Rus Dili ve edebiyatı Research Papers (original) (raw)

İnsan doğası gereği yalnız yaşayamayan bir varlıktır. Aynı zamanda sosyal bir varlık olan insanın yaşamına devam edebilmek için hem başkalarına ihtiyacı vardır hem de hayatla mücadele etmek zorundadır. Ancak Oblomov için tek mücadele... more

İnsan doğası gereği yalnız yaşayamayan bir varlıktır. Aynı
zamanda sosyal bir varlık olan insanın yaşamına devam edebilmek
için hem başkalarına ihtiyacı vardır hem de hayatla mücadele
etmek zorundadır. Ancak Oblomov için tek mücadele hareketsiz
kalabilmek içindir. Hazzı ve her şeyi ertelemede ve ertelediği şeyleri
aslında sonsuza kadar yapmamaya dirayetlidir. Ancak ne olursa
olsun dürtülerinin hâlâ birtakım canlandırmalara sebep olabileceği
bu miskin karakter bir şekilde hareketlenmiş, ama yine başladığı
yere geri dönmekten kendini alıkoyamamıştır. Çünkü Oblomov,
Oblomovluk felsefesinin esiri ve eseridir. İşte bu hareketsizliğin
temelinde yatan felsefeden yola çıkarak bu çalışma, Oblomov’un Sir
Isaac Newton’un hareket kanunu ışığında bir analiz gerçekleştirmek
amacını taşımaktadır.

Bu çalışmada Rusçadan Türkçeye şiirsel metnin çevirisindeki sorunlar A.A.Ahmatova’nın ‘Requiem’ şiiri örneği üzerinde ele alınmaktadır. Anlamsal kaymalar, üslup karşılıkları, metinlerarası ilişkiler ve çağrışımların aktarılması gibi... more

Bu çalışmada Rusçadan Türkçeye şiirsel metnin çevirisindeki sorunlar A.A.Ahmatova’nın ‘Requiem’ şiiri örneği üzerinde ele alınmaktadır. Anlamsal kaymalar, üslup karşılıkları, metinlerarası ilişkiler ve çağrışımların aktarılması gibi çeviri sorunları ve çeviri çözümleri incelenmektedir. Bunun yanında şairin sesine ve şiirin üslubunun aktarılmasına da değinilmektedir.

1917 Ekim devriminde yeni bir yönetim sistemini benimseyen Rusya ülkedeki her alanda değişime gider. Ekonomide, tarımda, sanayide teknolojik tüm yenilikler benimsenen yeni ideolojik düşünme sistemi ekseninde gelişir. Ülkeyi sosyalizmden... more

1917 Ekim devriminde yeni bir yönetim sistemini benimseyen Rusya ülkedeki her alanda değişime gider. Ekonomide, tarımda, sanayide teknolojik tüm yenilikler benimsenen yeni ideolojik düşünme sistemi ekseninde gelişir. Ülkeyi sosyalizmden komünizme top yekûn bir mücadele ile geçirmek isteyen dönem hükümeti bu isteğini sanatta da uygulamak ister. Bu yüzden kanonik bir özelliğe sahip olan toplumsal gerçekçilik metodu 1934 yılında Sovyet Yazarları Birinci Kongresi’nde
Sovyet edebiyatının ana yönelimi olarak kabul edilir. Edebiyatın kitleleri etkileme gücünün farkında olan dönem yöneticileri savunulan ideolojik düşünceyi sanata da uygulamak ister. Böylelikle Rusya’da sanatın her dalında toplumsal gerçekçilik metodu uygulanır.
Toplumsal gerçekçilik metodunun diğer ülke edebiyat ve sanatlarında da
yansımaları kendisine yer bulur. Metot var olduğu ülke edebiyatının ve sanatının iç dinamiklerine göre bir gelişim göstererek yolunu belirler. Bu bağlamda sinemamızda toplumsal gerçekçilik metodunun uygulanmasındaki en başarılı örneklerinden birisi olan “Kibar Feyzo” filmi 1978 yılında çekilir. Yayınlandığı dönemde büyük ses getiren film bugün yediden yetmişe herkesin aşina olduğu bir yapıt olarak güncelliğini korur.
Anahtar kelimeler: Toplumsal Gerçekçilik Metodu, Türkiye, Rusya, Sinema, Kibar Feyzo, Kemal Sunal.

This study deals with the notion of collocation in the framework of foreign language teaching and translation training. The study shows that in Turkey collocations are mainly approached as formal structures. There are a few studies which... more

This study deals with the notion of collocation in the framework of foreign language teaching and translation training. The study shows that in Turkey collocations are mainly approached as formal structures. There are a few studies which describe collocations as the coherence among the concepts in the text. Since any of the approaches shed light on the problem of switching from the semantic patterns stored in the mental lexicon into lexical patterns in the language system, they are assumed to be unfruitful in the context of foreign language teaching and translation training. The article provides an example of an analysis in the framework of Melçuk & Jolkovski's (1984) meaning↔text approach which describes the lexicalization of the semantic patterns through the notion of lexical function. The semantic pattern lexicalized in Russian language by the item "конфликт' (conflict) is examined. Comparative linguistic study of the collocations is believed to be helpful in raising semantic awareness of the students toward the phenomenon.

