Alt Ekstremite Periferik Sinir Patolojilerinde Cerrahi Tedavi Seçenekleri Surgical Treatment Options in Lower Extremity Peripheral Nerve Pathologies (original) (raw)

Torasik Çıkış Sendromunda Cerrahi Tedavi

Turkiye Klinikleri Journal of Cardiology, 1992

Bu çalışmada kliniğimizde son beş yıl içinde öpere edilen beş servikal kot ve torasik çıkış sendromu olgusu değerlendirilmiştir. Bu olgularda preoperatif bulgular, uy gulanan operatif teknikler ve postoperatif erken ve geç sonuçlar tartışılmıştır.

Pterji̇yum Cerrahi̇ Tedavi̇si̇

Adıyaman Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi, 2019

Pterjium, konjonktivanın kornea üzerine fibrovasküler uzanım göstermesi ile karakterize, dejeneratif ve proliferatif bir oküler yüzey hastalığıdır. Pterjium cerrahi olarak çıkarılmasını gerektirebilecek neoplastik olmayan konjonktiva büyümeleridir. Pterjium eksizyondan sonra tekrarlayabilir. Pterjium tedavisinin asıl amacı tekrarlamadan kaçınmaktır, ancak komplikasyon oranları ve kozmetik sonuçlar da göz önünde bulundurulmalıdır. Mevcut tekniklerin çokluğuna rağmen, en iyi prosedür konusunda fikir birliği yoktur. En iyi teknikler bile nüks ve komplikasyon riskini taşır. Bu çalışmamızda, güncel cerrahi kullanımda farklı cerrahi teknikler, greft tutturma yöntemleri ve adjuvan tedaviler tartışılmıştır. Ayrıca, önerilen bir tedavi olmadan önce daha fazla araştırma gerektiren yeni teknikler tartışılmıştır. Bu gözden geçirme, hipotez oluşturma konusunda araştırmacılara yardım etmek ve cerrahlara kararları hakkında bilgi vermek için mevcut araştırmaları gözden geçirmeyi amaçlamaktadır.

Zenker Divertikülünün Cerrahi Tedavisi

ÖZET Amaç: Bu çalışmada Zenker divertikülü olan hastalarda divertikülek-tomi ve krikomiyotominin etkinliğini retrospektif olarak değerlendirme hedeflenmiştir. Gereç ve Yöntem: 1999-2005 yılları arasında başvuran ve cerrahi te-davi uygulanan 3 olgu retrospektif olarak değerlendirildi. Hastaların ikisi kadın, biri erkek ve yaş ortalaması 65 (53-74) idi. Vak'aların tü-münde preoperatif tanı yöntemi olarak özofagus pasaj grafisi ve endos-kopik tetkik uygulandı. Operasyon olarak tüm hastalara divertikülekto-mi ve myotomi uygulandı. Tüm hastalar Postoperarif 1 ve 6. aydalar arasında takip edildi ve postoperatif 1. ayda baryum grafileri ile pasaj kontrolu yapıldı. Bulgular: Tüm olgularda post operarif kamplikasyon ve mortalite ge-lişmemiştir. Sonuç: Divertikülektomi ve myotominin Zenker divertikülünün tedavi-sinde uygun cerrahi tedavi olduğu kanısına varıldı. Ancak son yıllarda tedavide endoskopik mınımal invazif girişimlerin de daha kısa hastane-de yatış süresi ile güvenli bir şekilde...

