Sosyal Sermaye Research Papers - Academia.edu (original) (raw)
Bu makalenin amacı yaşlılığa bağlı olmayan ve literatürde solo (yalnız, tek) yaşam olarak adlandırılan bu yeni yaşam tarzını tartışmaktır. Bu amaçla öncelikli olarak solo yaşamın öznesi olarak kabul edilen bekârlar ve bekâr-... more
Bu makalenin amacı yaşlılığa bağlı olmayan ve literatürde solo (yalnız, tek) yaşam olarak adlandırılan bu yeni yaşam tarzını tartışmaktır. Bu amaçla öncelikli olarak solo yaşamın öznesi olarak kabul edilen bekârlar ve bekâr- lığa verilen anlamın değişimi incelenecek, daha sonra sosyolojik alan yazı- nında yalnızlığın kavramsallaştırılması tartışılacak, son olarak ise toplumda yükselen bir akım olarak bireyleri solo yaşama iten ya da çeken unsurların altındaki toplumsal değişim ortaya konacaktır.
Öğrenci başarısını etkileyen birçok değişken olmakla birlikte okul ve aile bu konuda ön plana çıkan değişkenler olmaktadır. Eğitim alanında yapılan birçok çalışma öğrencinin akademik başarısı üzerinde aile kurumunun okul kurumundan daha... more
Öğrenci başarısını etkileyen birçok değişken olmakla birlikte okul ve aile bu konuda ön plana çıkan değişkenler olmaktadır. Eğitim alanında yapılan birçok çalışma öğrencinin akademik başarısı üzerinde aile kurumunun okul kurumundan daha belirleyici olduğunu ifade etmektedir. Ancak “etkili okul hareketi”ne göre özellikle gelişmekte olan ülkelerde ve sosyo-ekonomik düzeyi düşük çevreden gelen öğrencilerin akademik başarı düzeyi üzerinde okulun önemi daha büyüktür. Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programlarında (PISA) bazı ülkelerde öğrencinin başarı düzeyinin beklenenden düşük çıkması okulun öğrenci başarısındaki yerini yeniden sorgulamaya yol açmıştır. Bütüncül bir biçimde değerlendirildiğinde, ailenin öğrencinin akademik başarısındaki rolü tamamen önsel değil inşa edildiği düşünülmektedir. Başka bir ifade ile bu çalışma literatürden hareketle okulun sosyal sermayesinin yükseltilmesi, etkili liderlik, örgütsel bağlılık ve öğretmenlerin mesleki gelişimlerinin artırılması gibi etkili bir eğitim süreci ile sosyoekonomik açıdan dezavantajlı öğrencilerin akademik başarı düzeyinin yükseltilebileceğini ve bireyler arasındaki derin akademik başarı farklılığı minimize edilebileceğini öne sürmektedir. Bu çalışma, Türkiye’de okul kurumunun öğrenci başarısı üzerinde belirleyici olan bazı temel unsurlarını incelemektedir.
The prepared study is based on Prof. Dr. Aykut Kazancıgil's varying identities firstly as a scientist in the academic field at Istanbul University-Faculty of Medicine and subsequently as a translator/interpreter, and a writer and editor.... more
The prepared study is based on Prof. Dr. Aykut Kazancıgil's varying identities firstly as a scientist in the academic field at Istanbul University-Faculty of Medicine and subsequently as a translator/interpreter, and a writer and editor. He could transform all his experience gained through the oral and written translating processes into cultural and social capitals constructed upon his own habitus. Thanks to the success as an actor in his academic field, it was also observed that Kazancıgil acquired multiple identities as a translator/interpreter, a writer and an editor as well as his being an academic as a surgeon and a gynecologist. From this point of view, this study focuses on his journey of becoming a leading name having a say in both domestic and foreign academic fields. During the founding years of Istanbul University, asylum-seeking academics fleeing from Hitlerite Germany started to get involved in the teaching staff of the new university. The need for translation was at the top of the agenda in order to provide communication between incoming German professors and Turkish undergraduates. In this perspective, it was seen Kazancıgil's efforts of providing translational support to foreign professors could increase his own social and cultural capitals through these activities. While analyzing the transformation of academic fields in our country, started with the university reform in 1933, the increase in the types and volume of the capital which Kazancıgil acquired thanks to the translations he made for German professors, and these relevant perspectives were sought to be revealed. The key role of translational activities on the agent's multiple identities was discussed. An interdisciplinary study was conducted by including the concepts from sociology such as habitus, social, cultural and symbolic capital which were brought to the literature by French sociologist Pierre Bourdieu who was one of the leading names in the 20th century in the field of sociology, and it was hoped that this study which was primarily conducted in the field of translation studies, would contribute to similar approaches.
