Kölelik Research Papers - Academia.edu (original) (raw)
Aydınlanma çağdaş medeniyetin dönüşümüne son üç asırdır katkı sağlayan en önemli kavramların başında gelmektedir. İnsanlık tarihinin en eski kavramlarından biri olan din ile modernleşmenin ana kaynağı olan Aydınlanma arasındaki ilişki bu... more
Aydınlanma çağdaş medeniyetin dönüşümüne son üç asırdır katkı sağlayan en önemli kavramların başında gelmektedir. İnsanlık tarihinin en eski kavramlarından biri olan din ile modernleşmenin ana kaynağı olan Aydınlanma arasındaki ilişki bu çalışmanın çerçevesini teşkil etmektedir. Temel amacımız, yeknesak bir felsefe sisteminden çok, felsefi, ahlaki, sosyal ve siyasi bir dönüşüm ve toplumsal bir düşünce hareketi olan Aydınlanmanın temel dinamiğinin din ekseninde teşekkül ettiği iddiasını temellendirmektir. Bu çalışmada, Aydınlanma ve dinin birbiri ile karşıt değil, tamamlayıcı bir ilişki içinde olduğu, İngiliz Aydınlanmacı düşünürlerin görüşleri bağlamında gösterilmeye çalışılmıştır.
Bu çalışmada, Kuran’ı Kerim metninin çevirilerinde ve araştırmalarında uygulanması gereken çeviri kuramlarından bahsedilmiş ve bu kuramlar açıklanmıştır. Kuran’ı Kerim metnindeki savaş hukukundan bahseden ayetlere tutarlı felsefi bir... more
Bu çalışmada, Kuran’ı Kerim metninin çevirilerinde ve araştırmalarında uygulanması gereken çeviri kuramlarından bahsedilmiş ve bu kuramlar açıklanmıştır. Kuran’ı Kerim metnindeki savaş hukukundan bahseden ayetlere tutarlı felsefi bir hermenutik yaklaşımda bulunulmuştur. Cihat, cariye ve köle gibi kavramlar üzerinde durulmuş; bu kavramlar Kuran’ın bütünlüğü içinde ele alınmıştır. Yapılan hatalı çeviriler eleştirilmiş ve hatalı çevirilerin doğurduğu etik sorunlardan bahsedilmiştir.
- by Merve Gürsul
- •
- Hermeneutics, Çeviribilim, Kölelik, Cihat
Afro-Amerikan Müslüman lider Malcolm X'in (El Hacc Malik El Şahbaz) birçoğu ilk kez Türkçeleştirilen ve dönemine damgasını vurmuş, üniversite öğrencilerine hitaben yaptığı konuşmaları içeren Amerika'ya Meydan Okurken kitabının ilk baskısı... more
Afro-Amerikan Müslüman lider Malcolm X'in (El Hacc Malik El Şahbaz) birçoğu ilk kez Türkçeleştirilen ve dönemine damgasını vurmuş, üniversite öğrencilerine hitaben yaptığı konuşmaları içeren Amerika'ya Meydan Okurken kitabının ilk baskısı 2017 Ekim ayında Pınar Yayınları'ndan çıktı.
Tragedya, insanoğlunun duygularına hitap eder. Onları kullanır ve onları eserinin öznesi yapar. Nitekim I.A Richards'ın şu sözü kayda değerdir: "Trajik değer tepkimeler açısından spesifik bir karakter göstermez ve çoklu haldedir.... more
Tragedya, insanoğlunun duygularına hitap eder. Onları kullanır ve onları eserinin öznesi yapar. Nitekim I.A Richards'ın şu sözü kayda değerdir: "Trajik değer tepkimeler açısından spesifik bir karakter göstermez ve çoklu haldedir. Tragedya'da, Katharsis'i yaratan dengeler arasındaki ilişkiler çok çeşitli olabilir ve bunlar arasındaki ilişkinin doğru sağlanması halinde gerçekleşebilir. Bu denge ise nesnenin –tragedyanın- kendisinde bulunmayandır; ama ona verilecek olan tepkinin doğasından kaynaklanır. Tragedyaya bir tepki verilmesi elbette onun doğasında vardır; ama trajik yapı dediğimiz şey nesnenin değil, onu izleyen seyircinin vereceği tepkide gizlidir". Elbette Richards'ın sözü bizi tragedyanın doğasına ulaştırma konusunda önemli bir ipucudur. Fakat, onun doğasını idrak etme bakımından yetersizdir. Nitekim tragedya, kahramanların dues ex machina ile neticelenen serüvenlerinin çok ötesinde, toplumun realitesinde saklıdır. O realite ki; antik çağ ile, düzenli yaşama geçiş ile, sınıflı toplumların ortaya çıkışı ile başlamış ve insanlık tarihini şekillendirmede en önemli unsur olarak ismini yazdırmıştır. Mamafih tüm bunlara karşılık trajik yapıyı, seyircinin gösterdiği tepki olan tepkisizlik şekillendirmiştir.
