Circassia Research Papers - Academia.edu (original) (raw)

ÇERKES DİYALEKTLERİNİN KARŞILAŞTIRMALI ANALİZİ

Natukhay ve Şapsığ kabileleri hariç tüm Çerkeslerde genel olarak; prensler, soylular, özgür köylüler ve köleler olmak üzere dört sınıf bulunurdu. Bu sert sınıflar içinde çeşitli ailelerin de hiyerarşik sıralamaları vardı. Prensler... more

Natukhay ve Şapsığ kabileleri hariç tüm Çerkeslerde genel olarak; prensler, soylular, özgür köylüler ve köleler olmak üzere dört sınıf bulunurdu. Bu sert sınıflar içinde çeşitli ailelerin de hiyerarşik sıralamaları vardı. Prensler (bölgesindeki) köylerinin genel servetini (tarım ve hayvancılıktan elde ettikleri ürünleri) yönetme, köylülerden vergi toplama (genelde senede bir veya iki hayvan şeklinde), ve dış ilişkilerini düzenleme hakkına sahiptiler. Soylular askeri birlikler eğitme ve eğittikleri askerler ile baskınlar ve savaşlar gerçekleştirirlerdi. Özgür köylüler bağlı oldukları Prenslerin izni dahilinde hayvancılık ve tarımla uğraşırlardı. Köleler genellikle savaş esirlerinden oluşurlardı. Prensler ve soylulara hizmetçilik yapar, onların arazilerinde çalışır ve hayvan sürülerine bakarak görev yapardı. Soylu atlara yalnızca soylular binebilirdi, kölelerin ise ata binmesi yasaktı. Bu sınıflar sadece Çerkes beyleri ve Çerkes köylüleri arasında düzenlenmezdi. Çerkes prenslerinin ve soylularının bölgelerinde yaşayan bir çok halka karşı uygulanırdı. Bu konuda Adilhan Adiloğlu "Kafkasya'da yaşayan Tatar kabileleri" isimli makalesinde şunları yazmıştır "Karaçaylar'da Kabardey beylerine "bek" denilir, bütün Karaçaylı beyler, asilzade ve köylüler Kabardey beylerine tabidir. En üst makan olarak yalnızca Kabardey beylerini bilirler. Kabardey beyleri, Karaçaylılardan vergi almaktadırlar, genellikle her sene aile başı 5 koyun alırlar. Ancak varlıklı kişilerden iyi bir at, bir öküz, çok sayıda yamçı ve kürk, bakır eşyalar ve diğer şeyleri alırlar."*2 Bu sınıfların arasındaki farkı belki en iyi 1957 yılında Zekoşnığ Sanat-Edebiyat almanağında Tlevusten Yusuf tarafından düzenlenerek yayınlanan (Açumıj Hilmi tarafından çevirisi yapılan) halk tarafından sürekli anlatılan bir gerçek bir hikaye olan Dyepçen Huseyn hadisesindeki şu ifade anlatır: "hiç kimse prens ve soylulara ateş etme özgürlüğüne sahip değildi, onlarsa istedikleri gibi ateş ediyorlardı."1 Ancak Çerkesya'daki sınıfları da, hacimleriyle ve sosyal politikalarıyla 2'ye ayırarak inceleyebileceğimizi düşünüyorum. BATI ÇERKESYA: 18nci yüzyılın ortalarında Çerkesler içindeki bu sınıfların arasında bir çatışmalar başladı. 1770 yılında Prens ve soylulara karşı ayaklanan Abzehler, diğer bölgelerdeki prenslerin (ve onlara tabi soyluların) ve Rusların Abzeh beylerine sundukları yardımlarıyla başarısız oldular. Ancak 20 yıl sonra 1790'lı yıllarda tekrar ayaklanan Abzehler bu defa başarılı olarak bazı beyleri öldürdüler, hayatta kalan beylerin bir çoğu, diğer Çerkes bölgelerindeki prens ve Canberk Apiş

Özet Çerkesler, Rus zulmünden kaçarak Osmanlı topraklarına sığınmak zorunda kalmışlardı. Zorlu geçen göç yolculuğunun ardından Osmanlı topraklarına ulaşabilenler önce geçici ardından da kalıcı yerleşim yerlerine iskan edildiler. Bu... more

