Çağdaş Türk Lehçeleri Research Papers (original) (raw)
ÖZ: Güney Sibirya Türk topluluklarından biri olan Tuvaların zengin bir sözlü geleneği vardır. Tuvalar, 1930'dan itibaren kendi dillerini yazı dili olarak kullanmaya başlamışlardır. Bu çalışmada, Tuva destanlarında kullanılmış olan, ancak... more
ÖZ: Güney Sibirya Türk topluluklarından biri olan Tuvaların zengin bir sözlü geleneği vardır. Tuvalar, 1930'dan itibaren kendi dillerini yazı dili olarak kullanmaya başlamışlardır. Bu çalışmada, Tuva destanlarında kullanılmış olan, ancak Tuva yazı dilini temsil eden sözlüklerde yer almayan sözcükler ele alınmıştır. Böylece, sözlüklerde bulunmayan bu sözcükleri ortaya koymak amaçlanmıştır. Ayrıca, Tuva yazı dilinin halk edebiyatı ürünleri ile ilişkisi üzerinde de durulmuştur. Makalenin giriş bölümünde Tuva destanları ve bu konudaki yayımlar hakkında genel bir bilgi verilmiş ve incelemenin yöntemi açıklanmıştır. Ardından, bu sözlü gelenek ürünlerinin söz varlığı ile yazı dili arasındaki ilişki üzerinde durulmuştur. Son olarak, destanlardan tespit edilen bu sözlerin genel bir değerlendirilmesi yapılmış ve bu sözler alfabetik olarak sıralanarak açıklanmıştır. İnceleme, destan metinlerindeki söz varlığı ile yazı dili sözlüklerinin karşılaştırılması suretiyle yapılmıştır. Tuva yazı dili ile halk edebiyatı ürünlerinin söz varlığı arasında yakın bir ilişki vardır. Sözlü edebiyat ürünleri, yazı dilinin oluşum sürecinde önemli birer kaynak olarak kullanılmıştır. Bu nedenle bu ikisi arasındaki ilişki incelemeye değer görülmüştür. İnceleme neticesinde, sözlüklerde bulunmadığını tespit ettiğimiz bu sözlerin önemli bir kısmının Tuva-Moğol dil ilişkilerine dayandığı görülmüştür. Sözcüklerin bir kısmı da lehçeler arası ödünçleme ürünüdür. Sözlü gelenek içerisinde aktarılan bu metinlerin doğasına bağlı olarak, arkaikleşme de diğer bir önemli sebeptir. Anahtar Kelimeler: Tuva Türkçesi, Tuva destanları, söz varlığı, sözlü gelenek, yazı dili.
ABSTRACT: Tuvans, one of the Turkic communities of the southern Siberia, have a rich oral tradition. Tuvan people started to use their own language as a written language in 1930. In this study, the words that are used in Tuvan epics but do not exist in dictionaries which represent the vocabulary of Tuvan written language have been analysed. Thereby, it is aimed to reveal these words which can not be found in dictionaries. In addition, the relationship between Tuvan folk literature and written language is also elaborated. In the introduction of the study, a general information about Tuvan epics and relevant publications is given and method of the study is explained. Then, the relationship between vocabulary of these oral narratives and written language is mentioned. Finally, the words from epics are overviewed and then they are explained in alphabetical order. The analysis has been made by comparing the vocabulary in the epics with the written language dictionaries. There is a close relationship between the Tuvan written language and the vocabulary of folk literature. Oral literature has been used as an important resource in the formation process of written language. Therefore, the relationship between the two is deemed worthy of examination. As a result of the examination, it is seen that a significant part of those words which could not be found in dictionaries are based on Tuva-Mongol language contacts. And some of the words are based on borrowings from other Turkic dialects. Depending on the nature of these texts conveyed in the oral tradition, archaicism is another fundamental reason for not existing in dictionaries.
Keywords: Tuvan Language, Tuvan epics, vocabulary, oral tradition, written language.
Adam Mickiewicz, işgal atındaki ülkesinin sorunlarını kalbinden hisseden ve ulusunun bağımsızlığa kavuşması için duygularını şiire yansıtıp halkını etkileyen ve bu uğurda faaliyetler yapan Polonya’nın en önemli milli şairidir. Rus çarına... more
Adam Mickiewicz, işgal atındaki ülkesinin sorunlarını kalbinden hisseden ve ulusunun bağımsızlığa kavuşması için duygularını şiire yansıtıp halkını etkileyen ve bu uğurda faaliyetler yapan Polonya’nın en önemli milli şairidir. Rus çarına karşı gizli faaliyetlerde bulunduğu suçlaması ile önce St. Petersburg’a ardından da Odessa’ya sürülen Mickiewicz, Odessa’da kaldığı dönemlerde Kırım’ın çeşitli yerlerine yapmış olduğu gezileri şiirselleştirip ‘Kırım Soneleri’ olarak yayınlamıştır.
Ünlü Karay kökenli âlim Ananiasz Zajączkowski, Türkoloji dünyasında Kıpçak sahası alanında verdiği değerli çalışmalarla bilinmektedir. Kendisinin de Karay olması nedeniyle; Karaylar ve Hazarlar, Karay kültürü ve dili alanında da makaleler yazarak halkına hizmet etmiştir. Bu çalışmalarından bazılarını Karay Avazı ve Myśl Karaimska (Karay Düşüncesi) gibi ünlü Karayca dergilerde okuyucu ile buluşturmuştur. Bu bildiri metninde de Karay Avazı dergisinin muhtelif sayılarında yayımlattığı Adam Mickiewicz’in Kırım Soneleri’nin Karayca’ya aktarılmış metinleri incelenmiştir.