Tepkisizlikten kastımız, süresiz bir sessizlikten ibaret değildir. Seyircinin rahatsız kımıldanmalarına, ani itiraz çığlıklarına ve bunların tragedyayla bütünleşmesine kaçınılmaz olarak rastlanmıştır. Sorunsalı teşkil eden husus, belirtilen unsurların iz bırakıcı olmasına rağmen, sürekliliğe ulaşmada ve tragedyanın muhteviyatına hükmetmeye, diğer bir deyişle onun doğasını değiştirmeye yönelik çabalarına rağmen, maksadına ulaşamamasıdır. Ve bu hüsran, tekrar tepkinin niteliğini tepkisizliğe itmiş, tragedya bir sonraki döngüye kadar, süreli olması muktedir varlığını garanti altına almıştır. Fakat, bu sunumumuzda ele alacağımız konu, sorunsalın nedeni değil; ölümü seçme haricinde yaşamına dair söz hakkı olmayan, buna karşılık üstlerinde bir Olimpos'lulardan daha gözle görülür kudrete sahip efendisine biat etmekle yaşama tutunmayı seçen yığınların rahatsız kımıldanmaları ve ani itiraz çığlıklarının ta kendisidir. Ama öncesinde, köleliğin hangi süreçte, hangi koşulların gereğince var olduğunu, var olmaya devam ettiğini, bununla birlikte, az da olsa sosyal haklara sahip olduğu ve olmadığı kültürleri incelemek gerekir. Nitekim bir kölenin gözünden bakmaya çalışmak, onun sahip olduğu hayatı anlamak için ilk adımdır.
Abbasi döneminde Alevi shia karekterli zenci kölelerin isyanı
Afro-Amerikan Müslüman lider Malcolm X'in (El Hacc Malik El Şahbaz) birçoğu ilk kez Türkçeleştirilen ve dönemine damgasını vurmuş, söylev, söyleşi, gazete yazıları ve mektuplarını içeren Biraz Aksiyon-Rahat Durmayacağız kitabının ilk... more
Afro-Amerikan Müslüman lider Malcolm X'in (El Hacc Malik El Şahbaz) birçoğu ilk kez Türkçeleştirilen ve dönemine damgasını vurmuş, söylev, söyleşi, gazete yazıları ve mektuplarını içeren Biraz Aksiyon-Rahat Durmayacağız kitabının ilk baskısı 2018 Ocak ayında Pınar Yayınları'ndan çıktı. Amerika'ya Meydan Okurken adlı çalışmanın devamı niteliğindeki kitapla birlikte, Malcolm X'in kitleleri harekete geçiren ünlü konuşmalarının birçoğu ilk kez kitaplaştırıldı ve bugüne dek yapılmış en hacimli çalışmalardan biri olarak yayımlandı.
Bu çalışmada, 19. yüzyılda meydana gelen Çerkes göçleri ve Osmanlı kölelik anlayışı çerçevesinde bu göçlerin Osmanlı Devlet’inde yarattığı sorunlar ve bu sorunların bir veçhesi olan tarım köleliğinin ilga süreci incelenmeye çalışılmıştır.
(ENG) In antiquity civilizations, one of the greatest causes of the emergence of the concept of slavery is that upper class people in any country's people hold themselves superior to the people living in their own people or in different... more
(ENG) In antiquity civilizations, one of the greatest causes of the emergence of the concept of slavery is that upper class people in any country's people hold themselves superior to the people living in their own people or in different countries. For this reason, the country that won the war after a war regarded the people living in the land it earned as a land and allowed them to spread their concept of slavery through their own acquisitions. This slavery system, which is based on the bases of classifications, maintains its existence from ancient times to nowadays. This system, which has been going on for centuries, has a great prospect in Ancient Greece in terms of both history and social life. Until now, the concept of slavery has been dealt with in various forms and many different views have been expressed on this subject. In this study, it was aimed at gathering all these issues under one roof; slavery by making the definition of slavery; the slavery in society through the ancient Greek civilization; the view of slavery through religion; the ancient Greek city states used the system of slavery in Athens and Sparta.
