Sosyoloji Research Papers - Academia.edu (original) (raw)
ÖZ Suç sosyolojisi bağlamında yapılan çalışmaların kriminolojinin ortaya çıkışındaki katkıları yadsınamaz. Suç ve suçlu davranışının meydana gelmesinde psikolojik faktörler olduğu kadar sosyolojik faktörler de bulunmaktadır. Sosyolojinin... more
ÖZ
Suç sosyolojisi bağlamında yapılan çalışmaların kriminolojinin ortaya çıkışındaki katkıları yadsınamaz. Suç ve suçlu davranışının meydana gelmesinde psikolojik faktörler olduğu kadar sosyolojik faktörler de bulunmaktadır. Sosyolojinin çalışma alanlarının birçoğu, suç ve suçlu davranışının, sebebi veya sonucu olarak karşımıza çıkmakta ve öncül toplumsal sorunlardan biri olması nedeniyle, sosyolojik açıdan ele alınması önem taşımaktadır. Bu çalışmada ise bir sosyolog bakış açısıyla görsel kriminoloji ele alınıp görsellik fotoğraf ile sınırlandırılarak incelenmiştir. Görsel kriminolojide fotoğraf ölçeğinde, el ilanları, reklamlar, uyarı niteliğindeki görseller (sigara içilmez vb.) değerlendirme dışı bırakılmıştır. Görsel verilerden faydalanarak, suç ve suçlu davranışının açıklanması, sosyolojik faktörlerin önemini daha da arttırmaktadır. Bu durum bize suç ve suçlu davranışının sadece psikolojiyle alakalı olmadığı yönündeki fikri güçlü bir şekilde desteklemeye avantaj sağlar. Çalışmanın yöntemi, literatür taramasına dayalı olarak betimsel analizdir. Suç teorileri kısaca özetlenip görsel kriminoloji başlığı altında, öncelikle sosyoloji ve kriminoloji ilişkisine değinilmiştir. Görsel kriminoloji informal başka bir deyişle yazılı olmayan kurallarla ilgilidir. Bu doğrultuda fotoğrafların suç ve suçlu davranışı açısından bir sınıflandırılması yapılmıştır. Yapılan bu sınıflandırma neticesinde fotoğrafın görsel kriminoloji içerisindeki yeri, önemi ve katkıları gösterilmeye çalışılmıştır. Bu açıdan yapılan bu sınıflandırma çalışmanın özgün yanını oluşturmaktadır.
ABSTRACT
The contributions of studies conducted in the context of the sociology of crime to the emergence of criminology cannot be denied. There are sociological and psychological factors in the emergence of crime and criminal behaviour. Many fields of study of sociology confront us as a cause or a result of crime and criminal behaviour, and it is essential to consider it sociologically since it is one of the primary social problems. In this study, visual criminology was discussed from a sociologist's point of view, and visuality was examined by limiting it to photography. Flyers, advertisements, and warning images (No Smoking, etc.) are excluded from the photo limitation in visual criminology. The disclosure of crime and criminal behaviour further increases the importance of sociological factors by using optical data. I am explaining crime and criminal behaviour by using visible data further increases the volume of sociological factors. This gives us the advantage of strongly supporting the idea that crime and criminal behaviour are not just about psychology. The study method is a descriptive analysis based on a literature review. The theories of crime are summarised, and the relationship between sociology and criminology is mentioned first under visual criminology. Visual criminology is informal, in other words, about unwritten rules. Accordingly, a classification of the photographs is made in terms of crime and criminal behaviour. As a result of this classification, it is aimed to show the place, importance and contributions of photography in visual criminology. This classification constitutes the original aspect of the study.
- by
- •
- Sociology, Criminology, Sosyoloji, Kriminology
YAŞAM SİNEMA / SİNEMA YAŞAM : Yaşamın Metaforu Olarak Sinema; DİSİPLİNLERİN SONSUZ KESİŞİMİ/YAPI SÖKÜMCÜ OKUMALARIN GÖLGESİNDE, FİLM YAZIMLARI. Bir sinema-senaryo-öykü inceleme grubu aktivitesi olarak yapılmış denemeler. Sinemayı kendinde... more
YAŞAM SİNEMA / SİNEMA YAŞAM : Yaşamın Metaforu Olarak Sinema; DİSİPLİNLERİN SONSUZ KESİŞİMİ/YAPI SÖKÜMCÜ OKUMALARIN GÖLGESİNDE, FİLM YAZIMLARI. Bir sinema-senaryo-öykü inceleme grubu aktivitesi olarak yapılmış denemeler. Sinemayı kendinde bir yaşam metaforu olarak, yaşamsal anlam bilimleriyle kesiştirerek, dün/bugün/yarın üçgeninde yaşama dair bir fal açılabilir mi sorusuna aranan yanıtlar..
YAŞAM SİNEMA / SİNEMA YAŞAM : Yaşamın Metaforu Olarak Sinema; kendi tarihiyle dışsalın kurgusu/yaşamın ve var oluşun tanımında, mekanın kuruluşu/zamanın yıkılışında, toplumsalın kendisi/sosyolojinin mimarisinde , ekonomun "sine"si politiğin/"ması"nda, felsefenin derini/edebiyatın eriminde, şiirin perisi/sine-masal dünyanın büyülü evreninde... DİSİPLİNLERİN SONSUZ KESİŞİMİ/YAPI SÖKÜMCÜ OKUMALARIN GÖLGESİNDE, SİNEMASAL DÜNYADAN SİNEMESEL FİLM YAZIMLARI.