Alt Ekstremite Venöz Yaralanmalarının Cerrahi Tedavisi ve Sonuçları

Turkiye Klinikleri Cardiovascular Sciences, 2009

Alt eks tre mi te ve nöz ya ra lan ma la rın da komp leks ve nöz ona rım ya pıl ma sı ha len tartış ma lı bir ko nu dur. Bu ça lış ma mı zın ama cı, ana bi lim da lı mız da yap tı ğı mız ve nöz ona rım la rın açık lı ğı nı ve kli nik so nuç la rı nı de ğer len dir mek tir. G Ge e r re eç ç v ve e Y Yö ön n t te em m l le er r: : Ma yıs 1999-Ma yıs 2008 ta rih le ri ara sın da Yü zün cü Yıl Üni ver si te si Kalp ve Da mar Cer ra hi si Ana Bi lim Da lın da alt eks tremi te ven le ri nin ya ra lan ma sı ne de ni i le ope re edi len 52 ol gu ça lış ma kap sa mı na alın dı. Ol gu lar da primer vas kü ler ona rım ter cih edil di. Pri mer ona rım müm kün de ğil se greft in ter po zis yo nu uy gu lan dı. İnter po zis yon gref ti ge rek ti ğin de sa fen ven ter cih edil di. B Bu ul l g gu u l la ar r: : Ça lış ma gru bu muzu oluşturan 41 er kek ve 11 ka dın, ol gu nun yaş la rı 14-62 ara sın da de ğiş mek te ve or ta la ma yaşları 28.3 ± 7.9 yıl idi. Pe net re trav ma baş lı ca ya ra lan ma ne de ni idi. Yirmi bir ol gu da pri mer ve nöz ona rım, 21 ol guda uç uca anas to moz, 8 ol gu da sa fen ven greft in ter po zis yo nu, 2 ol gu da ise politetrafloroetilen (PTFE) greft in ter po zis yo nu uy gu lan dı. Ol gu lar ın 40'ın da ar te ri yel ya ra lan ma da var dı; 7 ol gu da pri mer ar te ri yel ona rım, 18 ol gu da uç uca anas to moz, 11 ol gu da sa fen ven in ter po zis yo nu ve 4 olgu da PTFE greft in ter po zis yo nu uy gu lan dı. Pos to pe ra tif doppler ul tra so nog ra fi ve ya ve nog ra fi de 24 ol gu da ve nöz ona rı mın obs trük te ol du ğu gö rül dü. S So o n nu uç ç: : Se ri miz de, açık lık ora nı yük sek bu lundu ğun dan, fe mo ral ve pop li te al böl ge de ve nöz ona rım lar ba şa rı lı ol muş tur. Ak si ne, dü şük akım dan do la yı ti bi al ven ona rım la rı mı z ise başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bu nun la bir lik te, ge çi ci greft açıklı ğı bi le ve nöz ve len fa tik kol la te ra li zas yon sağ lan ma sı na izin ve re ce ğin den, sta bil ol ma yan ol gu lar ha riç tüm ma jör ve nöz ya ra lan ma la rı nın ona rıl ma sı nı öne ri yo ruz. A An na ah h t ta ar r K Ke e l li i m me e l le er r: : Alt eks tre mi te; vas kü ler cer ra hi gi ri şim ler A AB BS S T TR RA AC CT T O Ob b j je ec c t ti i v ve e: : Comp lex ve no us re cons truc ti ons of lo wer ex tre mity ve no us in ju ri es ha ve been a sub ject of con tro versy. The ob jec ti ve of this study was to eva lu a te the pa tency and cli ni cal out co me of ve no us re pa irs per for med in our de part ment. M Ma a t te e r ri i a al l a an nd d M Me et t h ho od ds s: : From May 1999 to May 2008, 52 pa ti ents with lo wer limb ve no us in ju ri es we re tre a ted with ve no us re cons truc tion on the Car di o vas cu lar Sur gery De part ment at the Yü zün cü Yıl Uni ver sity Hos pi tal. If pos sib le pri mary ve no us re pa ir was car ri ed out; if not the in ter po si ti on graft was used. When an in ter po siti on graft was ne ces sary sap he no us ve in was pre fer red. R Re e s su ul lt ts s: : Our study gro up con sis ted of 41 ma les and 11 fe ma les, ran ging in age from 14 to 62 ye ars with a me an age of 28.3 ± 7.9 ye ars. Pe net ra ting vas cu lar tra u ma was the ca u se of a high pro por ti on of ca ses. Tre at ment inc lu ded pri mary ve no us re pa ir in 21 ca ses, end-to-end anas to mo sis in 19, in ter po si ti on ve in graft in 8, and in ter posi ti on polytetraffluoroetylen (PTFE) graft in 2. The re we re 40 pa ti ents with as so ci a ted ar te ri al injury, of which 7 ca ses had pri mary re pa ir, 18 had end-to-end anas to mo sis, 11 had sap he no us ve in graft in ter po si ti on, and 4 had in PTFE graft in ter po si ti on. Pos to pe ra ti ve dup lex ul tra so nog raphy or ve nog raphy re ve a led throm bo sed re pa ir in 24 ca ses. C Co on nc c l lu u s si i o on n: : In our se ri es, ve no us re pa irs were fo und suc cess ful with a high pa tency ra te at the fe mo ral and pop li te al are as. In con trast, ti bi al ve no us re pa irs we re fo und un suc cess ful du e to low flow ve lo ci ti es. Ho we ver, be ca u se tran si ent graft pa tency al lows for es tab lish ment of ve no us and lympha tic col la te ra li za ti on, we sug gest that all ve no us in ju ri es sho uld be re pa i red ex cept uns tab le ca ses. K Ke ey y W Wo or rd ds s: : Lo wer ex tre mity; vas cu lar sur gi cal pro ce du res T Tu ur rk ki iy ye e K Kl li in ni ik kl le er ri i J J C Ca ar rd di io ov va as sc c S Sc ci i 2 20 00 09 9; ;2 21 1((3 3