Bu makalede, son dönem sosyoloji literatürüne, özellikle eğitim sosyolojisi alanında üst düzey katkılar yapan bir sosyolog olan Pierre Bourdieu’nün, sosyal aktörün, grup aidiyetleri ve sosyal ağlar bağlamında nasıl belirlendiği... more
Bu makalede, son dönem sosyoloji literatürüne, özellikle eğitim sosyolojisi alanında üst düzey katkılar yapan bir sosyolog olan Pierre Bourdieu’nün, sosyal aktörün, grup aidiyetleri ve sosyal ağlar bağlamında nasıl belirlendiği noktasındaki analizlerine yer verilmiştir. Bu bağlamda Bourdieu’nün sosyal eşitsizlik alanında geliştirdiği teorisinin temel dayanağı olarak Habitus, (sosyal) Alan ve Sermaye kavramları çerçevesinde sosyal eşitsizliğin kaynağı hakkındaki açıklamaları ele alınmıştır. Bourdieu’ya göre Habitus ve sosyal alan tanım gücünü kurup sağlamak yoluyla sosyal gerçekliğin kurulmasında ve geçerli düşünce ve davranış kalıplarının belirlenip meşrulaştırılmasında başat aktörler olarak görev alırlar. İlk elden yine Bourdieu’nün teorisinde önemli bir yer işgal eden sermaye kavramı ele alınarak, Habitus’un oluşumu/neliği noktasında açıklamalara sermaye çeşitlerinin açıklanması ile başlanmıştır. Daha sonra Habitus kavramı ele alınarak onun ne şekilde bir sosyalleşme süreci meydana getirdiği anlatılmıştır. Habitus’un düşünce kalıplarını, değerler sistemini ve toplumun dayandığı referans sistemlerini belirlerken kullandığı davranış kalıplarının ve dilin ürettiği sembolik şiddetin oluşumu, Bourdieu’nun açıklamaları çerçevesinde ele alınmıştır. Bu noktada eğitim mekanizmalarının dominant kültürün üretimi, aktarımı ve meşrulaştırılması noktasındaki fonksiyonları ideal dünya görüşünün oluşturulması ve meşrulaştırılması bağlamında ele alınmıştır. Bourdieu sembolik şiddet kavramını temel olarak iki noktada tartışmıştır. Bunlar ilkin, daha çok elitlerin ellerinde bulundurdukları kültürel sermayenin ve sosyal ağların boyutu ve derinliği; ikinci olarak da, sosyal aktörün ulaşabildiği potansiyel kaynakların karşılıklılık esasına dayanan meşruluğu ve tam da bu noktada ortaya çıkan sembolik şiddet.
Anahtar Kelimeler: Sermaye, Sosyal Alan, Habitus, Tanım Gücü, Referans-, Değer-, Hareket Sistemleri, Sembolik Şiddet.
Bu araştırmada üstün yetenekli çocukların eğitim süreçlerinde kültürel ve sosyal sermayenin rolü incelenmiştir. Çalışmada kültürel ve sosyal sermaye kuramları incelenmiştir. Kültürel ve sosyal sermayenin kuramsal ve kavramsal çerçevesi... more
Bu araştırmada üstün yetenekli çocukların eğitim süreçlerinde kültürel ve sosyal sermayenin rolü incelenmiştir. Çalışmada kültürel ve sosyal sermaye kuramları incelenmiştir. Kültürel ve sosyal sermayenin kuramsal ve kavramsal çerçevesi açıklanarak, üstün yetenek, üstün yetenek eğitimi ve kültürel ve sosyal sermayenin eğitim ile ilişkisi tanımlanmıştır. Bu araştırma, karma yöntem kapsamında nicel-nitel yöntemlerin birlikte kullanılarak yapıldığı betimsel bir alan çalışmasıdır. Bu kapsamda Ankara ilindeki Yasemin KARAKAYA ve Mamak Bilim ve Sanat Merkezlerinde (BİLSEM) eğitim gören 303 üstün yetenekli çocuğa anket uygulanmış; idareci, öğretmen ve velilerden toplam 10 katılımcı ile derinlemesine mülakat yapılmıştır.
