Basın özgürlüğü Research Papers - Academia.edu (original) (raw)
A Review on 'Child Victims' in News and Digital Media Images and data of child victims are widely reported in the news for the purpose of informing the public. The fact that the child who has been sexually abused or in need of protection... more
A Review on 'Child Victims' in News and Digital Media Images and data of child victims are widely reported in the news for the purpose of informing the public. The fact that the child who has been sexually abused or in need of protection is constantly in the public eye violates the right to protection and improvement of child's physical and moral existence. Especially considering the power of the digital media on 'dissemination' and 'storage' of information and news, the issue of the protection of child victims becomes even more significant. Undoubtedly, interactive shares on social networks or direct disclosure of information by search engines are most impactful upon that. Here in this review, current news coverage of child victims and legal issues that may arise from the said coverage have been discussed.
- by
- •
- çocuk Hakları, Basın özgürlüğü
İfade özgürlüğünün en etkin kullanım araçlardan biri olan basın, çoğulcu demokratik rejimlerde, dördüncü kuvvet olarak yer alması nedeniyle tartışmasız bir öneme sahiptir. Basın, meşruiyetini kendisini demokratik rejimin bir parçası... more
İfade özgürlüğünün en etkin kullanım araçlardan biri olan basın, çoğulcu demokratik rejimlerde, dördüncü kuvvet olarak yer alması nedeniyle tartışmasız bir öneme sahiptir. Basın, meşruiyetini kendisini demokratik rejimin bir parçası olarak gören bu görüşten alırken, aynı şekilde devlet de meşruiyetini ve güvenilirliğini basının denetim gücüyle sağlamakta; belgelemektedir.
Basın özgürlüğü; haber, düşünce ve bilgilere ulaşma, onları yorumlama, yayınlama ve dağıtabilme olarak özetleyebileceğimiz hak ve özgürlüklerden oluşmaktadır. Sorumluluklar çerçevesinde kullanılabilecek bu hakkın her özgürlük gibi çeşitli nedenlerle sınırlandırılması da kaçınılmazdır. Bu sınırlamalar, toplumdan topluma farklılık arz etmekle birlikte; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları, demokratik ülkelerde bu sınırlama alanının gittikçe daraltılması yönünde bir eğilim olduğunu göstermektedir.
Türkiye, 2001 yılından itibaren, gerek 5187 sayılı Basın Kanunu’yla gerekse 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun ilgili maddeleriyle ifade ve basın özgürlüğüne yönelik yeni düzenlemelere yönelmiş, bu düzenlemelerde uluslararası standartlar yakalanmaya çalışılmıştır. Ancak yaklaşık aynı dönemlerde yapılan bu düzenlemeler arasında bile çelişkiler ve tutarsızlıklar mevcuttur. Nitekim Türkiye’de tutuklu gazeteci sayısında son yıllarda meydana gelen artış da söz konusu iyileştirmelerin uygulamaya yansıtılamadığını göstermektedir.
Türkiye’de basın özgürlüğünü olumsuz etkileyen bir diğer unsur ise medya sektöründe meydana gelen ticarileşme ve yoğunlaşmadır. Bütün dünyada basın özgürlüğünü etkileyen bu unsurlar, günümüzde klasik anlamdaki sansürün yerini oto sansüre bırakmasına ve gazetecilerin kendilerinin ya da medya patronlarının maddi çıkarlarını mesleki etik değerlerin önüne koymasına neden olmuştur. Demokratik sistemin vazgeçilmez bir unsuru olan basının kamusal bir görev ifa ettiği gerçeği gerek gazeteciler gerekse iktidarlar tarafından ihmal edilmektedir. Gazetecinin kişisel çıkarlar adına ya da basın özgürlüğünü kısıtlayan olumsuz unsurlar nedeniyle kamusal görevini yerine getirememesi durumunda, başta demokrasi ve halk iradesi olmak üzere siyasal sistemi ayakta tutan bütün değerler zarar görecektir. Bu nedenle, bir yandan mesleki etik değerler gözden geçirilirken diğer yandan devletin pozitif edim yükümlülüğü çerçevesinde gerekli tedbirler alınması suretiyle basının yasal ve maddi bağımsızlığı tesis edilmelidir.
Basın özgürlüğü, toplumun doğru şekilde bilgilendirilmesi ile birlikte bilinçli bir kamuoyunun oluşmasında önemli bir rol üstlenir. Özellikle liberal demokrasilerin vazgeçilmez parçası olan bireylerin kendi kendisini idaresi ve fikirlerin... more
Basın özgürlüğü, toplumun doğru şekilde bilgilendirilmesi
ile birlikte bilinçli bir kamuoyunun oluşmasında önemli bir rol
üstlenir. Özellikle liberal demokrasilerin vazgeçilmez parçası
olan bireylerin kendi kendisini idaresi ve fikirlerin farklılığına
saygı çerçevesinde görevini yerine getirir. Bu yüzden basın
özgürlüğü, demokratik bir toplumun en temel ve vazgeçilmez
unsurudur.