(TR) Antik dönem medeniyetlerinde, kölelik kavramının ortaya çıkmasının en büyük sebeplerinden biri, herhangi bir ülke halkı içerisindeki üst sınıf insanların kendi halkından veya farklı ülkelerde yaşayan halktan kendilerini üstün tutmasıdır. Bu nedenle, bir savaş sonrasında savaşı kazanan ülke, kazandığı topraklar içerisinde yaşayan insanları bir toprak gibi görmüş ve onları kendi malları edinmeleri ile kölelik kavramının yayılmasına olanak sağlamıştır.Temelleri sınıf ayrımına dayanan bu kölelik sistemi, antik çağlardan günümüze kadar varlığını sürdürmüştür. Yüzyıllar boyunca devam eden bu sistem, Antik Yunan'da hem tarihsel hem toplumsal hem de ekonomik yaşam açısından büyük bir öneme sahiptir. Şimdiye kadar kölelik kavramı çeşitli biçimleri ile ele alınmış olup ve bu konu hakkında birçok farklı görüş beyan edilmiştir. Bu çalışmada köleliğin tanımını yaparak köleliği; Antik Yunan medeniyeti üzerinden toplum içersindeki yerini, din üzerinden köleliğe bakış açısını ve son olarak Antik Yunan şehir devletleri Atina ve Sparta'da kölelik sisteminin nasıl uygulandığına değinilerek tüm bu konuların tek bir çatı altında toplanması amaçlanmıştır.
Öz: Antik Yunan'da Kölelik: Atina ve Sparta Örneği ana başlığı altında şekillendirilen bu çalışma; insanlığın yaşamında uzun bir tarihsel sürece yayılmış olan ve çok önemli bir toplumsal-tarihsel olgu olan kölelik fenomenine temas... more
Öz:
Antik Yunan'da Kölelik: Atina ve Sparta Örneği ana başlığı altında şekillendirilen bu çalışma; insanlığın yaşamında uzun bir tarihsel sürece yayılmış olan ve çok önemli bir toplumsal-tarihsel olgu olan kölelik fenomenine temas etmektedir. Kölelik, insanın var olduğu en eski çağlardan bu yana varlığını sürdüren ve temeli toplumsal sınıf ayrımına dayanan bir sistemdir. İlk olarak Eski Mısır'da M.Ö. 4.000'li yıllarda köleliğe dayalı bir insan varlığına rastlanmaktadır. Eski Mısır dışında Babil, Asur, Hint ve Eski Yunan uygarlıklarında kölelik insanlar arasında yer bulan bir tarihsel-toplumsal olgu olmuştur. Özellikle Antik Yunan'da üretim ve hizmet döngüsünü tamamen köleler sağlamaktaydı. Köle toplumun vazgeçilmez bir unsuru olmuştur. Antik Yunan'da Kölelik: Atina ve Sparta Örneği başlığını taşıyan çalışmanın amacı, eskiçağ toplumlarında köleliğin nasıl gelişim gösterdiği ve Antik Yunan uygarlığında köleliğin ne şekilde başladığı, yanı sıra Antik Yunan'da en önemli iki şehir-devleti (Polis = city-state) olan Atina ve Sparta'da köleliğin nasıl bir gelişim gösterdiği ele alınmıştır.
- by Defne Yılmazcan
- •
- Kölelik
Bir Afrika zenci kültü olan zar/bori ayinlerini, köle olarak getirilen zencilerin yanlarında getirmeleri kaçınılmaz olacak ve bu inançlarını köle olarak getirildikleri Anadolu'da gizli ya da aleni yapacaklardı. Borilere dua ederek,... more
Bir Afrika zenci kültü olan zar/bori ayinlerini, köle olarak getirilen zencilerin yanlarında getirmeleri kaçınılmaz olacak ve bu inançlarını köle olarak getirildikleri Anadolu'da gizli ya da aleni yapacaklardı. Borilere dua ederek, adaklar sundukları mekânlar zamanla, diğer dinler tarafından da kullanılmaya başlar.
One of the issue that Tanzimat writers dwelled on, is the enslavement problem is will represent important datas to understand and interprate Ottoman modernism period. The policy of Ottoman goverment through to enslavement can be... more
One of the issue that Tanzimat writers dwelled on, is the enslavement problem is will represent important datas to understand and interprate Ottoman modernism period. The policy of Ottoman goverment through to enslavement can be seen in literary narratives of the period’s writers such as Namık Kemal, Ahmet Mithat Efendi, Recaizâde Mahmut Ekrem and Samipaşazâde Sezai. In this article, based up on Samipaşazade Sezai’s Sergüzeşt novel, Ottoman modernism period will bring forward with focusing enslavement problem. In this frame the message that is given to reader by preface of Sergüzeşt, will be evaluated with historical perspective, after drawing a frame for state enforcement of enslavery In Tanzimat period , fictionalisation of Cherkes representations, conflict of high class, westernized Ottoman intellectuals will be discussed. Definition of enslavement problem in the Ottoman modernization process and solutions of this problem will be answered through out the analyzation of the novel characters.