Çalışmada, kültürel ve sosyal sermayenin göstergelerinden olan aile ile birlikte yaşama, kardeş sayısı, aile bireylerinin meslekleri ve eğitim seviyeleri, akrabaların yükseköğrenim mezunu olma durumu, anne-babanın arkadaşlarının sahip olduğu meslekler, ailenin geliri, okunan kitapların aile içi paylaşımı, ikamet ve göç bilgileri, oturulan ev, sahip olunan araba ve bilgisayar durumuna ait alanlarda kültürel ve sosyal sermayenin yüksek olduğu bulgularına ulaşılmıştır. Bunun yanında aile bireylerinin kendi işine sahip olma, aile bireyleri ve çocuğun kültürel aktivitelere katılımı, dinlenilen radyo kanalları ve müzik türleri, çeşitli konuların konuşulma sıklığı, tatil tercihleri, aile ve çocukların kitap okuma alışkanlıkları, okunan kitap ve izlenen film/TV program türleri, özel ders alma durumları, eğitim faaliyetlerine katılım ve BİLSEM ile ilgili sorulan sorulara verilen yanıtlarda kültürel ve sosyal sermayenin düşük düzeyde olduğu sonuçlarına ulaşılmıştır.
Bourdieu sosyolojisi, birbirine z›t görünen birçok kavram ve kuram› bir araya getirme çabas›n› içerir. Var olan tüm ikiliklere elefltiri getiren Bourdieu, her kavram ve kuram›n, incelenen olgu ve olaya göre aç›klay›c›l›¤›n›n... more
Bourdieu sosyolojisi, birbirine z›t görünen birçok kavram ve kuram› bir araya getirme çabas›n› içerir. Var olan tüm ikiliklere elefltiri getiren Bourdieu, her kavram ve kuram›n, incelenen olgu ve olaya göre aç›klay›c›l›¤›n›n de¤iflebilece¤ini, bu yüzden hiçbir kavram ve kuram›n d›fllanamayaca¤›n›, ayn› zamanda hiçbirinin de genel geçer kabul edilemeyece¤ini ›srarla vurgular. Salt yap›ya veya salt bireye vurgu yapan çal›flmalar›n, vurgu yapmad›klar› gerçeklikleri sürekli olarak gözden kaç›rd›klar›n› belirten Bourdieu (Allan 2006 s.172-173), ikili yönünü ya yap›salc› inflac›l›k ya da inflac› yap›salc›l›k olarak belirtir. Ona göre, incelenen olay veya olgunun tüm tarihsel geri plan›n›n bilinmesi gerekir. Teorik ve tarihi altyap›n›n tek bafllar›na aç›klay›c› olmad›¤›n› öne süren Bourdieu, kurulan teorinin prati¤e dökülmesi gerekti¤ini ve prati¤i olmayan teorinin do¤rulanamaz oldu¤unu belirtir.
Türkiye'de toplumun yargıya duyduğu güven düzeyi sıkça tartışılmasına rağmen konuyu ayrıntılı biçimde ele alan çalışmaların sayısı oldukça az gözükmektedir. Bunların önemli bir kısmı ise kamuoyu araştırması biçiminde karşımıza... more
Türkiye'de toplumun yargıya duyduğu güven düzeyi sıkça tartışılmasına rağmen konuyu ayrıntılı biçimde ele alan çalışmaların sayısı oldukça az gözükmektedir. Bunların önemli bir kısmı ise kamuoyu araştırması biçiminde karşımıza çıkmaktadır. Elinizdeki kitap, söz konusu eksiklikten hareketle yargıya güveni ve bunu etkileyen faktörleri hem teorik hem de ampirik bir perspektifen okuyucuyla buluşturmayı hedeflemektedir.
