Yoksulluk Research Papers - Academia.edu (original) (raw)
Küresel sermaye gelişmiş, kredi imkânları büyümüş, markalaşma artmış, ihracat hedefleri genişlemiş ancak üçüncü dünya ve güney ülkeleri olarak isimlendirilen yoksulluğun fazla olduğu ülkeler, yeni ekonomik ve politik düzende kalkınma... more
Küresel sermaye gelişmiş, kredi imkânları büyümüş, markalaşma artmış, ihracat hedefleri genişlemiş ancak üçüncü dünya ve güney ülkeleri olarak isimlendirilen yoksulluğun fazla olduğu ülkeler, yeni ekonomik ve politik düzende kalkınma imkânı elde edememiştir.
Bir ülkenin tüm vatandaşlarına herhangi bir şart aramadan düzenli nakdi ödenek tahsis etmesini ifade eden evrensel temel gelir uygulaması Kovid-19 salgını sonrası yeniden tartışılmaya başlandı. Pandemi ekonomik açıdan güvencesiz kesimleri... more
Bir ülkenin tüm vatandaşlarına herhangi bir şart aramadan düzenli nakdi ödenek tahsis etmesini ifade eden evrensel temel gelir uygulaması Kovid-19 salgını sonrası yeniden tartışılmaya başlandı. Pandemi ekonomik açıdan güvencesiz kesimleri olumsuz bir şekilde etkiledi ve eşitsizliğin şiddetli sonuçlarını gözler önüne serdi. Sosyal mesafe ve evde kalma kuralı düşük ücretli işçiler ve güvencesiz sektörde çalışanlar için pek mümkün olmadı. Evde kalmanın işsizlik, mutlak yoksulluk gibi ağır sonuçları ile karşı karşıya kalan kesimler için kapsayıcı koruma mekanizmalarının oluşturulması gündeme geldi. Bu yazı evrensel temel geliri pandemi gündemi ile birlikte değerlendirmekte ve temel gelirin uygulandığı ülke örneklerine odaklanmaktadır. Bu örnekler doğrultusunda Türkiye için evrensel gelir tartışması nasıl temellenebilir? Evrensel gelir Türkiye’deki sosyal yardım rejiminde nasıl yer bulabilir veya ona alternatif olarak yer bulabilir mi? Türkiye için evrensel temel gelir mümkün müdür? sorularını tartışmayı amaçlamaktadır.
Yoksulluk tarihte ve günümüzde insanlığın yaşadığı en önemli ve yaygın problemlerden biridir. Bundan dolayı her dönemde hem halk kesiminin, hem yöneticilerin, hem de araştırmacıların ilgi alanı olmuştur. Yoksulluk kısaca ve genel bir... more
Yoksulluk tarihte ve günümüzde insanlığın yaşadığı en önemli ve yaygın
problemlerden biridir. Bundan dolayı her dönemde hem halk kesiminin, hem yöneticilerin, hem de araştırmacıların ilgi alanı olmuştur. Yoksulluk kısaca ve genel bir ifade ile, kişilerin temel ihtiyaçlarını karşılayamamaları şeklinde tarif edilebilir. Yine yoksulluk, istihdamdan,
barınmadan, sağlık hizmetlerinden, eğitimden ve sosyal hayatın ihtiyaçlarından mahrum olma şeklinde ifade edilmiştir.
Yoksulluk hem bireysel hem de toplumsal etkiler oluşturan bir problemdir; sadece belirli gelir ve ihtiyaç maddelerinden mahrum kişiyi değil toplumsal hayatı da çok yönlü etkiler. Yoksulluk sosyal çalkantılara ve çatışmalara, ayrıca kayıt dışı ve yeraltı ekonomisinin gelişmesine yol açabilir. Alkol ve uyuşturucu bağımlılığını, suç oranlarını artırır. Doğal çevreyi olumsuz etkiler; yaygınlaşıp kalıcı bir hale dönüştüğünde sosyal ahlak, sosyal sorumluluk, sosyal dayanışma duygularını yıpratır. Bundan aile birliği, toplum ve toplumun geleceği zarar görür. Bu şekilde bir kısır döngü oluşmakta, yoksulluk yoksulluğu arttırmakta ve sorun giderek
kemikleşmektedir.
Öz Çalışmanın amacı; Denizli’de, seçilen bir örneklem yardımıyla tekstil sektöründe istihdam edilen kadın işçilerin; hane içi bilgilerini, geçinme stratejilerini, beslenme alışkanlıklarını, yoksulluğa bakışlarını, umutlarını, hayallerini... more
Öz
Çalışmanın amacı; Denizli’de, seçilen bir örneklem yardımıyla tekstil sektöründe istihdam edilen
kadın işçilerin; hane içi bilgilerini, geçinme stratejilerini, beslenme alışkanlıklarını, yoksulluğa
bakışlarını, umutlarını, hayallerini ve aile içinde yaşadıkları problemleri kendi ifadeleri ile ortaya
koymaktır. Çalışmanın özgün yönü, kayıtlı işgücüne dâhil olan sigortalı çalışan, asgari ücret alan
kadın işçilerin yoksulluğu üzerine olmasıdır. Çalışmanın alana getirdiği katkı; öznel yaşantılar,
hikâyeler, görüş ve kaygılardan yola çıkarak kadın işçilerin yoksulluğu yaşama biçimleri, başa çıkma
mücadelelerini ortaya koymasıdır. Çalışmada en çarpıcı sonuç bu kadın işçilerin çalışmalarına rağmen
hala yoksul olmaları, yoksul hissetmeleri ve diğer çalışmayan yoksulların görünümlerinden fazlaca
sapma göstermemeleridir. Kadın işçilerin yoksulluğu yeni liberal, küresel, piyasacı anlayış ve çalışma
refahına dayanan bir yönelişin ürünüdür.
Anahtar Sözcükler: Kadın İşçiler, Kadın Yoksulluğu, Geçinme Stratejisi, Tekstil, Denizli.
Abstract
The aim of the study is to evaluate the overall profiles of employed women workers through their
personal information; internal information for households, subsistence strategies, feeding habits, views
of poverty, their hopes, dreams and problems within the family in their own words with the help of
selected sample women workers who are employed in the textile sector in Denizli. Original aspect of
the study is using method of in-depth interviews and transferring the same statements of persons. The
contribution of the study is to reveal women workers struggling to cope and ways of life in poverty,
based on the subjective experiences, stories, views and concerns. The most striking result of the study
is that despite the efforts of women workers in working life, they are still poor, feeling poor and not
showing too much deviation from the other profiles of the poor individuals who are not working.
Poverty of women workers is the product of understanding of neoliberal global-market and based on
the welfare work.