Basın özgürlüğü, ifade özgürlüğünün bir diğer şekli olarak
karşımıza çıkar. İfade özgürlüğü bir insan hakkı olarak, BM
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, BM Medeni ve Siyasi Haklar
Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gibi en temel insan
hakları belgelerinde yer almıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
m. 10’da ifade özgürlüğü güvence altına alınmıştır. Anılan
maddede ilk olarak ifade özgürlüğünün çerçevesi çizilmiş, bu
özgürlüğün kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi
ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma
ve verme özgürlüğünü de içerdiği belirtilmiştir. 10. maddenin
ikinci fıkrasında ifade özgürlüğünün kabul edilebilir sınırları
belirlenmiştir. Buna göre, ifade özgürlüğü üzerine konan bir
sınırlamanın kabul edilebilmesi için, sınırlama ilkin kanunen belirlenmiş olmalı, ikinci olarak bu sınırlama demokratik bir
toplumda gerekli olmalıdır. üçüncü olarak ise bu sınırlama 10.
maddenin ikinci fıkrasında sayılan meşru amaçlardan birini
gerçekleştirmeye yönelik olmalıdır.
Maalesef ülkemizde, AİHS m. 10 korumasına rağmen özellikle
siyasi baskılardan ve medya sahiplik yapısından kaynaklanan
nedenlerle basına müdahaleler olmakta ve Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi tarafından ihlal kararları verilmektedir.
Çalışmamızda mahkeme kararları ışığında ihlal nedenleri incelenecek
ve basın özgürlüğünün meşru sınırlandırılması halleri
anlatılacaktır. Ayrıca mahkeme kararları, Avrupa Birliği İlerleme
Raporları ve basın meslek kuruluşlarının bildirileri ışığında
Türkiye’nin basın özgürlüğü konusundaki geçmişine, şu andaki
durumuna ayrıntılı şekilde yer verilecektir.
Cumhuriyetin ilk yılları iktidarla muhalif basın ve yine iktidar yanlısı basın ile muhalif basın arasındaki tartışmaların yoğun olduğu bir dönemdir. Basın özgürlüğünün en geniş anlamda kullanıldığı dönemden ortadan kaldırıldığı günlere... more
Cumhuriyetin ilk yılları iktidarla muhalif basın ve yine iktidar yanlısı basın ile muhalif basın arasındaki tartışmaların yoğun olduğu bir dönemdir. Basın özgürlüğünün en geniş anlamda kullanıldığı dönemden ortadan kaldırıldığı günlere kadar gelişen olaylar çalışmada ele alınmaktadır. İlk olarak basın hürriyetinin en geniş anlamda kullanıldığı savaş sonrası döneme değinilmekte, sonra basına gözdağının verildiği, tartışma ortamının sınırlandırıldığı İstanbul İstiklal Mahkemesi ve sonrası dönem ele alınmaktadır. Ayrıca, Takrir-i Sükun Dönemi'ndeki gelişmeler çalışmada analiz edilmektedir.
Teknolojinin gelişmesiyle beraber her gün daha fazla hayatımıza giren internetin, bu gelişimine paralel bir biçimde hukuki düzenlemelere de konu olması kaçınılmaz bir zorunluluk haline gelmiştir. Zira hem yaşamımızın her alanına girmiş... more
Teknolojinin gelişmesiyle beraber her gün daha fazla hayatımıza giren internetin, bu gelişimine paralel bir biçimde hukuki düzenlemelere de konu olması kaçınılmaz bir zorunluluk haline gelmiştir. Zira hem yaşamımızın her alanına girmiş bulunması hem de sürekli olarak değişen ve gelişen bir alan olması, hukukun da aynı şekilde bu gelişmeleri takip etmesini gerekli kılmaktadır. İnternetle ilgili yapılan hukuki düzenlemeleri son olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nda kabul edilen ve sonra Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren yasa takip etmiştir. Yasa, internet ortamında yapılan yayınlara Radyo ve Televizyon Üst Kurulu denetimi getirmekte ve Kurula erişimin engellenmesini talep etme yetkisi vermektedir. Bu yazımda, RTÜK denetimi getiren tasarıyı değerlendirebilmek adına öncelikle bilişim teknolojilerinin gelişmesiyle beraber internet ve internete ilişkin hukuki düzenleme yapma ihtiyacının doğuşunu detaylı bir biçimde açıklayıp; bu ihtiyacı karşılayabilmek adına düzenlenen 5651 sayılı Kanun ve Kanun'un ilgili hükümlerini açıklayacağım. Ardından RTÜK denetimi getiren tasarının özellikle 5651 sayılı Kanun kapsamında hukuka uygunluğunu denetleyip, bu noktada eleştiri ve endişelerimi dile getireceğim. Ancak 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'da yapılan ek aslında doğrudan internet iletişim hukuku ile ilgilidir. Dolayısıyla öncelikle internetin ve internetteki ifade özgürlüğünün ne anlama geldiği, 5651 sayılı Kanuna bu açıdan getirilen eleştiriler ortaya konulduktan sonra, bu makalenin konusunu oluşturan kanunda yapılan ek tam olarak anlaşılabilir ve nesnel bir biçimde eleştirilebilir.