- by Özgür Kıran
- •
- Eğitim, Sosyoloji, İletişim, Medya
1. Hangisi bilimin dayandığı temel varsayımlardan biri değildir? a) olaylar arasında neden-sonuç ilişkisi olması b) tümevarım yoluyla bilgi toplanabilmesi c) tümdengelim yoluyla bilgi toplanabilmesi d) olayların metafiziğe dayanarak... more
1. Hangisi bilimin dayandığı temel varsayımlardan biri değildir? a) olaylar arasında neden-sonuç ilişkisi olması b) tümevarım yoluyla bilgi toplanabilmesi c) tümdengelim yoluyla bilgi toplanabilmesi d) olayların metafiziğe dayanarak açıklanabilmesi e) hiçbiri 2. Aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a) Rasyonalizme göre insan bilgisinin kaynağı "akıl"dır b) Ampirizme göre insan bilgisinin kaynağı kişisel deneyimlerdir c) Bilimin temel işlevleri anlama, açıklama ve kontroldür d) Problem çözmenin tek dayanağı bilimdir e) Bilimsel yöntem tümevarım-tümdengelim yaklaşımlarının bir sentezidir 3. İyi bir hipotezde aranan nitelikler aşağıdakilerden hangisidir? a) kuramsal bir temele dayanmalıdır b) sınanabilir olmalıdır c) açık, basit, anlaşılır ve işlevsel bir şekilde ifade edilmiş olmalıdır d) değişkenler arası ilişkiyi tanımlamalıdır e) hepsi
Eko feminizm, 1970’lerde kadın ve doğa arasındaki bağ düşüncesinin artışıyla ortaya çıkmıştır. Eko feminizm terimi, 1974’de, kadınları, gezegeni kurtarmak için bir ekolojik devrime öncülük etmeye çağıran Françoise d’Eaubonne tarafından... more
Eko feminizm, 1970’lerde kadın ve doğa arasındaki bağ düşüncesinin artışıyla ortaya çıkmıştır. Eko feminizm terimi, 1974’de, kadınları, gezegeni kurtarmak için bir ekolojik devrime öncülük etmeye çağıran Françoise d’Eaubonne tarafından ortaya atılmıştır.
Raymond Wacks'ın kaleminden yetki iki hukuk felsefecisinin Türkçeye kazandırdığı son derece kolay ve anlaşılır bir ders kitabı. Hukuka ve felsefeye meraklı herkesin zevkle okuyabileceği bir çalışma. Çoğu kez eserin tercüme olduğu fark... more
Raymond Wacks'ın kaleminden yetki iki hukuk felsefecisinin Türkçeye kazandırdığı son derece kolay ve anlaşılır bir ders kitabı. Hukuka ve felsefeye meraklı herkesin zevkle okuyabileceği bir çalışma. Çoğu kez eserin tercüme olduğu fark edilemiyor. Yetkin bir İngilizceye sahip çevirmenler aynı oranda güzel ve başarılı bir çeviriyle Türkçenin zenginleşmesine samimi bir katkı sunmuşlardır.
Sosyolojiye genel bir bakış.
- by Mustafa TEKİN
- •
- Sociology, Sosiology, Sosyoloji
“Dijital Çocukluk ve Dijital Ebeveynler: Dijital Nesillerin Teknoloji Bağımlılığı” başlıklı ilk kitabımızın devamı niteliğini taşıyan bu ikinci kitabımız, kolektif bir çabanın üretimi olarak kurgulanmış ve farklı üniversitelerden 26... more
“Dijital Çocukluk ve Dijital Ebeveynler: Dijital Nesillerin Teknoloji Bağımlılığı” başlıklı ilk kitabımızın devamı niteliğini taşıyan bu ikinci kitabımız, kolektif bir çabanın üretimi olarak kurgulanmış ve farklı üniversitelerden 26 yazarın bir araya gelmesine vesile olmuştur. Dijital Bağımlılık ve E-Hastalık olmak üzere iki genel bölüm ve bu bölümlerde yer alan toplam on dört bölümden oluşan bu kitap, dijital nesillerin teknoloji bağımlılığını ve teknoloji kullanımına bağlı olarak ortaya çıkan hastalıkları konu edinmektedir. Dijital bağımlılık, sosyal medya bağımlılığı, dijital oyun bağımlılığı, çevrim içi alışveriş bağımlılığı gibi konuların yanı sıra e-hastalıklar, nomofobi, FoMO, maraton izleme, dijital istifçilik ve stalklamak gibi konular/olgular gerek teorik ve kavramsal düzeyde gerekse uygulamalı olarak ele alınmıştır. Bu doğrultuda kitabın hem ilgili alan yazına katkı sağlayacağı hem de bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de her alanda yoğun bir şekilde yaşanan dijitalleşmenin bireysel ve toplumsal yansımalarına yönelik farkındalığın artırılmasına destek olacağı düşünülmektedir.
- by Hasan Hüseyin Aygül and +2
- •
- Sosyoloji, Sosyal Medya, Yeni medya, Cyber Stalking
Bu tez çalışmasında, İran’da yaşayan bir Türk halkı olan, Kaşkay Türkleri’nin kimler olduğu, konar-göçer bir yaşam tarzları ve bu yaşamın nasıl olduğuna ışık tutmak amaçlanmıştır. Hayat şartları ve siyasi sebeplerden dolayı bir çoğu... more
Bu tez çalışmasında, İran’da yaşayan bir Türk halkı olan, Kaşkay Türkleri’nin kimler olduğu, konar-göçer bir yaşam tarzları ve bu yaşamın nasıl olduğuna ışık tutmak amaçlanmıştır. Hayat şartları ve siyasi sebeplerden dolayı bir çoğu yerleşik hayata geçmiş olan Kaşkay Türkleri’nin konuştukları Türk lehçesi, gelenek ve görenekleri, unutulma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu sebeple, bozkır kültürünü günümüzde hala yaşatmakta olan konar-göçer yaşam tarzında yaşayan Kaşkay Türkleri’nin araştırılması ve tanıtılması önem arz etmektedir.