CONCUBINAGE IN THE MAMLUK SOCIETY There are different interpretations of concubines due to the diversity of civilizations. Due to these various perceptions, a different perspective was tried to be presented and their status was mentioned... more
CONCUBINAGE IN THE MAMLUK SOCIETY
There are different interpretations of concubines due to the diversity of civilizations. Due to these various perceptions, a different perspective was tried to be presented and their status was mentioned during the period experienced. Concubines are not just slaves. They have different statuses. In the study, efforts were made to determine these statuses. In the study, the concept of concubines was compared by analyzing Eastern and Western cultures, and the value given to women in the east was in a very good position compared to the west.
Another result of the study is that the activities of the concubines, who gained their freedom by taking the efforts of the slaves before they become free, were revealed. Subsequently, the subject of concubines was handled in five dimensions; political, social, economic, scientific and architectural fields, and classified inside and outside the palace. Mamluk period concubines were also summarized with ten main statuses that can come during his life. To enter the palace and being a sultan, -this is valid for Shajar al-Durr- rising to umm al-walad position as a sultan's wife and being a prince's mother such as Hong Togay, Hond Colban, White, Urdu, Hond Semra, Sul, and Surbay. To be responsible, - Sitt Hadak - to be an informant or spy, to act as a bridge between the master and the sultan, to be freed and married to one of the harem orders, be engaged in science, be active in the architectural field, is in the position of singer and maid and gathered under ten main status. Also, in the study, it was stated that they have different positions in subheadings other than this general classification and that they operate in these areas.
Therefore, as a result of the issue obtained around the questions, the position of concubines was very different compared to other states. The biggest presumption of this was that the concubine was the sultan. Likewise, she became the status of a free woman as the wife of the sultan, took a mahr and inherited it. That is, a concubine was not bequeathed like a slave.
Kurtuluş teolojisi, en önemli uygulayıcılarından birinin ifadesiyle, "tarihin altından", yani fakirlerin bakış açısından, belirli bir zamanda ve yerde yaşama teolojisini inşa etmeye çalışmıştır. Bu nedenle, bu teolojik yöntemi tarihsel... more
Kurtuluş teolojisi, en önemli uygulayıcılarından birinin ifadesiyle, "tarihin altından", yani fakirlerin bakış açısından, belirli bir zamanda ve yerde yaşama teolojisini inşa etmeye çalışmıştır. Bu nedenle, bu teolojik yöntemi tarihsel bağlamında düşünmek son derece uygundur. Bu, öneminin daha net bir şekilde anlaşılmasını sağlayacak ve bu teoloji ile bağlantılı olan daha tartışmalı unsurlardan bazılarını da açık hale getirecektir. Savaş sonrası dönemde kurtuluş teolojisinin daha yakın tarihsel temellerine bakmadan önce, dayandığı çağdaş entelektüel ve Hristiyan hareketlerine, Latin Amerika tarihinin bazı ilgili özelliklerine kısaca değineceğim. Ayrıca kurtuluş teolojisine bazı tepkilere bakacağım ve geleceği hakkında bazı görüşler sunarak yazımı sonlandıracağım.