Bu çalışmamız, modern dilbilim disiplininin temel konu, kavram ve teorilerini sade bir dille ve kolay anlaşılır bir biçimde ele alan geniş kapsamlı bir referans kitabıdır. Temel amacımız köklü Türkiye Türkolojisinde henüz hak ettiği yerde... more
Bu çalışmamız, modern dilbilim disiplininin temel konu, kavram ve teorilerini sade bir dille ve kolay anlaşılır bir biçimde ele alan geniş kapsamlı bir referans kitabıdır. Temel amacımız köklü Türkiye Türkolojisinde henüz hak ettiği yerde olmayan dilbilimsel bakış açısının yerleşmesine katkıda bulunup dilbilimi yabancı kaynaklardan okuyup anlama sıkıntısı çeken öğrencilere ve dilbilimin ana kavramlarına referansta bulunmak isteyen genç araştırmacılara yardımcı olabilmektir. Kitabın hedef kitlesi, Türkçe ile eğitim yapan müstakil Dilbilim bölümleriyle muazzam birikimini evrensel bakış açılarıyla taçlandırmasını arzuladığımız Türk Dili ve Edebiyatı, Çağdaş Türk Lehçeleri ve Türkçe Öğretmenliği gibi Türkoloji bölümlerinin lisans ve lisansüstü öğrencileridir. Bu muhteva yalnızca Türkolojiye değil İngilizce, Almanca, Fransızca, Arapça ve Farsça dahil dil ağırlıklı tüm bölümlere hitap etmektedir. Geniş çaplı bir gözden geçirmenin yanında bu 6. baskıya 'Eğitimsel Dilbilim' başlığını ve bunun altına temel dilbilimsel seviyeleri ilgilendiren
'Farkındalık Türleri' alt başlığını koyduk. Pragmatik bölümüne 'Gösterim' konusunu ekledik.
Bu eserin konusu, gençliğinin baharında suikasta uğrayarak hayata gözlerini kapayan Azerbaycan'ın önemli devlet ve siyaset adamı Nesip Yusufbeyli’nin üniversite öğrencisiyken aşık olduğu ve daha sonra kendisiyle hayatını birleştirdiği... more
Bu eserin konusu, gençliğinin baharında suikasta uğrayarak hayata gözlerini kapayan Azerbaycan'ın önemli devlet ve siyaset adamı Nesip Yusufbeyli’nin üniversite öğrencisiyken aşık olduğu ve daha sonra kendisiyle hayatını birleştirdiği İsmail Gaspıralı’nın kızı, Kırım'ın millî mücadelesinde aktif rol oynayan, Müslüman Türk kadınlarının modernleşmesinde öncülük yapan Şefika Gaspıralı’ya yazdığı mektuplardır. Kişiler arasında yazılmış olan mektupları okumanın etik olmadığını hepimiz biliyoruz elbette. Hele hele bu mektuplar, birbirine sevdalı iki kişi arasında yaşanan aşkı içeren satırlar ise… Neler olmaz ki bu mektuplarda! Aşkın ilk kıvılcımları, kıvılcımdan büyük ateşlere dönüşen yangınlar, paylaşılan sırlar, geleceğe dönük düşünceler… Lakin söz konusu kişiler Nesip Yusufbeyli ve İsmail Gaspıralı’nın kızı Şefika Gaspıralı olunca, sadece aşktan ibaret olmayacaktır mektupların muhtevası… Rus İhtilali, Azerbaycan'ın kuruluşu ve daha neler neler… Aşk ve tutkunun, acı ve hüznün, ayrılık ve ihanetin bir arada yaşandığı bir hayat serüvenini bulacaksınız bu mektuplarda… Feleğin acımadan vatanlarından uzak yerlere savurduğu iki bedbaht insanın hayat hikâyesini... Ve vatan için çarpan yürekleri…
Bu çalışmada Abay Kunanbayulı'nın/Abay Kunanbayoğlu'nun hayatı, yetişme tarzı ve şahsiyet derecesine yükselişi anlatılmaktadır. Abay Kunanbayulı, köklü Türk edebiyatının Kazak sahasında klâsiklik basamağına tırmanabilmiş sanatkârlardan... more
Bu çalışmada Abay Kunanbayulı'nın/Abay Kunanbayoğlu'nun hayatı, yetişme tarzı ve şahsiyet derecesine yükselişi anlatılmaktadır.
Abay Kunanbayulı, köklü Türk edebiyatının Kazak sahasında klâsiklik basamağına tırmanabilmiş sanatkârlardan biridir. O, eserlerinde en çok insan ve onun sorumlulukları üzerinde durur. İnsana evrendeki yerini, görev ve sorumluluklarını hatırlatır. İnsan mizacındaki kusurları betimler ve hicveder. Tespit ve tenkit ettiği kusurların da insanın kendisini olgunlaştırmak ve çevresindeki insanları bu uğurda aydınlatmakla yok edileceğine inanır, bunun için bazı çözümler önerir. Şairimizin yakın çevresinden başlayan tespit ve tenkitleri, mensubu olduğu boyu, kabileyi, halkı ve milleti de içine alarak tüm insanlığı kucaklayacak boyuta ulaşır. Abay’ın “bilim”, “sevgi” ve “adalet” kavramlarına dayanan çözümleri; öğrenme tutkusu, insanı tanıma arzusu ve hakikate ulaşma azmiyle şekillenen dünya görüşünün meyveleridir. Millî kültür, Doğu ve Batı kültürü gibi üç kaynaktan beslenen Abay’ın fikirlerine toplu olarak bakıldığında, onun bireyden başlayarak topluma, aile terbiyesinden başlayarak üst sosyal kurumlara doğru ilerleyecek olan bir reform istediğini görmek mümkündür. Abay, hem herhangi bir toplumda, herhangi bir çağda karşılaştığımız ve karşılaşabileceğimiz ahlâki kusurlara dikkat çekmesi bakımından, hem onların düzeltilmesi için gösterdiği yol bakımından yerelden evrensele ulaşabilmiş bir sanatkârdır.