Siyasi ve coğrafi sebeplerle yerleşik hayata geçenlerin dışında günümüzde hala konar-göçer olarak yaşayan Kaşkay Türkleri, bu çalışmada sosyo-kültürel açıdan ele alınmıştır. Bu konuyla ilgili çok fazla araştırma bulunmamakla birlikte, çadır yaşamları, göç etmede kullanılan metaryeller, çadır yaşamında ekonomi, Kaşkay Türkleri’nin yazlık ve kışlakları, çadır yaşamı ile ilgili kullanılar terimler, bu yaşamın edebiyata ve Kaşkay Türkçesi’ne yansıması incelenmiştir.
Sosyoloji kuramlar ve kavramlar çerçevesinde topluma ait çözümlemelerin, bilimsel araştırmaların yapıldığı geniş yelpazade bir disiplindir. Sosyolojinin diğer disiplinlerle arasındaki ilişki de ilgilendiği konuların başka disiplinler ile... more
Sosyoloji kuramlar ve kavramlar çerçevesinde topluma ait çözümlemelerin, bilimsel araştırmaların yapıldığı geniş yelpazade bir disiplindir. Sosyolojinin diğer disiplinlerle arasındaki ilişki de ilgilendiği konuların başka disiplinler ile ortak olmasından kaynaklanmaktadır. Sanayi Devrimi ve Fransız Devrimi gibi önemli dönemlerin bir disiplini olduğu için Sosyoloji, geçmişten günümüze ilgilendiği alanlarla diğer disiplinlere de kaynaklık etmiştir. Makale içerisinde sosyolojinin hukuk ve iletişim disiplinleri ile ilişkisi incelenmiştir. Sosyoloji toplumu oluşturan bireyler arasındaki ve onların diğer kurumlarla olan ilişkisini incelerken hukuk sosyolojisi bu bağlamda topluma ilişkin yasal düzenlemeleri sağlayan hukuk ile sosyoloji arasındaki ortaklık toplum birimi üzerinden var olan düzeni incelemektedir. İletişim disiplin olarak sosyoloji literatüründe hukuk kadar kesin bir alana sahip olmamakla birlikte terimsel bağlamda iletişim olarak olmasada ilk dönem sosyologlarından itibaren kuramların içerisinde yer almıştır. Günümüz toplumunun iletişim üzerinden daha çok anıldığı ve çözümlendiği bu zamanlarda ise iletişim sosyolojisi önem kazanmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Sosyoloji, Hukuk Sosyolojisi, İletişim Sosyolojisi
Tutum, en geniş anlamda bir bireyin belirli bir objeye veya bir kimseye karşı zihinsel açıdan hazır oluş durumu veya belirli bir biçimdeki vaziyet alışıdır. (Allport, 1935, s.798-844.) Diğer bir deyimle, bireylerin belirli objelere karşı,... more
Tutum, en geniş anlamda bir bireyin belirli bir objeye veya bir kimseye karşı zihinsel açıdan hazır oluş durumu veya belirli bir biçimdeki vaziyet alışıdır. (Allport, 1935, s.798-844.) Diğer bir deyimle, bireylerin belirli objelere karşı, geçirdiği çeşitli deneyimler sonucu düzenli bir tavır alışları, davranış biçimleridir. Birçok nedenden dolayı bir kimse bir sanatçıyı, bir politikacıyı, bir şarkıcıyı, bir oteli veya bir restoranın yemeklerini beğenmeyebilir. Bu kimsenin böyle bir tutumunun devamlılık göstermesi beklenir. Örneğin, o sanatçıyı izlememek, şarkıyı dinlememek ya da beğenmediği politikacının partisine oy vermemek gibi.
Bu çalışmanın temel amacı, Dünya’da olduğu gibi Türkiye’de de kendine hızla yeni bir yer açan sosyolojinin temel kavramlarının etkili bir biçimde öğretilmesine katkıda bulunmaktır. Eser, birbirini tamamlayan on beş ana bölümden... more
Bu çalışmanın temel amacı, Dünya’da olduğu gibi Türkiye’de de kendine hızla yeni bir yer açan sosyolojinin temel kavramlarının etkili bir biçimde öğretilmesine katkıda bulunmaktır. Eser, birbirini tamamlayan on beş ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde sosyolojinin konusu ve farklı toplumsal düzlemlerle ilişkileri ele alınmaktadır. “Sosyolojide Araştırma Yöntem ve Teknikleri” başlıklı İkinci bölümde, sosyal bilimlerin niteliği, bilim, bilimsel faaliyet ve bilimsel araştırma kavramlarının yanında, sosyal bilimler metodolojisinde kullanılan yöntem ve teknikler, sosyal bilimlerin temel ontolojik ve epistemolojik kabulleri çerçevesinde incelenmektedir. Üçüncü bölüm toplum ve kültür konusuna ayrılmıştır. Bu bölümde, toplum ve kültür kavramlarının içeriğinde yer alan temel kavramlara ilişkin değerlendirmelere yer verilmektedir. Dördüncü bölümde, “Toplumsal Gruplar” başlığı altında sosyolojide grup tanımları, çeşitleri ve temel karakteristikleri ele alınmaktadır. “Toplumsal Yapı ve Kurumlar” başlığını taşıyan Beşinci bölümde, “toplumsal yapı”, “yapı kavramının özellikleri”, “toplumsal kurumlar”, “kurumların işlevleri ve türleri” ile “temel toplumsal kurumlar” incelenmektedir. Altıncı bölümde, toplumsal tabakalaşma ve toplumsal hareketlilik konuları üzerinde durulmaktadır. Bu çerçevede; toplumsal tabakalaşma sistemleri ve kuramlarının yanı sıra, günümüzde tabakalaşma düzeni ve toplumsal hareketlilik konuları analiz edilmektedir. Yedinci bölümde, toplumsal statü ve toplumsal roller, söz konusu kavramlara ilişkin temel nitelikler etrafında işlenmektedir. Sekizinci bölüm, toplumsallaşma ve toplumsallaşmanın temel işlevlerine tahsis edilmiştir. Bu bölümde, toplumsallaşmanın kültürel aktarım işlevinin yanı sıra, aile, okul ve kitle iletişim araçları gibi temel toplumsallaşma ajanlarının işlevleri üzerinde durulmaktadır. Dokuzuncu bölümde toplumsal cinsiyet kavramı, çeşitli