Niyazi-i Mısri Research Papers - Academia.edu (original) (raw)

İslam tarihinin teşekkül sürecinden günümüze değin dinî, iktisadî ve ilmî muvacehelerle öne çıkmış şehirler vardır. Şehirleşmeler Hicaz coğrafyasında Medine ile başlamış, Müslümanların Akdeniz havzasına inmesiyle birlikte Irak’ta Bağdat,... more

İslam tarihinin teşekkül sürecinden günümüze değin dinî, iktisadî ve ilmî
muvacehelerle öne çıkmış şehirler vardır. Şehirleşmeler Hicaz coğrafyasında Medine ile başlamış, Müslümanların Akdeniz havzasına inmesiyle birlikte Irak’ta Bağdat, Şam, Basra; Mısır’da Kahire, Fustat; Endülüs’te Zehra, İşbiliye, Tuleytula (Toledo) ve Anadolu’da Konya, Kayseri ve İstanbul gibi şehirlerle İslam düşüncesi Ortaçağ dünyasına yayılmıştır. Nitekim Malatya da bu zengin atmosfere katkı sağlayan şehirlerden biridir. İbnü’l-Arabi, Sadreddin Konevî, Niyazî-i Mısrî gibi birçok mutasavvıfa ev sahipliği yapmıştır. Şüphesiz
oluşan bu tasavvufî hava gerek şehre gerekse şehrin sakinlerine sirayet etmiştir.
Tebliğimizde aynı zamanı paylaşmasalar da aynı şehri ve metafiziksel zemini paylaşan İbnü’l-Arabî’nin Niyazî-i Mısrî üzerindeki etkisi üzerinde duracağız. Muhyiddin İbnü’l-Arabî (638/1240) Endülüs’te doğmuş, doğduğu yerde durmayıp birçok beldeye seyahatte
bulunmuştur. İsmi gibi gittiği yerleri diriltmiştir. Bu coğrafyalar arasında Malatya sayılı bir yer tutmaktadır. Malatya’nın irfanî geleneğinin müessisi denilse yeridir. İbnü’l-Arabî etkisi asırlar boyu devam etmiş, birçok kişinin düşünce dünyasına nüfuz etmiştir. Bunlardan biri de
Malatya’da doğup Diyarbakır, Mardin, Mısır, Bursa, İstanbul ve birçok Arap ve Rum diyarını gezip nihayet bugün sınırları Yunanistan’da olan Limni’de sürgündeyken 1105/1694 yılında vefat eden Niyazî-i Mısrî’dir. Her iki mutasavvıfın da birer ilim ve irfan ummânı olmaları hasebiyle bu etkiyi Niyazî-i Mısrî’nin Risâle-i Vahdet-i Vücûd adlı eseri ile
sınırlandıracağız.
Eser ismiyle müsemma olup vahdet-i vücuda dair bilgileri ihtiva etmektedir. Niyazî-i Mısrî, İbnü’l-Arabî’nin sistemleştirmiş olduğu vahdet-i vücûd nazariyesi üzerinde durmuş birçok ayeti ve hadisi bu düşünce ile tefsir edip açıklamıştır. Bunun yanında başta kendi şiirleri olmak üzere Yunus Emre, Kaygusuz Abdal, Nesîmî, Mevlânâ Hüdavendigâr gibi
mutasavvıf şarihlerin Farsça ve Türkçe şiirleriyle sözü geçen ayet ve hadislere yapmış olduğu tefsirlerin etkisini pekiştirmiştir. Özellikle İbnü’l-Arabî’nin sıfat nazariyesini ele alan yazar özelde insanı genelde bütün âlemleri bu sıfatların tecellileri olarak işlemiştir.

The aim of our study is to examine the process of apprehension of truth, and to yield up the progressive structure of knowledge and also being conversant, by this way to enlighten the problems of understanding. For this purpose, the... more

The aim of our study is to examine the process of apprehension of truth, and to yield up the progressive structure of knowledge and also being conversant, by this way to enlighten the problems of understanding. For this purpose, the commentary of the ghazal with a repeated voice of “understand us” was taken as the body of the study. The subject of order of being which is mystical vision of Niyâzî-i Mısrî, was the basis of the study. These two main issues were combined with an examination of how perception works and by this way determinations, analyses and compositions were handled. In this way, the characteristics of those who understand and who don’t understand were determined in the ghazal. The functioning of the discernment was dealt with the issue of mind and heart. The progressive structure of knowledge and also being conversant was put forward with literature information and examples. At the end, it was concluded that the way of access to truth was unmediated of self which is ma’rifa and also, “the lower order cannot understand the upper order” thesis has been proved.