Keywords: Women Workers, Women’s Poverty, Subsistence Strategy, Textile, Denizli
- by Çisel Ekiz Gökmen
- •
- Kadın, Yoksulluk
Sosyal politika alanında yapılan reformlardan en fazla payı alanlardan biri de eğitim olmuştur. 19. yüzyıldan itibaren çocuk ve gençler gerek sosyal, gerekse ekonomik yönlerden dezavantajlı duruma düşmüşlerdir. Günümüzde sosyal... more
Yoksulluk günümüz dünyasının karşı karşıya olduğu en önemli sosyal ve ekonomik sorunlardan birisidir. Tüm yönetimler yoksulluğun azaltılması için programlar hazırlamakta ve bunları uygulamaya çalışmaktadırlar. Birçok sosyoekonomik nedeni... more
Yoksulluk günümüz dünyasının karşı karşıya olduğu en önemli sosyal ve ekonomik sorunlardan birisidir. Tüm yönetimler yoksulluğun azaltılması için programlar hazırlamakta ve bunları uygulamaya çalışmaktadırlar. Birçok sosyoekonomik nedeni olan ve süreç sonunda çok önemli sonuçları da bulunan yoksulluğun ölçülmesi çok fazla önem
taşımaktadır.
Yoksulluğun ölçülmesinde bu çalışmada da değinilen birçok yöntem mevcuttur. Farklı coğrafyalarda yaşanan yoksulluk deneyimleri, yoksulluğun değişik nedenlerden kaynaklandığını ve farklı şekillerde ortaya çıkabileceğini ortaya koymaktadır. Bu durumda, birbirinden ayrı özellikler taşıyan deneyimler için farklılaştırılmış politikaların uygulanması gerekmektedir.
Bu çalışmada, Türkiye’de Đstatistikî Bölge Birimleri Sınıflaması Düzey 2 ayrıntısında ortaya konmuş olan yoksulluk olgusu karşısında alternatif politikalar ortaya konulmaya çalışılmıştır.
İnsanlık tarihi boyunca, bireylerin muhtaç durumda bulunmaları hep söz konusu olmuş ve olmaya da devam etmektedir. Bu muhtaçlıklar, zaman ve mekana göre çeşitli şekillerde giderilmeye çalışılmıştır. İnsanların kendi kendilerine yetemeyip... more
İnsanlık tarihi boyunca, bireylerin muhtaç durumda bulunmaları hep söz konusu olmuş ve olmaya da devam etmektedir. Bu muhtaçlıklar, zaman ve mekana göre çeşitli şekillerde giderilmeye çalışılmıştır. İnsanların kendi kendilerine yetemeyip başkalarına muhtaç olma durumu, günümüz için de geçerliliğini korumuştur. Hal böyle olunca yoksullukla mücadele kaçınılmaz olmaktadır. Yoksullukla, teorikte birçok mücadele yöntemi olmasına karşın hemen her ülkede mücadele yöntemi olarak sosyal yardım uygulamalarına ağırlık verilmektedir. Yoksullukla, sosyal yardım aracılığıyla mücadele etmek bütün dünyada hakim anlayıştır. Zamanla, sosyal yardımlar yoksulluğu azaltma işlevinden uzaklaşmakta ve bir neden olarak ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmanın amacını yoksullukla mücadelede bir araç olarak düşünülen Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarının yoksulluk ile mücadelede etkinliğinin ortaya çıkarılması oluşturmaktadır.
19. yüzyıl dünyada önemli değişim ve dönüşümlerin yaşandığı bir yüzyıl olup Sanayi Devriminin bu yüzyılda yaşanmış olması bu yüzyılı daha da önemli hale getirmiştir. Sanayi Devrimiyle birlikte toplumsal yapılarda süregelen tüm sosyal... more
19. yüzyıl dünyada önemli değişim ve dönüşümlerin yaşandığı bir yüzyıl olup Sanayi Devriminin bu yüzyılda yaşanmış olması bu yüzyılı daha da önemli hale getirmiştir. Sanayi Devrimiyle birlikte toplumsal yapılarda süregelen tüm sosyal problemlerin yok olacağı düşünülmesine rağmen geldiğimiz noktada, var olanlar derinleştiği gibi listeye yenilerini de eklemiştir. Bu nedenle Sanayi Devrimi sonrası yaşanan gelişmeler, sorunların çözümü olmak yerine bizatihi kaynağı haline gelmiştir. Toplumsal sorunlar listesinin başında yer alan ve aynı zamanda bu çalışmanın da ana konusu olan yoksulluk bugün Dünyanın ve Türkiye’nin en temel problemlerinden biridir. Sanayi Devrimi ile beraber yoksul ülkeler daha yoksul, varsıl ülkeler daha varsıl hale gelmiştir. Dünyada var olan servetten zengin ülkelerin aldıkları pay günden güne artarken, fakir ülkelerin ki o oranda azalmıştır. Bu durum doğal olarak zengin ve yoksul ülkeler arasındaki gelir dağılımı eşitsizliğini derinleştirmiştir. Gayri Safi Milli Hasılalar karşılaştırıldığında 2010 ve 2013 yılları arasında yoksul ülkelerin gelirleri 100-200 dolar civarında artarken, varsıl ülkelerdeki artış yaklaşık 10.000 dolar düzeyindedir. İşte bu çalışma ile Dünyadaki ve Türkiye’deki yoksulluğun boyutlarının ortaya konulması ve konuya farklı bir bakış açısı oluşturma amaçlanmıştır.
Nadine Labaki'nin yönettiği filmin orijinal ismi, Fransızcada “Kefernahum”. Filmin adı, kaosu ifade etmek için kullanılmaktadır. Kefernahum, aynı zamanda evrensel bir konuyu işleyen, yüreklere hitap eden bir filmdir. Film aynı zamanda... more
- by HANDE ORTAY
- •
- Iran, Suriye, Irak, Lübnan
Toplumdaki iktisadi ve politik aktörler rasyonalite çerçevesinde bireysel faydalarını maksimize etmeye çalışırken çoğu zaman toplumsal fayda maksimize olmamaktadır. Pareto tarafından ortaya atılan ve iktisat literatüründe Pareto... more
Toplumdaki iktisadi ve politik aktörler rasyonalite çerçevesinde bireysel faydalarını maksimize etmeye çalışırken çoğu zaman toplumsal fayda maksimize olmamaktadır. Pareto tarafından ortaya atılan ve iktisat literatüründe Pareto verimliliği, optimum pareto veya pareto optimumu diye ifade edilen terim toplumdaki üretici, tüketici ve faktör sahiplerinden birinin durumunu kötüleşmeden bir başkasınınkinin iyileştirilmesinin mümkün olmadığını ifade etmektedir. Diğer bir deyişle toplumdaki bireylerden en az birinin refahı azaltılmadan diğer bireylerin refahının artırılmasının imkansız olduğunu ve bu seviyenin ise “refah optimum” seviyesi olduğu anlatılmaktadır. Ancak, bu verimlilik her zaman toplumsal açıdan istenilen sonuçları vermez. Uygulaması zor olmasına rağmen, Pareto optimumu siyasette, politik iktisatta, siyasi partilerin ve hükümetlerin programlarında dikkate alınmalıdır. Siyasi partilerin ekonomik, sosyal, politik, kültürel ve diğer alanlarda öncelikleri farklı olsa da “vatandaşın yaşam kalitesinin yükseltilmesi” her siyasi partinin ortak ve birincil amacı olmalıdır. Bu çerçevede, Keynes’den Piketty’e liberallerin büyük bir politika ikilemi göze çarpmaktadır.
