Türk Dergicilik Tarihi Research Papers (original) (raw)
Türk modernleşme tecrübesinde basın ve yayın önemli bir görev üstlenmiş ve kurucu bir hüviyete sahip olmuştur. Düşünce dünyasının farklı kesimleri fikirlerini gazete ve dergiler vasıtasıyla halka iletmiş, halka modern anlamda vatan,... more
- by and +1
- •
- Cyprus Studies, History of Cyprus, Cyprus, Basın
Bu çalışmada, Osmanlı Devleti sınırlarında Türkçe olarak yayımlanan ilk üç dergiye ilişkin bilgi verilmiştir. Özellikle Türk basın tarihi ile ilgili mevcut çalışmalarda haklarında neredeyse hiçbir malumata rastlanmayan Mecmûa-i İber-i... more
Bu çalışmada, Osmanlı Devleti sınırlarında Türkçe olarak yayımlanan ilk üç dergiye ilişkin bilgi verilmiştir. Özellikle Türk basın tarihi ile ilgili mevcut çalışmalarda haklarında neredeyse hiçbir malumata rastlanmayan Mecmûa-i İber-i İntibah (Mecmûa-i İbretnüma) ve Mirat dergilerine dair ayrıntılı bilgi verilmiş olup, çok sayıda kapsamlı araştırmaya konu olmuş Mecmûa-i Fünûn dergisine ilişkin de bilgi aktarılmıştır. Türkçe dergiciliğin başladığı dönemde Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu sosyo-ekonomik, kültürel duruma dair de, mevcut durumun basının genel işleyişine ve içeriğine etki ettiği ve gazetecilik (dergicilik) mesleğine soyunan dönemin aydınlarının zuhur ettikleri ortama dair ışık tutulmasına faydalı olacağı düşüncesiyle bir saptamada bulunulmuştur. Amaç, Türk basın tarihinin gerçekte çok önem arz eden, Türkçe dergi yayımcılığının ilk evrelerine tekabül eden bu dönemine ilişkin, ilk elden kaynaklar üzerinden yürütülecek bir çalışma yoluyla az da
olsa bir ışık tutabilmektir.
Bu çalışma 1936 yılında birbirini takip eden ve 21 sayıdan oluşan Kültür Haftası dergisini tanıtmayı amaçlamaktadır. Uzun süre yayına devam etmemiş olmakla birlikte döneminin zihniyetini yansıtması, kültür kavramı üzerinden birçok... more
Bu çalışma 1936 yılında birbirini takip eden ve 21 sayıdan oluşan Kültür Haftası
dergisini tanıtmayı amaçlamaktadır. Uzun süre yayına devam etmemiş olmakla birlikte
döneminin zihniyetini yansıtması, kültür kavramı üzerinden birçok tartışmayı ele alması ve
birçok sanat dalına dair analiz, tartışma ve eleştiri içermesi açısından dergi günümüzde dahi
önem teşkil etmektedir. Batı edebiyatı ve Türk edebiyatını karşılaştırmalı olarak
değerlendiren, isminde var olan “kültür” den yola çıkarak toplumlar arasındaki farklılık ve
benzerliklere değinen derginin yazar kadrosu devrinde de bugün de hala alanında uzman
olarak bilinen Peyami Safa, Yahya Kemal Beyatlı, Ahmet Hamdi Tanpınar gibi ünlü
isimlerden oluşur. Yeni kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti’nin entelektüel kesimi dergide
sadece edebiyat değil, psikoloji, eğitim, ekonomi, resim, tiyatro, müzik gibi birçok alana dair
değerlendirme yapmıştır. Derginin dikkat çeken özelliklerinden biri alanına hâkim isimler
tarafından kültür temeline dayanarak yüzeysel olmayan eleştiriler yapılmış olmasıdır. Bu
noktada derginin bir propaganda aracı olarak değil düşünce akımlarına, tarihsel gelişime ve
sosyolojik özelliklere dayanarak yaptığı kültür değerlendirmelerine çalışmada yer verilecektir.
Ayrıca çalışmanın sonuna kronolojik bir fihrist eklenecektir.
Edebiyat tarihi açısından gerek özellikleri gerek döneminin zihniyetine dair taşıdığı
izler gerekse tartıştığı konular açısından önem teşkil ettiği düşünülen Kültür Haftası dergisiyle
ilgili yapılan bu çalışmada başyazıların içeriğine dair kısa bilgiler verilerek derginin genel
olarak sanata bakışı bilhassa edebiyat değerlendirmeleri üzerinden yorumlanarak 1930’lu
yılların Türkiye’sini anlamak ve dönemin sanat anlayışına ışık tutacak veriler yakalamak
amaçlanmıştır.