boyutlarıyla incelenmektedir. Bu bölüm, cinsiyet ve toplumsal cinsiyet farklılaşmasına ilişkin açıklamalar ile başlamakta ve toplumsal cinsiyetin küreselleşmesi ile sonuçlanmaktadır. Onuncu bölümde; suç, sapma ve toplumsal kontrol başlıkları ele alınmaktadır. Bu bölümde suç ve sapmaya ilişkin toplumsal kuramların yanı sıra, toplumsal kontrol mekanizmaları işlenmektedir. On birinci bölümde, toplumsal değişmenin çeşitli boyutları, toplumsal değişme faktörleri örneğinde incelenmektedir. On ikinci bölümün içeriğini modernleşme konuları oluşturmaktadır. Modernleşmenin tanımı ve boyutlarının yanı sıra, modernleşme kuramının temel karakteristikleri, eleştirisi ve Türkiye özelinde farklı modernleşme perspektifleri üzerinde durulmaktadır. On üçüncü bölümde, küreselleşmenin tanımı, özellikleri, dinamikleri, farklı boyutları ve günümüzdeki küreselleşme tartışmalarına yer verilmiştir. On dördüncü bölümde, sosyolojik kuramlar klasik ve güncel örnekleriyle açıklanmaktadır. On beşinci ve son bölümde ise, Türkiye’de sosyolojinin gelişimi, öncü şahıslar, dönemsel ayrımlar ve farklılaşmalar çerçevesinde ele alınmaktadır.
- by İhsan Çapcıoğlu
- •
- Sociology, Turkey, Sosyoloji, Türkiye
'Düşünce ve İfade Özgürlüğü' üzerine yazılmış en güzel eserlerden birisi.
- by Gencer Çakır
- •
- Tarih, Sosyoloji, Antropoloji
19-21 Eylül 2019’da dokuzuncusunu düzenlediğimiz Ulusal Sosyoloji Kongresi, daha önceki kongrelerde de olduğu gibi, güncel sosyolojik gelişmelerin tartışıldığı bir platform olarak Türkiye’deki sosyolojik gündemin paylaşılmasına önemli... more
19-21 Eylül 2019’da dokuzuncusunu düzenlediğimiz Ulusal Sosyoloji Kongresi, daha
önceki kongrelerde de olduğu gibi, güncel sosyolojik gelişmelerin tartışıldığı bir platform
olarak Türkiye’deki sosyolojik gündemin paylaşılmasına önemli katkılarda
bulunmuştur. İlk kongrenin düzenlendiği 1993 yılından günümüze kadar Türkiye’de
faklı alanlarda yapılan sosyolojik çalışmalar ulusal kongre aracılığıyla meslektaşlar ve
sosyoloji ile ilgili diğer akademisyenlerle paylaşılmaktadır.
Dokuzuncu kongre “Toplum 4.0” üst başlığı ile çağrıya çıkmış ve kongrede sunulmak
üzere 505 bildiri başvurusunda bulunulmuştur. Bilim kurulunun bilimsel
değerlendirmesinin ardından kongrede sunulmak üzere 336 bildiri kabul edilmiştir. Kabul
edilen bildirilerin 282 tanesi sunulmuştur. Kongre 100 oturumla gerçekleştirilmiş,
“Dijital Sosyoloji”, “Toplumsal Cinsiyet”, “Çocuk sosyolojisi”, “Göç Sosyolojisi” ve
“Kent Sosyolojisi” temaları en çok oturum sayısı alan konular olmuştur.
Bu kitapla 9. Ulusal Sosyoloji kongresinde sunulan bildirilerin 72 tanesinin tam metinlerini
içermektedir
Fiyatlar, Ticaret, Ziraat, Üretim, Enflasyon, Ücret, Maaş, Ölçü Birimleri, Para Birim ve Çeşitleri, Mukayeseli Fiyatlar, İklim Şartları, İthalat, İpek Yolu.
- by Erdem Akça
- •
- Tarih, Sosyoloji, Kamu Yönetimi, Ekonomi
Editoryal bir çalışma olan kitap, çok yazarlı ve birden çok bölümden oluşan bir kaynaktır. Esra Özyürek tarafından derlenen 'Hatırladıklarıyla ve Unuttuklarıyla Türkiye'nin Toplumsal Hafızası'2 349 sayfa olup İletişim Yayınlarından... more
Editoryal bir çalışma olan kitap, çok yazarlı ve birden çok bölümden oluşan bir kaynaktır. Esra Özyürek tarafından derlenen 'Hatırladıklarıyla ve Unuttuklarıyla Türkiye'nin Toplumsal Hafızası'2 349 sayfa olup İletişim Yayınlarından çıkmıştır. Kitabın ISBN numarası ise 978-975-470-919-3 olup fiyatı 33 TL'dir. Kitabın ana fikri, Türkiye'nin yakın geçmişine ışık tutmak ve bu geçmiş dönemler hakkında okuyucunun fikir sahibi olmasına yardımcı olmak, toplumun bilinçli bir tarihsel hafıza oluşturmasına ön ayak olmaktır. Tarihin sadece romanlardan ve görsel medyadan öğrenilmeye çalışıldığı, anı kitaplarının da bu kertede yok sattığı bilgileri ışığında değerlendirildiğinde kitap toplumsal hafıza oluşturabilmek ve tarih bilincine erişebilmek amaçlarıyla akademik anlamda büyük bir boşluğu doldurmaktadır. Tarihi romanların, görsel medya unsurlarının, anı kitaplarının akademik düzeyde değerlendirildiği alan çalışmalarında böylesi bir kitabın varlığı bilginin güvenilirliğinin sağlanabilmesi adına önemli bir yer arz etmektedir. Kitabın Giriş bölümünde Esra Özyürek yapmış olduğu genel bir değerlendirmede çalışmada 'bellek ve kimlik arasında sıkı bir ilişki olduğuna', 'tarih ve bellek ilişkisine', 'bireysel hafızanın sosyal alanla pek çok noktada kesiştiği' gibi verilere ulaşıldığına dikkat çekmektedir. Kitap genelinde bellek, tarih, toplum, toplumsal hafıza, kültür, kimlik kelimeleri daha çok kullanılarak bu kelimelerin kitabın ana fikrindeki önemine dikkat çekilmiştir. Kitap içerik olarak anlaşılır, sade bir akademik dille yazılmış olup, çeşitli görseller, veriler, gezi yazı örnekleri, sözlü tarih örnekleri ile pekiştirilmiştir. Kitabın içeriğine girecek ürünler oluşturulurken bugüne kadar bu alanda yapılmış çeşitli çalışmalar, gezi yazıları, makaleler, anılar, sözlü tarih örnekleri, kitaplar kaynak olarak kullanılmış, alana akademik düzeyde boşluğu dolduracak bir kitap hediye etmişlerdir.
İTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Müziği Programında hazırlanan bu çalışma 4 bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde “1990 Yılı ve Sonrasında Kitle İletişim Araçları ve Müzik- Medya Üzerindeki Etkisi” konu başlığının seçilme sebebi,... more
İTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Müziği Programında hazırlanan bu çalışma 4 bölümden oluşmaktadır.
Giriş bölümünde “1990 Yılı ve Sonrasında Kitle İletişim Araçları ve Müzik- Medya Üzerindeki Etkisi” konu başlığının seçilme sebebi, konunun kapsamı ve araştırmada uygulanan yöntemler açıklanmıştır.
2. bölümde genel hatlarıyla Kitle, Kültür, Kitle Kültürü, İletişim, Kitle İletişimi ve Kitle İletişim Araçları kavramları birbirleriyle bağlantılı bir şekilde ele alınmış, konuyla ilgili dünya literatüründeki farklı akımların ve düşünce adamlarının kavramlarla ilgili geliştirdikleri kuramlar üzerinde durulmuştur. Farklı kaynaklardan alınan sınıflandırmalar neticesinde tez çalışması kapsamında 5 kitle iletişim aracı seçilmiştir. Bu araçlar; gazete, dergi, radyo, televizyon ve internettir. Seçilen 5 kitle iletişim aracının müziğin kitlelere ulaşmasında aktif rol oynaması seçim kriterini oluşturmaktadır. Bu araçların dünya ve Türkiye‟deki tarihi ve 1990 yılına kadar olan gelişmeleri 2. bölümde anlatılmıştır.
3. bölüm 2. bölümde bahsedilen 5 iletişim aracıyla ilgili dünya ve Türkiye‟deki 1990 yılı ve sonrasında yapılan araştırmaları konu almaktadır. Bu bölümde söz konusu kitle iletişim araçlarının son 20 yılda gösterdiği teknolojik, sosyolojik, ekonomik vb. gelişme ve değişmeler, kitlelerin bu araçları algılayış şekilleri, yapılan araştırma sonuçlarının karşılaştırmalı olarak bilimsel değerler ışığında yorumlanması yer almaktadır. Bu doğrultuda kitle iletişim araçları müzik- medya bağlamında konu edilmiş, 1990 yılı sonrası medya gözünden müziğe bakış, reklamcılık, tanıtım ve pazarlama disiplinlerinin müzik sektörüne sağladığı avantaj ve dezavantajlı durumlar örneklerle anlatılmıştır. Bilimsel ve akademik makaleler ile medya şirketlerinin ya da RTÜK Kamuoyu Araştırması gibi devlet kanalıyla yürütülen araştırmaların sonuçları ve müzik medyasına etkisi 3. bölümün alt başlıklarını oluşturmaktadır.
4. bölüm olan sonuç bölümünde ise tez genelinde ele alınan konular sebep- sonuç ilişkisi içinde yorumlanmıştır. Müziğin kültürel ve endüstriyel açıdan medyayı kullanma şekli incelenmiştir. Araştırma verileri temel alınarak seçilen kitle iletişim araçlarının eksik yönleri belirtilmiştir.
Öz: Yerleşim Evi Hareketi, ABD'de endüstrileşmenin tetiklediği göçmen akınının kent-lerde yoğunlaşmasıyla yaşanan toplumsal problemler karşısında mevcut kültürel enst-rümanların yetersiz kaldığı bir dönemde,19. yüzyıl sonunda, sosyal... more
Öz: Yerleşim Evi Hareketi, ABD'de endüstrileşmenin tetiklediği göçmen akınının kent-lerde yoğunlaşmasıyla yaşanan toplumsal problemler karşısında mevcut kültürel enst-rümanların yetersiz kaldığı bir dönemde,19. yüzyıl sonunda, sosyal reform çabalarının parçası olarak ortaya çıkmıştır. ABD'de neredeyse hemen her kentte kurulan bu toplum merkezleri arasında Chicago'da kurulan Hull House, toplumsal düzenin yeniden tesi-sinde nüfusun heterojenliğini 'fayda'ya dönüştürme tasasıyla, yeni göçmenlerle nasıl ilişki kurulacağı sorununa yaklaşımıyla özel önemdedir. Çalışmanın amacı, Hull Hou-se'un farklı geçmişlerden gelenler arasında müşterek bağlamlar oluşturarak, onlara, aynı gelecek için çaba gösterebilecekleri bir form kazandırmaya çalışmalarının Ameri-kan vatandaşlığının muhtevasına etkisini ortaya koymaktır. Abstract: The Settlement House Movement in the USA was born, as a part of the social reform attempts, at the end of the 19th century in a period when the social problems rendered the existing cultural instruments inadequate once the huge flow of migrants concentrated on the cities. Among the related social centres that were established almost in every city in the USA, the Hull House, which had been established in Chicago, is of special importance for its focus on converting the heterogeneity of population into "advantage" and its approach to the question of how to enter into relations with the new comers. The purpose of this study is to show how the Hull House acted in the scope of American citizenship by creating some common contexts between the new comers with different backgrounds in order to formalize them into a common future they would strive for.