Ülkemizde her dönemde yaşanılan ‘Basın Özgürlüğü’ konusu Demokrat Parti döneminde de gündemi uzun bir süre meşgul etmiştir ve siyasi partilerin kamuoyu oluşturmak için yegâne aracı olmuştur. Her siyasi parti iktidara gelmeden önce veyahut... more
Ülkemizde her dönemde yaşanılan ‘Basın Özgürlüğü’ konusu Demokrat Parti döneminde de gündemi uzun bir süre meşgul etmiştir ve siyasi partilerin kamuoyu oluşturmak için yegâne aracı olmuştur. Her siyasi parti iktidara gelmeden önce veyahut seçim çalışmalarında basını yanına çekmeye çalışmıştır. Bu politikanın ise en büyük aracı hep Basın Özgürlüğü olmuştur. Bir de madalyonun bir diğer yüzüne baktığımızda basın her zaman kontrol edilmek istenen bir araç olma özelliğini de hiçbir zaman yitirmemiştir ve bu kontrol mekanizmasının basına yansıyan yüzü sansürler ve baskı olmuştur. Özellikle 1950-1960 yılları arası yaşanan basın ilişkileri karmaşası askeri darbe yaşanana dek devam etmiştir. Biz bu konunun üzerinde dururken Demokrat Parti ile Basın Özgürlüğü ilişkisini iki dönem olarak ele alacağız.
Azınlık dediğimizde genellikle bir kişi veya topluluğu düşünürüz. Ancak bazen azınlık, belli bir görme biçimi de olabilir. 21. yüzyılda geldiğimiz noktada ise “hakikat”i yeni bir azınlık olarak tanımlayabilecek duruma geldik. Hem bilim... more
ÖZET Basın özgürlüğü ile devlet güvenliği ilişkisi günümüzün tartışılan konularından biridir. Özellikle Türkiye'de son dönemlerde yaşanılan olaylar basın özgürlüğü-devlet güvenliği ilişkisinin sorgulanmasına yol açmıştır. Ancak bu... more
ÖZET Basın özgürlüğü ile devlet güvenliği ilişkisi günümüzün tartışılan konularından biridir. Özellikle Türkiye'de son dönemlerde yaşanılan olaylar basın özgürlüğü-devlet güvenliği ilişkisinin sorgulanmasına yol açmıştır. Ancak bu ilişkinin nasıl olması gerektiği konusunda tartışmalar son bulmamıştır. Bu sebepler ulusal mevzuatta anayasal ve yasal açıdan konuyla ilgili düzenlemelerin tespiti ve incelenmesi de önem taşımaktadır. Bu yapılırken karşılaştırmalı bir yöntem izlemek, ulusal mevzuatın incelenmesi bakımından büyük önem taşımaktadır. Bu noktada, Almanya, Fransa ve ABD'nin basın özgürlüğü-devlet güvenliği ilişkisini nasıl düzenlediği incelenmiş, daha sonra ise, Türkiye açısından kararları büyük önem ifade eden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına yer verilmiştir. Son olarak da ilgili yargı kararları ve mevzuat ışığında, basın özgürlüğü-devlet güvenliği ilişkisi bakımından son yıllarda gündemde olan kritik bazı meseleler incelenmiştir. Bu bağlamda yayın yasakları, el koyma, dağıtım ve satış yasakları ile devlet sırlarına ilişkin basın özgürlüğü meseleleri incelenmiştir.
ÖZET Üzerinde yaşadığımız dünya her an değişmektedir ve değişimlerden etkilenmemek neredeyse olanaksızdır. Yüzyıllardır gelişen dünyamızın, gelişim sürecindeki en büyük ilerlemesi yirminci yüzyılın son çeyreğinde kitle iletişim... more
ÖZET Üzerinde yaşadığımız dünya her an değişmektedir ve değişimlerden etkilenmemek neredeyse olanaksızdır. Yüzyıllardır gelişen dünyamızın, gelişim sürecindeki en büyük ilerlemesi yirminci yüzyılın son çeyreğinde kitle iletişim araçlarının yaygınlaşmasıyla başlamıştır. 1990'lı yıllardan itibaren giderek yaygınlaşan internet kullanımı ve 2000'li yıllarla hayatımıza giren sosyal medya, yaşanılan değişim sürecini hızlandırmış, bu sebeple daha önce kullandığımız kavramların sorgulanması ve yeniden yorumlanması ihtiyacı doğmuştur. Çalışmamda " İfade ve basın özgürlüğü ve halkın bilgi edinme hakkı sosyal medya için yeniden tanımlanmalı mıdır ve nasıl tanımlanmalıdır? " sorusuna yanıt aramaya çalıştım. Bu çerçevede öncelikle sosyal medyanın tanımı yapılmış ve sosyal medyanın çeşitli alanlarda yarattığı devrimler incelenmeye çalışılmıştır. İkinci bölümde insan hakları kavramı incelenmiş ve insan hakları kavramının tarihsel süreçteki evrimiyle, insan haklarının dinamik yapısı ortaya konulmuştur. Üçüncü bölümde insan haklarının incelenmesi bakımından detaya inilmiş, ifade ve basın özgürlükleri ile bilgi edinme hakları ve bu hakların geçirdiği değişimler incelenmiştir. Son olarak da 3. Bölümde açıklanan hak ve özgürlüklerin yeniden tanımlanmalarının gerekliliği ve nasıl bir tanım yapılabileceği konuları tartışılmıştır. Anahtar Kelimeler: sosyal medya, insan hakları, basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü, bilgi edinme hakkı, insan haklarının dinamikliği * Ankara Barosu, Stajyer Avukat I.SOSYAL MEDYA
27 Mayıs 1960 tarihindeki darbenin ardından kurulan Milli Birlik Komitesi, basın alanındaki baskıcı uygulamaları engellemek için basına birtakım haklar getirmiştir. 212 sayılı kanunla gazetecilerin sosyal haklarını güvence altına alan... more
27 Mayıs 1960 tarihindeki darbenin ardından kurulan Milli Birlik Komitesi, basın alanındaki baskıcı
uygulamaları engellemek için basına birtakım haklar getirmiştir. 212 sayılı kanunla gazetecilerin sosyal
haklarını güvence altına alan komite, 195 sayılı kanunla reklam-ilan dağıtımını eşitlikçi bir zemine oturtmuştur.
