Kurumsal Yönetim Research Papers - Academia.edu (original) (raw)

İç kontrol; kurumun amaç ve hedeflerine ulaşması yönünde risklerin değerlendirilmesi, bu doğrultuda kontrol faaliyetlerinin belirlenmesi ve takip edilmesi sürecidir. Bir kurumda etkin bir iç kontrol mekanizması oluşturabilmenin ön koşulu;... more

İç kontrol; kurumun amaç ve hedeflerine ulaşması yönünde risklerin değerlendirilmesi, bu doğrultuda kontrol faaliyetlerinin belirlenmesi ve takip edilmesi sürecidir. Bir kurumda etkin bir iç kontrol mekanizması oluşturabilmenin ön koşulu; mevcut durumu analiz ederek, tespit edilen gelişmeye açık alanlarla ilgili bir eylem planı oluşturmak ve uygulamaya koymaktır. Bu çalışmada, kamu kurumları için iç kontrole yönelik bir mevcut durum analizi yöntemi önerilmektedir. Kurumdaki mevcut durumu; yöneticilerin görüşleri, çalışan algısı ve arşiv verilerinden faydalanmak suretiyle ortaya koyan bu yöntem, farklı alanlarda hizmet sunan üç kamu kurumunda uygulanmış ve bulgular özetlenmiştir.

Kurumsal yönetim; kurumsal yatırımcıların gücü ve işletmelerin toplum üzerindeki etkisi arttıkça, kamuoyunun ilgisini çeken bir konu haline gelmiştir. İşletmelerin sürdürülebilir başarılarında öne çıkan unsurlar arasında, etkin kurumsal... more

Muhasebenin toplumsal algısının oluşumunda, kültürel normların etkisi yadsınamaz. Bu çalışmada Kurumsal Yönetim İlkelerinden şeffaflık ilkesinin yorumlanmasında toplumsal kültürün etkisi Gray’in modelindeki değerler çerçevesinde... more

Muhasebenin toplumsal algısının oluşumunda, kültürel normların etkisi
yadsınamaz. Bu çalışmada Kurumsal Yönetim İlkelerinden şeffaflık ilkesinin
yorumlanmasında toplumsal kültürün etkisi Gray’in modelindeki değerler
çerçevesinde incelenmiştir. Çalışmada, yönetim kurullarında yer alan bağımsız
üyelerin, gerçekten “bağımsız” üye olup olmadıkları “gri yöneticiler” kavramı
ekseninde incelenerek, yönetim kurullarının yapısına kültürel değerlerin
yansıması değerlendirilmiştir. Bu bağlamda BİST Kurumsal Yönetim
Endeksinde bulunan 50 şirketin bağımsız yönetim kurulu üyelerinin
özgeçmişleri incelenmiş, şirketle ve şirketin bağlı bulunduğu grupla ilişkileri,
sektör deneyimleri, kadın bağımsız yönetim kurulu üyelerin ve denetim
komitesinde yer alan bağımsız üyelerin sayıları içerik analizi yöntemi ile
araştırılmıştır. Bağımsız yönetim kurulu üyelerinin %65’inin, bağımsız
yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptıkları şirketlerle ilişkili oldukları
belirlenmiştir.

Yayın No: 475 2016 İstanbul 5846 sayılı Yasa uyarınca bu kitabın dijital iletim, CD'ye kayıt, elektronik kitap olarak yayımı ve mevcut veya ileride geliştirilebilecek her türlü araçla çoğaltılması ve yayılması hakları da dahil olmak... more

Yayın No: 475 2016 İstanbul 5846 sayılı Yasa uyarınca bu kitabın dijital iletim, CD'ye kayıt, elektronik kitap olarak yayımı ve mevcut veya ileride geliştirilebilecek her türlü araçla çoğaltılması ve yayılması hakları da dahil olmak üzere; 5846 sayılı Yasa anlamında çoğaltma, yayma ve diğer tüm yayın hakları yalnızca ve münhasıran VEDAT KİTAPÇILIK Basım Yayım Dağıtım İnş. San. Tic. Ltd. Şti.'ne aittir. Kitabın tamamının veya bir kısmının mevcut veya ileride geliştirilebilecek herhangi bir araç veya teknikle çoğaltılması, yayılması ve herhangi bir şekil ve yöntemle ticaret alanına konu edilmesi kesinlikle yasaktır. Aksine hareketler VEDAT KİTAPÇILIK Basım Yayım Dağıtım İnş. San. Tic. Ltd. Şti.'nin burada saklı tutmuş olduğu haklarının ihlali anlamını taşır. VEDAT KİTAPÇILIK Basım Yayım Dağıtım İnş. San. Tic. Ltd. Şti. olabilecek tüm hak ihlallerine karşı tüm yasal haklarını kullanmaya, fikri hak ve emeği korumaya kararlıdır.

Kurumsal kimlik firma için oluşturduğu imajla, tüketicinin aklına kazınır.

Sosyal medyanın kurumsal kullanımı halkla ilişkiler mesleğinin çeşitli yönlerini etkilemiş, değiştirmiş ve literatürü genişletmiştir. Sosyal medya ortamları kuruluşlara kurumsal itibarlarını arttırabilmeleri için yeni fırsatlar... more

Sosyal medyanın kurumsal kullanımı halkla ilişkiler mesleğinin çeşitli yönlerini etkilemiş, değiştirmiş ve literatürü genişletmiştir. Sosyal medya ortamları kuruluşlara kurumsal itibarlarını arttırabilmeleri için yeni fırsatlar sunmaktadır. Bu kapsamda, sosyal medya ortamlarının kurumsal itibar algısı üzerindeki rolünü araştırmak üzere 356 kişi üzerinde bir araştırma yapılmıştır. Araştırma kapsamında kuruluşların sosyal medyada hedef kitleleri ile kurmuş olduğu iletişimsel sürecin yapısı ve kalitesi (bilgi verme, iletişim kurma, karşılıklı kontrol, sosyal etkileşim ortamları oluşturma) ile kurumsal itibar algılamaları arasındaki korelasyona bakılmıştır. Araştırma bulgularına göre sosyal medya ortamlarında pazarlama ve reklam amaçlı tek yönlü bilgi verme etkisiz bulunurken, iki yönlü simetrik etkileşime fırsat tanıyan uygulamalar etkili bulunmuştur. Sosyal medya etkileşimleri memnuniyet, güven ve bağlılık duygusunu olumlu etkilemektedir. Bu duyguların ise kurumsal itibar algısı üzerinde arabuluculuk etkisinin ortaya çıkmasına yardımcı olabileceği bulgusuna ulaşılmıştır. Diğer yandan, kuruluşların çevrim içi ortamlarda algılanan dijital/sanal itibarları ile çevrim dışı ortamlarda algılanan marka itibarları arasında bir farklılık olabileceği bulgusuna ulaşılmıştır.

kurumsal yönetim ilkeleri, yönetim kurulu, corporete governance, managing board

Yönetici; herhangi bir firmada, kar ve risk başkalarına ait olmak üzere, mal ve hizmet üretimi yapmak için elemanları bir araya getirme işletmeyi çalıştırma ve yönetme, elemanlara ve işletmeye ait sorunlarla ilgilenme ve çözüm bulma... more

Yönetici; herhangi bir firmada, kar ve risk başkalarına ait olmak üzere, mal ve hizmet üretimi yapmak için elemanları bir araya getirme işletmeyi çalıştırma ve yönetme, elemanlara ve işletmeye ait sorunlarla ilgilenme ve çözüm bulma odaklı çalışan kişilerdir. Başarılı ve alanında adından söz ettirebilen bir işletmeye sahip olacağı gibi aynı zamanda en çok tercih edilen firmalar arasına da girebilecektir.
Üst düzey yönetici asistanı; İş hizmetleri veren kuruşlarda Kuruluşlarında işleri planlayan, organize ederek yöneten, kontrol eden ve kuruluşların yöneticilerinin veya diğer mevcut alt kademelerin koordinasyonunu yapan kişidir. (Bölge Gündem,2017). Çeşitli program ve metotlar geliştirerek, hedeflere daha kolay verimli ve hızlı bir şekilde ulaşarak büyümeyi ön plana çıkmayı hedefler.
Bir şirket, iyi bir üst düzey yöneticiye sahip olduğunda, piyasanın en iyi şirketi haline gelebilir. Üst düzey yöneticiler, şirketin ve yönetimin içinde olup, ekip işbirliği içerisinde çalışan, dinamik ve aktif kişilerdir. Kişiler arası iletişim ve kendini ifade edebilme yeteneği oldukça yüksek kişiler, üst düzey yönetici özelliği taşıyabilir. Bunun dışında liderlik vasfına sahip, yeniliklere her daim açık, çalışanlara daha iyi bir yere gelebilmek adına rehberlik hizmeti verebilme yeteneğine de sahip olması gerekir.