Bu araştırmanın amacı, ülkemizde üniversitelerde görev yapan akademisyenlerin bilim ve bâtıl ikileminin birlikteliğini astroloji üzerinden ortaya koymaktır. Bu amaca istinaden araştırma soruları şu şekildedir: * Üniversitelerde görev... more
Bu araştırmanın amacı, ülkemizde üniversitelerde görev yapan akademisyenlerin bilim ve bâtıl ikileminin birlikteliğini astroloji üzerinden ortaya koymaktır. Bu amaca istinaden araştırma soruları şu şekildedir:
* Üniversitelerde görev yapan akademisyenler burçlara/astrolojiye inanmakta mıdır?
* Üniversitelerde görev yapan akademisyenler fala inanmakta mıdır?
* Burçlara inanmadığını ifade eden akademisyenler fala inanmakta mıdırlar?
* Doğum tarihine göre belirlenen burçlardaki akademisyenlerin sıklıkları ile olumlu ve olumsuz kişilik özelliklerinin atfedildiği burçlardaki akademisyenlerin sıklıkları arasında bir tutarlılık var mıdır?
* Burcunun özelliklerini taşıdığını ifade eden akademisyenlerin doğum tarihine göre belirlenen burçlardaki sıklıkları ile beyan edilen kişilik özelliğinin atfedildiği burçlardaki sıklıkları arasında bir tutarlılık var mıdır?
* Bilimsel araştırma üretenlerin araştırmalara katılım istekliliği nasıldır?
Bu çalışmada Peter L. Berger'in "Sosyolojiye Çağrı: Hümanist Bir Perspektif" isimli kitabı ele alınmaktadır. Giriş niteliğinde bir eser olan kitap, sosyoloji hakkında bilgi sahibi olmak isteyen genel okur ve sosyoloji disiplinine giriş... more
Bu çalışmada Peter L. Berger'in "Sosyolojiye Çağrı: Hümanist Bir Perspektif" isimli kitabı ele alınmaktadır. Giriş niteliğinde bir eser olan kitap, sosyoloji hakkında bilgi sahibi olmak isteyen genel okur ve sosyoloji disiplinine giriş yapan öğrenciler için değerli bir kaynaktır. Her ne kadar dilimize kazandırılması gecikmiş olsa da sosyolojiye çağrısını sürdüren bu kitabın ülkemiz okurlarına ve sosyoloji öğrencilerine tanıtılmasının önemli olduğu düşünülmektedir.
İhlas, Nefs-i Emmare, Şahsiyet (kişilik), Enaniyet (benlik), Heva ve Heves, Vehim, Îsar, Rabıta-yı Mevt, Tefânî, Tefekkür, Fena-yı Hakikat, Menfaat, Korku, Tembellik, Milliyetçilik, Tamah.
- by Erdem Akça
- •
- Islam, Tasavvuf, Sosyoloji, Felsefe
Oryantalizmin en göze çarpan özelliklerinden biri sözüm ona "Doğulu" olarak nitelenen düşünürlerin teorik belirleyiciliğini görmezden gelmesidir. Her ne kadar sosyal ve beşerî bilimlerde Oryantalizm ve yine onunla yakından ilişkili... more
Oryantalizmin en göze çarpan özelliklerinden biri sözüm ona "Doğulu" olarak nitelenen düşünürlerin teorik belirleyiciliğini görmezden gelmesidir. Her ne kadar sosyal ve beşerî bilimlerde Oryantalizm ve yine onunla yakından ilişkili Avrupamerkezcilik gibi sorunlar eleştiriliyor olsa da çığır açıcı Batı-dışı düşünürlerin dikkate alınması büyük oranda hâlâ söz konusu değildir. Başka bir ifadeyle, her ne kadar Oryantalist yaklaşımların Batı-dışı alternatiflerini inceleme görevi, bizzat Oryantalizm eleştirilerine eşlik eden mantıksal bir gereklilik olsa da-birkaç istisna dışında-bu görev hâlâ gerçekleştirilmemiştir. Bu durum, İslam, Ortadoğu ve Kuzey Afrika alanlarında çalışanlar için özellikle geçerlidir. İşte bu sebeple, elinizdeki çalışma, ele aldığı konu hakkındaki teorik yetkinliği ve bu yetkinliğinin farklı zaman ve yerlerle potansiyel ilişkisi genellikle görmezden gelinen bir düşünürün tarihsel sosyolojisine odaklanmaktadır. Bu bağlamda İbn Haldûncu Sosyoloji'nin temel iddiası, İbn Haldûn'un çalışmalarından hareketle tarih ve çağdaş toplumla çok yakından ilişkili bir modern sosyolojinin yeniden inşa edilebileceği; ancak İbn Haldûn'un bir teorisyen olarak görmezden gelinmesi sebebiyle bu yeniden inşa ve uygulamanın şimdiye kadar yapılmadığıdır. No : 255
- by kamuran gokdag and +1
- •
- Sociology, Social Theory, Social Psychology, Philosophy
Tüketim, Üretim, Kapitalizm, Sosyalizm, Komünizm, İdealist Sosyalizm ve Kapitalizm, Sermaye Düşmanlığı, İşçi Hakları, Emek, İstifade, Fayda, Dayda Maksimizasyonu, Madde Aşkı, Reklamların Etkisi, Ayniyet Psikolojisi, Madde Düşmanlığı,... more
Tüketim, Üretim, Kapitalizm, Sosyalizm, Komünizm, İdealist Sosyalizm ve Kapitalizm, Sermaye Düşmanlığı, İşçi Hakları, Emek, İstifade, Fayda, Dayda Maksimizasyonu, Madde Aşkı, Reklamların Etkisi, Ayniyet Psikolojisi, Madde Düşmanlığı, Zahmetsiz Kazanç, Ye'cüc- Me'cüc, Deccal, İstibdad, Rüşvet, Baskı, Helal Kazanç, Haram Kazanç, Üretim Sınırlaması.