Özet Niyâzi-i Mısrî, on yedinci yüzyıl tasavvufî Türk edebiyatının önde gelen mutasavvıf şairlerindendir. Ana teması yoğun bir İlâhî aşk olan duygu yüklü ve coşkulu şiirleri bütün tarikat çevrelerinde beğenilmiş, Divân-ı İlâhiyât'ı adeta... more

Özet Niyâzi-i Mısrî, on yedinci yüzyıl tasavvufî Türk edebiyatının önde gelen mutasavvıf şairlerindendir. Ana teması yoğun bir İlâhî aşk olan duygu yüklü ve coşkulu şiirleri bütün tarikat çevrelerinde beğenilmiş, Divân-ı İlâhiyât'ı adeta dervişlerin el kitabı haline gelmiştir. Dîvânında İlâhî aşkı merkez alarak marifete ulaşmayı hedefleyen Niyâzî-i Mısrî, insanın kurtuluşa ermesi için yapması veya yapmaması gerekenler ile bu yolun özelliklerini ayrıntıları ve örnekleri ile anlatmıştır. Niyâzî-i Mısrî, divânında gazellerini fenâ sonrası bekâya (cem'ü'l-cem' makamı) dönerek tevhîd anlayışı içinde yüksek bir aşk ile yazarak, okuyanlara bu hayatın sırlarını verir. Bu çalışmamızda, seyr ü sülûk sürecinde yer alan fenâ makamlarını, Seyyid Sirâceddin er-Rifâî es-Sayyâdî'nin tanımlarındaki hâller üzerinden, literatürdeki aşk tanımları ve durumları ile birleştirerek açıklamaya çalıştık. Bunu yaparken de Niyâzî-i Mısrî'nin yüksek ve coşkulu anlatımından istifade ederek, divanından örneklendirmeler yaptık. Böylece teoride anlatılan kavramları, bunları hakka'l-yakîn yaşamış bir mutasavvıfın keşfî dilinden bu hayattaki yansımalarıyla delillendirmeye çalıştık. Anahtar Kelimeler Tasavvuf, Niyâzî-i Mısrî, Dîvân-ı İlâhiyât, İlâhî aşk, fenâ makamları Giriş İnsanın en önemli arayışlarından biri "Hakikat nedir?" sorusunun cevabıdır. Bu arayış, insanın kendi hakikatine ve Yaratan'a ermesi yolunda ilk adımdır. Aynı zamanda tekâmül olarak adlandırılan dikey hayatının da başlangıcıdır. Çünkü farkındalık tam da bu noktada başlar.

Osmanlı İmparatorluğu hâkimiyetindeki topraklarda ve özellikle de Bursa’da yaşayan tasavvuf erbabı içinde Niyazî-i Mısrî ve Mısriyye tarikatının özel bir yeri olmuştur. Mısrî sayısız mürid yetiştirmiş ve geride pek çok halife bırakmıştır.... more

Osmanlı İmparatorluğu hâkimiyetindeki topraklarda ve özellikle
de Bursa’da yaşayan tasavvuf erbabı içinde Niyazî-i Mısrî ve
Mısriyye tarikatının özel bir yeri olmuştur. Mısrî sayısız mürid yetiştirmiş ve geride pek çok halife bırakmıştır. Bu halifelerden
Bursa’da kendi adına bir tekke kuran Seyyid Mehmed Emin Efendi ve onun torunlarından Şeyh Sâbit Efendi bu makalenin konusunu teşkil etmektedir.