Günümüzde "mecmua" kelimesinin karşılığı olarak kullanılan "dergi", belirli günlerde çıkan ve birçok yapraktan meydana gelen bir yayın organı olarak herhangi bir konu üzerinde en yeni fikirlerin ve bilimsel sonuçların öğrenilmesinde... more
Günümüzde "mecmua" kelimesinin karşılığı olarak kullanılan "dergi", belirli günlerde çıkan ve birçok yapraktan meydana gelen bir yayın organı olarak herhangi bir konu üzerinde en yeni fikirlerin ve bilimsel sonuçların öğrenilmesinde başvurulacak ilk kaynaktır. Ülkemizde dergicilik çalışmalarından ilkinin 1726 yılında "Müteferrika Matbaası"nda başladığı bilinmektedir. Dünden bugüne kadar sivil toplum örgütleri, dergiciliğin gelişmesinde önemli bir görev üstlenmiştir. Türk Ocağı ve halkevleri tarafından yayımlanan dergiler özellikle taşradaki dergiciliğin doğmasını sağlamıştır. Merkezin dışında kalan yerleşim yerlerinde çıkarılmaya başlanan "taşra dergileri" ya da "yerel dergiler", kültür, sanat ve edebiyat alanlarında büyük bir işleve sahip olmuştur. Yerel dergicilik alanında Cumhuriyet Dönemi Anadolusu'nda en uzun ömürlü kültür, sanat, edebiyat dergisi olan Çağrı Dergisi, 1957 yılında Konya'da Feyzi Halıcı öncülüğünde yayım hayatına başlamış ve günümüzde 62 cilt, 699 sayı olarak varlığını sürdürmeye devam etmiştir. Kaynak niteliğinde sayısız yazının yer aldığı Çağrı Dergisi kültür, edebiyat, sanat konularının yanı sıra folklora da çokça önem vermiş ve bir okul halini almıştır. Bu bildirimizde Cumhuriyet dönemi halk kültürü çalışmaları içerisinde önemli bir yeri bulunan Çağrı Dergisi'nin makale ve yazarları yönüyle incelemesi yapılacaktır.
Matbaanın icadı ve ardından iletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmeler ile beraber yazılı basın ve medya endüstrisi de çeşitlenmeye başlamıştır. Farklı temalarda ortaya çıkan eleştirel gazetecilik siyaset, spor gibi temaların yanında... more
Matbaanın icadı ve ardından iletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmeler ile beraber yazılı basın ve medya endüstrisi de çeşitlenmeye başlamıştır. Farklı temalarda ortaya çıkan eleştirel gazetecilik siyaset, spor gibi
temaların yanında müzik temasında da görülmüş ve müzik eleştirmenliği kavramı doğmuştur. Müzik dergileri özel bir okuyucu kitlesine hitap eden tematik dergiler kategorisinde yer almaktadır. Müzik basının gelişmesi
dünyada 18. Yüzyılda ortaya çıkan müzik eleştirmenliği olgusunun gelişmesi ile başlamıştır. 21 yüzyılda yaşanan endüstri devrimi ve beraberinde yaygınlaşan liberal ekonomi, popüler kültürün gelişmesine katkıda bulunmuş ve basının tüm kollarında olduğu gibi müzik basınında da kendisini hissettirmiştir. Müzik eleştirisi ile
başlayan müzik basını hayat seyri boyunca popüler kültürün gelişmesi ile beraber değişik evrelerden geçmiştir.
Bu çalışmada Türkiye’de 1960lı ve 1970li yıllarda yayınlanan aylık müzikoloji dergisi “Musiki Mecmuası” örneğinde Türkiye’de müzik basının yaşadığı gelişimi ile ilgili bir durum tespiti yapılmıştır. Bu kapsamda “Musiki Mecmuası” adlı derginin 1969 – 1970 ve 1971 yıllarında yayınlanan birer sayısı ile ilgili içerik analizi
yapılmış ve bu müzik dergisi üzerinden dönemin müzik basını ile ilgili tespitlerde bulunulmuştur. Çalışmada derginin içeriği ile ilgili yapılan kapsamlı içerik analizinde dönemin popüler kültürü ve bunun basına yansımaları ile ilgili betimsel analiz yapılmıştır. 1948 yılından yayınlanmaya başlayan ve Türkiye’nin en uzun soluklu müzik dergilerinden biri olan “Musiki Mecmuası” ile ilgili yapılan bu nitel araştırmada dönemin müzik basınının yanı sıra dergiciliğin müzik endüstrisi ile etkileşimi ve bugünkü yeri incelenmiştir
Turkish Sociological Association (TSA) was founded in December 1949 as an agency of the International Sociological Association which was launched after a congress held in September 1949 in Oslo. Among its members were Hilmi Ziya Ülken,... more
Turkish Sociological Association (TSA) was founded in December 1949 as an agency of the International Sociological Association which was launched after a congress held in September 1949 in Oslo. Among its members were Hilmi Ziya Ülken, Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, Nurettin Şazi Kösemihal, Cahit Tanyol, and Nezahat Nurettin Ege. In accordance with its primary purpose of issuing a journal, TSA published its official journal under the name of ‘Sosyoloji Dünyası’ (World of Sociology). The journal, which published three issues between the years 1951 and 1953, had been an important source of information about the writing activities in the field of sociology. In this study, it has been aimed to understand the journal’s content and its position among the sociological community of its time by analyzing all 42 articles published in the three issues of ‘Sosyoloji Dünyası’.