Bilinen bir hikâyedir, filanca yere klasik müzik konseri verilmek için gidilmiş. İki saatlik performansın ardından, halk dağılırken, bu olayı görüntüleyen muhabir orada bulunan yaşlı bir adama yaklaşmış ve biraz da alaycı bir biçimde... more
Bilinen bir hikâyedir, filanca yere klasik müzik konseri verilmek için gidilmiş. İki saatlik performansın ardından, halk dağılırken, bu olayı görüntüleyen muhabir orada bulunan yaşlı bir adama yaklaşmış ve biraz da alaycı bir biçimde sormuş "Amca nasıl buldun konseri?". Yaşlı adam kaldırmış başını ve şöyle demiş: "Oğlum, Bayburt Bayburt olalı böyle bir zulüm görmedi!" İş bu hikâyedir ki anlatıldığı duyulmuştur ve hikâyenin onlarca başka çeşidi de mevcuttur. Sadece Bayburt değil, Erzurum, Diyarbakır, Adana, İzmir, Trabzon gibi birçok farklı coğrafyaya mal edilir. O kadar çok benimsenmiştir ki hikâye, farklı coğrafyalarda da olmasında bir sakınca yoktur aslında.
Bu kitap, III. Pierre Bourdieu Sempozyumu için sunulan bildiri özetlerini içermektedir. Bildiri özetleri, organizasyon ekibi tarafından sempozyum programına uygun şekilde sıralanmıştır. Bu kitapçıkta yer alan bildiri özetlerinin hakları... more
Bu kitap, III. Pierre Bourdieu Sempozyumu için sunulan bildiri özetlerini içermektedir. Bildiri özetleri, organizasyon ekibi tarafından sempozyum programına uygun şekilde sıralanmıştır. Bu kitapçıkta yer alan bildiri özetlerinin hakları yine yazara aittir. Bildiri metinlerindeki hata, anlam bozukluğu ve yanlışlarından metin yazar(lar)ı sorumludur.
Örgüt kuramları çalışmalarında son yıllarda önem kazanmış olan sosyal ser-maye ve sosyal ağ ilişkileri kuramları ile sosyal bilim çalışmalarında yeni bir fe-nomen haline gelmiş olan sosyal medya kavramı ilişkisine odaklanan çalışmalar... more
Örgüt kuramları çalışmalarında son yıllarda önem kazanmış olan sosyal ser-maye ve sosyal ağ ilişkileri kuramları ile sosyal bilim çalışmalarında yeni bir fe-nomen haline gelmiş olan sosyal medya kavramı ilişkisine odaklanan çalışmalar henüz başlangıç aşamasındadır. Günümüzde sosyal medya kullanımı bireysel ve toplumsal açıdan engellenemez ve gözardı edilemez duruma gelmiştir. Sosyal sermaye edinimini ve sosyal ağ özelliklerini tespit etmenin en önemli ölçütlerin-den birisinin de sosyal medya kullanımı olduğu söylenebilir. Sosyal medya gibi yeni teknolojilerin ortaya çıkmasıyla birlikte insanların hem bireysel hem de toplumsal olarak daha fazla birbirine bağlandıkları ve işbir-liğine yöneldikleri vurgulanmaktadır (Schlachte, 2014). Sosyal medyanın toplu-luk ve grup oluşumlarındaki etkisini ölçmede hem önemli bir rol üstlendiği hem de engel olarak görülebileceği dikkate alınarak gerçek ve ölçülebilir etkilerinin ortaya çıkartılabileceği belirtilmiştir (Valenzuela, Park ve Kee, 2009). Sosyal sermayenin ve sosyal ağ ilişkilerinin ölçümü üzerinde yapılan araştırmalar son on yılda hız kazanmıştır. Bireylerin bir amaç etrafında karşılıklı güven geliş-tirerek, ortak değerler etrafında kurdukları ve muhafaza ettikleri ortak bağlar ile davranmaları ve faaliyette bulunmaları ile sosyal sermayeleri oluşmaktadır. Sosyal sermaye kuramı ağ ve ilişkilere odaklanmaktadır. Oluşacak bağ ve ilişki-lerin meydana getirdiği ağ düzenekleri ve sonucunda oluşan işbirliği bireylerin yaşamlarında önemli bir rol oynamaktadır.