Üst Servikal Vertebra Travmalarında Cerrahi Tedavi Sonuçları

Cukurova Medical Journal (Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi), 2018

In this study, we aimed to evaluate surgical management strategies adopted in our clinic for the management of patients with upper cervical spine traumas. Materials and Methods: In this study, we retrospectively analysed clinical and radiological data of 12 patients with upper cervical spine traumas operated in our clinic between 2014 and 2016. The patients who underwent surgery for pathological fractures due to tumor, metastasis, or rheumatoid arthritis were excluded from the study. In all patients, diagnosis was made on the basis of cervical Xrays, computed tomography (CT) and magnetic resonance imaging (MRI). Results: The mean age of the patients (6 M, 6 F) was 46 years. High falls were the most common etiological cause in patients with upper cervical spine traumas. The most common pathology was type 2 odontoid fracture. Quadriparesis was observed in one patient, monoparesis in one patient and hypoglossal nerve palsy in one patient. All patients but one, who had anterior odontoid screw fixation, underwent upper cervical (C1-2) posterior segmental stabilization. No patient had additional neurological deficits postoperatively, one patient had surgical site infection (8.3%) and one patient was lost due to systemic complications (8.3%). Conclusion: In patients sustaining upper cervical spine trauma, immobilization with cervical collar or halo vest, anterior odontoid screw fixation and C1-2 posterior segmental stabilization are available management alternatives. Particularly, the awareness of anatomical variations and ligamentous injury with the aid of radiological images obtained via cervical spinal CT and MRI are critical to guide surgical technique. Amaç: Bu çalışmada üst servikal travmalı hastalarda yapmış olduğumuz cerrahi tedavi yöntemlerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır.. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada, 2014-2016 tarihleri arasında üst servikal travma nedeniyle opere edilmiş 12 hastanın verileri retrospektif olarak değerlendirildi. Kitle, metastaz veya romatoid artrit gibi patolojik fraktür nedeniyle opere edilmiş olan hastalar çalışma dışı bırakıldı. Tüm hastalarda tanı; servikal direk grafi, bilgisayarlı tomografi (BT) ve manyetik rezonans görüntüleme (MRG) ile gerçekleştirildi. Bulgular: Üst servikal travma nedeniyle opere edilen hastalar'da (6K, 6E, ortalama yaş; 46) etiyolojik nedenler arsında en sık etken yüksekten düşme tespit edildi. Yine en sık izlenen patoloji tip-2 odontoid fraktürü idi. Bir hastada kuadriparezi, bir hastada monoparezi ve bir hastada 12. Kranial sinir defisiti saptandı. Sadece bir hasta dışında (anterior odontoid vidalama-AOV) tüm hastalarda üst servikal (C1-C2) posterior segmental stabilizasyon (PSS) uygulandı. Hastaların hiçbirinde ek nörolojik defisit gelişmedi, bir hastada yara yeri enfeksiyonu gelişti (%8.3) ve bir hasta sistemik komplikasyonlar nedeniyle kaybedildi (%8.3). Sonuç: Üst servikal travmalı hastalarda, servikal kolar veya halo yelek ile mobilizasyon kısıtlaması, AOV veya C1-C2 PSS gibi cerrahi yöntemler tercih edilebilecek tedavi seçenekleridir. Özellikle servikal BT ve MRG ile elde edilen görüntüler eşliğinde anatomik varyasyonların ve ligamentöz hasarın tespiti uygulanacak cerrahi teknik açısından oldukça önemlidir.