- by Gurkan Ates and +1
- •
- Poverty, Political Science, Wealth, Market Failure
- by Burcu Yeşiladalı and +2
- •
- Toplumsal Cinsiyet, Sosyal Dışlanma, Yoksulluk, Romanlar
Bu çalışmada Türkiye’de mizah anlayışına ve dergiciliğine yeni bir anlayış getiren Gırgır dergisinin, yayıma başladığı 1972 yılından, 12 Eylül 1980 tarihine değin tüm sayıları, Türkiye’de yaşanan siyasal ve ekonomik süreçteki, yoksulun ve... more
Bu çalışmada Türkiye’de mizah anlayışına ve dergiciliğine yeni bir anlayış
getiren Gırgır dergisinin, yayıma başladığı 1972 yılından, 12 Eylül 1980 tarihine değin tüm sayıları, Türkiye’de yaşanan siyasal ve ekonomik süreçteki, yoksulun ve yoksulluğun temsiliyet biçimlerini, karikatürler üzerinden değerlendirmek amacıyla incelenmiştir. Araştırmanın bulguları, incelenen dönemde her zaman dönüştürücü bir biçimde karşımıza çıkmasa da, Gırgır’ın farklı formlarda direniş biçimlerine kucak açtığını göstermektedir.
Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Örüntüsünde
Kadının Yoksulluğu ve Yoksunlukları
Duygu Alptekin
- by Duygu Alptekin and +3
- •
- Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, Kadın yoksulluğu, Kadın, Yoksulluk
Bu çalışmanın amacı, İrlandalı oyun yazarı ve eleştirmen George Bernard Shaw’un, Yirminci Yüzyılın ilk yıllarında İngiliz toplumunda gözlemlediği sosyoekonomik sorunlara yönelik yenilikçi ve reformcu görüşlerini, yazarın Major Barbara... more
Bu çalışmanın amacı, İrlandalı oyun yazarı ve eleştirmen George Bernard Shaw’un, Yirminci Yüzyılın ilk yıllarında İngiliz toplumunda gözlemlediği sosyoekonomik sorunlara yönelik yenilikçi ve reformcu görüşlerini, yazarın Major Barbara adlı oyunu ile bağlantılı şekilde irdelemektir. Shaw, sürekli gelişimi ve ilerlemeyi esas alan bir anlayışa sahip olmuş ve bu anlayışını ‘Yaşam Gücü’ olgusu ile kavramsallaştırmıştır. Yazar, toplumsal kalkınma için bireylerin, geçerliliğini yitirmiş bazı geleneklerden sıyrılıp, iş gücünün sömürüsüne dayalı toplum düzenini sorgulamaları gerektiğini düşünmüştür. Özellikle işçi sınıfı mensuplarını, akılcı ve girişimci bir düşünce yapısına sahip olmadıkları için eleştiren Shaw, bu eleştirilerini Major Barbara’da yer verdiği karakterler ve olay akışı üzerinden dile getirmiştir. Shaw’un oyunda ele aldığı tartışma,
esasen, karakterlerin temsil ettiği iki zıt düşünce sisteminin ve yaşam felsefesinin karşı karşıya gelmesidir. Bu çatışma, erdemli yoksulluğu kabullenen ve yoksulluğu duygusal ve idealist bir şekilde yücelten gelenekçi anlayış ile bireyselliği temel alıp olaylara ve kişilere gerçekçi ve pragmatist bakan, sefaleti asla kabul etmeyip yaşam şartlarını geliştirmeye çalışan yenilikçi anlayış arasındadır. Bu iki karşıt yaklaşımdan ilki, oyuna adını veren Barbara karakteri ile temsil edilirken, ikincisi Barbara’nın babası, Andrew Undershaft tarafından kişiselleştirilir. Shaw kuşkusuz Undershaft’ın yanındadır ve bu karakter, bir bakıma, yazarın oyundaki sözcüsüdür. Undershaft’ın, diğer tüm karakterler ile girdiği derin ve çoğu zaman nükteli tartışmalar oyunun temelini oluştururken, Shaw’un yenilikçi ve reformcu bakış açısını da ortaya koyar.
Toplumsal bölünmeler, sosyal eşitsizlik ve dezavantaj biçimleri üreten geniş kalıp ve süreçlere işaret etmektedir. Bu süreç ve oluşumlar ise, ekonomik olduğu kadar, bireylerin yaşam seyrine ve sağlık durumlarına bağlı olarak ortayla çıkan... more
Toplumsal bölünmeler, sosyal eşitsizlik ve dezavantaj biçimleri üreten geniş kalıp ve süreçlere işaret etmektedir. Bu süreç ve oluşumlar ise, ekonomik olduğu kadar, bireylerin yaşam seyrine ve sağlık durumlarına bağlı olarak ortayla çıkan sosyal süreçlerle ilişkilidir (Bilton ve diğerleri, 2008: 68).
Zenginlik ve yoksulluk, bu yönüyle toplumdaki temel sosyo-ekonomik bölünmelerden birine karşılık gelmektedir ve zenginliğin bölüşülmesindeki yaygın eşitsizlik toplumsal bölünmenin en önemli ve belki de en bariz biçimlerinden birini teşkil etmektedir(Bilton ve diğerleri, 2008: 70).
Söz konusu eşitsiz bölünmelerin, toplumların içinde bulundukları tarihsel dönem ve bağlama ilişkin olarak belirleyici faktör ve ayırt edici sosyal kategorileri (yaş, cinsiyet, meslek, sınıf, etnisite, inanç ve ulus vb) farklılaşabilmektedir.
Bununla birlikte endüstriyel toplumlarda tipik olarak sınıf temelli ve zengin-yoksul bölünmesine dayalı bir farklılaşmanın daha dikkat çekici olduğu görülmektedir.