Anahtar Sözcükler: Kazak edebiyatı, Abay Kunanbayulı, insan mizacındaki kusurlar, 19. yüzyıl Kazak toplumundaki sosyal aksaklıklar, kusur ve aksaklıkların giderilmesi için çözüm yolları
TÜRK DÜNYASINDAN ÇOCUK ŞİİRLERİ 23 N san 1920, Türk M llet 'n n b nlerce yıllık tar h n n en öneml dönüm noktalarından b r d r. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve bu m llet n vatansever evlatlarının "Hâk m-yet Kayıtsız, Şartsız M llet nd... more
TÜRK DÜNYASINDAN ÇOCUK ŞİİRLERİ 23 N san 1920, Türk M llet 'n n b nlerce yıllık tar h n n en öneml dönüm noktalarından b r d r. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve bu m llet n vatansever evlatlarının "Hâk m-yet Kayıtsız, Şartsız M llet nd r" d yerek Türk ye Büyük M llet Mecl s 'n açtıkları tar ht r, 23 N san 1920. 1924 yılından t ba-ren bayram olarak kutlanmaya başlayan 23 N san'ı, Atatürk çocuklara armağan etm ş, 1929 yılından t baren bu bayram, çocuk bayramı olarak da kutlanmaya başlamıştır. O günden bu güne, 23 N san hem Gaz Mecl s' m z n kuruluşu hem de çocuk bayramı olarak kutlanmaktadır. 23 N san 2020, Türk ye Büyük M llet Mecl s 'n n kuruluşunun 100. yılı. B r asır sonra da büyük b r coşkuyla kutladığımız 23 N san, başta Türk çocuklarının olmak üzere bütün Türk M lle-t 'n n mutluluk ve gurur günüdür. Çocuklara armağan ed len bu özel günün 100. yılı anısına, Türk çocuklarına b r armağan da Türk dünyasından olsun d yerek el n zdek bu eser yayımlamaya karar verd k. Bugün m lyonlarca k lometre karel k b r alanda, 200 m lyonun üzer ndek nüfusuyla Türk dünyası, her alanda let ş m ve etk leş m ç nde, İsma l Gaspıralı'nın D lde, F k rde, İşte B rl k ş arını gerçekleşt rme yolunda hızlı adımlar atmaktadır. Bu b rl ktel ğ n en öneml aşamalarından b r de h ç şüphes z, edeb yattır. Türk dünyası b rb r n n edeb yatını, yazar ve şa rle-r n tanıdıkça, b rb r ne daha da yakınlaşacaktır. Bu bağlamda, çocuk edeb yatının özel b r yer vardır. Yen nesl n b rb r n tanıyıp yakınlaşması, gelecek ç n üm t ver c d r. Türk ye Türk'ü çocuklarımızın Türk dünyasının d ğer bölgeler nde çocuklar ç n yazılmış ş rler tanımaları, okumaları, öğrenme-ler ve kend edeb yatımızla karşılaştırma mkânı elde etmele-r hedef m zd r.
Giriş, metin, , çeviri, dizin.
Elinizdeki eser, 1996 yılında Kazan’da basılmış olan « Min Tukayga Kilem » adlı eserde yer alan ünlü Tatar şairi Abdullah Tukay için ölümünden sonra yazılmış şiirlerin Türkiye Türkçesine aktarılmasıyla oluşturulmuştur. Elbetteki Tukay’ın... more
Elinizdeki eser, 1996 yılında Kazan’da basılmış olan « Min Tukayga Kilem » adlı eserde yer alan ünlü Tatar şairi Abdullah Tukay için ölümünden sonra yazılmış şiirlerin Türkiye Türkçesine aktarılmasıyla oluşturulmuştur. Elbetteki Tukay’ın arkasından yazılan veya söylenen şiirler bu kadar değildir. Ama bu kitapta yerli ve yabancı pek çok meşhur şairin Tukay için yazdığı şiirler yer almaktadır. Kitaptaki şiirlerde Tukay’ın sanatıyla birlikte onun yoksulluk içinde geçen hayatı da konu edilmiş, o, çektiği sıkıntılarla da şairlerin odak noktası olmuştur. Özellikle de çektiği sıkıntılara ve hastalığına bakmayarak halkını düşünmesi, halkı için uğraşması, şiir ve yazılarında toplumsal konulara yer vermesi takdir edilecek bir durumdur. Bu yönleriyle de şiirlere konu olmuştur Tukay...
Çuvaşistan, Rusya Federasyonu içerisinde yer alan Türk topraklarından birisidir. Doğusunda Tataristan, batısında Nijnıy Novgorod bölgesi, kuzeyde Mari Cumhuriyeti, güneyde Ulyanovsk bölgeleriyle çevrilidir. Başkenti Rusça söylenişiyle... more
Çuvaşistan, Rusya Federasyonu içerisinde yer alan Türk topraklarından birisidir. Doğusunda Tataristan, batısında Nijnıy Novgorod bölgesi, kuzeyde Mari Cumhuriyeti, güneyde Ulyanovsk bölgeleriyle çevrilidir. Başkenti Rusça söylenişiyle Çeboksarı, Çuvaşça söylenişiyle Şupaşkar’dır. Çuvaş Türkçesi, İlk Türkçe söz içi ve söz sonu r ve l seslerini korumuş olması bakımından lehçe tasniflerinde ayırt edici özelliğe sahip bir Türk lehçesidir. Bu çalışmada, Türkiye’de Çuvaş Türkçesi, edebiyatı ve folkloru üzerine yapılan çalışmalar incelendi. Giriş bölümünde verilen bilgiler kısa tutuldu. Bunun sebebi birçok kaynakta bu bilgilerin kapsamlı bir şekilde ele alınmış olmasıdır. Bibliyografya bölümünde yapılan çalışmalar kitaplar, kitap bölümleri, makaleler, bildiriler, yüksek lisans tezleri ve doktora tezleri olmak üzere altı ana başlık altında incelendi. Sonuç bölümünde ise çalışmalar hakkında genel bir değerlendirme yapıldı.