Özet Hürriyetine sahip olmayan, başkalarının hüküm ve kontrolünde olan kişiler anlamına gelen köle tabirinin kullanımı Türk toplumunda oldukça eskiye dayanmaktadır. Tarihte kurulmuş olan bütün devletlerde kölelik müessesi mevcuttur.... more
Özet Hürriyetine sahip olmayan, başkalarının hüküm ve kontrolünde olan kişiler anlamına gelen köle tabirinin kullanımı Türk toplumunda oldukça eskiye dayanmaktadır. Tarihte kurulmuş olan bütün devletlerde kölelik müessesi mevcuttur. Nitekim Türkistan Hanlıklarında da kölelik, gerek ekonomik hayat gerekse toplumsal hayatta varlığını uzun yıllar sürdürmüştür. Özellikle toprağın işlenmesinde önemli bir yere sahip olan köleler, ayrıca ev hizmetçiliği, tamircilik, bekçilik gibi farklı işlerde de ön plana çıkmışlardır. Yaşam standardı düşük olan kölelerin, toplum içindeki konumuna bakıldığında gerek ekonomik gerekse dini açıdan bir baskı altında oldukları anlaşılmaktadır. Kölelerin Türkistan Hanlıkları içerisindeki sayılarının fazla oluşu köleliğin yaygın oluşunu göstermesi bakımından önemlidir. Çalışmamızda XIX. yüzyılda Buhara, Hive ve Hokand gibi Türkistan Hanlıklarında, kölelerin ne şekilde elde edildiği, durumu, toplumun kölelere olan tutumu, köle ticareti ve köleliğin ekonomik yaşamdaki yeri ele alınacaktır. Abstract The use of slaves in Turkish society is based on fairly old which means do not have the liberty, people with others in the provision and control. The institution of slavery in the entire State has been established in history. Indeed, slavery in the Turkestan khanates have continued for many years the existence in both economic life and social life. Slaves who have an important place, especially in the processing of land, have come to the fore different jobs such as domestic servants, tinker, guard. The low standard of living of the slaves, both considering the position in society, are understood to be under pressure from the economic as well as religious. The slaves made up of many within the Khanates of Turkestan is important to show the widespread nature of slavery. In our study, In Turkestan Khanate such as Bukhara, Khiva and Hokand will be discussed what is obtained in the form of a slave, situation, the attitude of society to the slave, the slave trade and slavery in the place of economic life at the XIX. century.
- by Orhan Doğan
- •
- Kölelik, Orta Asya, TÜRKİSTAN, Türk Toplumu
Abstract Slavery, which is thought to have existed since the appearance of mankind in stage of history, has developed in parallel with the civilization progress of mankind. The altering conditions, particularly the developments in... more
Abstract Slavery, which is thought to have existed since the appearance of mankind in stage of history, has developed in parallel with the civilization progress of mankind. The altering conditions, particularly the developments in production relations that are based on economic activities, have also shaped slavery. In the Early Ages, slaves were used only in agricultural production, but later on, they were begun to be used in various areas. The developments experienced
ABD iç Savaşı, 1861-1865 yılları arasında sürmüş olan çıkar temelli bir savaştır. Köleliğin kaldırılması için çabalayan Kuzeyliler ve ona karşı mücadele eden Güneyliler, bu dört yıllık savaşta kan dökecektir.
Osmanlı ekonomisi tarihine göz atıldığında gerçekleştirilen uygulamalar arasında, ekonominin özgünlüğü bağlamında, bir devamlılığın varlığına inanmak için yeterli kanıt bulunabilir. Ancak, farklılaşan iktisadî ve malî uygulamalar için de... more
Osmanlı ekonomisi tarihine göz atıldığında gerçekleştirilen uygulamalar arasında, ekonominin özgünlüğü bağlamında, bir devamlılığın varlığına inanmak için yeterli kanıt bulunabilir.
Ancak, farklılaşan iktisadî ve malî uygulamalar için de bu böyledir. Her iki duruma ilişkin örnekler de rahatlıkla bir arada barınabilmektedir. Sonuç olarak hepsi aynı amacı
desteklemekte ve Osmanlı iktisadî hayatının devam etmesini sağlamaktadırlar. Dolayısıyla, Osmanlı iktisadî tarihinde devamlılığın takibi nasıl açıklayıcı olabiliyor ve Osmanlı ekonomisinin anlaşılmasına katkıda bulunuyorsa, farklılaşan uygulamaların takibi de aynı ölçüde yararlı olabilir. Devamlılık ve/veya farklılıkların, ortaya çıktıkları tarihi süreç boyunca bir
arada ele alınması daha geniş bir perspektif sağlayabilir. En azından, devamlılık ve iktisadî tercihler, ortak bir hafıza; farklılıklar ise ekonomik yapının problem çözme potansiyeli
hakkında ipuçları kazandırabilir. Bu çalışma böyle bir çabayı denemek ve test edilmesini sağlamak amacıyla kaleme alınmış ve Osmanlı ekonomisinde köle emeğinin istihdamının;
birbirini destekler nitelikte veya birlikte değerlendirilmeye uygun olduğu düşünülen üç farklı örnek ile ele alınması amaçlanmıştır. Birlikte değerlendirilmeye imkân sağlayan özelliklerinden
birinin mükatebe denilen hukuki ve/veya iktisadi uygulama olduğu kabul edilmiştir. Bir diğerinin ise, toplu veya yaygın olarak Osmanlı ekonomisinde köle emeğinin istihdamına
dair bilinen nadir örnekler olmalarıdır. Daha yaygın olan köle kullanımı, ev içi kölelik diyebileceğimiz bir türdür. Her üç örnek birlikte değerlendirilerek, Osmanlı ekonomisinde, üretim sürecine toplu olarak dahil olan köle emeğine dair bir yaklaşım üretilmeye
çalışılmıştır. Sonuçlar kimi zaman spekülatif bulunabilir. Ancak Osmanlı kölelik tarihi üzerine pek çok çalışma olmadığı düşünülürse, bu durum göz ardı edilebilir.