Sivil toplum, modernleşme sürecinde devletin normatif denetleyici gücünün artmasına, yine devletin vatandaşlar üzerinde kimlik belirleyici ve değer yükleyici beklentisinin artmasına paralel olarak önem kazanmış bir kavramdır. (...)... more
Sivil toplum, modernleşme sürecinde devletin normatif denetleyici gücünün artmasına, yine devletin vatandaşlar üzerinde kimlik belirleyici ve değer yükleyici beklentisinin artmasına paralel olarak önem kazanmış bir kavramdır. (...) Günümüz modern toplumlarında sivil toplumun bireysel hakların ve özgürlüklerin savunma aracı olmasına ilişkin yaygın bir kanaat ve beklenti bulunmaktadır. Ne var ki, sivil toplum örgütlerinin yer yer devletin gönüllü organı veya yarı resmî organı konumuna geldiği de yadsınmaz bir gerçektir. (...) Yirminci yüzyılın son çeyreğinden itibaren hızla artan kürerselleşme ve yeniden liberalleşme eğilimleri, sosyal bilimcilerin sivil toplumu ulusal ölçeği aşarak küresel düzeyde ele almalarını gerekli kılmıştır. (...) Çalışmaların bir kısmı sivil toplumu teorik boyutuyla ele alırken, bir kısmı ise Türkiye boyutuyla ele alıp analiz etmektedir. Çalışmaların tümünde sivil toplumla ilgili özgün ve yeni tartışmaları içeren ufuk açıcı bir yaklaşım göreceksiniz.
İlkel toplumlardan postmodern toplumlara kadar aile toplumun en temel yapısını oluşturmaktadır. Aile kurumunu açıklamaya çalışan kuram ve perspektifler incelendiğinde ailenin işlevini yitirerek yok olacağını savunan çatışmacı görüş ve... more
İlkel toplumlardan postmodern toplumlara kadar aile toplumun
en temel yapısını oluşturmaktadır. Aile kurumunu açıklamaya
çalışan kuram ve perspektifler incelendiğinde ailenin işlevini
yitirerek yok olacağını savunan çatışmacı görüş ve dönüşüme
uğrasa bile varlığını devam ettireceğini ileri süren işlevselci görüşü
savunan sosyologlar ikiye ayrılmaktadır. Yeni Tip Koronavirüs
(Covid-19) Pandemisi tam da bu tartışmaların ortasına düşmüş
ve bir sağlık sorunu olmakla birlikte sosyoloji alanını da toplumun
en temel birimi olan bireyi ve aileyi bizzat etkilemiştir. Bireye
temas eden her konunun aile üzerine izdüşümü söz konusudur
çünkü aileyi oluşturan bireylerdir. Pandemi sebebiyle geçici bir
süreliğine küresel çapta kendimizi içinde bulduğumuz sosyal
izolasyon (yeni normal deyiş ile fiziksel izolasyon) okulların,
alışveriş merkezlerinin kapanması, birçok sektörün esnek ve
dönüşümlü çalışma sistemine geçmesi, 65 yaş üstü ve 20 yaş
altına sokağa çıkma yasağının uygulanması ile aileyi doğrudan
etkilemiştir. Ailenin yapısal işlevlerinin bürokratik örgütlerle
paylaşılsa bile sınırlı sayıdaki işlevleri çok iyi bir şekilde yerine
getirdiğini savunan sosyolog Litwak’a göre, modern çekirdek aile,
geleneksel bağlardan kopmadığından “değişikliğe uğramış geniş
aile”dir. Bir başka deyişle Litwak, çekirdek aileler konfederasyonu
adıyla yeni bir aile modeli tanımlamaktadır (Dikeçligil, 2012).
332
Benzer bir tanımı Türk Ailesi için “Çekirdek Aile Ağları” tanımı
ile Beylü Dikeçligil yapmaktadır. Dikeçligil’e göre, Türk Aile
yapısında çekirdek aileler, bilhassa kriz dönemlerinde aile
bağlarını dayanışma ve güven duygusu ile ayrı hanelerde otursalar
bile yoğun geliş gidiş ve maddi manevi desteklerle görünmez bir
şemsiye altında devam ettirmektedir (Dikeçligil, 2012). Pandemi
tam bu noktada çekirdek aile ağı şemsiyesini, eve kapanma süreci
ile ortadan kaldırmıştır. Bununla birlikte çekirdek aile paylaşılan
rol ve sorumluluklarının yerine getirilmesinde aile üyelerinin
birbirleri ile daha yoğun iletişime geçtiği bir süreci başlatmıştır.