Yüksek lisans tezi olan bu çalışmada, Oğuz öbeği çağdaş iki yazı dili olan Türkiye ve Azerbaycan Türkçelerinde bağımlı biçim birimlerinin yapımı ve çekimi sırasındaki ses olayları (ses uyumları, ses düşmeleri, tonlulaşma, ünlü... more
Yüksek lisans tezi olan bu çalışmada, Oğuz öbeği çağdaş iki yazı dili olan Türkiye ve Azerbaycan Türkçelerinde bağımlı biçim birimlerinin yapımı ve çekimi sırasındaki ses olayları (ses uyumları, ses düşmeleri, tonlulaşma, ünlü daralmaları, ünlü türemeleri ve ünsüz türemeleri) iki yazı dilinden alınan örnek sözcüklerle karşılaştırılmıştır. Böylelikle ortak köklerden gelen Türkiye ve Azerbaycan Türkçelerinin fonolojik özeliklerinin tespit edilmesi ve bunun iki yazı dilindeki morfolojik özellikleriyle karşılaştırılarak benzer ve farklı yönlerinin ortaya konması hedeflenmiştir.
-------
What is compared in this study are sound events (harmony, disappearance, sonarisation, breaking and anaptyxis) encountered during the derivation and decline of morpheme included Turkish and Azerbaijani Turkish, both of them are written language of contemporary Turkish language. This comparison is made with example words taken from two written language mentioned above. In this way, it is aimed to detect phonological features of both Azerbaijani Turkish and Turkish languages from the common roots and it is aimed to reveal similar and different aspects of these by comparising them with the morphological features.
Ötkir Haşimov’un kısa ve uzun hikâyelerden meydana gelen Dünyanın İşleri kitabı, yazarın kendi annesi başta olmak üzere dünyanın bütün annelerine adanmış bir eserdir. Yazar kitabını takdim ederken: “Bu kitap, büyüklü küçüklü hikâyelerden... more
Ötkir Haşimov’un kısa ve uzun hikâyelerden meydana gelen Dünyanın İşleri kitabı, yazarın kendi annesi başta olmak üzere dünyanın bütün annelerine adanmış bir eserdir. Yazar kitabını takdim ederken: “Bu kitap, büyüklü küçüklü hikâyelerden ibaret. Fakat onların hepsinde benim için en aziz insan olan annemin siması var. Bu hikâyelerdeki insanların hepsinin yüzünü kendi gözlerimle gördüm. Yalnız bazılarının isimleri değiştirildi elbette. Bu kişilerin kaderi bir şekilde annemin kaderine bağlanmış. Dünyadaki bütün anneler, evladı ile olan ilişkileri yönünden birbirine benziyor. Aziz anneler! İşte bu sebeple, bu eseri size ithaf ediyorum” demektedir.
Kazan Türklerinin ve Türk dünyasının önemli fikir adamlarından Ayaz İshaki (1878-1954), hem ülkesindeki millî hareketin hem de Türk dünyasında Türklük bilincinin uyanışının önemli isimlerindendir. Edebiyatçı, tenkitçi, gazeteci Ayaz... more
Kazan Türklerinin ve Türk dünyasının önemli fikir adamlarından Ayaz İshaki (1878-1954), hem ülkesindeki millî hareketin hem de Türk dünyasında Türklük bilincinin uyanışının önemli isimlerindendir. Edebiyatçı, tenkitçi, gazeteci Ayaz İshaki, II. Meşrutiyet’in hemen sonrasında, Türkiye’de cereyan eden dil tartışmaları içerisinde de yerini alır. Dil tartışmalarının yoğunlaştığı 1909 yılında, Sırat-ı Müstakim’de ‘Lisan Meselesi’ ve ‘Lisan Meselesine Dair’ başlıklı yazılar yayımlar. Bu yazılar içerdiği düşünceler itibariyle Türkçenin sadeleşme
serüveni içerisinde büyük bir önemi haizdir. Dilde sadeleşmeye karşı çıkan Süleyman Nazif ile Ali Nusret’e cevap niteliği taşıyan bu yazılar, dilde sadeleşmenin ‘Osmanlı Türkleri’ için hayatî bir mesele olduğu tezine dayanır. Ayaz İshaki, yazılarında, dilde sadeleşmenin içeriği
ve yöntemi üzerine görüşler beyan eder. Böylece Genç Kalemler ve Yeni Lisan Hareketi’nden hemen önce dilde sadeleşmeye dair bir kamuoyunun oluşması ve bu yöndeki fikirlerin yerleşmesi adına önemli bir işlevi yerine getirir. Çalışmada Ayaz İshaki’nin 1909
yılında Sırat-ı Müstakim’de çıkan ‘Lisan Meselesi’ ve ‘Lisan Meselesine Dair’ başlıklı yazılarının çevrimyazısı yapılmış; ‘dilde sadeleşme’ çerçevesinde ortaya çıkan tartışmada, düşünce adamı olarak Ayaz İshaki’nin Rusya Türklüğü Ceditçi siyasî edebiyattaki rolü,
edebiyat adamı, romancı, hikâyeci olarak yeri ve dili ‘ne amaçla’ kullandığı faaliyeti bilinmekle birlikte, onun doğrudan dil ve Türk dili üzerine düşüncesi ortaya konulmuştur.
