suat Derviş'in röportajlarından oluşan derlemelerd... more Yunancadan tercümesini sunduğumuz ve daha önce Suat Derviş'in röportajlarından oluşan derlemelerde yer almayan, Makedonia gazetesinin 21 Eylül 1930 tarihinde yayımlanmış bu kısa mülakat, yazarın edebî ve siyasî dönüşüm sürecini kendi ağzından işitme imkânı sunmaktadır.
Toplum ve Bilim, 2021
1929 yılının ilk günlerinde Tatavla’da çıkan yangın İstanbul’un Rum kimliği ve geçmişi ile özdeşl... more 1929 yılının ilk günlerinde Tatavla’da çıkan yangın İstanbul’un Rum kimliği ve geçmişi ile özdeşleşmiş bu mahallesinde büyük fiziki tahribata yol açar. 1923 Nüfus Mübadelesi’nden kaynaklanan çözülememiş diplomatik sorunlar nedeniyle Türk-Yunan ilişkilerinin oldukça gergin ve Türk milliyetçiliğinin iç siyasal atmosferin temel belirleyenlerinden biri olduğu bir dönemde gerçekleşen bu yangının ardından yaşanan gelişmeler ve Ankara Hükümeti’nden ayrı düşünemeyeceğimiz basında meselenin provokatif şekilde ele alınışı kısa sürede yangının milliyetçi ajanda uyarınca araçsallaşmasıyla neticelenmiştir. Bu bağlamda, başlangıçta talihsiz bir olay olarak değerlendirilen Tatavla Yangını, hızla kentsel mekânın Türkleştirilmesi doğrultusunda bir fırsata dönüşmüştür. Bu şekilde tarihî Rum mahallesi Tatavla, “Kurtuluş” olmuştur. Dönemin Türk ve Yunan basınından geniş ölçüde faydalanan bu çalışma, Tatavla Yangını’nın araçsallaşmasının neden ve sonuçlarını, bu esnada ulusal hafızanın milliyetçi retoriği desteklemek için nasıl yeniden kurgulandığını ve seferber edildiğini ve yakın zamanda “Tatavla”nın hem İstanbul’un giderek küçülen Rum cemaati hem kentin kozmopolit geçmişine özlem besleyen Türkler için hem de Yunan tarihyazımında bir hafıza mekânı haline gelmesini konu edinmektedir.
The fire that broke out in the first days of 1929 in Tatavla, a quarter of Constantinople predominantly identified with the city’s Greek identity and past, brought about a large-scale physical destruction. In a period when the Greco-Turkish relations were extremely strained due to the unresolved diplomatic issues stemming from the 1923 population exchange and the internal political atmosphere was chiefly determined by Turkish nationalism the ensuing developments and the provocative press coverage on which the Ankara government’s influence cannot be dismissed resulted in the instrumentalization of the fire in accordance with the nationalist agenda. In this sense, the Tatavla fire, which had been initially considered as a calamitous event, quickly evolved into an opportunity to Turkify the urban space. That is how the historical Greek district Tatavla became “Kurtuluş” (lit. salvation). Extensively utilizing the Turkish and Greek press of the period this study concentrates on the reasons and results of the instrumentalization of the Tatavla fire, how, in the meanwhile, the national memory was rebuilt and mobilized in order to support the nationalist rhetoric and how “Tatavla” has become a lieu de mémoire for the shrinking Constantinopolitan Greek community, the Turkish community nostalgic for the cosmopolitan past of the city as well as in Greek historiography.