Kurumsal yönetim, literatürde iki farklı yaklaşım ile tartışılan bir konudur. Biri “stakeholder” diye ifade edilen “paydaş” yaklaşımıdır. Bu yaklaşıma göre uzun dönemde değer yaratan tüm paydaşların süreçten fayda sağlaması... more

Kurumsal yönetim, literatürde iki farklı yaklaşım ile tartışılan bir konudur. Biri “stakeholder” diye ifade edilen “paydaş” yaklaşımıdır. Bu yaklaşıma göre uzun dönemde değer yaratan tüm paydaşların süreçten fayda sağlaması beklenmektedir. Diğer yaklaşım ise; “shareholder” olarak ifade edilen ve sadece hissedarların menfaatlerini gözetme üzerine olan yaklaşımdır. Başta Almanya, Fransa olmak üzere Kıta Avrupası paydaş yaklaşımına odaklanırken, ABD ve İngiltere ise Anglosakson bakış ile hissedar yaklaşımına odaklanmaktadır. Özellikle 21. yüzyılın başından beri şirketler, tek amaçlarının kar gütmek olduğunu anladıklarında uzun vadeli bir yaşam süremeyeceklerinin farkına vardılar. Şirketin iç ve dış çevresindeki itibarı, kurumsal sosyal sorumluluk ile toplumda yarattığı etki, finansal konuları destekleyici unsurlar oluşturmaya başladı. Bu nedenle, artık paydaş yaklaşımı, hissedar yaklaşımını da içerisine alan daha kapsamlı ve daha uzun soluklu bir yaklaşımdır diyebiliriz.

Nurettin PEŞKİRCİOĞLU Sanayi ve Teknoloji Uzmanı "Bir aile işletmesini ayakta tutabilmek belki de dünyadaki en zor yönetim işidir" John WARD, Rondel CARLOCK Giriş Anahtar Dergisi'nin Aralık 2014 sayısında yayımlamış olduğumuz Aile... more

Nurettin PEŞKİRCİOĞLU Sanayi ve Teknoloji Uzmanı "Bir aile işletmesini ayakta tutabilmek belki de dünyadaki en zor yönetim işidir" John WARD, Rondel CARLOCK Giriş Anahtar Dergisi'nin Aralık 2014 sayısında yayımlamış olduğumuz Aile İşletmeleri ve Kurumsallaşma adlı makalede aile işletmelerinin tanımına, önemine ve ekonomideki yerine değinilmiş, çeşitli kaynaklardan örnekler verilerek bu tür işletmelerin yapısal özellikleri, zayıf ve güçlü yönleri incelenmiş, kurumsallaşmanın aile işletmelerinin varlıklarını geliştirerek sürdürebilmeleri için yaşamsal bir öneme sahip olduğu ve bunun için yönetsel süreçlerde yapılacak değişiklikler ve iyileştirmeler anlatılmış ve son olarak Dünya çapında yapılmış bir araştırmanın sonuçlarına dayalı olarak Türkiye'deki aile işletmelerinin özellikleri, fırsatları ve tehditlerine ilişkin bazı bulgulara yer verilmiştir 1 . Bir önceki makalenin devamı ve tamamlayıcısı olarak kaleme alınan bu yazıda ise kurumsallaşma olgusu üzerinde daha detaylı durularak aile işletmelerinin kurumsallaşmasının esasen organizasyonel yenilenmenin sürekliliğini sağlayıcı bir kurumsal yönetim anlayışı ile sağlanabileceği teması işlenmeye çalışılmıştır. Aile İşletmeleri Dünya genelinde özel kesimde faaliyet gösteren işletmelerin büyük bir kısmı aile işletmesi olup bunların önemli bir kısmı küçük ve orta büyüklükte işletmedir (KOBİ). Türkiye'de de buna benzer bir durum söz konusu olup tüm işletmelerin % 98,8'i KOBİ, bunların da % 95'i aile işletmesidir. Bu rakamlar dikkate alındığında aile işletmelerinin varlığının ve devamlılığının ülkemizin ekonomik ve sosyal hayatı bakımından önemi daha çok be lirginleşmektedir. Aile işletmelerinin iyi yönetilmesi, kaynaklarının etkin ve verimli kullanımı, kurumsal performanslarının gelişmesi, şirket varlıklarının artması ve uzun ömürlü olmaları sadece bu işletmelerin sahip ve hissedarlarının yararına olmayıp, yaratılan istihdam ve katma değerden tüm ülke ekonomisi yararlanacaktır. TÜİK (Yıllık Sanayi ve Hizmet İstatistikleri, 2012) verilerine göre Türkiye'de 2012 yılında yaklaşık 2,7 milyon girişim faaliyet göstermiş olup 1 Bu makale Bilim, sanayi ve Teknoloji Bakanlığı yayın organı Anahtar Dergisinin 2015, Ocak sayısında yayımlanmıştır

Kamuda iyi yönetim uygulamaları kapsamında yapılan düzenlemeler ile kurumsal yönetim ilkeleri yerleştirilmiş, değer katan süreçlere yoğunlaşılmış ve alınan dersler ile sürekli gelişim hedefi benimsenmiştir. Anılan uygulamalar çerçevesinde... more

Kamuda iyi yönetim uygulamaları kapsamında yapılan düzenlemeler ile kurumsal yönetim ilkeleri yerleştirilmiş, değer katan süreçlere yoğunlaşılmış ve alınan dersler ile sürekli gelişim hedefi benimsenmiştir. Anılan uygulamalar çerçevesinde getirilen düzenlemelerden birisi de kamu idarelerinde iç kontrol sisteminin kurulması olmuştur. Mali hizmetler birimlerinde teşkil edilen bir şube ile yapılandırılmaya çalışılan sistem esasen, alt kademe çalışanlardan üst kademe yöneticilere kadar bütün personelin içinde yer aldığı, gerçek zamanlı veri paylaşımı, risk kontrolü ve düzenleyici müdahaleye izin veren bir yapıyı öngörmektedir. Ancak, merkezde yapılanma çalışmaları sürmesine rağmen taşralarda iç kontrol sisteminin henüz kavranamadığı anlaşılmaktadır. Makalede, bu durumu yansıtan iki vaka incelenerek iç kontrol sisteminin uygulanabilirliği tartışılmaktadır. Sonuç olarak teşkilat etkinliğinin sağlanamadığı, kontrol ortamının yeterli seviyede tesis edilemediği, risklerin etkin olarak yönetilemediği, merkez teşkilat ile taşra teşkilatı arasında zaman zaman kopukluk yaşandığı ve taşradaki uygulamanın arzu edilen sıklıkla izlenemediği görülmektedir. Bu kapsamda, iç kontrol sisteminin etkinliğini artırıcı yönde bazı tespitlerde bulunulmakta, kamu idarelerince alınacak tedbirler ele alınmakta ve bazı önerilerde bulunulmaktadır.