Ancak dönemin önde gelen dokuz gazete sahibi gazetecilere sağlanan maddi ve manevi hakları karşılamak
istememiş ve reklam-ilan ile ilgili düzenlemelere de karşı çıkmıştır. Ortak bir bildiri yayınlayan patronlar üç
gün boyunca gazete çıkarmayacaklarını duyurmuşlardır. Bu gelişme, basın tarihine Dokuz Gazete Olayı olarak
geçmiştir. Söz konusu gazetelerde çalışan basın emekçileri ise patronlara karşı haklarını savunmak için hareket
başlatmışlardır. Halkın haber alma hakkına ve kendilerine sağlanan yasal güvencelere sahip çıkan gazeteciler
üç gün Basın isimli gazeteyi yayınlayarak önemli bir direniş örneği sergilemişlerdir. Basın gazetesi patrona
karşı direnip haklarını arayan gazetecilerin yayını olması nedeniyle gazeteci, patron ve iktidar arasındaki
ilişkilere yönelik önemli mesajları barındıran bir gazete olmuştur. Bu öneme istinaden çalışmada 11-13 Ocak
1961 tarihleri arasında çıkarılan Basın gazetesi haberler ve köşe yazıları üzerinden incelenmiştir. Araştırmanın
amacı, gazetecilerin çıkarmış olduğu yayındaki haberlerde hangi değerlere odaklanıldığını ve haberlerdeki
söylemlerin nasıl kurgulandığını saptamaktır. Eleştirel söylem analizi yönteminin kullanıldığı çalışmanın
sonunda haberlerde direniş, birlik ve beraberlik, kamu yararı, hak mücadelesi, örgütlenme gibi söylemlere
ağırlık verildiği saptanmıştır. Bununla birlikte basın emekçilerinin haklarını korumak adına güçlü bir direniş
sergiledikleri ve kamuoyu oluşturdukları görülmüştür. Öte yandan gazetecilerin görüş ayrımı olmadan
örgütlenmelerinde ise ülkedeki siyasi ortamın ve basına tanınan kanunların etkili olduğunu söylemek
mümkündür.
Amerika Birleşik Devletleri’nin “demokrasi götürme” çabasında olduğu ülkelerden birisi de Vietnam’dır. Öncesinde Fransızların bulunduğu bölgede yer edinmek isteyen Amerika, Kuzey ve Güney olmak üzere ikiye bölünen Vietnam’da Güney’i... more
Amerika Birleşik Devletleri’nin “demokrasi götürme” çabasında olduğu ülkelerden birisi de Vietnam’dır. Öncesinde Fransızların bulunduğu bölgede yer edinmek isteyen Amerika, Kuzey ve Güney olmak üzere ikiye bölünen Vietnam’da Güney’i destekleyerek Komünizmin yayılmasını engellemek maksadında olduğunu duyurmuştu. Ancak geçen zaman içerisinde işler istedikleri gibi gitmemiş, arazi, mevsim ve diğer insani şartlar karşısında gün geçtikçe ağır kayıplar vermeye başlamışlardı. Ancak Amerikan hükümeti basına, Amerikan toplumuna ve dünyaya savaşı kazandıklarını, sürecin başarılı bir şekilde yürütüldüğünü söyleyen beyanlar veriyordu.
Bu durum savaş başladığında başkan olan Truman’dan, istifa eden Nixon’a kadar böyle devam etti. Ancak gerçekleri insanlara duyurmak amacında olan Ellsberg, New York Times muhabiri Sheehan ile irtibata geçip elde edilen belgelerin gazetede yayımlanmasını sağlayarak bir skandalın ortaya çıkarılmasını sağlayacaklardı.
Özet: Amacı basın özgürlüğünü ve bu özgürlüğün kullanımını düzenlemek olan 5187 sayılı yeni Basın Kanunu TBMM genel kurulunda görüşülüp, 9 Haziran 2004 tarihinde kabul edilmiştir. Bu makalede basın ve basın dışındaki örgüt ve kuruluşların... more
Özet: Amacı basın özgürlüğünü ve bu özgürlüğün kullanımını düzenlemek olan 5187 sayılı yeni Basın Kanunu TBMM genel kurulunda görüşülüp, 9 Haziran 2004 tarihinde kabul edilmiştir. Bu makalede basın ve basın dışındaki örgüt ve kuruluşların görüş ve eleştirileri ışığında yeni Basın Kanunu irdelenmiştir.
