Maternal Stresin Prenatal ve Postnatal Gelişim Üzerine Olan Etkileri (original) (raw)

Maternal Prenatal Stresin Gelişmekte Olan Fetüse Etkileri

2018

Intrauterine life is a process in which the physiological and psychological development of the fetus is initiated. Several factors affect the fetus by changing the intrauterine environment as well as the pregnant woman. Maternal stress during pregnancy can lead to neurodevelopmental, emotional and behavioral problems, non-optimal delivery results the child to be born. The stress exposed in the mother’s womb can also affect in the later stages of life and increase the risk of the common chronic diseases that can develop. In this article, we will review the results of maternal stress and in this context, we will focus on the protection of maternal mental health and the treatment of mother’s mental problems.

Erken Doğan Bebek Annelerinde Travma Sonrası Stres: İlişkili Etmenler ve Müdahale Çalışmaları Üzerine Bir Derleme

Nesne Psikoloji Dergisi, 2020

Erken doğum 37 haftadan önce olan doğumları tanımlamak için; ''erken doğan'' ya da ''prematüre'' bebek terimi ise 37 haftadan önce doğan bebekleri tanımlamak için kullanılmaktadır. Doğumdan sonra, erken doğan bebeklerin içinde bulundukları zorlu tıbbi durum, doğumdan sonra bebeğin yeni doğan yoğun bakım ünitesinde (YYBÜ) kalmasını gerektirebileceği, genellikle bebeklerle ebeveynleri arasındaki ten-tene ilişkiyi engelleyebileceği ve anne-bebek ilişkisinde olumsuz etki yaratabileceği için, hem yeni doğan bebek hem de anne için stres verici olabilmektedir. Yapılan çalışmalar, erken doğumun annenin yaşadığı psikolojik sorunlarla ilişkili olabildiğini, travma sonrası stres belirtileri ve/veya travma sonrası stres bozukluğunun, erken doğumu takiben annenin yaşadığı ruh sağlığı sorunlarından olabildiğini ortaya koymaktadır. Doğum sonrasında yaşanan olumsuz duyguların yalnızca anne sağlığını değil aynı zamanda bebeğin gelişimini de etkilediği bilinmektedir. Annenin erken doğumun ardından yasayacağı travma sonrası stres (TSS), annenin bebeğini algılamasını etkileyerek olağan anne-bebek ilişkisini sekteye uğratabilmektedir. Alanyazında erken doğum sonrası TSS belirtilerine odaklanan çok az sayıda çalışma olmasından hareketle, bu derleme makalesinde, erken doğan bebek annelerinin yaşadıkları TSS tepkileri ve belirtileri ile TSSB, TSS ile ilişkili etmenler, TSS’nin anne-bebek etkileşimini nasıl etkilediği ve TSS belirtilerine yönelik oluşturulmuş müdahale programları ele alınacaktır.

Sen De Di̇nle: Yüksek Ri̇skli̇ Gebeli̇klerde Stresle Baş Etmede Müzi̇kle Terapi̇ni̇n Etki̇si̇

2019

Pregnancy is a stressful transition for women as well as a normal physiological life cycle. In this process, any situation that makes pregnancy risky results with increased stress and anxiety. It is important to use effective methods of coping with stress, especially for risky pregnancies during pregnancy, as the body's physiological response to stress complicates control of risky pregnancies. One of these methods is music therapy. Music therapy is both cheap and easily accessible method. Studies in high-risk pregnancies with certain bed rest indicate that stress and lethargy are decreased for an expectant mother. Vital symptoms are more stable, fetal heart rate is normal and fetal health is improved with musical therapy. In this review, the effect of music therapy on coping with stress in high risk pregnancies is investigated.

Postpartum Depresyon Düzeyi İle Maternal Bağlanma Arasındaki İlişki

İnönü Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu Dergisi, 2020

Bu araştırma, postpartum depresyon (PPD) düzeyi ile maternal bağlanma arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla yapılmıştır. Tanımlayıcı nitelikte yapılan bu araştırma Haziran-Eylül 2018 tarihleri arasında bir kamu hastanesinin lohusa servisinde yatan 371 anne üzerinde yürütülmüştür. Veriler, "Kişisel Tanıtım Formu", "Edinburgh Doğum Sonrası Depresyon Ölçeği (EDSDÖ)" ve "Anne Bebek Bağlanması Ölçeği (ABBÖ)" ile toplanmıştır. İstatistiksel değerlendirmede; sayı, yüzde, ortalama, standart sapma ve Pearson korelasyon analizi kullanılmıştır. Yaş ortalaması 28.0±5.7 olan annelerin %40.2'si ilkokul ve altı mezunu olup, %6.3'ü gelirinin giderine eşit olduğu ve %11.3'ünün Suriyeli olduğu saptanmıştır. EPDS toplam puan ortalaması 5.61±4.51, ABBÖ toplam puan ortalaması 2.49±3.65'tir. EPDS ve ABBÖ puan ortalamaları arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir ilişki olduğu saptanmıştır (p<0.05). Ayrıca, PDD düzeyi arttıkça anne bebek bağlanmasının azaldığı görülmektedir.