Makale; Koprululer Donemi’nin ikici sadrazami, XVII. yuzyilin ikinci yarisinda yasamis, Fâzil Ahmed Pasa’nin tasavvuf erbabi ile munasebetlerini icermektedir. Askeri, siyasi ve burokratik basarilarinin yani sira felsefe ve fikih alaninda... more

Makale; Koprululer Donemi’nin ikici sadrazami, XVII. yuzyilin ikinci yarisinda yasamis, Fâzil Ahmed Pasa’nin tasavvuf erbabi ile munasebetlerini icermektedir. Askeri, siyasi ve burokratik basarilarinin yani sira felsefe ve fikih alaninda da yetkin Fâzil Ahmed Pasa, “Yasag-i Bed” ismi ile tarih atilan; semâ, deverân ve zikrin yasaklandigi, Anadolu’daki tekkelerin kapatilmasina varan tesebbuslerin yasandigi bir donemin sadrazamidir. Yasak kararin alinmasinda onculuk eden Vâni Efendi’nin gorevde yukselmesini saglamasi ve yasagin onun donemine tekabul etmesi Kopruluzâde Fâzil Ahmed Pasa’nin tasavvuf aleyhtari olarak taninmasina sebep olmustur. Buna karsin muntesip ve muhib aile efradina sahip Fâzil Ahmed Pasa’nin tekke insa ettirmesi, bazi sufilerden eser yazmasini talep etmesi, bazi sufileri himayesi altina almasi ve kâtipligini ifa eden sufi ve sufi mesrep cevreye sahip olmasi onun tasavvufi atmosfere uzak olmadigini gostermektedir. Bu baglamda Estergonlu Şeyh Ali Efendi, Carhaci Ahme...

Makale; Köprülüler Dönemi’nin ikici sadrazamı, XVII. yüzyılın ikinci yarısında yaşamış, Fâzıl Ahmed Paşa’nın tasavvuf erbabı ile münasebetlerini içermektedir. Askerî, siyasî ve bürokratik başarılarının yanı sıra felsefe ve fıkıh alanında... more

Makale; Köprülüler Dönemi’nin ikici sadrazamı, XVII. yüzyılın ikinci yarısında yaşamış, Fâzıl Ahmed Paşa’nın tasavvuf erbabı ile münasebetlerini içermektedir. Askerî, siyasî ve bürokratik başarılarının yanı sıra felsefe ve fıkıh alanında da yetkin Fâzıl Ahmed Paşa, “Yasağ-ı Bed” ismi ile tarih atılan; semâ, deverân ve zikrin yasaklandığı, Anadolu’daki tekkelerin kapatılmasına varan teşebbüslerin yaşandığı bir dönemin sadrazamıdır. Yasak kararın alınmasında öncülük eden Vânî Efendi’nin görevde yükselmesini sağlaması ve yasağın onun dönemine tekabül etmesi Köprülüzâde Fâzıl Ahmed Paşa’nın tasavvuf aleyhtarı olarak tanınmasına sebep olmuştur. Buna karşın müntesip ve muhib aile efradına sahip Fâzıl Ahmed Paşa’nın tekke inşa ettirmesi, bazı sûfîlerden eser yazmasını talep etmesi, bazı sûfîleri himayesi altına alması ve kâtipliğini ifa eden sûfî ve sûfî meşrep çevreye sahip olması onun tasavvufî atmosfere uzak olmadığını göstermektedir. Bu bağlamda Estergonlu Şeyh Ali Efendi, Çarhacı Ahmed Efendi, Niyâzî-i Mısrî, Mezâkî, Sâbir Pârsâ, Atpazarî Osman Fazlı Efendi ve Şemseddin Ahmed Efendi gibi şahsiyetler ile münasebetlerine yer verilecektir.

This paper investigates the impact of the changes of the characteristic polynomials and initial loadings, on behaviour of aliasing errors of parallel signature analyzer (Multi-Input Shift Register), used in an LFSR based digital circuit... more

This paper investigates the impact of the changes of the characteristic polynomials and initial loadings, on behaviour of aliasing errors of parallel signature analyzer (Multi-Input Shift Register), used in an LFSR based digital circuit testing technique. The investigation is carried-out through an extensive simulation study of the effectiveness of the LFSR based digital circuit testing technique. The results of the study show that when the identical characteristic polynomials of order n are used in both pseudo-random test-pattern generator, as well as in Multi-Input Shift Register (MISR) signature analyzer (parallel type) then the probability of aliasing errors remains unchanged due to the changes in the initial loadings of the pseudo-random test-pattern generator.