Fransız sosyolog Pierre Bourdieu’nun ortaya koymuş olduğu
sosyal sermaye kavramı burada devreye girmektedir. Aile
açısından ele alındığında Furstenberg ve Kaplan’ın “Aile Temelli
Sosyal Sermaye” olarak kavramsallaştırdığı ailede çocuk ve yaşlı
bakımı, çocukların aile içinde sosyalleşmesi, dini ve ahlaki eğitimin
aile içinde verilmesi gibi konuları kapsayan aile temelli sosyal
sermaye sosyal izolasyon sürecinde sekteye uğramıştır. Çalışma,
10 ayrı aile ile yarı-yapılandırılmış görüşmelerle elde edilmiş olan
nitel araştırma verilerine dayanmaktadır. Araştırma ile sosyal
izolasyonun aile temelli sosyal sermayenin yitirilmesine sebep
olup olmadığı ve yitirilmesi durumunda bunun, ailenin geneli ve
bütünleyici üyesi olan babalar üzerindeki etkileri analiz edilmeye
çalışılmıştır. Aile temelli sosyal sermayenin yitirilmesinin aile
içi iletişime ve ailede toplumsal cinsiyete dayalı rol paylaşımına
olumlu etkileri olduğu bulgularına ulaşılmıştır. Araştırma
sonucunda pandemi nedeniyle aile temelli sosyal sermayenin
yitirildiği ancak bunun aile dayanışmasını ve aile içinde toplumsal
cinsiyete dayalı rollerin dağılımı konusunda değişime yol açtığı,
uzun vadede böyle bir değişimin aileye yönelik bakışı olumlu
yönde değiştireceği sonucuna varılmıştır.
Üstat Ara Güler’in merceğinden yansıyan Yaşar Kemal’e ve Yücel Çağlar’ın kaleminden “değerlendirilen” Engin Ural’a veda ettik. “Makiler”i sahiplenerek bizi ihya eden Yücel Çağlar ile köylerimizin yaşlı bilgelerini ağırladık. Aynayı... more
Üstat Ara Güler’in merceğinden yansıyan Yaşar Kemal’e ve Yücel Çağlar’ın kaleminden “değerlendirilen” Engin Ural’a veda ettik. “Makiler”i sahiplenerek bizi ihya eden Yücel Çağlar ile köylerimizin yaşlı bilgelerini ağırladık. Aynayı kendimize çevirdiğimizde yaşlılığı nasıl gördüğümüzü yansıtalım diye odak grup görüşmesi ve çevrim içi anket çalışması
yürüttük. Sonuçları Ara Güler’in muhteşem portreleri ve Ali Kaplan’ın zihin haritasıyla görselleştirdik. Ustamız Ayşe Kudat’ın bu sefer de yaşlanma üzerine bilimsel değerlendirmesi ile aydınlandık. “Kırsal Yaşlanma” raporunu gönüllü emeği ile hazırlayan Hayriye Öztürk’ün sunduğu bilgilerle tanıştıralım istedik sizleri. M. Heneke’nin (Amour filmi yönetmeni) ve Paul Auster’ın sanatını konuk ettik sizi sonsuz kılsın diye.