Bu çalışma ile kurumsal sürdürülebilirlik kavramını kurumsal yönetim kapsamında incelemek ve kurumsal sürdürülebilirlik kavramını ölçmeye yönelik bir ön çalışma gerçekleştirmek amaçlanmış-tır. Bu amaç doğrultusunda ilk olarak kurumsal... more

Bu çalışma ile kurumsal sürdürülebilirlik kavramını kurumsal yönetim kapsamında incelemek ve kurumsal sürdürülebilirlik kavramını ölçmeye yönelik bir ön çalışma gerçekleştirmek amaçlanmış-tır. Bu amaç doğrultusunda ilk olarak kurumsal yönetim ve sürdürülebilirlik değişkenleri incelenmiş, kavramsal ilişkiler kurulmuş ve konuya ilişkin gerçekleştirilen çalışmalar detaylı olarak incelenmiştir. İncelenen çalışmalarda artırılmasının gereği sıkça vurgulanan kurumsal sürdürülebilirlik değişkeninin alt unsurlarına yenilerini eklemek amacıyla 2014-2015 dönemi BİST Sürdürülebilirlik Endeksi işlet-melerinin döneme ilişkin sürdürülebilirlik raporları incelenmiş, içerik analizi ile kurumsal sürdürüle-bilirlik kavramının alt unsurları ortaya konulmuştur. ABSTRACT This study aims to examine corporate sustainability concept in terms of corporate governance and to conduct a preliminary study which intends to measure corporate sustainability. In line with this objective , firstly corporate governance and sustainabilty concepts are reviwed, they have linked conceptually and research papers about the concepts are examined. Due to the emphasising of the studies about enhancing the indicators of corporate sustainability, sustainability report are examined. Sustainability reports of the firms which are in 2014-2015 BIST Sustainability Index are examined and corporate sustainability indicators are defined with the help of content anlysis of reports. * esinbenguceran@istanbul.edu.tr (Ceran E.B.)

ÖZET Günümüzde, sağlıklı mali yapı oluşturulması konusu tüm devletlerin ve uluslararası ekonomik örgütlerin en önemli çabalarından bir tanesidir. Bu sürecin doğmasına neden olan etkenler; sık karşılaşılan hileli işlemler veya hatalardan... more

ÖZET Günümüzde, sağlıklı mali yapı oluşturulması konusu tüm devletlerin ve uluslararası ekonomik örgütlerin en önemli çabalarından bir tanesidir. Bu sürecin doğmasına neden olan etkenler; sık karşılaşılan hileli işlemler veya hatalardan kaynaklı şirket iflasları ve mali krizlerdir. İşletmeler sadece hâkim ortakların serbest yönetimine bırakılmak istenmemektedir. Çünkü menfaat sahipleri olarak adlandırılan küçük pay sahipleri, devlet, kreditörler, çalışanlar için de işletmelerin sağlıklı yönetilmesi gerekmektedir. İşletmelerin sürekliliği önem kazanmıştır. Uluslararası Denetim ve Güvence Standartları Kurulu (International Auditing and Assurance Standards Board – IAASB) tarafından yayınlanan Uluslararası Denetim Standartları (UDS) işletmelerin nasıl yönetilmesi konusuna vurgu yapmaktadır. Amaç, hesap verebilir, sorumlu, şeffaf, adil yönetilen işletmelerin oluşturulmasıdır. Bu işletmelerin sağlıklı yönetilmesinden başta yönetim kurulu olmak üzere tüm örgüt sorumludur. Kurumsal yönetim, işletmede yürütülen faaliyetlerde tüm paydaşların haklarının korunması bakımından yönetimin sorumluluklarını belirleyen bir çerçeve çizer. Bu çalışmanın amacı, kurumsal yönetim ile bağımsız denetim standartları arasındaki ilişkiyi değerlendirmektir. ABSTRACT Today, the issue of forming a sound financial structure is one of the most important efforts of all governments and international economic organizations. The causes of this process are; financial crises and corporate bankruptcies resulting from frequent fraudulent transactions or errors. The businesses are not only left to the free management of the controlling shareholder. Because small shareholders, which are called beneficiaries, the state, the creditors and the employees, the businesses need to be managed well. Going concern concept has gained importance. The International Auditing Standards issued by the International Auditing and Assurance Standards Board emphasize how to manage businesses. The aim is to create accountable, responsible, transparent, fairly managed businesses. The whole organization, especially the board of directors, is responsible for the good management of these businesses. Corporate governance have form a frame for border defining the responsibilities of management in terms of protecting the rights of all stakeholders in business activities. The purpose of this study is to assess the relationship between corporate governance and independent audit standards.

Özet: Belediye işletmeleri, yerel hizmetlerin sunulması amacıyla belediyeler tarafından kurulan, özel hukuka tabi ve tüzel kişiliği olan ticari örgütlerdir. Bu işletmelerin yönetimi belediyeler tarafından atanırken, paydaşları da belediye... more

Özet: Belediye işletmeleri, yerel hizmetlerin sunulması amacıyla belediyeler tarafından kurulan, özel hukuka tabi ve tüzel kişiliği olan ticari örgütlerdir. Bu işletmelerin yönetimi belediyeler tarafından atanırken, paydaşları da belediye seçmenlerinden oluşmaktadır. Kurumsal yönetişim, işletme sahiplerinin ve diğer paydaşların haklarını en iyi biçimde korumayı ilke edinen bir yaklaşımdır. Kurumsal yönetişimin belediye işletmelerinde uygulanması, bu işletmelerin paydaşları olan belediye seçmenleri tarafından yönlendirilmelerini ve daha iyi denetlenmelerini sağlayabilecektir. Yerel katılımı artırması ve paydaşların yönetim ve denetimi etkilemelerine imkân vermesi sebebiyle, belediye işletmelerinde uygulanan kurumsal yönetişime; demokratik kurumsal yönetişim denilebilir. Buradaki demokratik katılım; oylamalar veya hizmetin farklılaştırılması yoluyla halkın tercihlerine uygun hizmet üretimi biçiminde sağlanabilir. Abstract: Municipal corporations, established by municipalities for local services, are commercial organizations having legal statue and controlled by private law. Their directors are nominated by municipality and stakeholders to be composed of municipality electoral body. Corporate governance makes up a principle to protect the rights of shareholders and stakeholders in a best way. Implementing corporate governance on municipal corporations may ensure that stakeholders as electors of municipality will orientate and more carefully supervise the corporations. Corporate governance applied on municipal corporations can be called as democratic corporate governance because it increases local public participation and provides stakeholders with influence on corporate management and supervising. That democratic participation can be provided by polling or service diversification, which generates equal services fitting best to public choice.

Sivil toplum kuruluşlarının kurumsallaşma ve profesyonelleşme düzeyleri arttıkça gönüllü yönetimine ilişkin sorunlar içerik değiştirmektedir. Bu sorunların belli başlılarını; katılım, algı, bağlılık, yönetim ve mevzuat şeklinde... more

Sivil toplum kuruluşlarının kurumsallaşma ve profesyonelleşme düzeyleri arttıkça gönüllü yönetimine ilişkin sorunlar içerik değiştirmektedir. Bu sorunların belli başlılarını; katılım, algı, bağlılık, yönetim ve mevzuat şeklinde sıralayabiliriz. Gönüllülerin temini, kalıcılıklarının sağlanması, verimliliği ve motivasyonlarına ilişkin sorunların nitelik, nicelik ve güncelliği, sadece söz konusu kuruluşların etkin yönetimi değil; ilgili tüm paydaşların katkı ve katılımını gerektiren çözümler üretilmesini gerekmektedir. Bu çözümlere kaynaklık teşkil edecek, bir anlamda çözüm üretme kapasitesi oluşturacak en önemli adım ise sivil toplum kuruluşunun bir gönüllü vizyonu ve stratejisi oluşturması, akabinde bunu hayata geçirmesidir. Gönüllü yönetiminin daha profesyonel, sistematik ve bilimsel ölçütlerle ele alınmasını sağlayacak bu adım, gönüllülerle yaşanan sorunlara ilişkin dinamik, güncel ve etkin çözümler geliştirilebilmesinin de önünü açacaktır.

Makalenin temel hedefi , ticari işletmelerin başlıca sorumluluğu olan verimlilik şartının yerine getirilmesinin bir görev ve liyakat ahlakını gerektirdiğine dikkat çekmektir. Makale, bu hususla bağlantılı olarak verimlilik şartının yerine... more

Makalenin temel hedefi , ticari işletmelerin başlıca sorumluluğu olan verimlilik şartının yerine getirilmesinin bir görev ve liyakat ahlakını gerektirdiğine dikkat çekmektir. Makale, bu hususla bağlantılı olarak verimlilik şartının yerine getirilmesinin sektörel beka manasında ifade ettiği öneme vurgu yapmaktadır. Liyakat ve görev ahlakına sahip olmakla görev yetkinliğine sahip olmanın eş anlamlı olduğu ilkesi çerçevesinde makale, işe alma işlemlerinde görev gerekliliklerini sıralayan görev tanımı belgelerinin esas alınmasının kilit önemine değinmektedir. Bu vurgu özelinde makale, görev tanımı belgelerinde listenen yetkinlikleri karşılamayan personel ve yöneticilerin triyaj yöntemi ile ayıklanmasını, hem sağlıklı bir şirket yönetimi hem de etik dokümanlara ‘inandırıcılık’ boyutu kazandırmak için önermektedir.
ABSTRACT:
The main purpose of this article is to highlight that performing the task of productivity as a core responsibility for organizations requires an occupational ethic and competence. In parallel with this point, this article emphasizes the importance of the performing the task of productivity for corporate survival. In line with the principle that having occupational ethics means meeting the professional requirements of the occupation, this article refers to the key role of using job description documents outlining job requirements for recruitment purposes. In the wake of this emphasis, this article suggests to sort out employees and managers by triage who do not meet the job requirements outlined in the job description documents. This practice is considered essential both for an effi cient company management and for granting the codes of ethics an aspect of ‘credibility’.