Literatürde, birçok sosyal kuramcının, yoksulluğu bir zenginlik biçimin yokluğu olarak değil, aksine zenginliği üreten ekonomik sistemin doğrudan bir sonucu olarak değerlendirme eğiliminde oldukları görülmektedir.
Yoksulluk olgusu, sosyolojik açıdan; bireysel olduğu kadar toplumsal; konjönktürel ve tesadüfi olduğu kadar sistemsel-yapısal nitelikler taşıyan; çok boyutlu bir sosyal güvenlik ve insan hakları sorunu olarak dikkat çekmektedir.
Çok boyutlu bir olgu olarak yoksulluk olgusunun kavramsallaştırılması ve ölçülebilir, gözlemlenebilir hale getirilmesi yönündeki çabalar, söz konusu sorun alanına tözsel olmaktan çok “ilişkisel” bir bakış açısı ile bakılmasını ve düşünümsel bir sosyo-etik tavır alışı gerekli kılıyor görünmektedir.
Communication Technologies is considered to be an effective method for the elimination of the development gap between countries and disparities and inequalities between individuals. This idea is accepted by all scholars of the information... more
Communication Technologies is considered to be an effective method for the elimination of the development gap between countries and disparities and inequalities between individuals. This idea is accepted by all scholars of the information society. Information and communication technologies can be used as a means to poor people, who is exposed to social exclusion, make their voices heard. It is also observed that the people socialized over
time, increased the quality and level of sharing and found efficient and entertaining communication possibilities with people who they don’t know. Because of that, it has a vital importance of information and communication technologies. Because it allows people take steps from social exclusion to social inclusion. The studies done by Goodman on South Africa, by Jensen on China and by Bhavnani on Thailand, Indonesia and Malaysia shows that
new media helps to reduce impact of poverty and breaks the cycle of poverty. It has also been obtained successful results in breaking the cycle of poverty when new media Technologies are provided in India, Brazil and Nepal. The aim of this study is to examine how the poverty information can be reduced and how people living in poverty can be get out of this cycle by providing information and communication technologies. It will first attempt to
define new media explaining poverty information. The impact of these tools on cycle of poverty will be shown. As a result, it will be analyzed how information technologies contribute to fight against poverty by country examples.
Özet: Yoksulluk, özellikle de kentsel yoksulluk günümüz toplumlarının en büyük sorun alanlarından birini oluşturmaktadır. Gelir yetersizliğinin yanı sıra konut, istihdam, sosyal güvenlik, sağlık, eğitim vb. açılardan yoğun bir dezavantaj... more
Özet: Yoksulluk, özellikle de kentsel yoksulluk günümüz toplumlarının en büyük sorun alanlarından birini oluşturmaktadır. Gelir yetersizliğinin yanı sıra konut, istihdam, sosyal güvenlik, sağlık, eğitim vb. açılardan yoğun bir dezavantaj yaşayan kent yoksulları gerek dünyada gerekse ülkemizde hızla artmaktadır. Bu artışa bağlı olarak görünürlüğü de artan kent yoksullarının en önemli sorunlarının başında konut/barınma sorunu gelmektedir. Yoğun göçlerin baskısı altındaki kentlerde her zaman sıkıntı yaratan barınma sorunu formel yollardan çözülemeyince enformel dinamikler hayata geçirilmiştir. Bu bağlamda Türkiye vb. ülkelerde barınma sorununa çözüm olarak gecekondu olgusu karşımıza çıkmaktadır. Gecekondu, kente yeni gelenlerin ve kent yoksullarının sorununa uzun bir dönem boyunca çözüm sağlamıştır. Günümüzde geç kalınmış olsa da yoksul kesimlere yönelik hayata geçirilen sosyal konut uygulamaları da yoksulların barınma ihtiyacına karşılık verme çabasındadır. Yoksulluk ve konut ilişkisi ele alındığında, yoksul hanelerinin gecekondu ve sosyal konutlardan oluştuğu görülmektedir. Ancak günümüz neoliberal kentsel politikaları yoksul kesimleri kentlerde çoğu zaman dezavantajlı konuma düşürmektedir. Bu çalışmada yoksul kesimlerin barınma sorunları üzerinden günümüz kentleri ele alınacak ve gecekondu-sosyal konut çerçevesinde yoksulluk-dezavantajlılık ve mekan tartışılacaktır. Abstract: Poverty, especially urban poverty makes up one of the biggest problem areas of today's societies. Urban poor who have heavy disadvantages in terms of housing, employment, social insurance, health and education in addition to income adequacy increase rapidly in the world and in Turkey as well. Related with this increase, appearance of urban poor increases as well and one of leading problem of them is housing. Because the housing problem in the cities that are under the effect of heavy immigration cannot be solved in formal ways, informal dynamics have been activated. In this context, in the countries like Turkey, we face the fact of slum as a result. Slums have been a solution for new comers and urban poor for a long time. Although it has been too late, social housing projects try to respond to poor' need for shelter. the relationship between poverty and housing, poor places consist of slums and social housing projects. However, today's neoliberal urban politics urges the poor
- by Mustafa Kocanci and +1
- •
- Poverty, Urban Studies, Yoksulluk, Türkiyede Yoksulluk
Bu çalışmada, sosyal dışlanma kavramının ortaya çıkışı ve günümüze kadar geçen sürede bu kavramın yatay ve dikey genişlemesine değinilmiştir. Sosyal konut uygulamaları, özellikle Avrupa’da yaygın bir kullanım alanına sahiptir ve bu... more
Bu çalışmada, sosyal dışlanma kavramının ortaya çıkışı ve günümüze kadar
geçen sürede bu kavramın yatay ve dikey genişlemesine değinilmiştir. Sosyal konut
uygulamaları, özellikle Avrupa’da yaygın bir kullanım alanına sahiptir ve bu
çerçevede konut ihtiyacı olan ve sosyal dışlanma tehdidi altında yaşayan kişiler,
mülkiyete dayalı ya da kiracı olarak kamu kurumlarınca yaptırılan konutlardan
yararlanırlar. Ülkemizde de 2009 yılından itibaren yoksullara sosyal konut inşaatı
yapımına başlanmış olup, çalışma kapsamında sosyal konutlarda yaşayanların
sosyal dışlanmaya maruz kalma süreçleri incelenmiştir. Bu nedenle, kavramın
ontolojik boyutunu görebilmek için Sosyal Konut alanlarında yaşayan insanlarla
görüşmeler yapılmıştır. Bu kişilerin başta yaşadıkları konutlar olmak üzere tüm
hayatları üzerinden dışlanma kavramı değerlendirilmiştir.