Supraklaviküler Bölge Lezyonlarının Cerrahi Tedavisi

2012

Amac: Supraklavikuler kitleler ayirici tanisinda benign veya malign yumusak doku lezyonlari, vaskuler, lenfatik sistem ve iskelet sistemi kokenli lezyonlar dusunulmelidir. Bu calismanin amaci supraklavikuler kitlelere yaklasim deneyimimizi gozden gecirmek, teshis ve tedavi yontemlerini ortaya koymaktir. Yontem: Bu retrospektif calismada supraklavikuler kitle tanisi ile tedavi edilen 17 vaka demografik ozellikleri, teshis yontemleri, histopatolojik sonuclar, tedavi yontemleri, morbidite ve mortalite acisindan degerlendirildi. Bulgular: Hastalarin 13’u(%76) erkek ve 4’u (%24) erkekti. Yaslari 26 ile 80 arasinda (ortalama 46.0±13,8) degismekteydi. Tum hastalarda ortak sikayet supraklavikuler bolgede sislikti. Agri vakalarin 8’inde (%47) en sik gorulen yakinmaydi, 2 vaka ust ekstremitede parestezi sikâyeti vardi. Akciger grafisi, supraklavikuler ultrasonografi, ve bilgisayarli tomografi tum hastalarda rutin olarak kullanildi. Sonuc: Bu seride histopatolojik tani ve anatomik lokalizasyon...

Diz Osteoartriti’nde Cerrahi Tedavi Yöntemleri

DergiPark (Istanbul University), 2016

ÖZ Diz ekleminin yaşla birlikte sıklığı artan dejenerasyonu sonrasında ortaya çıkan osteoartrit; sık gözlenen ve tedavisi oldukça güç olan bir hastalıktır. Gelişen ciddi fonksiyon bozukluğu, kişinin yaşam kalitesini olumsuz etkiler. Çoğu eklem probleminde olduğu gibi diz osteoartritinde de başlangıçta konservatif tedavi seçeneklerini uygulamak gerekmektedir. Konservatif tedaviler sonrasında hastanın şikayetlerinde azalma olmadığı durumlarda; artroskopik debridman, osteotomi ve artroplasti gibi cerrahi tedavi seçenekleri hastalara sunulabilmektedir. Artroskopi ile hastanın problemi tam olarak ortadan kaldırılamasa da, eklem içindeki patolojiler hakkında daha sağlıklı bilgilere ulaşılabilir. Bazı hastalarda da semptomlarda gerileme sayesinde ileri cerrahi tedaviler ertelenmiş olur. Osteotomi ise diz ekleminin mekanik aksını değiştirerek, eklemde aşınmaya sebep olan aks bozukluğunu düzeltmeye yardımcı olur. Diz osteoartritinin nihai tedavisi olarak düşünülen artroplasti; seçilen bir kompartmanı içeren tek kompartman artroplastisi ya da dizin üç kompartmanını da içine alan total artroplasti şeklinde uygulanabilmektedir. Total artroplasti geri dönüşü olmayan majör bir cerrahi girişim olduğu için cerrahi öncesi hastanın tüm yönleriyle değerlendirilmesi büyük önem arz etmektedir.