Özet Çerkesler, Rus zulmünden kaçarak Osmanlı topraklarına sığınmak zorunda kalmışlardı. Zorlu geçen göç yolculuğunun ardından Osmanlı topraklarına ulaşabilenler önce geçici ardından da kalıcı yerleşim yerlerine iskan edildiler. Bu süreçte devlet ve halk el birliğiyle göçmenlere destek oldu. Yerel halk, ezilmiş ve haksızlığa uğramış , üstelik Müslüman olmasından dolayı göçe zorlanmış dindaşlarına kucak açtı. Göçmen aileleri taşıyan yerli halk çoğunlukla devletin ödemeyi vadettiği yol parasını almadı. Onların evlerinin inşasında çalıştı. Devlet de göçmen ailelere arazi ve zirai aletler dağıtılarak üretici konuma gelmelerini sağladı. Bu süreçte vatandaşlığa kabul edilen göçmenlere vergi muafiyetleri tanındı ve askerlik görevleri ertelendi. Günümüzde de Suriyeli göçmenlerin sığınağı olan Anadolu/Türkiye yeni bir göçmen sorunuyla karşı karşıyadır. Göçmenlere, sosyal dokuyu bozdukları, asayiş problemlerine yol açtıkları, sağlık sistemini işlevsizleştirdikleri, üretici olmaktan çok tüketici konumda bulundukları eleştirileri yapılmaktadır. Çalışmamız aradan uzun zaman geçmiş ve kimi koşullar değişmiş olsa da Çerkeslerin Anadolulaşması diye tanımlayabileceğimiz entegrasyon sürecinin Suriyeli göçmenlere örnek teşkil edip edemeyeceği üzerine karşılaştırma yaparak perspektif çizmeyi hedeflemektedir. Abstract The Circassians had to escape from the Russian tyranny and took shelter in the Ottoman lands. After the difficult migratory journey, those who could reach the Ottoman lands were first temporarily transferred to permanent settlements. In this period, the state and the local people cooperated with the immigrants. Local people received their coreligionists, who had been oppressed and injured, and also had been forced to relocate because of being a Muslim, with open arms. The local people who carried migrant families did not get the money that the government promised to pay. They also helped to build houses for the immigrants. The state also provided land and agricultural equipments to the immigrants so that they could become producers. In this period, tax exemptions were granted to theimmigrants who were granted citizenship, and their military duties were postponed. Today, Anatolia / Turkey, which is the refuge of Syrian immigrants, faces a new immigrant problem. Immigrants are being criticized for having adaptation problems with the social tissue, violating the public peace and order, dysfunctionalization the health system, being consumers rather than producers. The aim of our study is to make perspective by comparing the process of integration of the Circassians with the integration of Syrian immigrants.

In this article the values of the “Abkhazian-Abazinians” and the “Circassians” who commemorated 147th year’s of the “Circassian exile” and their relatives living in Abkhazia; and also Armenians who resettled in Abkhazia after 1915 and... more

In this article the values of the “Abkhazian-Abazinians” and the “Circassians” who commemorated 147th year’s of the “Circassian exile” and their relatives living in Abkhazia; and also Armenians who resettled in Abkhazia after 1915 and those living in Turkey will be discussed under the perspective of “acculturation”.
The research has done both in Abkhazia and Turkey in 2010 with 698 participants. According to the results, the values of the “Abkhazian-Abazinians” living in Abkhazia and Turkey are differentiated from each other while their values became similar to the values of other ethnic groups both in Abkhazia and Turkey. On the other hand the values of the Armenians, who almost have similar deportation process, with 50 years of difference, living in Abkhazia and Turkey stayed closer to each other while resembling to other ethnic groups in both of the countries. According to Berry’s (1997) acculturation strategies, it can be said that there are different acculturation processes in the same country. Thus the “Abkhazians-Abazinians and the Circassians) living in Turkey are “assimilated”, while the Armenians living in Abkhazia and Turkey are “integrated” into the new culture.
Key Words: Values, Acculturation, Abkhazian-Abazinian, Circassian, Armenian, Abkhazia-Turkey
.
Özet
Bu makalede 21 Mayıs 2011’de Çerkes Sürgünü’nün 147. yılını anan Türkiye’deki “Çerkesler-Abazalar” ve bu grupların Abhazya’daki akrabaları “Abhazlar” ile, 1915 tehcirinden sonra Abhazya’ya yerleşen ve Türkiye’de yaşayan Ermenilerin kültürlenme süreçleri “değerler” kapsamında ele alınmıştır.
2010 yılında 698 kişi ile yapılan bu araştırma sonucunda, Türkiye’de yaşayan “Abhaz-Abaza” ile “Adiğe-Çerkes-Kafkasyalı” etnik kimlik gruplarının değerleri, ülkedeki diğer gruplarla benzeşirken, Abhazya’da yaşayan “Abhaz-Abaza” grubuyla farklılaştıkları saptanmıştır. Diğer taraftan yaklaşık 50 yıl farkla benzer süreçleri yaşamış Ermenilerin değerlerinin, ülke içerisindeki diğer etnik kimlik gruplarla benzeştikleri ancak diğer Ermenilerle olan benzerliklerini sürdürdükleri bulunmuştur. Sonuç olarak aynı ülkede yaşayan ve farklı etnik kimliğe sahip bireylerin, farklı kültürlenme süreçlerinin olduğu anlaşılmaktadır. Türkiye’de yaşayan Abhaz-Abaza ve Çerkeslerin Berry’nin (1997) kültürlenme stratejilerinden “asimilasyona”, diğer taraftan hem Türkiye hem de Abhazya’daki Ermenilerin ise “entegrasyona” tabi oldukları söylenebilir

