Nurullah Ataç Research Papers - Academia.edu (original) (raw)

Nurullah Ataç'ın "Keziban'a Mektuplar", "Ayşe'ye Mektup" başlıkları altında 1926-1940 yılları arasındaki süreli yayınlarda kalmış yazıları ilk kez gün ışığına çıkıyor. Kitapta, Keziban'a başka başka tarihlerde yazılmış toplam kırk dört,... more

Nurullah Ataç'ın "Keziban'a Mektuplar", "Ayşe'ye Mektup" başlıkları altında 1926-1940 yılları arasındaki süreli yayınlarda kalmış yazıları ilk kez gün ışığına çıkıyor. Kitapta, Keziban'a başka başka tarihlerde yazılmış toplam kırk dört, Ayşe'ye ise hepsi 1940'ta yazılmış on mektup bulunuyor. "Nurullah Ataç'ın Keziban'ı ve Ayşe'si" başlıklı yazımda, Ataç'ın bu mektuplarının mahiyetine yoğunlaşarak, Keziban kimliğinin nelerin göstergesi olduğunu ve özel yaşama ilişkin notların izinde Ayşe'nin kimliğini değerlendiriyor; deneme ile mektup formunun bu toplamdaki karşılığını irdeliyorum.

Nurullah Ataç pioneered the establishment of literary criticism as an independent genre in Turkish literature. Not only his thinking had a notable impact on the cultural and artistic life of his time, but he also heavily influenced the... more

Nurullah Ataç pioneered the establishment of literary criticism as an independent genre in Turkish literature. Not only his thinking had a notable impact on the cultural and artistic life of his time, but he also heavily influenced the intellectual life of later generations. Studies about Ataç's place inside Turkish literary and intellectual history focus mostly on his critiques and his conception of language. Meanwhile, Ataç's theses on literary theory tend to be neglected, and his stand in debates concerning the fundamental issues of aesthetics remains ignored. This essay aims at compiling Ataç's views on literature that he expressed through various critiques in an unsystematic manner. These will be classified and analyzed in order to show that he sustained a consistent and solid aesthetic theory. Presenting Ataç's views on the old and contemporary problems of literature and discussing his contributions to art theory are among the other goals of this piece. Öz Edebi eleştirinin Türk edebiyatında müstakil bir tür olarak gelişim göstermesine zemin hazırlayan şahsiyetlerin başında gelen Nurullah Ataç, görüşleriyle devrinin kültür ve sanat hayatı üzerinde geniş çaplı tesirler uyandırdığı gibi kendisinden sonraki kuşakların düşünce dünyalarını da önemli ölçüde etkilemiştir. Nurullah Ataç'ın Türk edebiyatı tarihi ve düşünce geleneği içindeki konumunu merkeze alan akademik çalışmalarda, yazarın daha ziyade eleştirmen kimliğiyle dil anlayışı üzerinde durulduğu görülmektedir. Söz konusu değerlendirmelerde, Nurullah Ataç'ın edebiyat kuramı alanında ileri sürdüğü görüşlerin önemli ölçüde ihmal edildiği; estetiğin temel problemlerine ilişkin tartışmalar karşısındaki tavrının yeterince aydınlatılamadığı tespit edilebilmektedir. Bu çalışmanın amacı, Nurullah Ataç'ın muhtelif eleştiri yazılarında dağınık bir biçimde ortaya koyduğu edebiyatla ilgili görüşlerini belirli başlıklar çerçevesinde derleyerek bir bütün halinde analiz etmek; bu suretle tutarlı ve gelişkin bir estetik kuramın banisi olduğu gerçeğini ortaya koymaktır. Ataç'ın, edebiyatın arkaik ve güncel sorunlarına yönelik yaklaşımını aydınlatmak ve ülkemizde yeterince gelişmemiş olduğu düşünülen sanat kuramı çalışmalarına sunduğu katkıları tartışmak, araştırmanın diğer hedefleri arasındadır.

Bu çalışmanın giriş bölümünde argonun ne olduğu, edebî eserde argo kelime ve tabirin neden hoş görülmediği sorularının cevabı aranmıştır. Birinci bölümde argonun Türk edebiyatındaki serüveni genel hatları ile tanıtılmış ve... more