Târihçiler, çalışmalarında en yüksek verimi sağlayabilmek için, üzerinde çalıştıkları konuların belirli dönemler içinde ele alınmasından yana. Bu dönemler, târihe ilişkin yapılagelen tasniflerdir. Târihçilerin kullanageldiği tasnifler... more
Târihçiler, çalışmalarında en yüksek verimi sağlayabilmek için, üzerinde çalıştıkları konuların belirli dönemler içinde ele alınmasından yana. Bu dönemler, târihe ilişkin yapılagelen tasniflerdir. Târihçilerin kullanageldiği tasnifler arasında en yaygın olanı Cellarius'ün tasnifidir. Cellarius, yazının bulunmasından önceki döneme prehistorik çağ; sonraki döneme ise târihî çağlar der. Prehistorik çağı, kendi içinde iki döneme ayırır; taş devri ve mâden devri. Taş devrini de kendi içinde üç döneme ayırır; paleolitik çağ, mezolitik çağ ve neolitik çağ. Mâden devrini de kendi içinde üç döneme ayırır; bakır devri, tunç devri ve demir devri. Târihî çağları ise kendi içinde dört döneme ayırır; eski çağ, orta çağ, yeni çağ ve yakın çağ. Ben de bu tasnife sâdık kalarak burada, medeniyetlerin doğuşunu ana hatlarıyla inceleyeceğim. Bunu yaparken de paleolitik çağdan başlayacağım.
- by Dr. Alkım Saygın
- •
- Sumerian, Ortadoğu, Arkeoloji, Eğitim
Sergi küratörü Zafer Toprak'la yapılan söyleşi: Pera Müzesi, yeni sergiyle, ahşap deniz hamamlarından plajlara uzanan dönüşümün ve dolayısıyla özgürleşmenin izlerini fotoğraflar, yağlı boya resimler, efemera, kitaplar ve mecmualar... more
Sergi küratörü Zafer Toprak'la yapılan söyleşi:
Pera Müzesi, yeni sergiyle, ahşap deniz hamamlarından plajlara uzanan dönüşümün ve dolayısıyla özgürleşmenin izlerini fotoğraflar, yağlı boya resimler, efemera, kitaplar ve mecmualar aracılığıyla sürüyor.
Günümüz yazarlarından olan Osman Çeviksoy’ un toplumcu gerçekçi bir anlatım özelliği gösteren “Başıma Dağlar Düştü” adlı eseri hem edebî hem de sosyolojik bağlamda değerlendirmeye değer bir eserdir. Bu çalışmanın giriş kısmında eserde... more
Günümüz yazarlarından olan Osman Çeviksoy’ un toplumcu gerçekçi bir anlatım özelliği gösteren “Başıma Dağlar Düştü” adlı eseri hem edebî hem de sosyolojik bağlamda değerlendirmeye değer bir eserdir. Bu çalışmanın giriş kısmında eserde irdelenen kavramlar, toplumcu gerçekçi bakış açısı edebiyat-sosyoloji ilişkisi içinde tanıtılmıştır. Bu bölümde eser hakkında genel bilgiler de verilerek eserin hem edebiyat hem de sosyoloji açısından önemi vurgulanmıştır. İkinci kısımda ise eser, çeşitli yönleriyle tahlil edilmiştir. Roman tahlili yapılırken genel üç başlık (“Anlatıcı”, “İçerik”, “Anlatma Yöntemi ve Ögeleri”) altında diğer ögelere ait başlıklar da açıklanmaya çalışılmıştır. Sonuç olarak da romanın edebiyat tarihimiz içerisindeki yeri vurgulanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Osman Çeviksoy, edebiyat ve sosyoloji, toplumcu gerçekçilik, roman tahlili.