Mikhail Mikhailoviç Bakhtin, XX. yüzyılın en etkili edebiyat eleştirmenlerinden birisidir. Fakat, genellikle kendi kuramının Biçimciler’in eserlerinin ötesine geçtiği, yapılsalcılık ve yapısalcılık sonrasını... more

Mikhail Mikhailoviç Bakhtin, XX. yüzyılın en etkili edebiyat eleştirmenlerinden birisidir. Fakat, genellikle kendi kuramının Biçimciler’in eserlerinin ötesine geçtiği, yapılsalcılık ve yapısalcılık sonrasını (postyapısalcılık) öngördüğü düşünülmektedir. 1930’lar ve 40’larda yazılan (fakat 1967’ye kadar yayınlanmayan) en ünlü çalışması Discourse in the Novel (Romanda Söylem)adlı çalışması, dilde diyalojizm kuramını ve bir sanat eserinin kendi kendine yeterli bir bütün olmadığı iddiasını ileri sürmektedir. Bakhtin’in yazıları sıkça yapısalcılık sonrasının temeli olarak görülmektedir. Bu makale Bakhtin’in daha önce yazılmış olan eseri Problemy Poetiki Dostoevskogo (Dostoyevski Poetikasının Sorunları) (1929) ve bu eserin daha sonra Discourse in the Novel adlı makalede (1930-40’larda yazılmııtır) geliştirilmiş olan heteroglossia (değişik dil ve söylemlerin bir arada bulunup çarpışması) kuramının temel taşı olduşu düşünülen çok seslilik (polifoni) kavramına odaklanacaktır. Makalenin I. Bölüm’ü Problemy Poetiki Dostoevskogo adlı eserindeki çok seslilik fikrini incelerken II. Bölüm’ü “Discourse in the Novel” çalışmasındaki heteroglossia’yı tartışmaktadır. III. Bölüm ise yapısalcılık sonrası eleştirmenler olan Bulgar kökenli Fransız Julia Kristeva ile yine Fransız kökenli eleştirmen Roland Barthes’ın eserlerindeki Bakhtin düşüncesinin devamını betimlemektedir.

Rus Filolog Roman Yakobson...Roman gibi hayat

Данная статья посвящена анализу особенностей семантики таких единиц природно-ланшафтного кода культуры как «Звезда /Yıldız», «Солнце /Güneş, «Луна /Ay» в русской и турецкой лингвокультурах. Главная цель данной работы заключается в том,... more

Данная статья посвящена анализу особенностей семантики таких единиц природно-ланшафтного кода культуры как «Звезда /Yıldız», «Солнце /Güneş, «Луна /Ay» в русской и турецкой лингвокультурах. Главная цель данной работы заключается в том, чтобы выявить и описать культурные смыслы указанных выше единиц в составе фразеологизмов. Помимо этого, проанализировав русские языковые данные в сопоставлении с турецкими, мы постараемся выявить базовые сходства и различия двух лингвокультур.

İvan Denisoviç’in Bir Günü Aleksandr Soljenitsin tarafından yazılan ve 1962 yılında yayımlanan eserdir. Konu bakımından Gulag mahkumu olan İvan Denisoviç Şuhov’un bir gününü anlatmaktadır ve bunu yaparken Stalin’in rejimine ve devlet... more

İvan Denisoviç’in Bir Günü Aleksandr Soljenitsin tarafından yazılan ve 1962 yılında yayımlanan eserdir. Konu bakımından Gulag mahkumu olan İvan Denisoviç Şuhov’un bir gününü anlatmaktadır ve bunu yaparken Stalin’in rejimine ve devlet sistemine eleştirmektedir. Eser yayımlandığında, devlet büyükleri, okur ve diğer yazarlar tarafından çok sevilmiş ve A. Soljenitsin’in ilk kitabı olduğu halde yazara büyük bir ün getirmiştir. Ancak 1970’li yıllarda bu eser devlet tarafından yasaklanmış ve her yerden toplatılmıştır. Sadece 1988 yılında bu yasak kaldırılmıştır.

Rus edebiyatında ütopya türünün ilk örnekleri XVIII. yüzyıldan itibaren görülmeye başlansa da ideal ülkeleri anlatan halk hikayeleri, destanlar, gezi yazıları gibi eserlerin belirtilen tarihten önce de var olduğu bilinmektedir. İlk edebi... more

Rus edebiyatında ütopya türünün ilk örnekleri XVIII. yüzyıldan itibaren görülmeye başlansa da ideal ülkeleri anlatan halk hikayeleri, destanlar, gezi yazıları gibi eserlerin belirtilen tarihten önce de var olduğu bilinmektedir. İlk edebi örneklerinden itibaren neredeyse üç yüzyıldan fazla zaman geçmiş olmasına karşın Rus araştırmacıların da ortak kanısı ütopya türü üzerine yeteri kadar araştırma yapılmadığıdır. Bu bilgiden yola çıkılarak hazırlanan kitabımızda, Rus edebiyatında ütopya XVIII., XIX. ve XX. yüzyıllar olmak üzere üç döneme ayrılıp türü etkileyen tarihi ve edebi unsurlarla ütopya türünün genel özellikleri anlatılmakta ve türün önemli örnekleri tanıtılmaktadır. Belirlenen üç dönemde ön plana çıkan yazarlardan Mihail Şçerbatov, Vladimir Odoyevski ve İvan Yefremov’un ütopya türündeki eserleri detaylı bir şekilde incelenmektedir. Kitabın temel amacı Rus edebi ütopyasını araştırmacılara tanıtmak ve bu alanda çalışılacak yeni konuların ortaya çıkması adına fikir vermektir. Eserin sadece ütopya türü ile sınırlandırıldığını ve antiütopya türüne özellikle değinilmediğini belirtmek gerekir. Antiütopya türünde verilen eserlerin kalitesi ve miktarı göz önüne alındığında konunun ayrı bir kitapta daha detaylı çalışılması gerektiği inancındayız. Bu nedenle Rus Edebiyatında Antiütopya başlıklı kitabımızın da yakın zamanda okuyucu ile buluşmasını umut ediyoruz.