Doksanlı yıllarda yaşanan ve dünya çapında etkiler doğuran şirket içi skandallar, halka açık anonim şirketlerin yönetiminde yeni anlayışların gelişmesine sebep olmuştur. Zira söz konusu türde şirketlerde meydana gelen olaylardan yalnızca... more

Doksanlı yıllarda yaşanan ve dünya çapında etkiler doğuran şirket içi skandallar, halka açık anonim şirketlerin yönetiminde yeni anlayışların gelişmesine sebep olmuştur. Zira söz konusu türde şirketlerde meydana gelen olaylardan yalnızca ilgili şirket ve pay sahipleri değil; şirket çalışanları, alacaklılar, toplum ve devlet gibi diğer menfaat grupları da zarar görmektedir. Bu sebeple tüm dünyada şirket üst yönetimine ilişkin kurumsal yönetim başlığı altında birtakım ilkelerin tartışma ve düzenleme konusu olduğu görülmektedir. Konuya ilişkin olarak Türk hukukunda da Türk Ticaret Kanunu ve Sermaye Piyasası Kanunu'nda hukuki çerçeve çizilmiştir. Ayrıca kurumsal yönetim ilkeleri Sermaye Piyasası Kurulu tarafından ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. Bu çalışmada kurumsal yönetim kavramı, kurumsal yönetimin kökenleri ve Türk hukukunda yer alan konuya ilişkin düzenlemeler ele alınacaktır.

Özet 2001 yılındaki kurumsal yönetim krizi ve sonraki yıllardaki krizlerden sonra yönetişime artan bilgi ilgi oluştu. Bu ilgi de kurumsal yönetime odaklandı. Türkiye’de de 2003 yılından sonra kurumsal yönetimle ilgili gelişmeler yaşandı.... more

Özet
2001 yılındaki kurumsal yönetim krizi ve sonraki yıllardaki krizlerden sonra yönetişime artan bilgi ilgi oluştu.
Bu ilgi de kurumsal yönetime odaklandı. Türkiye’de de 2003 yılından sonra kurumsal yönetimle ilgili
gelişmeler yaşandı. 2003 yılında Sermaye Piyasası Kurumu “Türkiye Kurumsal Yönetim İlkeleri’ni yayınladı.
2007 yılında kurumsal yönetim derecelendirme şirketleri ile ilgili esaslar Resmi Gazete’de yayınlandı.
Amaç: Bu gelişmelere bağlı olarak bu makale Türkiye’deki kurumsal yönetim derecelendirme kuruluşlarını ve bu kuruluşların derecelendirme değerlerini araştırmayı amaçlamaktadır.
Yöntem: Derecelendirme firmalarını ve onların verdikleri derecelendirmeleri araştırmak için TKYD web sayfasından 2007 yılından 2010 yılına kadar yıllık veriler elde edilmiştir. Bu veriler kullanılarak yapılan ayrıntılı bir araştırma bulunmadığından basit tanımlayıcı istatistikler ve veri görselleştirme teknikleri kullanılmıştır.
Bulgular: İki ana sonuç elde edildi. Bunlardan birincisi Türkiye’de iki baskın derecelendirme firması olduğunu
göstermektedir. İkincisi incelenilen firmaların derecelendirme değerlerinin yıla bağlı olarak arttığını göstermektedir.
Özgünlük: Türkiye’deki kurumsal yönetim derecelendirme kuruluşlarının derecelendirme değerleri ile ilgili kapsamlı bir analiz olmaması nedeniyle, bu makale gelecekteki araştırmacılar için temel bilgiyi oluşturacaktır.

Bu kitabın Türkiye'deki her türlü yayın hakkı Gazi Kitabevi Tic. Ltd. Şti'ne aittir, tüm hakları saklıdır. Kitabın tamamı veya bir kısmı 5846 sayılı yasanın hükümlerine göre, kitabı yayınlayan firmanın ve yazarlarının önceden izni olmadan... more

Bu kitabın Türkiye'deki her türlü yayın hakkı Gazi Kitabevi Tic. Ltd. Şti'ne aittir, tüm hakları saklıdır. Kitabın tamamı veya bir kısmı 5846 sayılı yasanın hükümlerine göre, kitabı yayınlayan firmanın ve yazarlarının önceden izni olmadan elektronik, mekanik, fotokopi ya da herhangi bir kayıt sistemiyle

Bu çalışmanın amacı kuruluşların kriz öncesinde hedef kitleleriyle pozitif veya negatif ilişki sürdürmesinin farklı kriz iletişim stratejileri üzerine etkisinin araştırılmasıdır. Araştırma kapsamında kuruluş olarak Türkiye’deki motorlu... more

Bu çalışmanın amacı kuruluşların kriz öncesinde hedef kitleleriyle pozitif veya negatif ilişki sürdürmesinin farklı kriz iletişim stratejileri üzerine etkisinin araştırılmasıdır. Araştırma kapsamında kuruluş olarak Türkiye’deki motorlu araç markaları, paydaşlar olarak ise mevcut kullanıcıları seçilmiştir ve Coombs’un durumsal kriz iletişim teorileri yarı deneysel bir yöntemle 500 araç kullanıcısı üzerinde test edilmiştir. Sonuçlar ilişkisel memnuniyet ile kriz iletişim stratejileri arasında herhangi anlamlı bir etkileşim olmadığını ortaya koymuştur. Bu çalışmada, hangi kriz iletişim stratejisi kullanılırsa kullanılsın, kuruluş ile pozitif ilişkileri olan katılımcıların kuruluş ile negatif ilişkileri olan katılımcılara göre krizde kuruluşu daha az suçladığı sonucuna ulaşılmıştır. Ancak kuruluşa yönelik olumlu ve olumsuz ilişkisel memnuniyet duygusuna sahip olan katılımcıların sorumluluk atfı dereceleri arasındaki fark anlamlı değildi. Bu yüzden bu araştırma sonucundaki bulgular kriz iletişim stratejilerinden hiçbirinin paydaşlar açısından kuruluşların krizdeki sorumluluklarını azaltmadığını ortaya çıkarmıştır. Ayrıca araştırma bulguları krizin nedenine yönelik algılamalar sonucu oluşan tutumlar ve krizde sorumluluk alınması veya alınmaması durumunda verilecek tepkiler hakkında destekleyici davranışların kazanılmasına yönelik önemli sonuçlar vermiştir. Kriz iletişim stratejileri içerisinde “inkâr” stratejisi kuruluşun suçlanma derecesini yükseltmiş, “özür ve telafi” stratejisi ise kuruluşun suçlanma derecesini düşürmüştür. Diğer bir bulgu ise krizin kurum içi nedenlerden kaynaklandığını düşünenlerin kuruluşu daha fazla suçladığı bulgusudur.