Dünya’da bir taraftan giderek artan zenginlik gözlenirken, diğer taraftan ise şiddetli ve geniş çaplı bir yoksulluk yaşanmaktadır. Son zamanlarda, ülkelerin kalkınma sürecinde ekonomik büyüme performansları ve kişi başına gelir düzeyleri... more
Dünya’da bir taraftan giderek artan zenginlik gözlenirken, diğer taraftan ise şiddetli ve geniş çaplı bir yoksulluk yaşanmaktadır. Son zamanlarda, ülkelerin kalkınma sürecinde ekonomik büyüme performansları ve kişi başına gelir düzeyleri önemli olmakla birlikte, bu gelirin nasıl dağıldığı, büyümenin yoksullara da yansıtılıp yansıtılmadığı, insanların kaliteli eğitim fırsatlarına sahip olmaları, uzun ve sağlıklı yaşam sürdürebilmeleri, cinsiyet eşitliği, özgürlük vb. kalkınma göstergeleri de önemle vurgulanmaktadır. Bu hususlar son dönemlerde ulusal ve uluslararası kuruluşların da ilk gündem konularından birisini oluşturmaktadır.
Toplumun büyük kesiminin ekonomik büyüme ve kalkınmadan yeteri derecede faydalanamaması ve yoksul kesimlerin ekonomik büyüme ile ters orantılı olarak gelir düzeylerinin düşmesi ya da ortalama artışın altında yükselmesi, ekonomik büyümenin ve kalkınmanın sürdürülebilirliğini de tehlikeye atmaktadır.
Bu çalışmada, yoksulluk ve kalkınma olgusu çok boyutlu bir perspektifle, yoksulların önceden belirlenmiş kriterlere göre büyümeden daha çok faydalanmasını, sadece ekonomik büyümeyi yeterli bulmayıp, büyümenin gelir dağılımına etkisi üzerinde odaklanarak yoksulluğu azaltan, Yoksul Odaklı Büyüme (YOB ) çerçevesinde analiz edilmiştir. Çalışmada ekonomik büyüme, gelir dağılımı, yoksulluk ve kalkınma göstergeleri arasında bir korelasyonun varlığı ortaya konulmuştur. Başta Türkiye olmak üzere yükselen ekonomilerde, YOB’nin ölçülmesi için bir yöntem geliştirilmiş ve ülkelerin YOB konusundaki performansları ölçülmüştür. Böylece analize konu yükselen ekonomilerde büyümenin yoksul odaklı mı yoksa yoksullaştıran büyüme mi olduğu test edilmiş ve yükselen ekonomiler için, faydalı ve uygulanabilir önerilere yer verilmesi amaçlanmıştır.
Anahtar Sözcükler: Yoksul Odaklı Büyüme, Kalkınma, Yoksulluk, Eşitsizlik, Yükselen Ekonomiler
HATIBOĞLU, Burcu. Yoksul Ailelerle Sosyal Hizmet: Sokakta Çalısan Çocuklar Örneği, H. Ü. Sosyal Hizmet Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2009. ÖZET HATĐBOĞLU, Burcu. Yoksul Ailelerle Sosyal Hizmet: Sokakta Çalısan Çocuklar... more
Bu çalışmada 2009 yılından bugüne Türkiye'de, yoksullar yararına uygulanmaya başlayan "Yoksul Sosyal Konut" projeleri ve bu proje kapsamında oluşturulmuş kentsel mekanlarda yaşayan yoksulların yeni yaşam alanlarındaki sosyal- ekonomik ve... more
Bu çalışmada 2009 yılından bugüne Türkiye'de, yoksullar yararına uygulanmaya başlayan "Yoksul Sosyal Konut" projeleri ve bu proje kapsamında oluşturulmuş kentsel mekanlarda yaşayan yoksulların yeni yaşam alanlarındaki sosyal- ekonomik ve kültürel durum ve ihtiyaçları ile yeni mekanın onları nasıl yeniden şekillendirdiği üzerine bir saha çalışması yer almaktadır.
- by Mustafa Kocanci and +2
- •
- Poverty, Social Housing, Yoksulluk, Sosyal Konut
Yardımlaşma, yardım alan ve yardım verenin bireysel olarak tecrübe ettiği bir süreci içermektedir. Modern dönemde kurumsal ve örgütsel yapılanmaların artışıyla bu durum birey-birey etkileşimini sınırlı hale getirip yerini birey-kurum... more
Yardımlaşma, yardım alan ve yardım verenin bireysel olarak tecrübe ettiği bir süreci içermektedir. Modern dönemde kurumsal ve örgütsel yapılanmaların artışıyla bu durum birey-birey etkileşimini sınırlı hale getirip yerini birey-kurum etkileşimine bırakmıştır. İhtiyaç sahiplerine yardımda bulunmak isteyen birey, modern dönemde yardımını kurum aracılığıyla da yapabilmektedir. Kurumlar ve örgütsel yapılanmalar bu yardımları yaparken dijital alanları özellikle sosyal medya platformlarını işin içine dahil etmişlerdir. Günümüzde sosyal medyanın etki alanının genişlemesiyle yardımlaşma davranışlarının içeriği de değişim ve dönüşüme uğramıştır. Bireylerin ve toplumların çeşitli kullanım amaçlarına göre karşılığını bulabildiği sosyal medya platformları, yardıma ihtiyacı olan kimseler için yardımlaşma kampanyalarının da yapılmasını mümkün kılmıştır. Özellikle sosyal medyada bu amaçla açılan yardımlaşma hesapları ihtiyaç sahiplerine ve yardım yapacak kişilere ulaşabilme noktasında önem arz etmektedir. Bu yardımlar salt olarak para vermenin yanı sıra; gıda ve giyecek yardımı, ev eşyası temin etme, alışveriş, odun-kömür alma, faturaları karşılama vb. gibi şekillerde de yapılmaktadır. Bu çalışmanın amacı sosyal medya platformlarında yardımlaşmanın önemini ve yardımlaşma konusunda yaşanan toplumsal değişimi ortaya koymaktır. Çalışmada yöntem olarak nitel araştırma yöntemlerinden betimsel analiz kullanılmış olup Facebook’ta yardım kampanyaları düzenleyen Hayra Koşanlar grubu üzerinden veriler elde
edilmiştir. Çalışma göstermiştir ki yardımlaşmanın sosyal medya üzerinden yapılması toplumsal değişim açısından oldukça önemli bir veridir. Toplumumuzda yardımın gizliliği hassasiyetini vurgulayan sağ elin verdiğini sol el görmesin anlayışı sosyal medyayla farklı bir boyut kazanmıştır. Gizlilik hassasiyetinin ortadan kalkması yardımlaşma anlayışında değişim yaşanmasına neden olmuştur. Sosyal medya platformlarında artık neredeyse yardımlaşma biçimleri sağ elin tıkladığını tüm dünyaya göstermekle gerçekleşmektedir. Görünürlük kazanan yardımlaşma hem daha fazla insana yardım edebilmek hem de daha fazla yardım toplayabilmek anlamına gelmektedir.