Modern toplumlarda bireyselleşmenin beraberinde getirdiği sosyal bağlardaki zayıflama, toplumda güven duygusunun eksikliği, toplumsal ilişkilerin git gide zayıflaması gibi, toplumun sağlıklı bir şekilde devamını zora sokan sosyal... more
Modern toplumlarda bireyselleşmenin beraberinde getirdiği sosyal bağlardaki zayıflama, toplumda güven duygusunun eksikliği, toplumsal ilişkilerin git gide zayıflaması gibi, toplumun sağlıklı bir şekilde devamını zora sokan sosyal hastalıkların giderilmesi hususunda bir çözüm önerisi olarak, Sosyal sermaye, sosyal bilimler alanında uzun zamandır tartışılan bir kavram olarak karşımıza çıkar. Sosyal bilimcilerin bir kısmı, sosyal sermaye kavramını toplumsal hastalıkların yegâne ilacı olarak sunarken, bir kısım sosyal bilimciler ise sosyal sermaye kavramına biraz daha ihtiyatlı yaklaşmayı tercih etmektedirler. Söz konusu bu düşünürler içerisinde zikredebileceğimiz Pierre Bourdieu, sosyal sermaye'yi toplumsal eşitsizliğin ve toplumda oluşturulmuş elitler iktidarının devamını sağlayan bir kaynak olarak görür. Bourdieu'ya göre, sosyal sermaye, toplumsal aktörlerin grup aidiyetleri, sosyal ve kültürel kodlar, Habitus vb. olgular yardımıyla bir yönü ile sosyal hayatı kolaylaştırırken, bir yönü ile de sosyal eşitsizlikleri meydana getiren bir fonksiyona sahiptir.
Anahtar Kelimeler: Sosyal İlişkiler, Sosyal Sermaye, Sosyal Eşitsizlik, Habitus.
Bu çalışmada, toplumun temel unsurlarından biri olan “güvenmezlik”, kalımlı bir tutum olarak ele alınmış; kolektivist kültürel değerler çerçevesinde tartışılmıştır. Herhangi biri olan sosyal yabancılarla kurulan ilişkilerde gözlemlenen ve... more
Son yıllarda yogun sekilde kullanılmaya baslayan “sosyal sermaye” kavramı, günümüzde sıklıkla ekonomi, sosyoloji ve politika bilimleri çerçevesinde tartısılmaktadır. Kavram, özellikle bireyler ve kurumlar arasında iletisim, güven ve... more
Son yıllarda yogun sekilde kullanılmaya baslayan “sosyal sermaye” kavramı, günümüzde sıklıkla ekonomi, sosyoloji ve politika bilimleri çerçevesinde tartısılmaktadır. Kavram, özellikle bireyler ve kurumlar arasında iletisim, güven ve isbirligi boyutları ile ön plana çıkmaktadır. Kavram, KOBİ’lerde verimliligi arttırılması bakımından degerlendirildiginde ise KOBİ’ler arasındaki iletisimin gelistirilmesi,
KOBİ’ler arasındaki sosyal sermaye düzeyinin yükselmesi seklinde yorumlanabilir. Sosyal sermaye artısı ile birlikte KOBİ’lerde isbirligi artısı gözlenir. Böylelikle KOBİ’lerde kapasite ve deneyim artısı da beraberinde verimliligin artısına yol açar.
-ÖZET- Sosyal sermaye, toplum örgütlenmesinin güven, normlar ve iletişim ağları gibi unsurlarına vurgu yapan bir kavramdır. Bu unsurlar, toplumda, birlikte veya etkileşim içinde yapılacak faaliyetleri kolaylaştırarak, sosyal etkinliği... more
-ÖZET-
Sosyal sermaye, toplum örgütlenmesinin güven, normlar ve iletişim ağları gibi unsurlarına vurgu yapan bir kavramdır. Bu unsurlar, toplumda, birlikte veya etkileşim içinde yapılacak faaliyetleri kolaylaştırarak, sosyal etkinliği arttırabilecek öneme sahiptir. Toplumun, gönüllülük temelinde kurulmuş etkileşim becerileri sayesinde, sorunlarını çözebilmesi sosyal gelişmişlik düzeyine ışık tutan göstergelerden biridir. Bu bağlamda sivil toplumun vazgeçilmezi ve dolayısıyla yurttaşlık bilincinin göstergesi kabul edilen gönüllülük, aynı zamanda sosyal sermaye düzeyini oluşturan bileşenlerden biridir.