Emzirme Sürecindeki Annelerin Beden İmajı ve Algılanan Stres Düzeylerinin Belirlenmesi

Turkish journal of family medicine and primary care, 2022

Background: This research was carried out to determine the body image and perceived stress levels of mothers who have 0-6 months old babies during the breastfeeding process. Methods: This cross-sectional study was conducted with 406 mothers with 0-6 month old babies who came to the pediatric outpatient clinic for examination. Data were collected with a questionnaire consisting of a questionnaire, Perceived Stress Scale and Body Perception Scale. In the evaluation of the data; percentage, means, Independent Samples T-test, One-way ANOVA test, and correlation analysis were used. Results: A statistically significant difference was found between the age groups, educational status, job status, income status, number of children, family type, Body Mass Index classification, and the mean scores of the Perceived Stress Scale of the mothers participating in the study (p<0.05). A statistically significant difference was found between age groups, educational status, job status, income status, number of children, family type, Body Mass Index classification and any diet application status and Body Perception Scale mean scores (p<0.05). It was determined that the duration of exclusive breastfeeding was positively weakly correlated with Body image (r=0.26) and weakly negatively correlated with Perceived Stress (r=0.27) (p<0.05). Conclusion: It was determined that as the perceived stress level of mothers increased, body image and the duration of feeding their babies with only breast milk decreased.

Annelerin Erken Postpartum Dönemdeki Eş Desteği Algısının Postpartum Stres Üzerine Etkisi

Sürekli tıp eğitimi dergisi, 2022

Bu çalışmada; annelerin erken postpartum dönemdeki eş desteği algısının postpartum stres üzerine etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Bu çalışma kesitsel ve analitik tiptedir. Çalışmanın verileri postpartum erken dönemde olan 389 anneden online olarak toplanılmıştır. Veriler; tanıtıcı bilgi formu, Erken Lohusalık Sürecinde Kadınların Algıladığı Eş Desteği Ölçeği ve Doğum Sonu Stres Etkenleri Ölçeği kullanılarak toplanmıştır. Verilerin analizinde tanımlayıcı istatistikler (sayı, yüzde, toplam puan) ve çoklu doğrusal regresyon analizi kullanılmıştır. Bulgular: Annelerin algıladığı eş desteği puanının artmasının, postpartum stres düzeyini azaltmada etkisinin olduğu saptanmıştır (β=-0.093, p=0.049). Annenin gelir getiren bir işte çalışma durumunun (β=-2.330, p=0.000), gelirini gidere denk (β=-1.975, p=0.014) ve gelirini giderden fazla algılamasının (β=-1.998, p=0.030) postpartum stres üzerinde azaltıcı etkisinin olduğu belirlenmiştir. Annelerin; eşlerinin eğitim düzeyinin lisans ve üstü olması (β=2.611, p=0.036), üç ve daha fazla sayıda çocuğunun olması (β=0.092, p=0.046) ve il merkezinde yaşamaları (β=2.653, p=0.033) postpartum stresi artırdığı bulunmuştur. Sonuç: Annelerin erken postpartum dönemde eş desteği algısı arttıkça postpartum stresi azalmaktadır. Bazı sosyo-demografik ve obstetrik faktörler, annenin postpartum stresini artırmaktadır.

Gebelerin Yaşadığı Stres ve Gebelik Semptomları Arasındaki İlişki

Karya Journal of Health Science, 2021

Bu araştırma gebelerin yaşadığı stres ve gebelik semptomları arasındaki ilişkinin belirlenmesi amacıyla yapılmıştır. Yöntem: Araştırma tanımlayıcı niteliktedir. Araştırma Şubat-Nisan 2021 tarihleri arasında Akdeniz Bölgesindeki bir devlet hastanesinde kadın doğum polikliniğine kontrol için başvuran 192 gebe ile yürütüldü. Araştırmanın verileri katılımcıların tanıtıcı özelliklerini belirlemek için sosyo-demografik özellikleri içeren form, gebelikte yaşanılan stresi belirlemek için Gebelik Stres Değerlendirme Ölçeği (GSDÖ), gebelikte yaşanan yakınmaların sıklığını ve semptomların günlük yaşama etkisini belirlemek için ise Gebelik Semptom Envanteri (GSE) kullanılarak toplandı. Bulgular: Çalışmamızda gebelerin %70.8'nin 1-41 yaş arasında olduğu, %56.3'nün gebeliğinin planlı gebelik ve 2. trimesterde olduğu, %50.5'nin ikinci gebeliği olduğu belirlendi. Gebelerin GSDÖ toplam puan ortalaması 94.96±7.22 (min:69-maks:113) olarak belirlendi. Gebelerin GSE semptom yaşama durumları puan ortalamasının 39.20±6.17 (min:23-maks:56) ve GSE günlük yaşam aktivitelerini etkileme durumu puan ortalamasının 47.86±8.19 (min:29-maks:66) olduğu görüldü. Araştırmada GSE ile GSDÖ alt boyutu bebek sağlığı, beden imajı ve psikolojik durum arasında ilişki olduğu saptandı (p<0.05). Sonuç: Gebelerin yaşadığı stres ve semptom düzeyleri arasında anlamlı ilişki olmadığı saptandı.