Öz Bu çalışmanın amacı Borsa İstanbul (BIST)'da faaliyet gösteren bankaların finansal performansı ile makroekonomik değişkenler ve içsel faktörler arasındaki ilişkiyi araştırmaktır. Bu amaçla BIST'de faaliyet gösteren bankaların... more

Öz
Bu çalışmanın amacı Borsa İstanbul (BIST)'da faaliyet gösteren bankaların finansal performansı ile makroekonomik değişkenler ve içsel faktörler arasındaki ilişkiyi araştırmaktır. Bu amaçla BIST'de faaliyet gösteren bankaların 2005-2017 dönemine ilişkin verileri analiz edilmiş ve regresyon yöntemi kullanılmıştır. Bankaların finansal performans göstergeleri olarak aktif karlılık oranı (ROA), öz kaynak karlılık oranı (ROE), Tobin's Q (TOBIN) oranı ve fiyat/kazanç (F/K) oranı araştırmada yer almış olup, çalışmanın bağımlı değişkenleridir. Makroekonomik değişkenler olarak enflasyon ve işsizlik kullanılmıştır. Toplam aktifler, finansal kaldıraç ve yaş değişkenleri araştırmanın içsel faktörleridir ve makroekonomik değişkenler ile birlikte araştırmanın bağımsız değişkenlerini oluşturmaktadır. Araştırma sonuçlarına göre finansal performans göstergeleri olan aktif karlılık oranı (ROA), öz kaynak karlılık oranı (ROE), Tobin's Q (TOBIN) oranı ve fiyat/kazanç (F/K) oranı toplam aktifler, finansal kaldıraç ve yaş değişkenleri ile istatistiki olarak anlamlı bir ilişkiye sahiptir. Buna karşın söz konusu finansal performans göstergeleri ile makroekonomik değişkenler arasında anlamlı bir ilişki tespit edilememiştir. Tahmin edilen tüm modellerde finansal performans göstergeleri ile toplam aktifler arasında anlamlı ve pozitif yönlü bir ilişki tespit edilmiştir. Finansal performans göstergeleri ile finansal kaldıraç oranı ve yaş arasında negatif yönlü bir ilişki bulunmaktadır. Buna göre bankaların toplam aktiflerini istikrarlı bir şekilde büyütmeleri bankaların finansal performansını olumlu yönde etkilemekte ve karlılığı arttırıcı bir faktör olarak öne çıkmaktadır.

Tüm dünyayı etkisi altına alan COVID-19 virüsü, ekonomik açıdan finans ve reel sektör piyasalarına doğrudan etki etmiş ve şirketlerin ekonomik devamlılığı açısından bir tehlike oluşturmaya başlamıştır. Pandemi sürecinin sermaye şirketleri... more

Tüm dünyayı etkisi altına alan COVID-19 virüsü, ekonomik açıdan finans ve reel sektör piyasalarına doğrudan etki etmiş ve şirketlerin ekonomik devamlılığı açısından bir tehlike oluşturmaya başlamıştır. Pandemi sürecinin sermaye şirketleri üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak amacıyla öngörülen ekonomik tedbirlerden birisi de Türk Ticaret Kanunu’na (TTK) eklenen geçici m. 13 hükmü ile sermaye şirketleri bakımından getirilen kâr payı dağıtım kararlarının kısıtlanmasıdır. Bu makale çalışmasındaki amacımız, anonim şirketler açısından pay sahiplerinin en önemli haklarından birisini oluşturan kâr payına getirilen sınırlama ve yasaklara dair görüşlerimizi sunmak, bu sınırlamanın düzenlenme amacını gerçekleştirmeye elverişli olup olmadığını tespit ederek bu müdahalenin gerekliliği üzerinde durmak ve bu düzenlemeyi objektif bir bakış açısıyla incelemektir. Bu amaçla çalışmamızda kâr payı ve kâr payı avansı kavramları hakkında bilgi verilerek, TTK geçici m. 13 hükmü ve bu hükmün uygulanmasına dair usul ve esasları düzenleyen tebliğ hükümleri detaylı bir şekilde incelenmiş ve bu hükümlerin oluşturabileceği muhtemel sorunlara işaret edilmiştir.

Bu çalışmada bankaların sahiplik yapılarının finansal performans üzerindeki etkileri araştırılacaktır. Bu amaçla öncelikle sahiplik yapısı kavramı kurumsal yönetim çerçevesinde incelenecektir. Sahiplik yapısının temel kavramları sahiplik... more

Bu çalışmada bankaların sahiplik yapılarının finansal performans üzerindeki etkileri araştırılacaktır. Bu amaçla öncelikle sahiplik yapısı kavramı kurumsal yönetim çerçevesinde incelenecektir. Sahiplik yapısının temel kavramları sahiplik yoğunluğu ve sahiplik kimliği kavramlarıdır. Sahiplik yoğunluğu değişkeni olarak en büyük hissedarın sermaye payı ve en büyük üç hissedarın sermaye payı ele alınırken; sahiplik kimliği değişkenleri olarak aile sahipliği, yönetici sahipliği, yabancısahipliği, kurumsal yatırımcı sahipliği ve halka açıklık oranı araştırmanın bağımsızdeğişkenlerini oluşturmuştur. Finansal performans göstergeleri olarak aktif kârlılık oranı (ROA), özkaynak kârlılık oranı (ROE), Tobin’s Q oranı, hisse başına kâr ve fiyat kazanç oranı araştırmada yer almıştır. Bankaların sahiplik yapıları ile finansal performansları arasındaki ilişkiyi incelemek amacıyla Borsa İstanbul’da (BIST) faaliyet gösteren bankaların 2005-2017 dönemine ilişkin üçer aylık verileri kullanılmıştır. Değişkenler arasında ilişkileri incelemek için 5 ayrı model kurulmuş ve regresyon analizi yapılmıştır. Araştırmadan elde edilen sonuçlar genel olarak değerlendirildiğinde sahiplik yapısının banka finansal performansları üzerinde etkili olduğu söylenebilir. Türkiye’deki bankalar açısından sahiplik yoğunlaşması ve aile sahipliğinin finansal performans üzeride pozitif etkisi bulunurken özellikle yönetici sahipliğinin finansal performans üzerindeki negatif etkileri araştırmanın temel teorilerinden vekâlet teorisini destekler niteliktedir. Sahiplik yapısı değişkenlerinden kurumsal yatırımcı sahipliği ve halka açıklık oranının finansal performans göstergelerinden aktif kârlılık oranı (ROA), özkaynak kârlılık oranı (ROE) ve hisse başına kâr üzerinde negatif etkisi bulunmaktadır. Ayrıca sahiplik yoğunluğu değişkenlerinden en büyük üç hissedarın sermaye sahipliği de Tobin’s Q oranı ve hisse başına kâr ile negatif ilişkilidir. Kurumsal yönetim uygulamalarına bağlı olarak menfaat sahipleri, hissedarlar, yöneticiler ve düzenleyici kurumlar arasındaki ilişkiler ülkeden ülkeye göre farklılıklar gösterebilmektedir. Araştırma sonuçlarının Türkiye bağlamında değerlendirilmesi kurumsal yönetim kavramına, bankaların üst yönetimlerine, yatırımcılar ve akademisyenlere katkı sağlamaktadır.

Kriz iletişimi üzerine yapılan çok fazla akademik çalışma vardır ve bu çalışmaların sayısı sürekli artmaktadır. Ancak, Türkiye’de kriz iletişimi üzerine yapılan çalışmaların büyük bir bölümü teoriktir ve klasik vaka çalışmalarını... more

Kriz iletişimi üzerine yapılan çok fazla akademik çalışma vardır ve bu çalışmaların sayısı sürekli artmaktadır. Ancak, Türkiye’de kriz iletişimi üzerine yapılan çalışmaların büyük bir bölümü teoriktir ve klasik vaka çalışmalarını içermektedir. Bu çalışmada ise kriz iletişimi üzerine yarı deneysel bir araştırma yapılarak kurumsal itibar algısının kriz iletişimi stratejileri üzerindeki etkisi ölçülmüştür. Araştırma kapsamında Türkiye’deki motorlu araç markaları üzerine farklı kurumsal itibar algısına sahip olan 500 kullanıcı üzerine yarı deneysel bir araştırma yapılmıştır. Araştırma sonucunda, olumlu kurumsal itibar algısının kuruluşun suçlanma derecesini düşürdüğü bulunmuştur. Ayrıca, kurumsal itibarın verilen mesajlara olan inandırıcılığı ve güveni etkilediği sonucu bulunmuştur. Ancak, kriz öncesi düşünceler her ne olursa olsun, kurumsal itibar algısının kuruluşun krizdeki sorumluluğunu azaltmadığı ve hedef kitlelerin düşüncelerini etkilemediği bulgusuna ulaşılmıştır. Çünkü araştırma sonucuna göre, kurumsal itibar algısı fark etmeksizin, krizde sorumluluk alınmaması durumu suçlanma derecesini arttırmış, krizin zarar olduğu nedenleri azaltmaya yönelik verilen mesajlar ise etkili bulunmuştur.

