Feminist Sanat Research Papers - Academia.edu (original) (raw)

Cumhuriyet ideolojisiyle yetişmiş, orta sınıf ailelere mensup bu dört sanatçı Türk plastik sanatlarına getirdiği yeniliklerle sıçrama yaratmıştır. Yöntemleri, ifade araçları,söylemleri birbirinden çok farklı olan sanatçılar Nur Koçak gibi... more

Cumhuriyet ideolojisiyle yetişmiş, orta sınıf ailelere mensup bu dört sanatçı Türk plastik sanatlarına getirdiği yeniliklerle sıçrama yaratmıştır. Yöntemleri, ifade araçları,söylemleri birbirinden çok farklı olan sanatçılar Nur Koçak gibi “feminist olmadığını”söylemiş veya Gülsün Karamustafa gibi sosyalist kimliğini öne çıkarmış, buluştukları ortak payda hep “kadın” olmuştur. Kadının toplumsal hayatta ikincilleştirilmesi, ev içi emeğe hapsedilmesi, medya aracılığıyla tüketim kültürüne ait nesnelerle belirlenmeye çalışılması, kent hayatında yaşadığı çelişkileri, kapitalizmin evden sokağa, eğitimden sanata müdahaleleri gibi birçok konuyu ele almışlardır. Aynı dönemlerde Avrupalı ve Amerikalı kadın sanatçıların yapıtlarına bakıldığında aynı konuların işlenmiş olması, tüm bu sorunların evrensel olduğunun göstergesi olduğu söylenebilir. Ele alınan dört sanatçının bu konulara hassasiyetle eğilerek, kendilerini “bir kadın olarak” sanat çevresinde kabul ettirmenin dışında, sadece toplumsal konulara eğilmekle kalmayıp, kadın cinselliği üzerinden sanat nesnesi olarak yüklenen rollerden de kurtarmak için büyük çaba harcamışlardır. Bütün toplumsal dinamiklerin baskılandığı, anayasal hakların kısıtlandığı, liberalizmin ideolojik saldırısı altındaki bir ülkede, sanat çevrelerinde avargardın bile aşırı bulunduğu bir dönemde, birbirinden yeni yöntemler ve araçlarla, toplumsal cinsiyet kimliklerini parçalamaktan, sanatı cinsiyetsizleştirmekten ve toplumsallaştırmaktan kaçınmamışlardır.

Öz: Birinci dalga feminizmin cinsiyetler arasındaki " aynılık/eşitlik " söyleminin ikinci dalga feminizm ile birlikte " farklılık/özgürleşme " söylemine evrilmesi kadınların özgürleşme mücadelesinde yeni bir dönemi beraberinde... more

Öz: Birinci dalga feminizmin cinsiyetler arasındaki " aynılık/eşitlik " söyleminin ikinci dalga feminizm ile birlikte " farklılık/özgürleşme " söylemine evrilmesi kadınların özgürleşme mücadelesinde yeni bir dönemi beraberinde getirmiştir. Özellikle ikinci dalga feminizm içerisinde radikal feminist kuramın etkisiyle birlikte ön plana çıkan " bilinç yükseltme " kavramı ve grupları, kadınların özgürleşme ve özgürlük mücadelesinin yeni alanlar içerisindeki arayışlarını da doğurmuştur. Nitekim bu özgürleşme ve özgürlük mücadelesinin sürdürüldüğü en önemli alanlardan birisi feminist sanat; sanat özelinde de bu mücadelenin somut izleklerinin görüldüğü yani bilinç yükseltme pratiklerinin belirginleştiği alan ise feminist tiyatro olmuştur. Bu çalışmada, kadınların özgürleşme ve özgürlük mücadelesinde bir bilinç yükseltme niteliği olarak tiyatro eylem pratiğinin yeri ve bu eylem pratiğinin performans katılımcısı kadınlara olan yansımaları incelenmiştir. Araştırmanın sorgulamaları, 2001 yılından bu yana çalışmalarını yürüten Ankara Tiyatro Öteyüz topluluğunun feminizmle buluşan tiyatro eylem pratikleri üzerinden ve toplamda 16 kadınla yani topluluğun katılımcılarıyla yürütülen derinlemesine mülakat ile odak grup görüşmelerinden elde edilen bulgular ışığında tartışılacaktır.