İnsanı diğer canlılardan ayıran özellik düşünebilmesidir. İnsanlar kendi aralarında bir konu veya bir olay hakkında hem fikir olmayabilirler. İnsanlar düşüncelerinde özgürler ve diğer insanların da kendi düşüncelerimizde olması arzu... more
İnsanı diğer canlılardan ayıran özellik düşünebilmesidir. İnsanlar kendi aralarında bir konu veya bir olay hakkında hem fikir olmayabilirler. İnsanlar düşüncelerinde özgürler ve diğer insanların da kendi düşüncelerimizde olması arzu açıklama ihtiyacını duyurur. Dolayısıyla düşüncelerimizi serbestçe açıklayabilmemiz için hür bir basın olması gerekir.
İnsan & İnsan Dergisi, Sayı 4, Bahar 2015
Haber kaynaklarının gizliliği güvencesi, basın özgürlüğünün ve buna bağlı olarak haber verme görevinin bir güvencesi, ayrılmaz bir parçası niteliğindedir. Bununla birlikte Türk hukuk uygulamasında sorunlu bir konu olan haber kaynaklarının... more
‘Yeni Sağ’, küreselleşme sürecinde devletin ve toplumun yeni-liberalizmin kurallarına göre yeniden düzenlenmesini içeren, bu kapsamda sermayenin küreselleşmesi önünde engeller oluşturan ulus-devlet ve sosyal refah devleti yapılarının... more
‘Yeni Sağ’, küreselleşme sürecinde devletin ve toplumun yeni-liberalizmin kurallarına göre yeniden düzenlenmesini içeren, bu kapsamda sermayenin küreselleşmesi önünde engeller oluşturan ulus-devlet ve sosyal refah devleti yapılarının tasfiyesini öngören, bu bakımdan, Soğuk Savaş’ın sona ermesinin ardından kapitalizmin üçüncü yayılma evresini tanımlayan, küresel ölçekli bir ‘yeniden yapılan(dır)ma’ programıdır. ‘Yeni Sağ’, Türkiye’de, küreselleşmenin bölgesel etkilerine bağlı gerçekleşen yerel sermaye birikimi süreçlerinden doğan ve küreselleşmenin sağladığı olanaklarla küresel piyasaya eklemlenen, böylelikle çıkarları ulus devletin ve sosyal refah devletinin sınırlarını aşan yeni sınıfların ekonomik ve onlar üstünde biçimlenen kültürel ve siyasal taleplerinin pratiği olarak gelişmektedir. Bu bağlamda, AK Parti siyaseti ve iktidarı, temelde ulus devleti oluşturan klasik kapitalist piyasanın kurucusu ve yürütücüsü tarihsel blok ile onun bürokratik nitelikli klasik hegemonyasının alternatifi yeni bir tarihsel blok ve ona ait yeni bir hegemonya kuruluşu olarak ortaya çıkmıştır. Bir başka deyişle, AK Parti, ekonomik ve siyasal merkezin dışsal ve içsel etkenlerin bileşimi altında yer değiştirişinin ve çeşitlenişinin kurumsal ifadesi olarak varlık kazanmıştır. Bu sosyo-ekonomik dönüşüm dolayımıyla yaşanan politik değişim çizgisi içinde, küreselleşme sürecinin ulus-devleti aşan ekonomi politik programı ile uyumlu yeni bir siyasal sistemin kuruluşu ve bu kapsamda ulus-devletin kurucu-yürütücü ideolojisinin giderilmesi gereği, yeni-alternatif bir ideolojik yapılanma ve bu yapılanmayı gerçekleştirip yürütecek yeni aygıtlar ve aktörler gereksinimi doğurmuştur. Bu gereksinim, Gramsci’nin ideolojik hegemonya ve organik aydın kavramsallaştırmalarında açıklamasını bulan yeni bir entelijansiyanın oluşturulması ile Althusser’in devletin baskı ve ideolojik aygıtları tanımları ışığında, yeni hegemonik yapılanmanın ideolojik aygıtlarının oluşturulması bağlamında, hem var olan basın kuruluşlarının yeniden yapılandırılması hem de yeni bir basın odağının kurulması yöntemiyle karşılanmaktadır. Bu çalışma, halen varlığını liberal–muhafazakâr tonlu söylemlerle yürüten bu yeni basın odağının kuruluşunu ve siyasal davranışını Gramsci’nin ‘Hegemonya’ ve Gramsci’yi izleyerek Althusser’in, ‘Devletin Baskı ve İdeolojik Aygıtları–(DİA)’ kavramsallaştırmaları ışığında incelemek amacıyla kaleme alınmıştır.