Toplumsal Tarih, 2022
Dimitris Kitsikis, yaşadığı dünyayı, üzerine düşen güncelliği lunaparktakiler gibi deforme ederek... more Dimitris Kitsikis, yaşadığı dünyayı, üzerine düşen güncelliği lunaparktakiler gibi deforme ederek yansıtan, sırını kendisinin ürettiği ve geçirdiği bozuk bir tarih aynasından izliyordu. Belli açılardan kendine has belli açılardan oldukça tipik ama her koşulda tarihsel gerçeklikten kopuk nostaljik Osmanlı tahayyülü, güncel olanı eleştirmesi için ona bir zemin sunmaktaydı. Kitsikis, tezleri tartışma götürür olsa ve tarihsel kanıta ihtiyaç duysa da orijinal diye adlandırılabilecek fikirlere sahip bir tarihçi ve elitlere düşman bir elit olarak başladığı entelektüel yolculuğunu, milliyetçiliklere sözde karşı bir aşırı-milliyetçi; Batı-karşıtı, klasik faşizmin sınırlarında gezinen ve sık sık o sınırları geçen "ekümenik" bir reaksiyoner, başarısız bir stratejist, etkisiz bir siyasetçi olarak tamamladı. Geriye heretik tarihyazımını da gölgeleyen, neredeyse tümüyle ciddiye alınmaz kılan şovenist bir dünya görüşü kaldı.
Kebikeç, 2021
Abidelerin hafıza mekânları (lieux de mémoire) olarak çoklu ve değişken anlamlarıyla ulusal ideol... more Abidelerin hafıza mekânları (lieux de mémoire) olarak çoklu ve değişken anlamlarıyla ulusal ideolojiyi tahkim etme, kolektif hafızayı şekillendirme, ihtilaflı hafızaları harekete geçirme kabiliyetleri ve bununla çelişkili gibi görünmekle beraber unutulma potansiyelleri üzerine geniş bir literatür mevcuttur. Bu çalışmada, modern Yunanistan tarihinin oldukça çalkantılı bir epizodu olan İki Savaş Arası Dönem’de inşa edilmek istenen bir abidenin anlatısı üzerinden, hafıza rejimleri ve bu rejimlerde “Küçük Asya Felaketi” ve “muhacir meselesinin” tuttuğu yer takip ediliyor. Bu amaçla, İzmir Metropoliti Hrisostomos’un Yunan milliyetçiliğinin birbirleriyle çelişki içinde görünen dinî ve seküler kanallarını 1922’deki “şehadeti” ile bünyesinde buluşturan çok boyutlu hatırası, bu hatıranın cisimleşmiş hali olarak ortaya çıkan Atina’daki abide ve bu abidenin 1920’lerden günümüze uzanan “macerasına” odaklanılmaktadır.
There is a well-established literature on monuments as sites of memory (lieux de mémoire), their ability to strengthen national ideology, to shape collective memory as well as to mobilize conflicting memories; and although it seems contradictory, their potential to get consigned to oblivion through their multiple and pliable meanings. In this study, via the narrative of a monument erected in the interwar era, particularly turbulent years in modern Greek history, the memory regimes and the role of the “Asia Minor Catastrophe” and the “refugee issue” in those regimes are investigated. For this purpose, this article focuses on the multifaceted memory of Metropolitan Chrysostomos of Smyrna, who unifies the purportedly incompatible religious and secular strands of Greek nationalism through his “martyrdom” in 1922, his monument in Athens as the embodiment of this memory and its “adventures” from the 1920s to contemporary times.
The Historical Review La Revue Historique, Jan 8, 2013
The relevance of the Greco-Turkish population exchange in 1923 to memory can be conceptualized on... more The relevance of the Greco-Turkish population exchange in 1923 to memory can be conceptualized on two imbricated levels. The collective memory of "the nation", which entails a highly selective reading of the past, can be used for manipulating or redefining collective and/or individual experiences. How the population exchange is incorporated into the carefully crafted biographies of Greece and Turkey is a question directly relevant to the mnemonic nature of history on a national level, which is called "memory from above" in this study. On the other hand, how the memory of the exchange is formed and reproduced by individuals today is becoming an increasingly important question, not only to scholars wishing to revise the history of the exchange, but also to various segments of society, particularly to those who have a direct, familial link to the population exchange. Descendants of the exchanged/expelled population have the means to process the trauma of their progenitors and to share their thoughts with the public through different means, which have the potential to challenge the established patterns of thought regarding the exchange and to constitute a popular memory, that is, "memory from below". This study aims to analyze how the population exchange and the process that led to it is "remembered" on these levels in order to comprehend the multiple meanings of an epochal event and to observe the interconnectedness of these levels, as well as the relation between memory and history.