Bu çalışmanın giriş bölümünde argonun ne olduğu, edebî eserde argo kelime ve
tabirin neden hoş görülmediği sorularının cevabı aranmıştır. Birinci bölümde argonun
Türk edebiyatındaki serüveni genel hatları ile tanıtılmış ve edebiyatımızdaki zihniyet
dönüşümüne bağlı olarak argonun günümüze yaklaştıkça edebî metinlerde kendisine daha fazla yer bulabildiği tespit edilmiştir. İkinci bölümde ise 1938 yılının Mayıs
ayı boyunca gazetelerde devam eden bir argo tartışması ele alınmıştır. Bu tartışma,
argonun edebî eserdeki konumu hakkında iki farklı görüşü yansıtmaktadır. Tartışmanın bir cephesini teşkil eden Peyami Safa, Yaşar Nabi ve Orhan Seyfi’nin içinde bulunduğu ilk grup edebî metinlerde argonun kullanımına belli şartlar dâhilinde ve sınırlı biçimde cevaz verirken Nurullah Ataç, Vâlâ Nurettin ve Sabiha Zekeriya Sertel dâhil olduğu grup edebî metinlerde kelime sınırlaması yapılmasına karşı çıkmışlardır. Çalışmada, tartışmanın yaşandığı yıllarda yeni yeni parlamaya başlayan Garip Hareketi’nin edebî dilde yapmaya çalıştığı değişimin bu tartışma için nasıl bir zemin teşkil ettiğine de değinilmiştir.

Öz Bu yazıda Nurullah Ataç'la Necip Fazıl Kısakürek arasındaki eleştiri ve polemikler konu edinilecektir. Birinin şiir eleştirisi alanında akla gelen ilk ad, diğerinin dönemin öne çıkan şairlerinden biri olması bakımından birbirlerine... more

Öz Bu yazıda Nurullah Ataç'la Necip Fazıl Kısakürek arasındaki eleştiri ve polemikler konu edinilecektir. Birinin şiir eleştirisi alanında akla gelen ilk ad, diğerinin dönemin öne çıkan şairlerinden biri olması bakımından birbirlerine yönelik eleştirileri ve polemikleri ilgi çekici görünmektedir. Makalede Nurullah Ataç ve Necip Fazıl'ın yazıları merkeze alınarak aralarında gerçekleşen eleştiri ve polemiklerin nasıl bir mahiyet taşıdığı, şiir sanatı ve eleştiri açısından anlamı tartışmaya açılacaktır. Böylece Necip Fazıl ile Nurullah Ataç'ın birbiri hakkında söyledikleri ileri sürülen kimi sözlerle âdeta magazinleştirilen bir konu, her iki şair ve yazarın kaleminden çıkan cümlelerin ışığında aydınlatılmaya, eleştiri ve polemiklerin edebiyat dünyasına ne gibi katkısının yahut olumsuz etkisinin olduğu değerlendirilmeye çalışılacaktır. Anahtar sözcükler: Nurullah Ataç, Necip Fazıl Kısakürek, eleştiri, polemik, şiir sanatı.

Bu makalede, farklı metin tipleri olarak günlük ile anı belirginleştirilmekte, ikisi arasındaki benzerlik ve farklılıklara dikkat çekilmekte, bu metin tiplerinde eserler vermiş olan yazarların metinleri üzerinden bir değerlendirmeye... more

Bu makalede, farklı metin tipleri olarak günlük ile anı belirginleştirilmekte, ikisi arasındaki benzerlik ve farklılıklara dikkat çekilmekte, bu metin tiplerinde eserler vermiş olan yazarların metinleri üzerinden bir değerlendirmeye gidilmekte; ileri sürülen görüşler, Ahmet Hamdi Tanpınar, Salâh Birsel, Nurullah Ataç, Cemil Meriç, Suut Kemal Yetkin, Oktay Akbal ve Cemal Süreya'nın günlükleri üzerinden somutlaştırılmaktadır.

Nurullah Ataç'ı da sadeleştirmişler. Halid Ziya, Reşat Nuri vb. sadeleştirildiler, aslından okunamıyorlar maalesef. İyi ya ömrünü arı, duru, sade Türkçe yazmaya adayan Nurullah Ataç'ın neyini sadeleştirdiler? Telif eserlerinde kendince... more

Nurullah Ataç'ı da sadeleştirmişler. Halid Ziya, Reşat Nuri vb. sadeleştirildiler, aslından okunamıyorlar maalesef. İyi ya ömrünü arı, duru, sade Türkçe yazmaya adayan Nurullah Ataç'ın neyini sadeleştirdiler?
Telif eserlerinde kendince saf Türkçe kullanan ve Arapça, Farsça kelimeler kullanmaktan ısrarla kaçınan Nurullah Ataç aynı titizliği çevirilerinde niye göstermiyordu? Hatta aksine olabildiğince Arapça Farsça kelimeler, tamlamalar kullanıyordu. Onu Kızıl ile Kara çevirisi, kapağında hala Nurullah Ataç yazmakla beraber artık ne kadar onun sayılabilir? Yayıncısı neden ısrarla her baskıda Nurullah Ataç çevirisi Kızıl ile Kara'yı sadeleştiriyor ve bunu da belirtmiyor? Tam "bize bize benzeriz"lik bir durum. Nurullah Ataç'ın çeviri dili ve onun sadeleştirilmesi üzerine bir araştırma.