- by Tolga Kabaş
- •
- Yoksulluk
Özet Yoksulluk, ortadan kaldırılması için uluslararası kuruluşlar başta olmak üzere aktif bir şekilde mücadele edilen günümüzün en büyük küresel sorunlarından biridir. Barınma, eğitim, sağlık gibi temel insani ihtiyaçların karşılanamaması... more
Son yıllarda hızla artan yoksulluk ile birlikte hem ulusal hem de uluslararası düzeyde yoksulluğu önlemek amacıyla çeşitli politikalar uygulanmaktadır. Bu politikalar içinde yaygın eğitim, avantajlarının ve özelliklerinin ülke yapısına... more
Son yıllarda hızla artan yoksulluk ile birlikte hem ulusal hem de uluslararası düzeyde yoksulluğu önlemek amacıyla çeşitli politikalar uygulanmaktadır. Bu politikalar içinde yaygın eğitim, avantajlarının ve özelliklerinin ülke yapısına uygun olması gerekçesiyle gelişmekte olan ülkelerde çok sık uygulanmaktadır. Bu çalışma, yoksulluğu azaltıcı bir politika olarak yaygın eğitim ve gelişmekte olan ülkelerde yaygın eğitimin yoksulluğu azaltma üzerindeki etkisini inceleyen bir literatür taraması niteliğindedir. Konu ile ilgili yayınlanmış kitaplar, makaleler ve diğer veriler incelenmiş, elde edilen sonuçlar konu ile ilişkilendirilerek yorumlanmıştır. Sonuçlar, bazı aksaklıklar olsa da, yaygın eğitimin gelişmekte olan ülkelere uygun bir model olduğunu ve yoksulluğu azaltmada olumlu etkisinin olduğunu göstermektedir.
- by Murat Cokgezen and +1
- •
- Yoksulluk, Yaygın Eğitim
ÖZET Bu çalmada, yoksullukla mücadelede bir yöntem olarak kullanlan “sosyal sorumluluk kampanyalar”nn önemi ve verimlilii aratrlmaktadr. Fazla geçmii olmayan bu mücadele yönteminin genel tanm ve tarihine deindikten sonra, Amerika, Avrupa... more
ÖZET Bu çalmada, yoksullukla mücadelede bir yöntem olarak kullanlan “sosyal sorumluluk kampanyalar”nn önemi ve verimlilii aratrlmaktadr. Fazla geçmii olmayan bu mücadele yönteminin genel tanm ve tarihine deindikten sonra, Amerika, Avrupa ve Türkiye’deki uygulamalarna yer verilmektedir. Bu yolla yoksulluun azaltlmasnda baarl sonuçlar alnmtr. Ayrca kampanya süresince firmalarn hem kar oranlarn artrd, hem de tüketicilerde marka bilincini gelitirdii görülmütür. Bu nedenle kampanyaya katlan her aktör/özne bu giriimden kazançl çkmaktadr. Böylece “Sosyal sorumluluk kampanyalar” sayesinde yoksullukla mücadele yöntemi zenginlemi oldu. Gelecekte büyük firmalar arasnda “sosyal içerikli pazarlama” üzerinde rekabetin olumas beklenmektedir. ABSTRACT In this research it is investigated that the fertility and the importance of “social responsibility” campaign in the struggle with poverty. First of all it has been pointed out to the history and the general definition of the concept of “social responsibility” or “cause related marketing”. And then it has been paid attention the successful application of the struggle of poverty method which has been used in USA, Europe and Turkey. It has been seen that during the campaigns period, the companies increased both the ratio of profits and the consciousness of brand in consumers. For this reason every actor who joins this campaign benefits from this. Thus, the forms of the struggle with poverty enrich with the “social responsibility campaigns”. It is expected to become a rivalry on “cause related marketing” among the major firms in the future. Anahtar Kavramlar: Yoksullukla Mücadele, Yoksulluk, Sosyal Sorumluluk, Kampanya.
Bu çalışmada sosyal politikanın bir unsuru olan eğitim olgusu Şanlıurfa ili özelinde analiz edilmektedir. Bu bağlamda Şanlıurfa’da yakın dönemde eğitim alanında meydana gelen gelişmeler ve sorunlar sosyal politika açısından... more
Bu çalışmada sosyal politikanın bir unsuru olan eğitim olgusu Şanlıurfa ili özelinde analiz edilmektedir. Bu bağlamda Şanlıurfa’da yakın dönemde eğitim alanında meydana gelen gelişmeler ve sorunlar sosyal politika açısından incelenmektedir. Bu doğrultuda idareci, öğretmen, öğrenci, veli ve eğitim sendikaları ile yapılan görüşmelerden yararlanılmış ve eğitimle ilgili istatistik verileri değerlendirilmiştir. Elde edilen verilerden yola çıkarak Şanlıurfa’da yakın dönemde eğitimle ilgili gelişmeler olmakla birlikte spesifik problemlerin devam ettiği görülmüştür. İstenilen düzeyde olmamakla birlikte son yıllarda öğretmen ve derslik başına düşen öğrenci sayısının düştüğü ve okullaşma oranının hızla arttığı tespit edilmiştir. Eğitime erişimle ilgili problemin azaldığı ancak nitelikli eğitime erişimin ve yoksulluğun eğitim üzerindeki olumsuz etkisinin devam ettiği görülmüştür. Meslek edinmede yerel unsurların kısmen göz ardı edildiği belirlenmiştir. Sosyal politika bir yönüyle ülke insanının refahının yükseltilmesi ise bunu eğitim kurumu ile bir ölçüde gerçekleştirmenin olanağı mevcuttur ve Şanlıurfa buna dâhildir.