Ethnologia Balkanica, Jan 1, 2019
This study aims to show that “gender” can be utilized as a valuable lens through which the histor... more This study aims to show that “gender” can be utilized as a valuable lens through which the history of the 1923 Greco-Turkish population exchange is reconsidered. The Greco-Turkish Population Exchange in 1923 marked a turning point in the histories of these two countries. At the end of the Greco-Turkish War (1919–1922), approximately two million people were forced to leave their homelands. Not only during the war but also in the course of the displacement, women’s experiences were different than those of men. Women assumed different roles such as fighters, victims, survivors, caretakers of their children and the elderly. While sustaining a daily routine of life and leaving their homelands as refugees, women were subject to traumatic experiences, including gender-specific ones. But they were not only victims of the war and displacement in contrast to their portrayal by scholars. In a period of war, unrest and refugeehood, women developed survival strategies as well. The victimology developed by historical scholarship in tandem with public memory, shapes the representation of refugee women in national iconography, which can be observed in monuments dedicated to the Asia Minor Catastrophe.
Toplumsal Tarih, 2021
Independent Türkçe’de 4 Mayıs 2021 tarihinde Cihat Arpacık imzasıyla yayımlanan “Arşivden” üstbaş... more Independent Türkçe’de 4 Mayıs 2021 tarihinde Cihat Arpacık imzasıyla yayımlanan “Arşivden” üstbaşlıklı erken cumhuriyet döneminde salgın yönetiminin konu edildiği köşe yazısında okuyuculara şu kısa bilgi veriliyordu: "Cüzzamlılar manastıra yerleştirildi: 1925 yılında, o dönem yoğun görülen cüzzam hastalığına karşı sert karantina önlemleri alınıyordu. O yıl Erzurum'da artan cüzzam hastalığına yakalananlar, Pasinler ilçesine 1 saat uzaklıktaki Meryem Ana Manastırı'na yerleştirilmişti." Bu köşe yazısında yukarıda aktarıldığı şekilde kısaca bahsedilen mesele aslında başka bir konuda pek bilinmeyen bir başka konunun kapısını aralama imkânı sunmaktadır: Nüfus mübadelesi… Erzurum’da 1925 yılında “karantinaya alınan”lar Girit’ten mübadeleye tabi olarak getirilen cüzzam hastalarıdır. Girit mübadili cüzzamlılar, öyküleri, bilinenleri ve bilinmeyenleriyle adına “nüfus mübadelesi” denmiş olan insanlık dışı uygulamaya ve bu uygulamanın sonuçları konusundaki sınırlı bilgimize katkı sunmaktadır.
Ιn this study we aim to investigate the resettlement of Asia Minor refugees in Serres and to prov... more Ιn this study we aim to investigate the resettlement of Asia Minor refugees in Serres and to provide information about the current level of study on this issue.
Bulletin of the Centre for Asia Minor Studies, 2015
Duvar Gazete, Mar 25, 2023
İnsanların hiç tanımadıkları bir ülkede mecburî iskân edilmelerinin cebir içerdiğini kaydeden Dr.... more İnsanların hiç tanımadıkları bir ülkede mecburî iskân edilmelerinin cebir içerdiğini kaydeden Dr. Alpan, "Eşyayı adıyla çağırmak gerekir: Mübadele, bir etnik temizlik yöntemidir" dedi.