Kriz yönetiminde, geçerli ve güvenilir kriz iletişim stratejilerinin belirlenmesi için kanıta dayalı araştırma verilerine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu ise bir kriz durumundan etkilenen kesimlerin kriz iletişim stratejilerine nasıl tepki... more

Kriz yönetiminde, geçerli ve güvenilir kriz iletişim stratejilerinin belirlenmesi için kanıta dayalı araştırma verilerine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu ise bir kriz durumundan etkilenen kesimlerin kriz iletişim stratejilerine nasıl tepki verdiğinin anlaşılmasıyla ortaya çıkartılabilir. 301 kişi üzerinde yapılan bu araştırma ile bir kriz durumundan etkilenen kişilerin, krizden dolayı sorumlu tuttukları kuruluşla olan duygusal, düşünsel ve davranışsal ilişkilerinin kriz esnasında ve sonrasında nasıl değiştiği ortaya çıkartılmıştır. Araştırma verilerine göre; kuruluşlara duyulan güven ile krizin nedenine yönelik algılamalar arasında, krizde sorumluluk alınması durumu ile krizden sonra ilişkilerin sürdürülmesi arasında, kurumsal itibar ile kriz durumunun önlenebilirliği arasında ve kriz durumuna yönelik hata ile suçlanma durumu arasında olumlu yönde yüksek korelasyonlar bulunmuştur. Araştırma sonuçlarına göre; krizden etkilenenler kriz durumunun nasıl ortaya çıktığıyla değil, krizin çözümüne ve mağduriyetlerin giderilmesine yönelik verilen mesajlara ilgi duymaktadır. Krizde sorumluluk alınmaması ve inkâr durumu; kuruluşlara yönelik güveni, kurumsal itibarı, duygusal ve davranışsal niyetleri olumsuz yönde etkilemektedir.

The papers that corporate governance have been examined are widely available in the literature. However, the studies which investigated the relationship between corporate governance and corporate sustainability is limited. Although... more

The papers that corporate governance have been examined are widely available in the literature. However, the studies which investigated the relationship between corporate governance and corporate sustainability is limited. Although corporate governance is reputed to some companies' scandals such as Enron and Parmalat, corporate governance came into question with certain reports such as Cadbury and Hampel. But corporate sustainability conception spreads throught the World by Brundtland report more. The aim of this study is to explore whether there is relationship between corporate governance and corporate sustainability or not and to investigate the direction and strength of the relationship if there is a link. In this context, BIST XKURY and XUSRD indexes are used and Granger causality test is employed to study relationship between said variables. Results emphasize that there is a positively strong relationship between said variables and the causality relation is in two-way. Consequently, an overview has been demonstrated.

Farklılıkların yönetimi, işin rengi ne olursa olsun her türlü entegrasyona uyumu ve dayanışma kültürünü de beraberinde getiren bir kavramdır. Yönetim kurulunun işleyişindeki süreçlerde farklılıkların fikirsel ve fiili olarak bir arada... more

Farklılıkların yönetimi, işin rengi ne olursa olsun her türlü entegrasyona uyumu ve dayanışma kültürünü de beraberinde getiren bir kavramdır. Yönetim kurulunun işleyişindeki süreçlerde farklılıkların fikirsel ve fiili olarak bir arada olması ve çok sesliliğe uyum kültürünün şirket genelinde yaygınlaşması, yönetim kurulunda yer alan mevcut ve gelecekteki aday üyelerin bu kültüre uyumlarını kolaylaştırarak karar verme, stratejik düşünme ve yeniliklere açık olma kültürünü de olumlu yönde beraberinde getirmesini sağlayacaktır. Bu düşüncelerle yapılan araştırmanın amacı, aile şirketlerinin yönetim kurullarında var olan farklılıkların etkin yönetiminin kurumsallaşma sürecinde olan veya bu sürece giriş durumundaki aile şirketlerine farklı fikirlerin zenginliği doğrultusunda sürdürülebilir bir başarıyı getirebilmedeki katkısını belirleyebilmektir. Anahtar Kelimeler: Aile Şirketleri, Kurumsal Yönetim, Farklılıkların Yönetimi

Bu çalışmada kurumsal yönetim uygulamalarının denetim kalitesine etkisi araştırılmıştır. Bunun için Borsa İstanbul (BIST) 100 endeksinde işlem gören şirketlerin 2012 yılı verileri kullanılmıştır. Bu çalışmada kullanılan değişkenler,... more

Bu çalışmada kurumsal yönetim uygulamalarının denetim kalitesine etkisi araştırılmıştır.
Bunun için Borsa İstanbul (BIST) 100 endeksinde işlem gören şirketlerin 2012 yılı verileri
kullanılmıştır. Bu çalışmada kullanılan değişkenler, seçilen şirketlerin finansal tablolarından,
faaliyet raporlarından ve kurumsal internet adreslerinden elde edilmiştir. Seçilen değişkenler,
literatürde daha önce kullanılmıştır. Bağımlı ve bağımsız değişkenler arasındaki ilişkinin
belirlenmesi için lojistik regresyon yöntemi kullanılmıştır. Yapılan çalışma sonucunda denetim
kalitesi üzerinde yönetim kurulunun yapısı ile kurumsal yatırımcıların istatistiksel açıdan
anlamı ve pozitif yönde etkisi olduğu tespit edilmiştir. Tespit edilen bulgular literatürle
uyumludur.

Kamuda iyi yönetim uygulamaları kapsamında yapılan düzenlemeler ile kurumsal yönetim ilkeleri yerleştirilmiş, değer katan süreçlere yoğunlaşılmış ve alınan dersler ile sürekli gelişim hedefi benimsenmiştir. Bu kapsamda getirilen... more

Kamuda iyi yönetim uygulamaları kapsamında yapılan düzenlemeler ile kurumsal yönetim ilkeleri yerleştirilmiş, değer katan süreçlere yoğunlaşılmış ve alınan dersler ile sürekli gelişim hedefi benimsenmiştir. Bu kapsamda getirilen düzenlemelerden birisi de kamu idarelerinde iç kontrol sisteminin kurulması olmuştur. Mali hizmetler birimlerinde teşkil edilen bir birim ile yapılanmaya çalışılan sistem esasen çalışanlardan üst yönetime tüm personeli içermesi nedeniyle bu makalede, iç kontrol sistemi ve ilgili kavramlar üzerinde durulmaktadır.

Pay ve menfaat sahipleri, şirketlerin finansal başarısını veya başarısızlığını, finansal oranları kullanarak tahmin edebilmektedir. Ancak, finansal açıdan başarılı veya başarısız şirketleri kesin bir şekilde sınıflandıran genel kabul... more

Pay ve menfaat sahipleri, şirketlerin finansal başarısını veya başarısızlığını, finansal oranları kullanarak tahmin edebilmektedir. Ancak, finansal açıdan başarılı veya başarısız şirketleri kesin bir şekilde sınıflandıran genel kabul görmüş finansal oranlar yoktur. Bu varsayım doğrultusunda çalışmanın amacı, şirketlerin finansal başarısının tahmin edilmesinde sadece finansal oranların değil, kurumsal yönetim ve ihtiyatlılığın rolünü de tespit edebilmektir. Bu bağlamda, Borsa İstanbul’da işlem gören imalat sanayi şirketlerinin 2010 yılı verileri kullanılarak, 2011 ve 2012 yıllarındaki finansal başarılarını etkileyen faktörler diskriminant analizi yardımıyla sınıflandırılmaya çalışılmaktadır. Çalışmanın sonuçları, finansal oranlar ve kurumsal yönetime ilişkin bazı değişkenlerin finansal başarının tahmin edilmesinde anlamlı farklılıklar yarattığını göstermektedir.

Financial crises occurred in international markets and costs of these crises to investors at microeconomic level and to whole country at macroeconomic level caused institutional administration to have more interest. There are some... more

Financial crises occurred in international markets and costs of these crises to investors at microeconomic level and to whole country at macroeconomic level caused institutional administration to have more interest. There are some regulations in this area to follow events in the world closely and to increase the contributions of capital markets on economic development. Background of institutional administration is regulated by Capital Market Legislation, Turkish Trade Legislation, International Reporting Standards and Turkey Accounting Standards. These regulations stand out in accounting primarily. Accounting transactions have great importance with its decisive role about researching financial positions of entrepreneurs and implementing other financial responsibilities. Transparence which is the one principle of institutional transparence included corporate governance, explaining, responsibility has important role to achive this regulations. Transparence term has enhanced its importance in capital markets last years. Transparence is necessary to protect investor rights and get public trust. Corporate transparance is directly related with accountancy application and provided by the standart of accountancy which is admitted in international area. This study aims to uncover the relationship between the accounting system and the principle of transparency corporate governance. For this purpose, primarily corporate governance principles transparency and variable laws on emphasis at the same time will be included secondary data.