Kuzey yarımkürede ılıman kuşakta yer alan Türkiye, coğrafi konumuyla dört mevsimin yaşandığı bir ülkedir. İnsan ve mevsimler arasındaki ilişki birçok bilimin çalışma alanına girdiği gibi sıhhi ve eğitsel yönleriyle çocukları da... more
Kuzey yarımkürede ılıman kuşakta yer alan Türkiye, coğrafi konumuyla dört mevsimin yaşandığı bir ülkedir. İnsan ve mevsimler arasındaki ilişki birçok bilimin çalışma alanına girdiği gibi sıhhi ve eğitsel yönleriyle çocukları da ilgilendirerek bazı süreli yayınların konusunu oluşturmaktadır. Bunlardan biri olan ve 1926’dan itibaren yaklaşık on yıl çıkan Gürbüz Türk çocuğu dergisidir. Dergi, dönemin Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunca çocuk yetiştirenlere sıhhi, sosyal, terbiyevi ve eğitsel bilgiler vermek için yayınlanmıştır.
Gürbüz Türk Çocuğu dergisinde, ele alınan çok sayıda konu arasında özellikle çocukların sağlık, spor ve gelişimine yönelik temel bilgiler mevsimsel özellikler dikkate alınarak işlenmiştir. Bu bağlamda dergide annelere ve çocuk yetiştirenlere her mevsimde sık görülen bazı hastalıkları, mevsimlerin özelliklerine göre giyim, beslenme, tatil ve spor gibi konularda verilen bilgilerle ruh ve beden gelişimi yerinde gürbüz çocuklar yetiştirilmesi hedeflenmiştir. Çocuk doktorları başta olmak üzere çeşitli uzmanlarca verilen bilgilerin yanında çeviriler, resimler, fotoğraflar ve çizimler ile gürbüz çocuğun ihtiyaçları yaz, kış, bahar mevsimlerine göre ele alınmıştır. Her yaşta gürbüz çocuk yetiştirmek için yapılması gerekenler mevsimsel değişimlerin yarattığı koşulların çocuk üzerindeki etkileri bağlamında anlatılmıştır. Çalışmada derginin yaklaşık on yıllık yayın sürecinde mevsim gürbüz çocuk ilişkisinin nasıl kurulduğu incelenecektir.
Anahtar kelimeler; Gürbüz Türk Çocuğu, mevsim, yaz, kış, bahar.
Osmanlı ve Türk modernleşmesinin Tanzimat’tan Cumhuriyet’e (belki de bugüne) en büyük mirası, “bu devlet nasıl kurtulur” sorusudur. Bu sorunun cevabı Osmanlı’da ve Cumhuriyet dönemlerinde farklı şekillerde cevaplanmaya çalışılmıştır.... more
Osmanlı ve Türk modernleşmesinin Tanzimat’tan Cumhuriyet’e (belki de bugüne) en büyük mirası, “bu devlet nasıl kurtulur” sorusudur. Bu sorunun cevabı Osmanlı’da ve Cumhuriyet dönemlerinde farklı şekillerde cevaplanmaya çalışılmıştır. Bahsi geçen soruya verilen cevaplar, Osmanlı İmparatorluğu’nda ve Türkiye Cumhuriyeti’nde bir takım modernleşme hareketlerinin meydana gelmesine yol açmıştır. Gerek Osmanlı gerekse Cumhuriyet dönemlerinde modernite bağlamında ele alınamayacak ve fakat modernleşme kavramıyla açıklanabilecek bir takım düzenlemeler, devletin bekası için elzem görülmüştür. Fakat Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi modernleşme hareketlerinin, aynı soruya -farklı tasavvurlara sahip olmalarından ötürü- farklı şekillerde yanıt verdiklerini söylemek mümkündür. “Bu devlet nasıl kurtulur?”sorusunun yanıtı, Osmanlı İmparatorluğu’nun gerileme ve çökme dönemlerine retrospektif bir açıdan cevaplanmaya çalışılırken; Cumhuriyet döneminde bu yanıtın daha çok fütüristik karakterde olduğu görülmektedir.