Bu çalışma yapısökümcü okuma pratiklerinin Feminist Sanat üzerindeki etkilerini ve sanatsal uygulama biçimlerini inceleme amacı taşır. Çalışma iki aşamada ele alınmıştır. İlkinde yapısökümün tanımı, eleştirel stratejisi ve uygulama... more

Bu çalışma yapısökümcü okuma pratiklerinin Feminist Sanat üzerindeki etkilerini ve sanatsal uygulama biçimlerini inceleme amacı taşır. Çalışma iki aşamada ele alınmıştır. İlkinde yapısökümün tanımı, eleştirel stratejisi ve uygulama yöntemleri hakkında genel bir değerlendirme yapılmıştır. İkinci aşamada yapısökümün feminist sanat üzerindeki etkileri ve bu etkileri taşıyan sanatçıların üretim biçimleri incelenmiştir. Bu çerçevede konu ile ilişkili yapıtlar çözümlenmeye çalışılmış ve yapısökümün eserler üzerindeki etkileri örnekler eşliğinde analiz edilmiştir. Bunun yanı sıra feminist hareket içerisinde çalışmalarını yürüten sanatçıların "kadın" kavramına bakış açıları, kavrayış biçimleri, eleştirel yaklaşımları incelenmiş ve tüm bunların yapısöküm ile olan ilişkileri belirlenmeye çalışılmıştır. Yapılan inceleme sonucunda yapısöküm yönteminin feminist sanatta yaygın olarak kullanılan eleştirel bir model olduğu ve sanatçıların üretim biçimlerine, sanatsal yaklaşımlarına önemli oranda katkıda bulunduğu belirlenmiştir. Bununla birlikte yapısökümün birçok feminist sanatçıda birbirinden farklı estetik yaklaşımlar doğurduğu, konu ve teknik anlamda birçok yeni ifade olanaklarını gündeme getirdiği görülmüştür.

İnsan; duyu, duygu ve aklını kullanabilme yetisine sahiptir. Duyu, duygu ve eylemlerin faili “ben”dir. “Ben”in kendine dair bir bilince ulaşmasıyla insani edinimler gerçekleşebilir. Kendi öznelliğinin peşinde koşan sanatçı da sanatı... more

İnsan; duyu, duygu ve aklını kullanabilme yetisine sahiptir. Duyu, duygu ve eylemlerin faili “ben”dir. “Ben”in kendine dair bir bilince ulaşmasıyla insani edinimler gerçekleşebilir. Kendi öznelliğinin peşinde koşan sanatçı da sanatı vasıtasıyla “ben”in hakikatleri üzerinden ihtiyaçlarını görünür kılar. Sanat eseri nesnel özelliklerin yanı sıra sanatçının ruhsal süreç ve etkinliklerinin sonucunda şekillenir. Dış dünyada gerçekleşen travmatik olaylar iç dünyayı etkilemekte, sanatçının bu içsel durum ve hayal gücüyle beslediği yaratıcılığı iç dünyasını yansıtmaktadır. Bu çalışmada, feminist sanatçı Hannah Wilke ve Jo Spence’e kanser teşhisi konulmasıyla hastalık süreçlerini ve bedenleri üzerindeki değişimleri görünür kıldıkları sanatsal üretimleri ele alınmıştır. Kadın bedeni üzerinde hâkim olan “güzellik” yargılarını, hastalıkla deforme olmuş çıplak bedenleri üzerinden yeniden kurgulamış ve bu üretim süreçlerini kendileri adına bir terapi aracına dönüştürme çabaları irdelenmiştir.