ANAHTAR SÖZCÜKLER
Ayaz İshaki, Sırat-ı Müstakim, Süleyman Nazif, Ali Nusret, dilde sadeleşme.
Makalede Azerbaycan ve Türkiye Türkçesinde büyük ünlü uyumu (ahenk kanununu) araştırılmıştır. Her iki dilde kalınlık-incelik uyumu karşılaştırılmış ve yeni sonuçlar elde edilmiştir. Türk kökenli ve alıntı sözler çalışmaya dâhil... more
Makalede Azerbaycan ve Türkiye Türkçesinde büyük ünlü uyumu (ahenk kanununu) araştırılmıştır. Her iki dilde kalınlık-incelik uyumu karşılaştırılmış ve yeni sonuçlar elde edilmiştir. Türk kökenli ve alıntı sözler çalışmaya dâhil edilmiştir. Azerbaycan Türkçesindebüyük ünlü uyumu olmayan Türk kökenli bazı sözler var ki,aynı sözlerin Türkiye Türkçesinde büyük ünlü uyumu var. Aynı zamanda Türkiye Türkçesindebüyük ünlü uyumu olmayan Türk kökenli bazı sözler var ki,aynı sözlerin Azerbaycan Türkçesinde büyük ünlü uyumu var. Makalede büyük ünlü uyumu ve ekler (şekilçiler) de incelenmiştir. Azerbaycan Türkçesinde milli kökenli ekler kelimelere eklendiğinde büyük ünlü uyumuna uyar. Fakat bu,kendini Türkiye Türkçesinde tam olarak doğrultmaz. Araştırma gösteriyor ki, Azerbaycan Türkçesinde bazı alıntı sözler büyük ünlü uyumuna uyuyor. Lakin bu sözler Türkiye Türkçesindebüyük ünlü uyumuna uymuyor.Öyle alıntı sözler de var ki, Türkiye Türkçesinde büyük ünlü uyumuna uyuyor, ama Azerbaycan Türkçesinde uymuyor. Bu meselede yazıda açıklık bulup. Yazıdabazı görüş ve düşünceler de ireli sürülmüştür. Türk dillerinde uzun ünlü veya vurgusu ilk hecede olanbazı alıntı sözler var. Bu sözlerde tesadüfen kalın veya ince ünlüler olsa bile, büyük ünlü uyumu aktarılamaz.Çünkü bu sözlerde ünlü seslerin telaffuz uyumu bozulmuştur.
Özet Somut olmayan kültürel mirasın aktarılmasında, taşıyıcı işlevi gören dille birlikte sözlü gelenekler ve anlatımlar başta gelir. Bu anlatımlardan birisi de sözlü kültür ürünlerinden olan masallardır. Türk dünyasının farklı... more
Özet Somut olmayan kültürel mirasın aktarılmasında, taşıyıcı işlevi gören dille birlikte sözlü gelenekler ve anlatımlar başta gelir. Bu anlatımlardan birisi de sözlü kültür ürünlerinden olan masallardır. Türk dünyasının farklı coğrafyalarında farklı isimlerle adlandırılmasına rağmen Keloğlan, Türk sözlü kültür geleneğinin temsilcisi ortak bir tip olarak dikkat çekmektedir. Anadolu sahasında “Keloğlan” olarak adlandırılan tip Azerbaycan sahasında “Keçel” olarak karşılık bulur. Bu çalışmada Anadolu sahası “Keloğlan Para Kazanıyor” masalı ile Azerbaycan sahası “Camış Derisinden Kemer” masalının karşılaştırılması yapılacaktır. Çalışmada nitel araştırma yöntemlerinden olan metne bağlı analiz yöntemi uygulanacaktır. Çalışmanın başında masal kavramı ve Azerbaycan sahasında Keçel masallarının yeri üzerinde durulduktan sonra “Keloğlan Para Kazanıyor” masalı ve “Camış Derisinden Kemer” masalı daha çok yapısal açıdan incelenecektir. Çalışmanın sonunda ele alınan her iki masalın da asıl Keloğlan masalları içine girdiği görülmüştür. Her iki masalda da kahramanlar zekâsını başkalarına yardım için değil kendi menfaatleri için kullanmakta bunun için adam öldürmekten bile geri durmamaktadırlar. Anahtar Kelimeler: Keloğlan masalı, Anadolu sahası, Azerbaycan sahası, masal karşılaştırması
Abstract In the transfer of intangible cultural heritage, oral traditions and narratives are at the forefront, and language plays the role of a carrier in this regard. One of these narratives is fairy tales, which are the products of oral culture. Despite being denominated with different names in different geographies of the Turkish world, Keloglan attracts attention as a common figure that represents the Turkish oral culture tradition. The figure called "Keloglan" in Anatolia corresponds to the figure called "Kechel" in the Azerbaijani region. In this study, a comparison will be made between the tale of "Keloglan is Making Money", which is indigenous to the Anatolian region, and the tale of "A Belt from Buffalo Leather" from the Azerbaijani region. The text-based analysis method, which is one of the qualitative research methods, will be applied in this study. After initially examining the concept of fairy tales and Kechel tales from the Azerbaijani region, the study shall perform an in-depth analysis of the tales "Keloglan is Making Money" and "A Belt from Buffalo Leather." As a result of this study, it was determined that both tales could be included in the original Keloglan tales. In both tales, the heroes use their intelligence not to help others, but for their own interests, and they do not even refrain from killing people. Key words: Keloğlan tale, Anatolian region, Azerbaijani region, fairy tale comparison