Türkiye' de özellikle 1990 sonrasında medya ve sermaye alanında önemli değişimler yaşandı. 1980'li yıllarda başlayan serbest piyasa ekonomisine geçiş sonrasında ekonomi alanında yeni aktörler yer aldı. Aynı dönemde yaşanan siyasi ve... more
Türkiye' de özellikle 1990 sonrasında medya ve sermaye alanında önemli değişimler yaşandı. 1980'li yıllarda başlayan serbest piyasa ekonomisine geçiş sonrasında ekonomi alanında yeni aktörler yer aldı. Aynı dönemde yaşanan siyasi ve ekonomik krizler, bünyesinde banka ve medya şirketleri barındıran holdinglerin batması sonucunu doğurdu. Batan bankalardaki mevduat sahiplerini koruma amacı ile kurulan Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF), bahse konu holdinglerin şirketlerine el koydu. Böylece önemli medya şirketleri de bir yönü ile iktidar kontrolüne geçmiş oldu. Bir müddet TMSF tarafından yönetilen bu şirketler kamu ihale kanununa tabi olmayan ihalelerle iktidara yakın işadamlarına tahsisli olarak satıldı. Hükümete karşı oldukça yıpratıcı yayınlar yapabilen bu muhalif medya gruplarının (TMSF'nin odağında olduğu bu süreç sonrasında) bir anda hükümeti destekler konuma geçmesi, iktidar lehine 'taraflı bir medya yapısı tasarımı' algısı oluşturdu. Elbette TMSF kurumsal anlamda bu sonucun oluşmasındaki tek unsur değildir. Çalışmanın sonunda görüleceği üzere, birçok devlet kurumu ve enstrümanı bu sonucun ortaya çıkmasında etkili olmuştur. Ancak burada konunun sınırlandırılması bakamından, TMSF'nin kuruluş ve işlevleri, medya TMSF ilişkisi ve bu süreçte TMSF marifetiyle sahiplik yapısı değiştirilen bazı medya şirketleri ele alınacaktır. Anahtar kelimeler: TMSF, Medya, Demokrasi, Medya ekonomisi. Giriş Demokrasilerin ana unsurlarından olan medya halkın bilgi ve haber alma ihtiyacı-nı karşılamak, kamuoyu oluşturarak toplumun beklenti ve taleplerini duyurmak ve kamu adına denetim görevi yapmak gibi önemli işlevleri haizdir. Bu nedenle, med-yanın özgür bir şekilde görevlerini yapamadığı ortamlarda gelişmiş demokrasiden bahsetmek mümkün değildir. Zira demokrasinin sağlıklı şekilde işlemesi yurttaşla-rın doğru bilgiye ulaşıp siyasi tercihlerini buna göre belirlemesiyle doğrudan ilgilidir. James Madison'un ifade ettiği gibi " Halkın bilgili olmadığı ya da bilgi alacak kaynak-lara sahip olmadığı bir halk yönetimi olsa olsa bir komedinin ya da trajedinin, belki de ikisinin birden önsözü olabilir. Bilgi her zaman cehaleti yönetir; kendi kendisini İnsan&İnsan, Sayı/Issue 6, Güz/Fall 2015, 37-54 ISSN: 2148-7537, www.insanveinsan.org
Çok partili hayata geçiş sürecinin bir sonucu olarak kurulan ve 1950 – 1960 yılları arasında iktidarda kalan Demokrat Parti’nin bu on yıllık dönem içinde basına karşı olan tutum ve davranışlarının, elindeki siyasi gücün artmasına paralel... more
Çok partili hayata geçiş sürecinin bir sonucu olarak kurulan ve 1950 – 1960 yılları arasında iktidarda kalan Demokrat Parti’nin bu on yıllık dönem içinde basına karşı olan tutum ve davranışlarının, elindeki siyasi gücün artmasına paralel olarak değişkenlik gösterdiği görülmektedir. Nitekim DP iktidarının başlangıç yıllarında basına karşı gayet ılımlı bir politika takip edilmiş, yapılan düzenlemelerle birlikte gazeteciler birçok hak elde etmişlerdir. Ancak DP ile basın arasındaki iyi giden ilişkiler, 1953 yılından itibaren belirgin bir şekilde sekteye uğradı. DP, 1946’dan itibaren vaat ettiği ve 1950’den sonra uygulamaya koyduğu “geniş özgürlükler” ütopyasını yıkmaya başladı. Bu tavır değişikliğinde şüphesiz ki, ekonominin olumlu seyrinin aşağıya doğru giden bir grafik izlemesi ve buna paralel olarak DP’ye karşı muhalif basının güçlenmesi etkili oldu. Böylece 1957 yılı sonrası giderek artan siyasi istikrarsızlık ve ekonomik düzensizlik gibi nedenlerle oy kaybeden DP, basına karşı baskıcı girişimlerini ve sansür uygulamalarını oldukça sertleştirdi.