On Muhacirnâme - Poetry's Voice for the Karamanlidhes Refugees (interview published in Agos on Ma... more On Muhacirnâme - Poetry's Voice for the Karamanlidhes Refugees (interview published in Agos on May 19, 2016)
”’Μουκαδδερατημηζά χακίμ ολαλήμ’: The Turcophone Refugees in Greece After the Asia Minor Catastro... more ”’Μουκαδδερατημηζά χακίμ ολαλήμ’: The Turcophone Refugees in Greece After the Asia Minor Catastrophe & the 1923 Greco-Turkish Population Exchange”
20 Ocak 2023 tarihinde Zeynep Suda 'nın yürütücüsü olduğu Toplumsal Hafıza ve Sinema Atölyesi kap... more 20 Ocak 2023 tarihinde Zeynep Suda 'nın yürütücüsü olduğu Toplumsal Hafıza ve Sinema Atölyesi kapsamında Yunan sinemasında Küçük Asya Felâketi ve muhacirlik/mültecilik meselesinin ele alınışına odaklandığımız bir oturum gerçekleştirdik.
The January 1929 fire in Tatavla, a neighborhood steeped in the Greek heritage of Constantinople,... more The January 1929 fire in Tatavla, a neighborhood steeped in the Greek heritage of Constantinople, led to extensive destruction and became a focal point for nationalist agendas amidst the prevailing Turkish nationalism and the unresolved tensions of Greco-Turkish relations following the 1923 population exchange. The aftermath of this fire was not merely a rebuilding effort but a nationalist re-imagining of Tatavla, culminating in its renaming to "Kurtuluş," meaning "salvation" or "liberation," as the neighborhood was symbolically "reconquered" and "saved." This renaming, together with the inflammatory press coverage, reshaped both the urban space and collective imagination to align with Turkish national interests.
This transformation of Tatavla was framed by narratives that portrayed its residents—particularly queer individuals like Sokrati—as threats to the nation’s moral health, presenting the Greek community as sexually deviant and foreign, and thus the ultimate "Other" within the national imagination. Shortly after the fire, a serialized story titled Sokrati, the Heart-Captivating Belle of Tatavla appeared in the Turkish newspaper İkdam, framing Tatavla as a “queer dystopia” and reinforcing ethnosexual boundaries that cast Greekness itself as undermining the sexual and moral fabric of the Turkish nation. Through this discourse, Tatavla became a marginalized, sexualized, and ethnicized space, representing the boundary between "us" and "them" and contributing to the symbolic imprisonment of the entire Constantinopolitan Greek identity within this grotesque dystopia.
This process reflects the broader dynamics of nationalism, where ethnicity, sexuality, and morality intersect to exclude and vilify marginalized communities. The fate of Tatavla and the Constantinopolitan Greek identity, as portrayed through this serialized narrative, highlights how nationalist ideologies manipulate ethnic, sexual, and moral stereotypes to enforce rigid divisions and justify both the erasure and othering of minority identities, sealing the neighborhood’s fate as the ultimate outsider in the national landscape.
In January 1935, Turkish newspapers reported that 271 inhabitants of the village of Kurfalı, loca... more In January 1935, Turkish newspapers reported that 271 inhabitants of the village of Kurfalı, located in Silivri, Constantinople, were transferred to Bulgaria under an agreement to exchange populations between the two countries. 366 villagers from Kediören in Shumen would be resettled in Kurfalı.
Before 1922, Kurfalı was populated by Greek and Bulgarian peasants. The Bulgarian Orthodox community in the village chose to maintain their ecclesiastical allegiance to the Patriarchate of Constantinople instead of the Bulgarian Exarchate as a strategic measure to ensure their survival during the decline of the Ottoman Empire. By doing so, they were formally recognized as part of the Rum Orthodox community and thus excluded from the Treaty of Constantinople (1913), the first bilateral agreement for a population exchange between the Ottoman Empire and Bulgaria. This agreement became largely null and void with the outbreak of World War I. During the war, the Ottoman Empire and Bulgaria were allies, leading the Bulgarian population of Kurfalı to unrealistically expect a resurgence of tolerance towards them. After the expulsion and escape of Thracian Greeks during the Asia Minor Catastrophe in 1922, the Bulgarian population in Kurfalı renounced their affiliation with the Patriarchate and converted to the Exarchate. This move aimed to assert their authentic religious and ethnic identity and avoid persecution and expulsion by relinquishing their official "Rum" identity.