Dr. Süleyman EFENDİOĞLU ve Dr. Adem İŞCAN SES OLAYLARI
Azerbaycan’ın siyasi ve sosyal hayatında önemli yeri olan Neriman Nerimanov, Azerbaycan realist roman ve hikâyesinin gelişmesinde de büyük role sahiptir. Onun 1896’da kaleme almaya başladığı Bahadır ve Sona adlı romanı yaklaşık on altı... more
Azerbaycan’ın siyasi ve sosyal hayatında önemli yeri olan Neriman Nerimanov, Azerbaycan realist roman ve hikâyesinin gelişmesinde de büyük role sahiptir. Onun 1896’da kaleme almaya başladığı Bahadır ve Sona adlı romanı yaklaşık on altı yıl sürmüş, uzun bir müddet sonunda 1913’te yayımlanmıştır. Bir aşk romanı olarak görünmesine rağmen içeriğinde, sosyal, siyasî, içtimaî, dinî birçok önemli hususa yer vermiş, döneminin bazı kusurlu yönlerini ele almaktan kaçınmamıştır. Azerbaycan edebiyatı için büyük önem arz eden Bahadır ve Sona, Azerbaycan Avrupaî roman türünün ilk ve şüphesiz en önemli örneklerinden kabul edilmektedir. Ayrı inançlara sahip bu iki kahramanın birbirlerine kavuşmak için verdiği mücadeleler, sadece yaşadığı bölge için değil Azerbaycan coğrafyası için çok önemli bir örneklem teşkil etmektedir. Bu açıdan bakıldığında roman bir başkaldırı romanı özelliği taşımaktadır. Çalışmamızda eserin Türkiye’de Türkçe baskısı yapılmamış olması nedeniyle Azerbaycan’da yapılan baskısı göz önünde bulundurulacak ve eser dinî-millî inançların neden olduğu birtakım aksaklıklar üzerinden değerlendirilmeye çalışılacaktır.
Dil coğrafyası ve alan dilbilimi terimlerinin ortaya çıkşı ve aralarındaki farklar. Dil kollarının coğrafi dağılımı, izogloslar,. Dünyada bu konuda yapılan çalışmalar ve coğrafi linguistik örnekleri. Türk dil ve lehçeleri üzerine yapılan... more
Dil coğrafyası ve alan dilbilimi terimlerinin ortaya çıkşı ve aralarındaki farklar. Dil kollarının coğrafi dağılımı, izogloslar,. Dünyada bu konuda yapılan çalışmalar ve coğrafi linguistik örnekleri. Türk dil ve lehçeleri üzerine yapılan çalışmalar. Dil ve diyalekt, ağız atlasları ve bu konular ile ilgili sorunla, eksiklikler...
19. yüzyılın başlarında eser vermeye başlayan Cafer Cabbarlı, çok yönlü bir edebiyatçıdır. Kaleme aldığı tiyatro eserleri ile Azerbaycan tiyatrosunda adından söz ettirmiştir. Modern Azerbaycan edebiyatının ve sosyalist gerçekçiliğin... more
19. yüzyılın başlarında eser vermeye başlayan Cafer Cabbarlı, çok yönlü bir edebiyatçıdır. Kaleme aldığı tiyatro eserleri ile Azerbaycan tiyatrosunda adından söz ettirmiştir. Modern Azerbaycan edebiyatının ve sosyalist gerçekçiliğin yanında ilk dönem tiyatro eserlerinde milliyetçilik, aşk, ihtiras, savaş, özgürlük gibi konulara değinmiştir. Bu çalışmada Cafer Cabbarlı’nın “Solgun Çiçekler” adlı tiyatro eseri yapısal olarak incelenmiştir.
Аннотация. Джафар Джаббарлы, начинающий писатель начала XIX века,
является многогранным литератором. Он оставил свое имя в Азербайджанском
театре со своими театральными произведениями. Наряду с современной азербайджанской литературой и социалистическим реализмом, в театральных произведениях первого периода он затронул такие темы, как национализм, любовь,
страсть, война и свобода. Данная работа представляет структурное иссле
Güçlü bir halk edebiyatı geleneğinden gelen Kırgız edebiyatı, 1917 Ekim Devrimiyle birlikte çağdaş edebiyat anlayışında bir edebiyat olma yolunda ilerlemeye başlar; fakat edebiyatın bir anda çağdaş anlayış yapısına kavuşması öyle kolay... more
Güçlü bir halk edebiyatı geleneğinden gelen Kırgız edebiyatı, 1917 Ekim Devrimiyle birlikte çağdaş edebiyat anlayışında bir edebiyat olma yolunda ilerlemeye başlar; fakat edebiyatın bir anda çağdaş anlayış yapısına kavuşması öyle kolay olamayacaktır. Çağdaş Kırgız edebiyatının ilk üyeleri olan yazar ve şairler halk edebiyatı geleneği içinde yetişmişlerdir. Bu sebeple onların ilk eserlerinde halk edebiyatının izlerini görmek mümkündür. Çağdaş Kırgız edebiyatı üyelerinin Kırgız halk edebiyatının tesirinden kurtulması sanıldığı kadar hızlı gerçekleşmeyecektir. Yeni kurulan Sovyet düzeninin halk edebiyatına karşı tutumu oldukça katı olmuş, öncelikle millî bir değer olan halk edebiyatı ürünlerini yasaklama, yok etme yoluna gitmiştir. Daha sonra bunun beyhude bir çaba olduğunu görerek çağdaş edebiyatının yazar ve şairlerine, halk edebiyatı ürünlerini yeni anlayışla ve Sovyet ideolojisine uygun olarak yeniden inşa etme görevi verilmiştir. Bu sebeple eski efsaneler, masallar, halk hikâyeleri Sovyet ideolojisine göre yeniden kaleme alınmaya başlamıştır.