Evaluation of the Incidence of Paresthesia in Patients Having Upper Extremity Surgery and Being Performed Peripheral Nerve Block

Ankara Üniversitesi tıp fakültesi mecmuası, 2022

Ultrasonografi kullanımının yaygınlaşması ile periferik sinir blokları çoğu cerrahi prosedürde etkin bir anestezi tekniği olarak kullanılmaktadır. Bu çalışmada farklı seviyelerde gerçekleştirilen brakiyal pleksus blokajı uygulamalarındaki (supraklaviküler, aksiller ve interskalen) parestezi insidansının değerlendirilmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntem: İbni Sina Hastanesi Ortopedi Ameliyathanesi'nde üst ekstremite cerrahisi için periferik sinir bloğu yapılan hastalar çalışmaya dahil edildi. Hastaların demografik verileri, operasyon tipi ve süresi, brakiyal pleksus bloğu tipi, lokal anestezik dozu, sedasyon ve ek anestezi gereksinimleri hasta kayıtlarından kaydedildi. Postoperatif dönemde 6 aydan uzun süren duyusal veya motor defisit varlığı uzamış parestezi olarak tanımlandı. Bulgular: Çalışmamıza üst ekstremite cerrahisi geçiren 205 hasta dahil edildi. Bu hastaların %50'si (n=102) el cerrahisi, %25'i (n=51) ön kol ve %25'i (n=51) omuz cerrahisi geçirmişlerdi. Hastaların %44,4'üne (n=91) supraklaviküler blokaj, %29,8'ine (n=61) aksiller blokaj ve %25,6'sına (n=53) interskalen blokaj uygulanmıştı. Hastaların yaş ortalaması 44,44±16,73 idi. %52,2'si (n=107) erkek, %47,8'i (n=98) kadındı. Parestezi insidansı %36,1 (n=74) idi. Hastaların %30,2'si (n=62) uyuşukluk, %25,4'ü (n=52) karıncalanma, %4,4'ü (n=9) normal olmayan his, %16,6'sı (n=34) ağrı ve %23,9'u güçsüzlük bildirdi. Parestezi görülen ve görülmeyen hastalar arasında demografik veriler, uygulanan blokaj türü, sedasyon uygulanması, ameliyat süresi, lokal anestezi miktarları yönünden istatistiksel olarak anlamlı farklılık yoktu (p>0,05). Parestezisi olan hastaların %52,7'sinde (n=39) 6 ay veya daha kısa süre parestezi, %47,3'ünde (n=35) 6 aydan uzun süre parestezi vardı. İstatistiksel olarak anlamlı olmasa da 6 aydan uzun süren parestezi supraklaviküler blok grubunda daha sıktı (p>0,05). Sonuç: Üst ekstremite periferik sinir bloğunda parestezi insidansı yüksektir ve belirlenmemiş birçok risk faktörü etkili olabilir. Bu nedenle hasta seçimi yapılırken detaylı bir preoperatif değerlendirme yapılmalıdır.

Periferik nerv sistemassi kasalliklari

Science Education, 2021

Toshkent tibbiyot akademiyasi Termiz filiali Asila Yusuf qizi Davronova Termiz davlat universiteti Annotatsiya: Hozirgi kunda dunyoda axborot texnologiyalarni juda rivojlanayotganligi bois juda ko'plab kasalliklarning yangidan yangi simptomlari aniqlanmoqda. Ayniqsa, bu borada nerv sistemasi kasalliklarida ham ancha yuqori natijalarga erishilmoqda. Ushbu maqolada hozirda ancha ko'p uchrayotgan periferik nerv sistemasi kasalliklari, ularning turlari haqida fikr yuritilgan. Kalit so'zlar: Nerv kasalliklar, periferik nerv sistemasi, afferent va efferent tolalar, somatik asab tizimi, neyronlar.