Anahtar Kelimeler: Osmanlı ekonomisi, kölelik, köle emeği, istihdam, mükatebe,
dönemlendirme.
- by Rahmi Deniz Ozbay
- •
- Osmanlı, Kölelik, Mükâtebe, Mukatebe
Osmanlı İmparatorluğu, on dokuzuncu asırda esaretin ilga edilmesi için çalışır. Esaret teması ise, Tanzimat döneminden itibaren, yazar ve şairlerin çok sık ele aldığı bir konu olmuştur. Dönemin yazarları ve şairleri esaret temasını, daha... more
- by Fatih Alper Taşbaş
- •
- Slavery, Novel, Children, Poems
ÖZET İnsanlık tarihinin en eski ve eski olduğu kadar en acı ve kötü uygulamalarından birisi köleliktir. Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma ve emeğinin sömürülmesi olarak tanımlanabilecek olan kölelik ne kadar eskiyse kölelerin... more
ÖZET İnsanlık tarihinin en eski ve eski olduğu kadar en acı ve kötü uygulamalarından birisi köleliktir. Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma ve emeğinin sömürülmesi olarak tanımlanabilecek olan kölelik ne kadar eskiyse kölelerin hürriyetlerine kavuşma arzusu başta olmak üzere diğer farklı sebeplerle efendilerinden kaçma girişiminde bulunmaları da o kadar eskidir. Bu çalışma esas itibariyle iki ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde kısaca Eski Yakındoğu olarak adlandırabileceğimiz coğrafyada kurulmuş olan bazı devletlerde kaçak kölelik ile ilgili kayıtlar incelenmiştir. Kölenin efendisinden kaçması bir suç olarak kabul edildiği için daha çok hukuk metinlerinde karşımıza çıkan bu kavramın neleri kapsadığı, kaçak kölelerin bulunması, sahiplerine teslim edilmesi, barındırılması, köle sahibinin köleyi bulana bir ücret ödemesi, kaçak köleliğin engellenmesinde alınacak önlemler, devletin bu konudaki fonksiyonları ve yaptırımları değerlendirilmiştir. İkinci bölümde ise Osmanlı hukukunda kaçak kölelerin durumuna değinilerek, en azından coğrafi ve kültürel olarak kendisinden önce yaşamış olan devletlerin geleneklerini sürdüren Osmanlı Devleti'nde Üsküdar Kadılığının sınırları içerisine giren bölgede yakalanan kaçak köleler üzerinde durulmuştur. Belgelerden edindiğimiz bilgiler ışığında Üsküdar'da yakalanıp mahkeme tarafından kayda geçirilen kölelerin milliyetleri, kim veya kimler tarafından yakalandıkları, fiziki özellikleri, üzerlerindeki kıyafetleri ve taşıdıkları eşyaları, kime teslim edildikleri ve kendilerine ne kadar nafaka bağlandığı, sahiplerinin kim olduğu, nereden kaçtıkları ve eğer müddet-i örfiyeleri dolup satıldılarsa kime, ne kadara satıldıkları hakkında yorumlar yapılmıştır. Ayrıca belgelerin bize çok sınırlı bilgi verdiği konularda boşluklar doldurulmaya çalışılmıştır. Görülen o ki kaçak kölelerin kaydedilmesi ve uygulanan prosedür ile ilgili eski dönemlerde başlayan gelenek devletten devlete geçmiş ve Osmanlı Döneminde bu uygulama sürdürülmüştür.