1-Öncelikle yoksul kavramından ve dilencilerin toplum içindeki oranından bahsedelim hocam. Orta Çağ Avrupa'sına dair kitaplarda yoksullardan ya da dilencilerden pek bahsedilmiyor, hatta belki dilencilerle ilgili hiçbir şey yazılmıyor.... more
1-Öncelikle yoksul kavramından ve dilencilerin toplum içindeki oranından bahsedelim hocam. Orta Çağ Avrupa'sına dair kitaplarda yoksullardan ya da dilencilerden pek bahsedilmiyor, hatta belki dilencilerle ilgili hiçbir şey yazılmıyor. Bunun sebebi toplum içerisinde az olmaları mı? Aslında hayır, sayıları az değildi. Orta Çağ nüfusunun yaklaşık %20'si yoksul ve evsizdi. Bunların bir kısmı iş ya da sadaka bulabilmek için Avrupa'nın yollarında dolaşıyor ve ölmek için yol kenarındaki bir çitin altına kıvrılıyorlardı. Ayrıca gözleri çökük, gözbebekleri boş olan görme engelliler, felçliler, guatr hastalığı nedeniyle boğazında şişlik olanlar, topallar, sakat ve kamburlar çoktu. Her yerde bulunmalarına rağmen, tarihçiler tarafından ihmal edilmişlerdir. Çünkü konuyu doğrudan ele alan birincil kaynak bulunmamaktadır. Latince metinlerde ancak bilgi kırıntılarına rastlayabiliyoruz. Dilencilik ihtiyaç olması durumunda yasal olarak yapılan bir işti. Böyle olmak zorundaydı. Fiziksel yetersizlik ya da zayıflık bu nedenlerden biri olabilirdi. Yoksul kavramına gelince Orta Çağ Avrupa'sında yoksul dediğiniz zaman çok kapsamlı bir kavramdan bahsetmiş olursunuz. Çünkü bu dönemde çocuk, hasta, yaşlı, hacı, dul, yetim, engelli, mahkum ve esirler de bu kategoriye dahil edilmektedir. Onlar için hastane ve cemaatler kurulmuş, düzenli olarak yiyecek, giyecek ve para dağıtılmaya çalışılmış, manevi destek sağlanmıştır. Tembellere, serserilere ve sahte dilencilere karşı ise muazzam bir tepki vardır. 2-Birincil kaynak olarak verebileceğiniz bir örnek var mı? Tabiiki, 806'da Nimwegen'de yayımlanmış bir kanunnameyi örnek verebilirim. Burada Şarlman, kendine sadık olanlara, kendi bölgelerinin fakirleri ile ilgilenmeleri, onları beslemeleri, bu kişilerin başka bir yere dilenmek için gitmemeleri konusunda talimat veriyor. Aynı maddede elleriyle çalışabilecek durumda olan ama bunu istemeyenlere sadaka verilmesini de yasaklıyor. (de mendicis qui per patrias discurrunt volumus, ut unusquisque fidelium nostrorum suum pauperem de beneficio aut de propria familia nutriat, et non permittat aliubi ire mendicando; et ubi tales inventi fuerint, nisi manibus laborent, nullus eis quicquam tribuere praesumat) Başka bir örnekte oğlu Dindar Louis 820'de yayımladığı kanunnamesinde dilenciler ve fakirleri gözetmek için yetkililer atanmasını emretmekte, böylece onların arasında sahtekârların barınamayacağını düşünmektedir. (ut super mendicos et pauperes magistri constituatur qui de eis magnam curam et providentiam habeant, ut … simulatores inter eos se celare non possint) 3-Peki bu dönemde ne tip yoksullar vardı? Yoksullar genel olarak üç gruba ayrılıyorlardı. Fiziksel olarak yetersiz olanlar grubunda zihinsel engelliler, görme ve işitme engelliler, yaşlılar, vücudu deforme olanlar (kamburlar gibi), bir
Özet Türkiye'de kadın yoksulluğu ile ilgili çalışmalar gelire ve hanehalkı reisliğine odaklanmakta ve evli kadınların hane içine gizlenen yoksulluğunu ihmal etmektedir. Literatürdeki bu boşluğu doldurmak üzere Mardin ve Muğla'da 408 evli... more
Özet Türkiye'de kadın yoksulluğu ile ilgili çalışmalar gelire ve hanehalkı reisliğine odaklanmakta ve evli kadınların hane içine gizlenen yoksulluğunu ihmal etmektedir. Literatürdeki bu boşluğu doldurmak üzere Mardin ve Muğla'da 408 evli çift ile görüşülmüş ve kadınların hane içinde yaşamış oldukları yoksulluk ve yoksunluk hane temelli değil, birey temelli olarak ele alınmıştır. Ayrıca erkek ve kadınlar için iki farklı pazarlık gücü endeksi oluşturulmuştur. Bulgular kadınların, özellikle Mardin'de çok daha fazla olmak üzere, fiziksel şiddete maruz kaldığını, işgücüne katılım, miras hakkı, gayrimenkul sahipliği ve eğitim gibi kaynaklara erişim ve hane içi kararlara katılım açısından da yoksunluklar yaşadığını göstermektedir. Anahtar kelimeler: Yoksulluk, kadın yoksulluğu, hane içi pazarlık gücü, hane içi kararlara katılım, Muğla, Mardin.
Çağımızın en önemli sorunu olarak görülen yoksulluğa karşı ilgi dün olduğu gibi bugünde oldukça fazladır. Kitle iletişim araçlarının gelişimiyle birlikte dünyadaki yoksulluk daha görünür bir hal almıştır. Böyle olunca hem akademik dünya... more
Çağımızın en önemli sorunu olarak görülen yoksulluğa karşı ilgi dün olduğu gibi bugünde oldukça fazladır. Kitle iletişim araçlarının gelişimiyle birlikte dünyadaki yoksulluk daha görünür bir hal almıştır. Böyle olunca hem akademik dünya hem sivil toplum örgütleri hem yöneticiler hem de toplumun büyük bir kesimi yoksulluk sorununa ilgi duymaya başlamıştır. Sorunun bu denli büyük oluşu doğal olarak mücadele arayışını da beraberinde getirmiştir. Bu çalışmanın amacını yoksullukla mücadelenin işlevleriyle birlikte düşünülmesi oluşturmaktadır. Genel olarak yoksulluk çalışmaları incelendiğinde yoksulluğun işlevlerine yeterince yer verilmediği görülecektir. Yoksulluk toplumsal yapı için türlü nedenlerden dolayı işlevsel olduğu için uygulanan mücadele yöntemleri onu ortadan kaldırmaktan ziyade toplumsal yapıda varlığını devam ettirmesini sağlamaktadır. Yoksullukla mücadele edilirken yoksulluğun işlevlerini de çevrelen yeni bir yaklaşım çerçevesinde stratejiler belirlenmelidir.