However, this declaration did not exempt them from the Greco-Turkish population exchange in 1923. The Turkish bureaucracy, driven by nationalist sentiment and aiming for ethnic homogeneity, exploited the uncertainty surrounding Kurfalı's ethno-religious identification to increase the number of persons to be deported to Greece. The Bulgarian Exarchate, which had officially recognized their Bulgarianness, anxiously appealed to Turkish authorities in Constantinople and Ankara and to the Mixed Commission, responsible for protecting populations excluded from the exchange, to review the decision regarding the remaining people in Kurfalı. Eventually, they were granted exemption from the Greco-Turkish population exchange.
This was not the end of their troubles. The nascent Turkish republic continually tried to exploit Kurfalı's historically dual identity, the tension between the Patriarchate and the Exarchate, and the villagers' new status as citizens of a nation-state. The inhabitants of Kurfalı faced harassment against minorities in interwar Turkey and eventually complied with a "voluntary" population exchange with a village in Bulgaria, Kediören.
This paper aims to investigate the history of Kurfalı, with a specific emphasis on the micro-population exchange and the village's experience under interwar Turkey's minority policies. The fate of Kurfalı's residents reflects the chaotic socio-political landscape of the late Ottoman Empire and illustrates the complex interaction between ethnicity and religion, highlighting the permeability of these categories during the transition from empire to nation-state. Moreover, the village's history provides insights into the agency of minority groups and their communal survival strategies during their minoritization process in the context of a disintegrating empire and an emerging nation-state.
İzmir, 12-13 Kasım 2022 İzmir Sanat Merkezi (Kültür Park - 26 Ağustos Kapısı),
Το Πάντειο Πανεπιστήμιο Κοινωνικών και Πολιτικών Επιστημών σε συνεργασία με το Δήμο Νέας Σμύρνης ... more Το Πάντειο Πανεπιστήμιο Κοινωνικών και Πολιτικών Επιστημών σε συνεργασία με το Δήμο Νέας Σμύρνης διοργανώνει στις 9 και 10 Δεκεμβρίου 2022 επιστημονικό συνέδριο με τίτλο: «100 χρόνια προσφυγικής παρουσίας: Κοινωνία, Πολιτική, Πολιτισμός» με αφορμή τη συμπλήρωση 100 χρόνων από τη Μικρασιατική Καταστροφή και την άφιξη των προσφύγων στην Ελλάδα με τη συμμετοχή Ελλήνων και Τούρκων επιστημόνων και ερευνητών.
In this talk, I focus on the concept and identity of mübadil – a person subject to exchanging pop... more In this talk, I focus on the concept and identity of mübadil – a person subject to exchanging populations. For this purpose, I first concentrate on this concept's emergence and etic and emic constructions. Then I briefly discuss the political strategy of the people resettled in Turkey after the population exchange in the early republican period as an extension of the emic construction process. Finally, I would like to show how this concept and identity gained a new meaning in the Kulturkampf in Turkey in recent years.
Turkologentag, 2023
The identity and self-definition of the Turcophone Orthodox Christian communities in the Ottoman ... more The identity and self-definition of the Turcophone Orthodox Christian communities in the Ottoman Empire, particularly in the heartland of Anatolia, has been one of the fundamental questions since the earliest days of the relevant literature. Although a new and diverse generation of scholars who are versed in interdisciplinary research that addresses the complex socio-historical and linguistic aspects of these communities beyond the question of ethnicity, there are certain rigidities of hegemonic historiographies. Taking up the cudgels to defend the "Turkishness" of the Turcophone non-Muslim communities in the Ottoman Empire, a great majority of the Turkish scholars stick to the prejudices of the parochial nationalist historiography and reduce all historical phenomena and discussions to the question of ethnic origin. On the other hand, in Greece, a significant branch of scholarship does not stand back from the persistent myths and simplifications that the traditional nationalist historiography on the Ottoman Empire was based on and suffers from inertia and conformism, if not conservatism. To address the issue of identity and self-definition of the Turcophone Orthodox Christian communities and the shortcomings of the relevant historiography, this study focuses on a "Karamanlidika" poem, two couplets of which have become the most symbolic and frequently cited expression of the self-definition of Turcophone Orthodox Christians since Anhegger's seminal article published in 1979.