Ortaçağ dünyasının önemli kavramlarından biri de köleliktir. Ancak kölelik kavramı, doğu ve batı dünyasında oldukça farklı anlamlar ifade etmekte ve uygulamalar göstermektedir. Geçmişi çok erken dönemlere uzanan kölelik, İslamiyet ile... more
Ortaçağ dünyasının önemli kavramlarından biri de köleliktir. Ancak kölelik kavramı, doğu ve batı dünyasında oldukça farklı anlamlar ifade etmekte ve uygulamalar göstermektedir. Geçmişi çok erken dönemlere uzanan kölelik, İslamiyet ile birlikte hukuksal bir çerçeve ve önemli ilerlemeler kaydetmekle beraber varlığını korumuştur. Ekonomik, siyasî, sosyal vb. çok yönlü boyutları olan kölelik, Ortaçağ İslam devletleri için de vazgeçilmez bir unsurdu. Bu devletlerden biri olan Türkiye Selçuklularının uygulamaları ise dönem için oldukça dikkat çekicidir. Bu makalede, Türkiye Selçuklu toplumunda köleliğin ne ifade ettiği, köle yapma veya özgürleştirme uygulamalarının nasıl gerçekleştiği, dış görünüşleri ve çalıştırıldıkları işlerin neler olduğu ve kölelikten gelip Selçuklu toplum ve saray hayatında önemli yer edinen devlet adamları incelenecektir.
Anahtar kelimeler: İşkence yasağı, kölelik ve zorla çalıştırma yasağı, işgücü istismarı, pozitif yükümlülükler, takdir marjı, karşılıklı adli yardımlaşma, insan ticareti suçu, iş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçu. / Keywords:... more
Anahtar kelimeler: İşkence yasağı, kölelik ve zorla çalıştırma yasağı, işgücü istismarı, pozitif yükümlülükler, takdir marjı, karşılıklı adli yardımlaşma, insan ticareti suçu, iş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçu. / Keywords: Prohibition of torture, prohibition of slavery and forced labour, labour exploitation, positive obligations, margin of appreciation, mutual legal assistance, crime of human trafficking, crime of violation of freedom to work and labour.
Osmanlı toplumunda köleler ticaretin önemli maddelerden biri olmuştur. Kıbrıs Akdeniz’deki önemli ticaret yolları üzerinde bulunduğundan dolayı, köle ticaretinde bölgedeki diğer limanlar gibi önemli bir yer tutmaktadır. Ayrıca Osmanlı... more
Osmanlı toplumunda köleler ticaretin önemli maddelerden biri olmuştur. Kıbrıs Akdeniz’deki önemli ticaret yolları üzerinde bulunduğundan dolayı, köle ticaretinde bölgedeki diğer limanlar gibi önemli bir yer tutmaktadır. Ayrıca Osmanlı toplumunda köleler gündelik hayatın birer mensubu olmuşlar ve hemen hemen tüm üretim alanlarındaki faaliyetlerde kullanılmışlardır. Anılan önemlerden dolayı köleler Kıbrıs toplumunun bir parçası durumuna gelmişlerdir. Osmanlı ülkesinin bir parçası olan Kıbrıs adasında da imparatorluğun diğer bölgelerindeki uygulamalara uyulup uyulmadığı Bu gerekliliğin bir sonucu olarak ise, araştırma sürecinde (1726-1750) Kıbrıs’taki yaşam tarzları, çalışma alanları ile sosyal güvenlik haklarının analizi amaç edinilmiştir. Araştırma Kıbrıs Lefkoşa Şeriye Sicillerinden yola çıkılarak elde edilen verilerle desteklenmiştir. Çalışma sonrasında öz olarak 18. yüzyılın ilk yarısında Kıbrıs adasında yapılan köle ticaretinin boyutu, kölelerin adadaki kullanım şekli ve ada kültürüne yansımaları ile ilgili sonuçlara ulaşılmıştır.
- by Ahmet Nezihi Turan
- •
- Tarih, Kölelik, Kırım, Tereke
Göynük kadı sicillerine yansıyan Hicri 1154- 1307 yılları arasını içeren 11 Kadı sicilinde bulunan binlerce belge içerisinde işlenen suçlara ilişkin davaların çoğunun 19. yüzyıla ait olması dikkat çekicidir. Burada açıklamaya... more
Göynük kadı sicillerine yansıyan Hicri 1154- 1307 yılları arasını içeren 11 Kadı sicilinde bulunan binlerce belge içerisinde işlenen suçlara ilişkin davaların çoğunun 19. yüzyıla ait olması dikkat çekicidir. Burada açıklamaya çalıştığımız vesikalara bakılarak Göynük ile ilgili yanlış ve kötü yorumlara sebep olacak yaklaşımlarda bulunulması büyük haksızlık olacaktır. Çünkü zaten çalışmalarımıza ana kaynak olan vesikalar ilgili dönemin mahkeme tutanaklarıdır. Bu kayıtlar içerisinde görüldüğü gibi olumlu şeylerden çok olumsuz durumlara yer verilmesi daha olasıdır.