Doğuma Hazirlik Eği̇ti̇mi̇ni̇n Gebelerde Prenatal Bağlanma Ve Depresyon Ri̇ski̇ Üzeri̇ne Etki̇si̇

Zeynep Kamil Tıp Bülteni

Bu çalışma doğuma hazırlık eğitiminin, gebelerin depresyon riskleri ve prenatal bağlanma düzeylerine etkisini belirlemek amacıyla yapıldı. Gereç ve Yöntem: Tek grup ön test-son test tasarımlı yarı deneysel olarak planlanan çalışma, bir kamu hastanesinin doğuma hazırlık sınıfına başvuran 44 gebe ile yürütüldü. Verilerin toplanmasında Gebe Tanıtım Formu, Prenatal Bağlanma Envanteri (PBE), Beck Depresyon Envanteri (BDE) kullanıldı. Veriler araştırmacı tarafından karşılıklı görüşme yöntemi ile toplandı.

Mi̇grenli̇ Kadinlarda Stres İle Bazi Demografi̇k Deği̇şkenler Arasindaki̇ İli̇şki̇ler

Ufkun ötesi bilim dergisi, 2006

Özet: Ülkemizde de kadınlarda fazla görülmesi nedeniyle, kadın migrenlilerde planlanan bu çalışmanın amacı, migrenli kadınlarda strese yatkınlık, stres belirtileri, stres faktörleri ve stresle başa çıkma tarzları ile yaş, gelir düzeyi, medeni durum, çalışıp çalışmama arasındaki ilişkileri belirlemektir. Araştırmaya yaş aralığı 18-61 yaş ortalaması ise 37.56±11.32 olan 62 migrenli kadın katılmıştır. Katılımcılara Stres Ölçeği ve Stresle Başa çıkma Tarzları Ölçeği uygulanmış, migrenli kadınların medeni durum, eğitim ve gelir düzeyi ve çalışma durumları ile ölçekler yoluyla elde edilen verilerin etkileşimleri incelenmiştir.

Ebeveynli̇k Stresi̇ni̇ Yordamada Anneli̇k Algisi Ve Eş Desteği̇

The Journal of Academic Social Science Studies, 2018

Öz Ebeveyn stresi, ebeveyn-çocuk etkileşiminin kalitesini önemli ölçüde etkileyen bir değişken olmakla birlikte, eş ilişkisi ile de ilişkilidir. Aile dinamiği açısından önemli bir değişken olan ebeveyn stresinin belirleyicilerini tespit etmenin, özellikle uygulamada çözüm üretmek için kolaylık sağlayacağı söylenebilir. Buradan hareketle, bu araştırmanın amacı, annelik algısı ve eş desteği değişkenlerinin ebeveyn stresini yordama gücünü belirlemektir. Araştırma 500 evli ve çocuk sahibi anne ile gerçekleştirilmiştir. Veriler annelerden, araştırmacılar tarafından oluşturulan online form aracılığıyla toplanmıştır. Ebeveyn stresini ölçmek için Özmen ve Özmen (2012) tarafından geliştirilen "Anne-Baba Stres Ölçeği" kullanılmıştır. Annelik algısı değişkenini ölçmek için Seçer, Çeliköz ve Yaşa (2008) tarafından Türkçe'ye uyarlanan "Anneliğe Yönelik Tutum Ölçeği-Anne Formu", eş desteğini ölçmek için ise Yıldırım (2004) tarafından geliştirilen "Eş Destek Ölçeği" kullanılmıştır. Bu araştırma kapsamında ölçeklerin her biri için doğrulayıcı faktör analizi yapılmış ve sonuçlar rapor edilmiştir. Ölçeklerin her birinin uyum değerlerinin kabul edilebilir sınırlar içinde olduğu görülmüştür. Elde edilen veriler SPSS 20 ve AMOS 23 paket programları ile analiz edilmiştir. Araştırmada annelik algısı ve eş desteğinin Fatoş Bulut Ateş ebeveynlik stresini yordayıcılığı regresyon analizi ile incelenmiştir. Elde edilen verilere göre annelik algısı ve eş desteği, ebeveynlik stresi puanlarındaki toplam varyansın %52'sini açıklamaktadır. Araştırma bulguları alanyazın ışığında tartışılmış, uygulayıcılara ve gelecek araştırmalara yönelik öneriler sunulmuştur.