Halk edebiyatı ürünlerini öven çalışmalar yapmanın bile eski düzen hayranlığı ve neredeyse vatan hainliğiyle eş değer tutulduğu ateşli dönemlere rağmen halk edebiyatı ürünleri, çağdaş edebiyat üyelerini etkilemeye ve varlığını sürdürmeye devam etmiştir. Ninniler, tekerlemeler, kalplar (yalanlar), bilmeceler, efsaneler, masallar… gibi anonim halk edebiyatının türleri çağdaş Kırgız edebiyatının şairlerinin de ilgisini çekmiş, onlar da bu türlerde eserler kaleme almışlardır. Halk edebiyatının çağdaş Kırgız edebiyatına etkileri Sovyet hükümetinin politik yaklaşımlarına bağlı olarak her dönemde farklı olmuştur. Bu çalışmada politik yaklaşımlar başta olmak üzere değişik dış etkenlere bağlı olarak halk edebiyatının çağdaş Kırgız edebiyatına tesirleri incelenecek, etkilenmenin boyutlarını somutlaştırmak için eserlerden örnekler verilecektir.
Anahtar Sözcükler:Kırgız edebiyatı, halk edebiyatının tesirleri, çağdaş edebiyat
1930’lu yıllarda başlayan, SSCB’de bulunan Türk halklarına uygulanan baskı, şiddet ve yıldırmayla yürütülen “yeniden kimliklendirme” süreci, o coğrafyada konuşulan Türk lehçelerinin adlandırılmasında çeşitli farklılıkların ortaya... more
1930’lu yıllarda başlayan, SSCB’de bulunan Türk halklarına uygulanan baskı, şiddet ve yıldırmayla yürütülen “yeniden kimliklendirme” süreci, o coğrafyada konuşulan Türk lehçelerinin adlandırılmasında çeşitli farklılıkların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu farklı adlandırmalar, hem Türk halkları arasında hem de halkların kendi tarihi içerisinde görülebilmektedir. Bu durum, günümüzde de Türk dünyasındaki farklı siyasi ve psikolojik yaklaşımlar nedeniyle tartışılmaya devam etmektedir.
Azerbaycan Türklerinin farklı kimliklere sokulma çabasının en somut göstergesi konuştukları dilin adlandırılmasında görülmektedir. Bu dilin resmî adı, sadece yüz yıl içerisinde beş değişiklik yaşamıştır. Bu değişikliklerin en kısa süreni ve en tartışmalı olanı 1992-1995 arasında gerçekleşmiştir. 1937-1992 yılları arasında Azerbaycan Dili ve Azerbaycanca olarak kullanılan dilin adı, Azerbaycan Cumhuriyeti’nin 18 Ekim 1991’de ikinci defa bağımsızlığını ilan etmesinin ardından, Ebülfez Elçibey’in cumhurbaşkanlığı döneminde “Türk Dili” olarak belirlenmiştir. Böylece, Türk ve İslam dünyasının ilk cumhuriyeti olarak 28 Mayıs 1918’de Mehmet Emin Resulzade önderliğinde kurulan Azerbaycan Cumhuriyeti’nin resmî dili olan “Türk Dili” yeniden resmî dil olarak kabul edilmiştir. Ancak bu durum 1995’e kadar sürmüş, 12 Kasım 1995’te referandum yoluyla kabul edilen Azerbaycan Anayasası’nın dille ilgili 21. Maddesi’nde devlet dilinin adı Azerbaycan Dili olarak yazılmıştır.
Bu çalışmada, “Azerbaycan Türklerinin konuştuğu dilin adı”nın 1992’ye kadar olan süreç içerisindeki adlandırılma farklılıkları ana hatlarıyla ve dönemler halinde gösterilmiş, ardından, 1992-1995 sürecinde yayımlanan ders kitaplarıyla Türk dili adının Azerbaycan’da 74 yıl sonra adeta diriltilerek yeniden resmî dil haline getirilme süreci hakkında bilgi verilmiştir
Türk dilinin durum çekimlerinden biri olan belirtme durumu, ekli (+I) veya eksiz (Ø) olmak üzere iki biçimde gerçekleşir. Ekli belirtme durumu çekiminin, Türk yazı dillerinde farklı ses ve biçim özellikleriyle kullanıldığı görülmektedir.... more
Türk dilinin durum çekimlerinden biri olan belirtme durumu, ekli (+I) veya eksiz (Ø) olmak üzere iki biçimde gerçekleşir. Ekli belirtme durumu çekiminin, Türk yazı dillerinde farklı ses ve biçim özellikleriyle kullanıldığı görülmektedir.
Eski Türkçe döneminde ana hatlarıyla ortak bir biçimde yapılan bu çekimin, 11. yüzyıldan itibaren doğu, kuzey ve batı bölgelerindeki üç farklı coğrafyada gelişimini sürdüren Türk yazı dili geleneklerinde farklı biçimbirimlerle yapıldığı görülmektedir. Bu farklılıkların görüldüğü kollardan biri de Oğuzcadır. Batı Oğuzcanın doğu kolunu oluşturan Azerbaycan Türkçesinin tarihî gelişim sürecinde de bu çekimin biçimbirimlerinde çeşitli değişimler görülmektedir. Bu değişimler, özellikle farklı alfabelerin kullanıldığı Sovyet Dönemi Azerbaycan basınına da açık bir biçimde yansımıştır.