Address on the occasion of the Circassian Memorial Day. Zoom webinar in Amman, Jordan, 2022-05-22, organized by the "Circassia Center For Studies & Research" and the "Jordan Association of Circassian Caucasus Friends". This day is the... more

Address on the occasion of the Circassian Memorial Day. Zoom webinar in Amman, Jordan, 2022-05-22, organized by the "Circassia Center For Studies & Research" and the "Jordan Association of Circassian Caucasus Friends". This day is the Circassian Day of Remembrance and Mourning, when Circassians in many countries around the world gather to commemorate May 21, 1864, that marks the end of the Russo-Caucasian war and the Circassians’ fierce struggle since the end of the 18th century to defend their lands in North Caucasus and on the Black Sea coast.

Kuzey Kafkasya, tarih boyunca stratejik ve politik açıdan önemini kaybetmeyen ender coğrafi bölgelerden biridir. Karmaşık etnik yapısına rağmen bölgede, burada çıkarı olan büyük güçlere karşı direniş ve mücadele geleneği ortaya çıkmıştır.... more

Kuzey Kafkasya, tarih boyunca stratejik ve politik açıdan önemini kaybetmeyen ender coğrafi bölgelerden biridir. Karmaşık etnik yapısına rağmen bölgede, burada çıkarı olan büyük güçlere karşı direniş ve mücadele geleneği ortaya çıkmıştır. Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla bölgede doğan boşluğun doldurulması ve tarihsel hesapların yeniden görülmesiyle ilgili hareketlilik başlamıştır. Özellikle farklı etnik gruplar arasındaki gerilim ve çatışmalar günümüzde Kuzey Kafkasya'nın temel gündemi olmaya devam etmektedir. Bu gerilim ve çatışmaların nedenlerini ve olası sonuçlarını daha iyi anlayabilmek için önce etnik yapı üzerinde kısaca durulacak, ardından başlıca çatışma alanları ve konuları ele alınacaktır. Anahtar Kelimeler: Kuzey Kafkasya, çatışma, etnisite, etnik şiddet, etnik politikalar The Current and Potential Ethnic Conflicts in the North Caucasus Abstract The North Caucasus is an exceptional region which, in terms of economic and political significance, has never lost its importance throughout history. As a result of that significance, the region has witnessed, over the centuries, many struggles against the great powers of the region vying for regional hegemony, despite its internal ethnic diversity. The dissolution of the Soviet Union triggerred conflicts among various groups wanting to fill the power vacuum in the area and settle historical scores. Especially, political tensions and ethnic conflicts among different ethnic groups have become the defining feature of the North Caucasus. To understand the reasons and possible consequences of these processes, first the ethnic structure of the region needs to be analysed. Then, the main areas and subjects of conflict will be studied.

Prince Sefer Bey Zanuko (d. 1860) was probably the most famous and well documented Circassian leader during the war against Russia in the first half of the nineteenth century. Nevertheless, no thorough research has been carried out to... more

Prince Sefer Bey Zanuko (d. 1860) was probably the most famous and well documented Circassian leader during the war against Russia in the first half of the nineteenth century. Nevertheless, no thorough research has been carried out to date on him in English. This article deals with Sefer Bey's crucial role in guiding, assisting and leading the Circassian resistance to the Russian conquest of the Northwest Caucasus in the nineteenth century and sheds new light on a topic that has been almost completely neglected in Western research so far.

Основываясь на исследованиях по фонетике северокавказских языков, автор выявляет структурное несоответствие между исключительно богатым консонантизмом данных языков и их нынешними кириллическими алфавитами и, выдвигая идею о необходимости... more

Основываясь на исследованиях по фонетике северокавказских языков, автор выявляет структурное несоответствие между исключительно богатым консонантизмом данных языков и их нынешними кириллическими алфавитами и, выдвигая идею о необходимости создания собственных и независимых систем письма для 37 западно- и восточнокавказских языков, находящихся под угрозой исчезновения, предлагает совершенно новую, оригинальную и обобщенную алфавитную систему, наделенную высшей степенью графемно-фонемной взаимооднозначности и основанную на принципах знакоформирования и морфологическом применении элементов графики трех исторических алфавитов Южного Кавказа и Армянского Нагорья.