Göynük’ te meydana gelen eşkiyalık olayları etnik veya siyasi mahiyette olmayıp, ekonomik, sosyal ve ahlaki bozukluğun yanı sıra, merkezi otorite boşluğundan kaynaklanmış olaylardır. Burada, ırza tecavüz ve faili meçhul cinayetler gibi ferdi türde eşkiyalıklar yanında, toplu halde yürütülen eşkiyalık olayları da meydana gelmiştir.
Vesikalara yansıyan davalar bazen çok detaylı bazen ise genel hatlarıyla yazılmıştır. Genelde davalının savunması, kendisine isnad edilen suçu “inkar” ettiği şeklinde vesikaya yansımış veya savunmanın içeriğine ilişkin çok fazla bilgi verilmemiştir. Ağır ceza gerektiren özellikle adam öldürme gibi suçlar da hakim karar vermekte zorlanmıştır. Bunun nedeni muhtemelen bu tür davalarda hem hakimin takdir yetkisinin azlığı hem de hakimin kısas uygulamak yerine diyet uygulamak istemesidir.
Net delil olmayan muğlak davalarda, dava genelde davalı lehine çözümlenmiştir. Vesikalarda suç duyurusu yapılan bazı olaylar sadece arzuhal safhasında kalmış davalılarla ilgili yapılmış herhangi bir işleme rastlanmamıştır.
Meçhul ölümler dahil darp ve cinayet davalarında gerek suçun işlendiği yer, gerekse de ceset üzerinde keşf u muayene yapılmış ve davanın seyri bu inceleme ile şekillenmiştir. Keşf u muayene sırasında bölgenin ileri gelenleri, ( imam, ihtiyar meclisi üyeleri ve muhtar gibi ) zabtiye ve doktor olan bölgelerde doktorun da hazır bulunması sağlanmıştır.İşlenen suçlarda kırsal kesimin ağırlığı dikkat çekmektedir. Kırsal kesimde yapılan bir keşf u muayene sırasında bile kent merkezinden ilgili görevli kişi gelmeden, bölgedeki mahalli yöneticilerin bir cesedi, izinsiz kaldırması nedeniyle cezalandırılması, Göynük mahkemesinin sistematik bir şekilde işlediğinin göstergesidir. Ancak bu sistematiğin ayrıntıları, çoğu zaman vesikalara yansımamıştır.
İslam ceza hukuku, Osmanlı döneminde daha yumuşak bir şekilde yorumlanmıştır. Hırsızlık olaylarında eli kesilen veya zina olaylarında sopa veya recm cezası verilen dava ile karşılaşılmamış, bunların yerine hapis ve para cezaları uygulanmıştır.
Cinsel içerikli davaların bir kısmın da davacı ismi belirtilmemekle beraber bir kısmında olay bizzat cinsel şiddete uğrayan kişi veya onun velisi tarafından dava edilmiştir. Vesikalara cinsel içerikli davaların içeriği çok fazla yansımamıştır. Genelde kurbanın savı ve şahitler güvenilir olarak kabul edilmiştir.
İşlenen suçlara ilişkin verilen cezalar genelde tazminat, hapis ve sürgün cezalarıdır. Yasalarda verilecek cezalara ilişkin alt ve üst sınırlar konularak adli mercilerin esnek davranması sağlanmıştır. Verilen para cezalarında genelde alt sınıra yakın para cezalarının verilmesi halkın fakirliğiyle ilgili olsa gerektir.
Adli mercilerin bazen kişinin unvan ve mesleklerine bakarak daha hafif ve daha ağır cezalar uyguladıkları görülmüştür.
Vesikalarda para cezalarının ödenip ödenmediği ödenmediyse failin hapse konulup konulmadığına ilişkin herhangi bir bulguya rastlanmamıştır.
Hem 18. yüzyıla hem de 19. yüzyıla ait vesikalar kadınlar da dahil herkesin problemi olduğunda arzuhal hakkını kullandığını göstermektedir.
Halkın çözümünde tıkandığı birçok konu ile ilgili olarak durumunu İstanbul’ a aksettirmesi, Göynük’ te adeta bir temayül haline gelmiştir. Hem kırsal kesimden hem de kent merkezinden “arzuhal” le İstanbul’a başvurarak durumunu bildirip çözüm arayan kişiler olmuştur. Ancak dönemin bir özelliği olarak bazı şikayet konularına olayın gerçekleştiği zamanla kıyaslandığı zaman ancak 10 yıl gibi uzun bir süre sonra cevap verilmesi, devletin taşraya müdahalesinin zayıf kaldığını göstermesi açısından önemlidir.