Azerbaycan Komünist Parti Merkezi Komitesinin yayın organı olması nedeniyle Sovyet Dönemi Azerbaycan Türkçesinin en önemli gazetesi olan Kommunist gazetesi, 29 Ağustos 1919-27 Ağustos 1991 tarihleri arasında Arap, Latin ve Kiril olmak üzere üç farklı alfabede yayımlanmıştır. Bu özelliği nedeniyle, Azerbaycan Türkçesindeki ses ve yazım değişimlerinin incelenebilmesi açısından büyük bir öneme sahiptir. Bu açıdan bakıldığında özellikle Oğuz Türkçesinde belirgin değişimleri görülen belirtme durumu çekiminin gazetenin farklı alfabelerle yayımlanmış sayılarındaki örnekleri bu değişimin niteliğini açık bir biçimde göstermektedir. Ancak değişimin alfabelere göre farklılık göstermesi, değişimlerin doğal bir süreç içerisinde değil, SSCB’nin dil plânlaması politikası sonucunda olabileceğini düşündürmüştür.
Bu çalışmada, belirtme durumu çekiminin tarihî gelişimi, Azerbaycan Türkçesinin yazı dili olma sürecindeki değişimi, bu değişimin Arap, Latin ve Kiril harfli metinlerdeki görünümü Kommunist gazetesindeki farklı alfabelerle yayımlanmış metinler örneklemi üzerinde incelenmiş ve bu değişimlerin Azerbaycan ile Türkiye Türklüğünün kullandığı ortak yazı dilini ayırmaya yönelik politik dil planlamasının bir parçası olup olmadığı üzerinde durulmuştur.
Oğuzların Dili, Eski Anadolu Türkçesini tarihi, coğrafyası, yazarları, onların eserleri ve gramer özellikleri bağlamında bütün olarak ele alan temel bir başvuru eseridir. Kitap, ışık tuttuğu 13 – 15. yüzyıllar arasında, yani Oğuzcanın... more
Oğuzların Dili, Eski Anadolu Türkçesini tarihi, coğrafyası, yazarları, onların eserleri ve gramer özellikleri bağlamında bütün olarak ele alan temel bir başvuru eseridir. Kitap, ışık tuttuğu 13 – 15. yüzyıllar arasında, yani Oğuzcanın oluşum ve gelişim süreci içinde, ilk yazıcıların biyografi ve eserlerinden başlayarak 16. yüzyıldan itibaren çağdaş Türkiye Türkçesinin temelini teşkil edecek özellikler kazanan söz konusu lehçenin dil ve kültür tarihimizdeki yerini ortaya koyarken, konuyu anlamamıza katkı sunacak özgün metinlerden çokça örneklerle de desteklenmiştir. Eş zamanlı gramer inceleme yöntemlerinin yanı sıra art zamanlı yönteme de başvurulan kitap, bu sayede, Eski Türkçenin devamı, Genel Türkçenin bir kolu olarak Orta Asya’daki Karahanlı – Harezm yazı dili geleneklerinden beslenen Oğuz Türkçesinin genel dil özelliklerini bütünlüklü olarak öğrenmemizi de kolaylaştırmıştır. Oğuzların Dili, gerek bu özellikleriyle gerek ilk üç bölümde işlenen Oğuz kültür tarihine ait levhalarla sadece öğrencilere hitap eden bir ders kitabı değil, genel okurun entelektüel merakını da giderecek bir kültür tarihi kitabı olarak da benzerlerinden farklılaşmaktadır.
Uygur Türkçesi Günlük Konuşmalar (Türkiye Türkçesi ile birlikte)
Arapçanın söz varlığında geniş bir kullanım alanına hakim olan hemze, Türkçenin fonetiğinde yer almamaktadır. Dolayısıyla bu sesi içeren kelimeler Türkçe tarafından alıntılandığında bir telaffuz zorluğuna neden olmuşlardır. Türkçe kendi... more
Arapçanın söz varlığında geniş bir kullanım alanına hakim olan hemze, Türkçenin fonetiğinde yer almamaktadır. Dolayısıyla bu sesi içeren kelimeler Türkçe tarafından alıntılandığında bir telaffuz zorluğuna neden olmuşlardır. Türkçe kendi ses düzenine ve ahengine uymayan bu tür kelimelerdeki hemze sesi üzerinde bazı değişiklikler gerçekleştirerek onları kendi ses ve telaffuz kurallarına uydurmuştur. Ancak yapılan değişiklikler, Türkçenin bütün çağdaş lehçelerinde aynı şekilde gerçekleşmemiştir. Bu lehçeler bazı noktalarda aynı yolu izlemişler, bazı noktalarda ise birbirlerinden ayrılmışlardır. Bu durum, çağdaş Türk lehçelerinde ortak olarak kullanılan hemzeli kelimelerin farklı şekiller almasına sebep olmuştur. Böylece hemzeli kelimeler çağdaş Türk lehçelerine aldıkları yeni şekillerle yerleşmişlerdir.Bu çalışmada, çağdaş Türk lehçelerine geçmiş Arapça kökenli kelimelerdeki hemze sesinin durumu ele alınmıştır. Çalışmanın girişinde hemze ile ilgili bilgi verilmiş; daha sonra da Arapçadan alıntılanmış kelimelerdeki hemze sesinin geçirdiği veya sebep olduğu ses olayları örnekleriyle birlikte gösterilmiştir. Hemze üzerine yaptığımız bu çalışmayla, çağdaş Türk lehçeleri üzerine yapılacak çalışmalara bir katkıda bulunulması amaçlanmıştır.