ÖZET: Entegre raporlama çerçevesi, kuruluşun performansını kurumsal yönetim ve sürdürülebilirlik ile ilişkilendirmekte, ilkesel olarak önerilen raporlamanın kapsamını belirlemektedir. Bu bağlamda kuruluşun gelecekte yaratacağı değer,... more

ÖZET: Entegre raporlama çerçevesi, kuruluşun performansını kurumsal yönetim ve sürdürülebilirlik ile ilişkilendirmekte, ilkesel olarak önerilen raporlamanın kapsamını belirlemektedir. Bu bağlamda kuruluşun gelecekte yaratacağı değer, tanımlanan ve hedeflenen iş modeli çerçevesinde yürütülecek faaliyetlerin bir sonucu olarak raporlanmalıdır. Bu tür bir raporlama ise hem finansal olmayan hem de finansal bilgilerin bir arada dikkate alınmasını gerektirmektedir. Entegre raporlama henüz genel kabul edilmiş bir uygulama alanına sahip değildir. Bu çalışmada, entegre raporlama çerçevesinde ortaya konulan ilkesel bakış açısının ne ifade ettiği sistematik olarak tanımlanmaya çalışılmıştır. Dolayısıyla, akademisyenler haricinde özellikle potansiyel
uygulayıcılar açısında bu çalışma, entegre raporlamanın ne şekilde yapılabileceğine ilişkin olarak bir yol haritası ortaya koymaktadır.
ABSTRACT: The integrated reporting framework associates the organization’s performance with corporate governance and sustainability and also it determines the scope of the proposed reporting. In this sense, the value created by the organization in the future has to be reported as a result of the activities to be carried out in the frame of the identified and targeted business model. That kind of reporting necessitates considering the combination of both nonfinancial and financial information. Integrated reporting has not yet had a general accepted application area. In this study, we tried to define systematically what is stated by the principle point of view put forward in the frame of integrated reporting. Accordingly this study, especially for potential practitioners, reveals a roadmap related with the implementation of integrated reporting.

WorldCom vakası, ABD tarihinde yaşanmış en büyük şirket skandallarından biridir. 1990’lı yıllarda son derece hızlı bir büyüme yakalayan WorldCom, ülkenin en büyük telekomünikasyon şirketlerinden biri hâline gelmiş, ancak 2000’li yıllarda... more

WorldCom vakası, ABD tarihinde yaşanmış en büyük şirket skandallarından biridir. 1990’lı yıllarda son derece hızlı bir büyüme yakalayan WorldCom, ülkenin en büyük telekomünikasyon şirketlerinden biri hâline gelmiş, ancak 2000’li yıllarda sorun yaşamaya başlamıştır. Özellikle 1999 yılında WorldComun gelirlerinde başlayan yavaşlama ve giderlerin gelirlere oranındaki artışla beraber, analistlerin kazanç beklentilerinin karşılanabilmesi için şirket çeşitli tartışmalı yöntemler kullanmaya başlamıştır. WorldComda giderlerin sermaye harcaması olarak sınıflandırılarak aktifleştirilmesi, edinilen işletmelere ait varlıkların defter değerlerinin azaltılarak söz konusu tutarların şerefiye olarak raporlanması ve böylece daha uzun sürede itfa edilerek giderlerin azaltılması, gerçek olmayan gelir kayıtlarının yapılması, şüpheli ticari alacak hesaplamalarının ve amortisman hesaplarının manipüle edilmesi, tahakkuk hesaplarının genel kabul görmüş muhasebe ilkelerine aykırı olarak kullanılması ve vergi tahakkuklarının olması gerekenden daha düşük hesaplanması gibi birçok uygun olmayan muhasebe uygulaması hayata geçirilmiştir. Kurum kültürü ve şirket CEO’su Ebbers’in baskıcı liderlik tarzı, şirketin temel stratejisinin yalnızca satın alma yoluyla büyümeye odaklı olması ve bir stratejik planının bulunmaması, yöneticilerin prim ve ikramiye gibi haklarının şirketin hisse senedi fiyatına bağlı olması sonucunda kişisel çıkarların ön plana çıkması, yaşanan skandalın temel nedenleridir. Ayrıca şirketin etkin bir iç kontrol mekanizmasına sahip olmaması ve işlevsiz iç denetim komitesi nedeniyle üst düzey yöneticiler istedikleri gibi hareket etmiştir. Denetlediği şirketle arasındaki ticari ilişki nedeniyle bağımsızlığı zedelenmiş Arthur Andersen şirketi de skandalın gerçekleşmesinde büyük rol oynamıştır. Önemli yanlışlıkları ve uzun süren hileli finansal raporlamayı tespit edemeyen bağımsız denetim şirketine, konsolidasyon ve finansal raporlama sistemine erişim verilmemiştir. Ayrıca denetim için ihtiyaç duyduğu belgeler, şirketin denetçilerinden gizlenmiş olmasına rağmen talep edilen bilgilerin temin edilme durumu denetim şirketi tarafından yeterli olarak değerlendirilmiş ve WorldCom denetim komitesi bu konuda bilgilendirilmemiştir. Çoğunlukla WorldComun finansal durumunu ve performansını olduğundan daha iyi göstermek üzere yapılmış olan finansal raporlama hileleri, yatırımcıların finansal piyasalara olan güvenini zedelemiştir. Skandal sonrasında diğer telekom şirketlerinin de hisseleri negatif etkilenmiş ve milyarlarca dolarlık hissedar değeri yok olmuştur. WorldComun yaptığı düşük fiyatlandırmayla rekabet edebilmek için uğraşan rakip şirketler anlamsız yatırımlara ve sürdürülemez derecede düşük fiyatlandırma yapmaya mecbur kalmıştır. Ayrıca skandaldan negatif etkilenen telekom sektörünün tedarikçileri, WorldComun işsiz kalan çalışanları, ülke genelindeki emeklilik fonları ve yatırım fonu yatırımcıları da kaybedenler arasında yerlerini almıştır. Skandal sonrasında çıkarılan Sarbanes-Oxley Kanunu ile finansal piyasalarda dürüstlüğün ve kamu güveninin yeniden sağlanması amaçlanmıştır. Bu çalışmada da WorldComun kuruluşu ve gelişimi, şirketin iflası, hileli finansal raporlama için kullanılan teknikler ve hileli raporlamaya neden olan faktörler, skandaldan etkilenen taraflar ve skandal sonrasında yayımlanan Sarbanes-Oxley Kanunu detaylıca ele alınmıştır. Bu vaka çalışması, genel kabul görmüş muhasebe ilkelerinin ihlal edilmesiyle birlikte kısa vadede bazı paydaşlara fayda sağlanırken, uzun vadede bütün paydaşların ve finansal piyasaların nasıl negatif etkilendiğini göstermesi bakımından son derece önemlidir.

Kriz iletişimi üzerine yapılan çok fazla akademik çalışma vardır ve bu çalışmaların sayısı sürekli artmaktadır. Ancak, Türkiye'de kriz iletişimi üzerine yapılan çalışmaların büyük bir bölümü teoriktir ve klasik vaka çalışmalarını... more

Kriz iletişimi üzerine yapılan çok fazla akademik çalışma vardır ve bu çalışmaların sayısı sürekli artmaktadır. Ancak, Türkiye'de kriz iletişimi üzerine yapılan çalışmaların büyük bir bölümü teoriktir ve klasik vaka çalışmalarını içermektedir. Bu çalışmada ise kriz iletişimi üzerine yarı deneysel bir araştırma yapılarak kurumsal itibar algısının kriz iletişimi stratejileri üzerindeki etkisi ölçülmüştür. Araştırma kapsamında Türkiye'deki motorlu araç markaları üzerine farklı kurumsal itibar algısına sahip olan 500 kullanıcı üzerine yarı deneysel bir araştırma yapılmıştır. Araştırma sonucunda, olumlu kurumsal itibar algısının kuruluşun suçlanma derecesini düşürdüğü bulunmuştur. Ayrıca, kurumsal itibarın verilen mesajlara olan inandırıcılığı ve güveni etkilediği sonucu bulunmuştur. Ancak, kriz öncesi düşünceler her ne olursa olsun, kurumsal itibar algısının kuruluşun krizdeki sorumluluğunu azaltmadığı ve hedef kitlelerin düşüncelerini etkilemediği bulgusuna ulaşılmıştır. Çünkü araştırma sonucuna göre, kurumsal itibar algısı fark etmeksizin, krizde sorumluluk alınmaması durumu suçlanma derecesini arttırmış, krizin zarar olduğu nedenleri azaltmaya yönelik verilen mesajlar ise etkili bulunmuştur.