Türkiye’de bulunan Suriyeli sığınmacılarla ilgili üzerinde durulması gereken konular yasal statüyle birlikte barınma, Türkçeyi öğrenme, uygun bir işinin olması, sağlık imkanlarından faydalanma, kentsel yaşama uyum, bilhassa çocukların... more
Türkiye’de bulunan Suriyeli sığınmacılarla ilgili üzerinde durulması
gereken konular yasal statüyle birlikte barınma, Türkçeyi öğrenme, uygun bir işinin olması, sağlık imkanlarından faydalanma, kentsel yaşama uyum, bilhassa çocukların eğitim fırsatından faydalanması, temel kültürel ihtiyaçlar ile görüş ve sorunlarını ilgili mercilere iletememe gibi sorunlar bulunmaktadır (Deniz, 2009:480). Aynca, sığınmacıların göç ettikleri yerlere uyum sağlayabilmesinde, yerel halkın kendilerine karşı tutumu da son derece önemlidir. Özellikle savaşın en derin izleri çocuklar üzerinde gözlenmektedir. Türkiye’de bulunan Suriyeli sığınmacıların yansından fazlasını 18 yaşın altındaki çocuklar oluşturmaktadır. Zorunlu göç durumunun kendisinin pek çok zorluğu beraberinde getirdiği düşünüldüğünde, özellikle çocukların çok boyutlu sorunlarla karşı karşıya
kaldığı ortadadır. Bu bağlamda çocukların eğitim ve sağlık hizmetlerine erişim durumunun sınırlı olması, yeni çevreye uyum sağlayamama, kültür farklılıkları nedeniyle kültür çatışması, arkadaşlarınca benimsenememe, yabancılık hissetme, içine kapanarak yalnızlaşma, okul kurallarına uyamama ve okulda başarısızlık önemli sorunlar arasındadır. Çocuk olmak ile göçmen olmanın dezavantajlarının birleşmesi dolayısıyla çifte dezavantajlı olan göçmen çocuk grubu birincil öncelikler arasında
olmak durumundadır. Bu noktada çocukların durumu, üzerinde hassasiyetle durulması gereken önemli bir sorundur. İşte bu kaygılardan hareketle, İstanbul’un Sultanbeyli ilçesine zorunlu göç eden Suriyeli sığınmacılarla “Suriyeli Çocuklarla El Ele: Suriyelilerin Yaşam Deneyimleri” başlıklı kapsamlı bir çalışma yürütülmüş, sığınmacıların göç öncesi ve soması deneyimlerini analiz eden sorunlarının tespitine ve bunların çözümüne yönelik stratejilerin geliştirilebilmesi hedeflenmiştir. Bu araştırma, Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından ortaklaşa finanse edilen dördüncü dönemi Sivil Toplum Diyalogu Hibe Program ı'm n Üsküdar Üniversitesi, Hacı Habibullah Geredevi Vakfı (HAGEV) ve CEIPES (İtalya) ortaklığında yürütülen ‘Suriyeli Mülteci Çocuklarla El
E le’ isimli, TR2011/0135.15-04/008 numaralı projeden üretilmiştir. Adı geçen bu araştırmada sığınmacıların göç etme nedenlerinin göç sürecindeki olumlu ve olumsuz deneyimlerinin yeni yaşam alanlarında karşılaştıkları sorunların çocukların eğitim ve psiko-sosyal sorunlarının ve sığınmacıların gelecek planlarının anlaşılmasına odaklanan bir alan araştırması niteliği taşıyor. Bu çalışma ile, yukarıda adı geçen araştırmanın içinde bir bölüm olarak yer alan ve göçten en fazla etkilenen kesim olan sığınmacı çocukların ebeveyn görüşlerine dayalı sosyo-ekonomik, sosyo-kültürel ve sosyo-psikolojik sorunlarının ortaya çıkarılması hedeflenmiştir. Bu hedefler doğrultusunda göç olgusunun Suriyeli çocukların eğitimi üzerindeki etkilerinin belirlenmesi, çocukların karşılaştıkları psiko-sosyal sorunların irdelenmesi amaçlanmıştır.
Bir tarihçi olarak tamamen yeni olma iddiası taşıyan her şeye şüpheyle yaklaşırım. Bir fikrin öncüllerini tespit edemezsem, derhal bunun aptalca bir fikir olduğundan şüphe ederim. Eğer geçmişte yaşamış insanlardan tanışık olduğum ve... more
Bir tarihçi olarak tamamen yeni olma iddiası taşıyan her şeye şüpheyle yaklaşırım. Bir fikrin öncüllerini tespit edemezsem, derhal bunun aptalca bir fikir olduğundan şüphe ederim. Eğer geçmişte yaşamış insanlardan tanışık olduğum ve hayalimde beni şaşırtan şey hakkında tartışabileceğim birisini bulamazsam kendimi son derece yalnız ve bugünkü kısıtlı ufkuma mahkûm kalmış hissederim.
Bu kitapta derlenen yazılar gölge ekonominin yükselişine odaklanıyor. Bu terimi parasallaştırılmış sektöre dahil olmayan, ama sanayi öncesi toplumlarda da rastlanmayan bazı faaliyetler hakkında konuşmak için icat ettim.
Öğretilmiş anadil edinimi de bu kitapta üzerine eğildiğim örneklerden bir tanesi.
Karl Polanyi’nin modern tarihi piyasa ekonomisinin ‘ilişiksizleşme’ süreci olarak tarif edişine katılıyorum. Ancak bu benzeri olmayan modern ve ilişiksizleşmiş ekonomiyi, formel ekonomiye ait terimlerin rahatça uygulanabileceği bir perspektif kullanarak incelemiyorum. Daha ziyade gölgede kalan diğer tarafla ilgileniyorum. Gölge ekonominin formel ekonomi kategorisine dahil olmayan ve antropolojinin geçimlik kültürlere dair araştırmalarında kullanabileceği özelliklerini tarif etmek istiyorum. On dokuzuncu yüzyıl başlarının tarihine baktığımda parasallaştırmanın ilerleyişi ile birlikte parasallaşmamış ve diğerini tamamlayan bir yarıkürenin ortaya çıktığını görüyorum. Bu iki yarıküre eşit derecede, ama farklı şekillerde, endüstri öncesi toplumların genel yapısına yabancı. Her ikisi de çevrenin kullanım değerini ortadan kaldırıyor ve geçimlik ekonomiyi yok ediyor.
Gölge ekonominin yükselişine paralel olarak, karşılığı maaşla ödenmeyen ancak hane halkının piyasadan bağımsızlaşmasına hiçbir katkısı olmayan yeni bir emek türünün ortaya çıktığını gözlemliyorum. Aslında başlıca örneği ev kadınının geçimlik olmayan, yani evsel alanda yaptığı, gölge iş olan bu yeni faaliyet türü, evin parasını kazanan kişinin ortaya çıkışı için de gerekli koşuldur. Modern ücretli emek kadar yeni bir fenomen olan gölge iş, meta-yoğun toplumun bekası için daha gerekli bile olabilir. Bunun geçime odaklı halk kültürlerine has vernaküler etkinliklerden farkı, araştırmamın en zorlu ve en çok sonuç veren bölümünü oluşturuyor.