DP iktidarının muhalif basına karşı geliştirdiği bu sıkı tedbirlere rağmen, dönem içinde çok sayıda muhalif gazete ve derginin ortaya çıktığı görülmektedir. Bunlardan biri de ilk sayısı 4 Kasım 1955’de çıkan ve 5 Aralık 1956 yılan kadar haftalık olarak toplam 48 sayı yayınlanan Dün ve Bugün Dergisi’dir. Eşref Ekicigil ve Feridun Kandemir yönetimindeki derginin ilk sayısında çıkış amacı, “dünün hala yaşayan hatıralarını derleyip toparlayarak bugüne ve yarına mal etmek” şeklinde açıklanmıştır. Nitekim dergi, dünü bugüne gösteren bir ayna olarak, bir taraftan gerek Osmanlı gerek Milli Mücadele ve Cumhuriyet dönemi ile ilgili yazıların yanı sıra DP döneminin önemli olaylarını muhalif bir dille ele aldı. Ancak DP’nin basına karşı müdahaleleri derginin muhalif yönünün zamanla kırılmasına sebep oldu. Nitekim dergi, 1956 yılı basın düzenlemesinden sonra adeta büyük bir değişim yaşamış, DP’ye yönelik eleştiri yazılarının yerini, geçmiş döneme ait hatıra niteliğindeki yazı dizileri almıştır.
Anahtar Kelimeler: Demokrat Parti, basın, sansür, Dün ve Bugün Dergisi.
Makalede İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi kararlarında çoğulcu demokrasinin nasıl tezahür ettiği araştırılmıştır. Özellikle üç alan üzerinden konu ele alınmaktadır: (1) siyasi alanda çoğulculuk, (2) ahlaki alanda çoğulculuk, (3) dini alanda... more
Makalede İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi kararlarında çoğulcu demokrasinin nasıl tezahür ettiği araştırılmıştır. Özellikle üç alan üzerinden konu ele alınmaktadır: (1) siyasi alanda çoğulculuk, (2) ahlaki alanda çoğulculuk, (3) dini alanda çoğulculuk. Bu alanlardaki Mahkemenin yaklaşımı ortaya koyulurken, özellikle İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesindeki ifade özgürlüğü, örgütlenme ve toplanma özgürlükleri, özel yaşam hakkı ve inanç özgürlüğü üzerine verdiği kararlar ele alınmıştır.
azetecilerin mesleklerini yaptıkları sırada yaptıkları haberler ve görüşmeler dava konusu olmaya devam ediyor. Kültür ağırlıklı içerikler üreten Piya Yapım’da çalıştığı dönemde iş arkadaşları ve haber kaynakları ile konuşmaları dava... more
azetecilerin mesleklerini yaptıkları sırada yaptıkları haberler ve görüşmeler dava konusu olmaya devam ediyor. Kültür ağırlıklı içerikler üreten Piya Yapım’da çalıştığı dönemde iş arkadaşları ve haber kaynakları ile konuşmaları dava dosyasına giren gazeteciye örgüt üyeliği ve örgüt propagandası suçlamasıyla dava açıldı. Dava dosyasında misafir ağırlama, çeviri yapma, meslek örgütüne üye olma suçlamaları yer alıyor.
Türkiye’de medyanın genel durumunun iç açıcı olmadığını biliyoruz. Sadece gazetecilerin tutuklanması, gazete ve dergilerin kapatılması gibi basın özgürlüğü açısından değil, konvansiyonel yayıncılık yapan gazete ve dergi satışlarının... more
Türkiye’de medyanın genel durumunun iç açıcı olmadığını biliyoruz. Sadece gazetecilerin tutuklanması, gazete ve dergilerin kapatılması gibi basın özgürlüğü açısından değil, konvansiyonel yayıncılık yapan gazete ve dergi satışlarının giderek düşmesi açısından da sıkıntılar büyüyor… (Bu metin, Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği Yayını Medya Dergisi için hazırlanmıştır. Sayı 14, Mayıs 2017)
1991-1996 yılları arasındaki DYP-SHP/CHP koalisyon hükümeti, Türkiye'nin en uzun süre yönetimde kalan koalisyonu olmuştur. Bu süreçte, hükümeti oluşturan partilerde ve liderlerde çeşitli değişiklikler yaşansa da birlikteliğin sürdürüldüğü... more
1991-1996 yılları arasındaki DYP-SHP/CHP koalisyon hükümeti, Türkiye'nin en uzun süre yönetimde kalan koalisyonu olmuştur. Bu süreçte, hükümeti oluşturan partilerde ve liderlerde çeşitli değişiklikler yaşansa da birlikteliğin sürdürüldüğü görülmüştür. Farklı ideolojilerdeki partilerin anlaşması sonucunda kurulan ortaklık döneminde, ekonomi ve hukuk başta olmak üzere, birçok alanda köklü dönüşümler yaşanmıştır. Öte yandan ülke genelinde, terör olayları artmış ve birçok kişi öldürülmüştür. Söz konusu gelişmelerin yanı sıra bu hükümet döneminde, basın alanında da önemli değişikliklerin ve sorunların yaşandığı görülmüştür. Bu doğrultuda, çalışma kapsamında, DYP-SHP/CHP koalisyon hükümeti yönetiminde, basına dair yapılan yasal düzenlemeler ve basının genel durumu incelenmiştir. DYP-SHP/CHP koalisyon hükümetinde, basının özgür olup olmadığını saptamak çalışmanın sorunsalı olarak belirlenmiştir. Bu bağlamda, basın özgürlüğünün ve çıkarılan yasaların ne yönde şekillendiğini ortaya koymak ise çalışmanın amacını oluşturmaktadır. Çalışma, DYP-SHP/CHP koalisyonu dönemindeki basının durumunu yansıtması nedeniyle önem taşımaktadır. Bu doğrultuda yürütülen çalışmada, betimleme yöntemi kullanılmış ve alana ilişkin yazılı kaynaklardan yararlanılmıştır. Sonuç olarak, DYP-SHP/CHP koalisyon hükümeti döneminde basına yönelik yoğun baskı ve denetim uygulandığı saptanmış ve basın özgürlüğünün açık bir şekilde kısıtlandığı görülmüştür.