Örgütsel değişim kurumsal işleyişin düzenli bir parçası haline gelmiştir. Planlı örgütsel değişim çabalarının popülerliğine karşın, uygulamada yaşanan başarısızlık oranları yüzde 70'leri bulabilmektedir. Bu başarısızlık zaman, moral ve... more

Örgütsel değişim kurumsal işleyişin düzenli bir parçası haline gelmiştir. Planlı örgütsel değişim çabalarının popülerliğine karşın, uygulamada yaşanan başarısızlık oranları yüzde 70'leri bulabilmektedir. Bu başarısızlık zaman, moral ve maddi kayıplara yol açmakta ve uzun vadede kurumun yapısına ciddi zararlar verebilmektedir. Başarısızlık birçok farklı nedenden kaynaklanmakla birlikte, değişime olan direnç çok önemli bir rol oynamaktadır. Bu makale, doksanlı yılların ikinci yarısında ABD'de birçok polis teşkilatı tarafından uygulamaya konulan Compstat isimli değişim modelinin Newark Polis Teşkilatı tarafından uygulanması sonrasında, polis memurlarının direnç ve kabullenme yönündeki tepkileri ve nedenleri ortaya koymak amaçlanmaktadır. Bu örnek olay çalışmasının verileri yapılan mülakatlar, toplanan belgeler ve kurum tarafından periyodik aralıklarla yapılan Compstat toplantılarının gözlemlenmesi ile toplanmıştır. Toplanan veriler tümevarım yaklaşımı ile analiz edilmiştir. Çalışma sonuçları, modelin ilk uygulandığı dönemlerde baskın tepkinin direnme şeklinde olduğunu göstermektedir. Bunun temel nedeni ise, yeni süreçler ve işlemlere ilişkin belirsizlik, alışkanlık ve rutinlerden ayrılma korkusu, güç ve statü kaybetme endişesi, artan iş yükü ve talepler, Compstat toplantılarının sert atmosferi ve bu değişim modelinin polis müdürü tarafından personele tanıtım yöntemidir. Bu direncin derecesi zaman içinde azalmış ve devam eden yıllarda Compstat modeli memurlar tarafından önemli ölçüde kabullenilmiştir. Bu kabullenme sürecinin arkasında yatan nedenler ise toplantı formatı ve tonunda yaşanan değişim, aktif direnç gösterenlerin emekli olması veya yerlerinin değiştirilmesi, farklı değerlere sahip yeni memurların işe başlaması, modelin algılanan başarısı ve yıllar içinde üst makamların beklentilerinin öğrenilmesidir. Uygulayıcılara bakan yönleri itibariyle, değişime direnç ve değişimin sonuçlarına direnç kavramları birbirinden ayrılmalı ve her bir duruma uygun politika ve pratikler uygulamaya konmalıdır. Ayrıca, memurlara koçluk yapan bir liderlik tarzı yeni prosedürlerin kabullenilmesi ve diğer çıktıların pozitif olmasını sağlayacaktır. Organizational change has become a regular part of organizational functioning. Despite the popularity of planned change efforts, the failure rates of implementation are as high as 70 percent. Operationally, this failure rate is of great concern due to the substantial loss of time, morale, financial resources, and damage to an organization's ultimate survival. While these efforts are affected by many different factors, resistance to change is thought to play a very critical role. The central purpose of this study is to examine the reaction of police officers in Newark Police Department in terms of resistance and receptivity after the implementation of a popular planned organizational change model known as Compstat. This planned change model has been implemented by numerous police organizations in the United States over the second half of the 90's. Data were collected in this case study through in-depth interviews, documents and observation of the Compstat meetings, and analyzed using grounded theory. The study revealed that resistance was the dominant reaction in the early phases of this model. The reasons for resistance included uncertainty about new processes and procedures, fear of departing from habit and routine, loss of power and status, increased workloads and demands, tough tone of the Compstat meetings, and the way the change was introduced by the police chief. The degree of resistance to the Compstat model decreased overtime and accepted by the officers in the NPD in the following years. The main reasons for the acceptance was the change in the tone and form of the meetings, retirement and/or replacement of active resisters, new officers with different values, perceived success of the model and learning the expectations of the upper echelon over these years. In terms of suggestions, first, the concepts of resistance to change and resistance to the consequences of change need to be differentiated. In this line of thought, different policies and practices should be put into practice based on different considerations of each group. Secondly, involvement to the change process increase the level of understanding and information regarding what was expected and why and thus increases receptivity of the change models. Finally, a leadership style that coaches officers in the adoption of the new procedures and practices increases the level of change acceptance and other positive outcomes.

Günümüzün değişen rekabet şartları şirket faaliyetlerinin kurumun sürdürülebilir kalkınma çabalarıyla paralel bir yapıda yürütülmesi gerektiğini ortaya çıkarmıştır. Peki kurumsal sürdürülebilirlik nedir ve sürdürülebilir kalkınmanın... more

Günümüzün değişen rekabet şartları şirket faaliyetlerinin kurumun sürdürülebilir kalkınma çabalarıyla paralel bir yapıda yürütülmesi gerektiğini ortaya çıkarmıştır. Peki kurumsal sürdürülebilirlik nedir ve sürdürülebilir kalkınmanın hayata geçirilmesinde işletmelerin rolü ne olmalıdır? Bu konuda kurumları hangi zorluklar beklemektedir? İyi bir kurumsal vatandaş olmak ve kurumsal mutluluk ne ölçüde mümkündür?

Kamuda iyi yönetim uygulamaları kapsamında yapılan düzenlemeler ile kurumsal yönetim ilkeleri yerleştirilmiş, değer katan süreçlere yoğunlaşılmış ve alınan dersler ile sürekli gelişim hedefi benimsenmiştir. Anılan uygulamalar çerçevesinde... more

Kamuda iyi yönetim uygulamaları kapsamında yapılan düzenlemeler ile kurumsal yönetim ilkeleri yerleştirilmiş, değer katan süreçlere yoğunlaşılmış ve alınan dersler ile sürekli gelişim hedefi benimsenmiştir. Anılan uygulamalar çerçevesinde getirilen düzenlemelerden birisi de kamu idarelerinde iç kontrol sisteminin kurulması olmuştur. Mali hizmetler birimlerinde teşkil edilen bir şube ile yapılandırılmaya çalışılan sistem esasen, alt kademe çalışanlardan üst kademe yöneticilere kadar bütün personelin içinde yer aldığı, gerçek zamanlı veri paylaşımı, risk kontrolü ve düzenleyici müdahaleye izin veren bir yapıyı öngörmektedir. Ancak, merkezde yapılanma çalışmaları sürmesine rağmen taşralarda iç kontrol sisteminin henüz kavranamadığı anlaşılmaktadır. Makalede, bu durumu yansıtan iki vaka incelenerek iç kontrol sisteminin uygulanabilirliği tartışılmaktadır. Sonuç olarak teşkilat etkinliğinin sağlanamadığı, kontrol ortamının yeterli seviyede tesis edilemediği, risklerin etkin olarak yönetilemediği, merkez teşkilat ile taşra teşkilatı arasında zaman zaman kopukluk yaşandığı ve taşradaki uygulamanın arzu edilen sıklıkla izlenemediği görülmektedir. Bu kapsamda, iç kontrol sisteminin etkinliğini artırıcı yönde bazı tespitlerde bulunulmakta, kamu idarelerince alınacak tedbirler ele alınmakta ve bazı önerilerde bulunulmaktadır.