Devletlerin sahip oldukları sosyo-ekonomik hatta kültürel olanaklarından toplumun geri kalan kısmı kadar faydalanamayan dezavantajlı gruplar sosyal dışlanmayla karşı karşıyadırlar. Toplumsal hayatta pek çok birey engeli, cinsiyeti, ırkı,... more
Devletlerin sahip oldukları sosyo-ekonomik hatta kültürel olanaklarından toplumun geri kalan kısmı kadar faydalanamayan dezavantajlı gruplar sosyal dışlanmayla karşı karşıyadırlar. Toplumsal hayatta pek çok birey engeli, cinsiyeti, ırkı, dini, hastalığı, yaşı, etnik kökeni, göçmen statüsü, yoksulluğu gibi vasıflar sebebiyle dezavantajlı konuma getirilmekte ve sosyal dışlanmaya maruz bırakılmaktadır. Sosyal devlet olarak nitelendirilen devletler bu kişilerin sosyal dışlanmalarına neden olan faktörleri ortadan kaldırarak, yoksul durumda iseler refahlarını arttırarak, engellilerse engellerinden dolayı sosyal hayata karışmalarına engel olan tüm faktörleri ortadan kaldırarak, toplumsal cinsiyetin neden olduğu eşitsizlikleri gidererek, mültecileri vatandaş gibi kucaklayarak, çocukların dezavantajlı oldukları konuları iyileştirerek, eski hükümlülere yeniden şans vererek kısaca tüm dezavantajlı gruplara sosyal içerme politikaları uygularlar.
Bir topluma dahil edilmek, parçası olmak ve katkıda bulunabilmek herkes için temel bir ihtiyaç olup genel iyilik hali temininde önceldir. Liberal politikaların uygulanması dezavantajlı grupların korunmasına yönelik önlemlerin azalmasına, sosyal dışlanmanın daha da görünür hale gelmesine yol açacaktır. Halbuki sosyal içermenin hedefi ise, özellikle toplumsal yaşamın dışına itilen dezavantajlı gruplar başta olmak üzere tüm insanlar için sosyal adalet temelinde toplumun ekonomik, sosyal, politik ve kültürel yaşamına tam katılımı sağlamaktır. Sosyal içerme politikaları her ülkede farklılıklar gösterebilir.
“Sosyal İçerme ve Dezavantajlı Gruplar” isimli kitabımızdaöncelikli olarak Türkiye’ de dezavantajlı gruplara uygulanan sosyal içerme politikalarına ayrıntılı olarak yer verilmiştir. Konuya ilişkin kavramsal ve kuramsal çerçeve ile uluslararası politikalara değinilmiş, sonrasında pek çok dezavantajlı grubun yaşadığı sosyal dışlanma problemleri ve sosyal içermeye ilişkin politikalara yer verilmiştir. Kadınlar, eski hükümlüler, gençler, yaşlılar, HIV pozitif bireyler, romanlar, engelliler, ruhsal bozukluğu olan bireyler, sığınmacı/mülteciler, yoksullar, madde bağımlıları, otizmli bireyler, çocuk işçiler ve korunma ihtiyacı olan çocuklar çalışmada ele alınan dezavantajlı gruplardır. İşin bilimsel boyutu ile ilgilenenlere, konuya ilgi duyanlara yönelik hazırlanan bu çalışmanın alanyazında önemli bir boşluğu dolduracağı kanaatindeyiz. Kitabın ortaya çıkmasında emeği olan tüm meslektaşlarımıza teşekkür ediyoruz.
Prof. Dr. Elif YÜKSEL OKTAY
Dr. Öğr. Üyesi Yasemin ÇÖLGEÇEN
- by Elif Yuksel Oktay
- •
- HIV/AIDS, Kadın, Gençlik, Çocuk
Toplumların iktisadi, siyasi, kültürel ve sosyal hayatlarında ortaya çıkan köklü değişimleri içeren kentleşme süreci, küreselleşmeyle birlikte hayatımıza yenilikler ve kolaylıklar getirmenin yanında göç, suç, eşitsizlik, çarpık yerleşme... more
Toplumların iktisadi, siyasi, kültürel ve sosyal hayatlarında ortaya çıkan köklü değişimleri içeren kentleşme süreci, küreselleşmeyle birlikte hayatımıza yenilikler ve kolaylıklar getirmenin yanında göç, suç, eşitsizlik, çarpık yerleşme ve işsizlik gibi birçok sorunun ortaya çıkmasına da neden olmuştur. Göç, suç, eşitsizlik, çarpık yerleşme ve işsizlik gibi sorunlar ele alındığında temel sebebin yoksulluk olduğu belirtilebilir.Yoksulluk, nedenleri ve sonuçları bakımından incelendiğinde madde bağımlılığı, suç işleme, sokağa itilen çocuklar, aile içi şiddet gibi birçok sorunun temelinde yer aldığı gibi bu sorunların sonuçları itibariyle engellilik, aile parçalanması, suça sürüklenen çocuklar gibi birçok sorunun da ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bu sorunların çözüme kavuşturulması için sosyal politikalar geliştirilmekte ve sorunların çözümünde sosyal hizmet müdahaleleri önemli bir yer tutmaktadır. Bu noktada, sosyal hizmet uygulaması sürecinde sosyal hizmet uzmanının mesleki rollerinin ve işlevlerinin tanımlanması, uygulama sürecinin nasıl ilerlemesi gerektiği hakkında bilgi vermesi ve uygulamanın sağlıklı bir şekilde ilerlemesi açısından önem taşımaktadır. Bu çalışmada kentleşme süreci ve yoksulluk kavramı incelenerek bu bağlamda sosyal hizmet uzmanının bağlantı kurucu, savunucu, öğretici, danışman, vaka yöneticisi ve sosyal değişme ajanı gibi rolleri değerlendirilecektir. Kentleşme ve yoksulluk bağlamında sosyal hizmet alanına katkı sağlayacak bu çalışmanın uygulama sürecinde sosyal hizmet uzmanlarına ve multi-disipliner çalışmalarda meslek elemanlarına rehberlik etmesi bakımından faydalı olacağı düşünülmektedir. ABSTRACT Urbanization process that includes radical changes that occur in society's economic, political, cultural, and social life with globalization besides bringing innovation and simplicity also brings many problems including immigration, crime, inequality, irregular settlements and unemployment. When problems such as immigration, crime, inequality, irregular settlement and unemployment addressed main cause is to be found is poverty. When poverty is examined in terms of causes and results it is found to be the root of the many problems such as crime, homeless children, domestic violence. Also when looked at the results it causes many problems such as disability, family breakdown and children driven to crime. Social policies and social work interventions are being developed and an important part of resolving problems. At this point, the definition of professional roles and functions of social workers is important for providing information on how the process progress and how the process of social work practice would run in healthy way. In this study, the process of urbanization and the concept of poverty will be examined and in this context the social worker's connective, advocating, educating, counselling, case manager and social change agent roles will be evaluated. It is thought that in context of urbanization and poverty this study will contribute to social work studies and will be useful in guiding social workers and multidisciplinary professionals in the implementation of the process.
- by Serdarhan Duru and +1
- •
- Poverty, Urbanization, Sosyal Hizmet, Kentleşme