Anayasa Mahkemesi haberlerinde sık sık küfürlü sözlere yer veren Yeni Akit gazetesini haklı buldu. Halk TV'de Uğur Dündar’ın sunduğu Halk Arenası programında konuk olan tiyatro ve sinema sanatçısı Müjdat Gezen’e küfreden Yeni Akit’e... more
Anayasa Mahkemesi haberlerinde sık sık küfürlü sözlere yer veren Yeni Akit gazetesini haklı buldu. Halk TV'de Uğur Dündar’ın sunduğu Halk Arenası programında konuk olan tiyatro ve sinema sanatçısı Müjdat Gezen’e küfreden Yeni Akit’e Anayasa Mahkemesi ifade ve basın özgürlüğü kararı verdi.
Emniyet Genel Müdürlüğü, yayımladığı bir genelge ile toplumsal ve adli olaylarda görüntü ve ses kaydının alınmasını yasakladı. 1 Mayıs öncesi yayımlanan genelgede görüntü alacağından şüphelenilen kişilere dahi müdahale edilebileceği... more
Emniyet Genel Müdürlüğü, yayımladığı bir genelge ile toplumsal ve adli olaylarda görüntü ve ses kaydının alınmasını yasakladı. 1 Mayıs öncesi yayımlanan genelgede görüntü alacağından şüphelenilen kişilere dahi müdahale edilebileceği belirtiliyor.
Cumhuriyet’in ilanı sürecinde yeni Türk Devleti’nin kurumlarının oluşturulması çalışmaları devam ederken basın organlarının geleceğe yönelik şekillenmesine ilişkin adımlar da atılıyordu. Milli Mücadele döneminde basının merkezini teşkil... more
Cumhuriyet’in ilanı sürecinde yeni Türk Devleti’nin kurumlarının oluşturulması çalışmaları devam ederken basın organlarının geleceğe yönelik şekillenmesine ilişkin adımlar da atılıyordu. Milli Mücadele döneminde basının merkezini teşkil eden İstanbul’da yayınlananlar başta ol-mak üzere Anadolu’nun değişik merkezlerinde çıkarılan basın organlarının büyük bölümü An-kara yönetimini desteklerken, özellikle işgal altındaki bölgelerde yayın yapan kimi gazete ve dergiler Anadolu’daki harekete karşı çıkmış, bazıları İstanbul Hükümeti, bir kısmı da işgal kuvvetleri lehine yayın yapmışlardır. İstanbul ve Ankara Hükümetlerinin koyduğu sansür se-bebiyle İstanbul’da yayın yapan basın organları Milli Mücadele’ye açıktan bir destek veremez-ken, Ankara başta olmak üzere işgal altında olmayan diğer basın organları Anadolu hareketinin yanında ve onun amaçları doğrultusunda yayın yapmış, oluşturulan sansür kurulları Anadolu’ya gönderilen Ankara yönetiminin aleyhindeki yayın organlarının girişini engellemişlerdir. Bu çalışmada Cumhuriyet döneminde basın özgürlüğü konusu ele alınmıştır.
12 eylul sürecinden sonra ordunun tutumunun basın özgürlüğü üzerindeki etkileri
Freedom of expression has been occurred as a social need from the beginning of the period of the society formation process. By means of this social need, several legal regulation have been performed by the ruler party in according to... more
Freedom of expression has been occurred as a social need from the beginning of the period of the society formation process. By means of this social need, several legal regulation have been performed by the ruler party in according to exercise sovereignty and guidance on the ruled party. Certainly the same regulations have been stand for freedom of the press which is also a social need and become functional integrating with the freedom of the expression.
At the present time the right of individual in private and society in general to access to the information is directly restricted by the interventions of the freedom of expression in newspaper one of which is the most functional publishing tool. In order to interpret these restrictions in the scope of the study, freedom of expression oriented conceptual definitions and approaches have been put forward as a priority. Moreover, especially the European Convention on Human Rights in terms of international law, case law developed on the subject of the European Court of Human Right has been analyzed in detail. In this context, the limitations of freedom of expression in terms of national law were examined regarding of in particular 1982 dated Constitution and the Constitution of the Turkish Penal Code, Anti-Terror Law and the Press Law. In this study where the concepts and the limits of the freedom of the press is discussed in many aspects, the freedom of the expression in newspaper oriented interventions on the scope of "war on terror", the "privacy", "public morality" and "honor and dignity of the violation" are mentioned herein. By identifying in what ways these interventions are held, solutions for existing problems are proposed.