Κέρτζι ρούμ ισέκδε, ρούμδζα πιλμέζ τούρκδζε σοϊλέριζ
Νε τούρκδζε γιαζάρ οκούρουζ, νέδε ρούμδζα σοϊλέριζ
Οϊλέ πιρ μαχλούδ-ι χάδδι ταρικατημήζ βάρδηρ
Χουρουφουμούζ γιουνανίδζε τούρκδζε μεράμ εϊλέριζ
Although these couplets are well-known, the entire poem is hitherto unknown so are its source and context. This study aims to present the entire poem for the first time and discuss its historical importance by contextualizing it and introducing the poem's author and source. Since these verses are oft-cited and the locus classicus for this issue, the poem's state of being left in darkness creates an opening to discuss the limitations of the existing literature.
Aposto Gündem, Jun 21, 2024
Aytek Soner Alpan’ın 1929 Tatavla Yangını ve Tatavla’nın “Kurtuluş”u adlı kitabı, Mayıs 2024’te ... more Aytek Soner Alpan’ın 1929 Tatavla Yangını ve Tatavla’nın “Kurtuluş”u adlı kitabı, Mayıs 2024’te istos yayın tarafından yayımlandı. Yayınevinin aşağıdan ve gündeliğin tarihini yazan eserleri biraraya getiren “mikroistoria” serisi içinde yer alan çalışma, ezilenlerin kentsel tarihine önemli bir katkı sunuyor.
K24, 2024
“Aytek Soner Alpan'ın kitabı, bir bakıma bize günümüz Kurtuluş’unun nevzuhur yaldızı altındaki o ... more “Aytek Soner Alpan'ın kitabı, bir bakıma bize günümüz Kurtuluş’unun nevzuhur yaldızı altındaki o asıl ve can vermiş Tatavla’yı, oranın hayaletini ve bu cürmün faillerini gösterdiği için değerli.”
Diken, 2024
Her yıl derslerde yeri gelince öğrenciye, terminoloji üzerine kavga edip öfkelenmektense, daha ba... more Her yıl derslerde yeri gelince öğrenciye, terminoloji üzerine kavga edip öfkelenmektense, daha basit, anlaması kolay bazı somut gerçekler üzerinde kafa yormalarını önerdim. Örneğin, ülke genelinde, ama özellikle İstanbul’da azınlıkların yoğun yaşadığı muhitlerde, sokak ve caddelere, okullara verilen isimler üzerinde düşünebilirlerdi. Diyelim, Şişli ilçesinde, Kurtuluş-Feriköy civarındaki. Hrant Dink’in vurulduğu kaldırımın olduğu caddeye açılan sokaklardaki. Yalnızca bu küçük araştırmanın dahi kendilerine çok şey kazandıracağını varsaydım, sonucu bilmiyorum, belki de hiç ilgi çekici bulmamışlardır. Buna mukabil, eğer anayasa dersinin konularından biri yurttaşlık ise ve eşit yurttaşlık sorunu bunun bir parçasıysa, herhalde Müslüman olmayan yurttaşın durumu da hatırlatılmalı; neden hemen hiçbir yerde görünmedikleri, neden çoğu zaman ‘renk’ sözcüğüyle anıldıkları bilinmeli. Toprağın kültürü, tüccarı, işçisi, siyasetçisi, sanatkârı… ne yaşandı da zaman içinde yalnızca bir ‘renk’ oluverdi.