Gönüllülük, sosyal ve ekonomik kalkınma süreçlerine katkı sağladığı gibi, bu süreçlerden de beslenmektedir. Gönüllülük anlayışı toplumlara ve toplumdaki çeşitli kesimlere göre farklılık gösterebilmektedir. Türkiye’de dar gelirlilere yaygın olarak yapılan yardımlar ve hibeler yanında, kan ve organ bağışı da bazen gönüllülük olarak tanımlanabilmektedir. Derneklerin, vakıfların, sivil toplum kuruluşlarının faaliyetleri ve bazı kimselerin bu faaliyetlerde karşılıksız olarak görev yapmaları gönüllülük kapsamında değerlendirilmektedir. Gönüllülük, menfaat beklemeden karşılıksız olarak iş yapılması veya kendisine ait olmayan bir ihtiyacın tedarik edilmesi anlamına gelmektedir Bunun yanında gönüllülük resmî veya kanunî bir cebrîlik bulunmadan gerçekleştirilen faaliyetler olarak da tarif edilebilmektedir.
Bu çalışmada, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu bünyesinde öğrenim gören ön lisans öğrencilerinin, üniversitedeki öğrenci toplulukları bünyesinde yapılan faaliyet ve aktivitelere katılıp katılmadıkları, buralara üye olup aktif organizasyonlarda yer alıp almadıkları hususu irdelenmiştir. Ayrıca, öğrencilere, üniversite dışında diğer sosyal aktivitelerin ve gönüllülük esasına dayalı sivil toplum faaliyetlerinin içerisinde bulunup bulunmadıkları ile ilgili sorular yöneltilmiş ve bir değerlendirme yapılmıştır.
****
-ABSTRACT-
Social capital is a concept, which emphasises the trust, norms and communication networks elements of the social organization. These elements
have the importance of having the ability to promote the activities to be done together or in an interactive manner, and to increase the social efficiency, in the
society. The society‟s capability to solve their problems by means of the interaction abilities of the society founded on the basis of volunteerism is one of the
indicators shedding light on the level of social development. In this regard, volunteerism, which is taken as the sine qua non of civil society and as the
indicator of citizen consciousness, is also one of the components to form the level of social capital.
Volunteerism, not only promotes the social and economic development, but also takes the advantage of those processes. The approach of
volunteerism may differ among the societies and the various parts of the society. In Turkey, donations of blood and organs can be defined as volunteerism, as
well as the commonly provided aids and grants for the low-incomers. The activities of the associations, charitable foundations and the NGO‟s and also the
complimentary assignments of some people in those activities are taken in the scope of volunteerism. Volunteerism has the meaning of working
complimentarily without expecting benefits and providing something which is not needed by the provider. In addition, volunteerism can also be defined as
the actions realised without any official or legal obligatory.
In this study, it is tried to see whether the associate degree students of the Selçuk University Vocational High School of Social Sciences attended
the activities of the student clubs, became members of them and took part in their organizations, or not. Additionally, the students were directed the question
about their participation in the other social activities outside the university and the civil society activities based on volunteerism, and an evaluation was made
according to their replies.
- by Ömer Faruk Tekin and +1
- •
- Social Networks, Trust, Social Capital, Social Norms
Sosyal bilimler literatüründe genel olarak insan ilişkilerine gömülü olan kaynak ve potansiyellere gönderme yapacak şekilde kullanılan ve zamanla sosyal teori içerisinde kendisine ait müstakil bir fraksiyon oluşturan “sosyal sermaye”... more
Sosyal bilimler literatüründe genel olarak insan ilişkilerine gömülü olan kaynak ve potansiyellere gönderme yapacak şekilde kullanılan ve zamanla sosyal teori içerisinde kendisine ait müstakil bir fraksiyon oluşturan “sosyal sermaye” kavramının; normatif bir karaktere sahip olan Marksist toplumsal teorinin yapısal boşluklarını doldurmaya ve insanî ilişkileri merkeze alarak toplumsal pratiğin mahiyetini “sosyal ağlar” üzerinden açıklamaya çalıştığı görülür. Bu açıdan “akrabalığın sembolik rolleri üzerine kurulan” ve bireyler arasında dostluk ilişkilerini kurumsal bir örüntüye çeviren “kan kardeşliği” yahut “kirvelik” gibi sanal akrabalık bağlarının, doğrudan sosyal sermaye teorisiyle ilişkilendiği ve içerdikleri kaynaklar yahut diğer sermayelere dönüşüm potansiyelleriyle, teori açısından oldukça önemli bir çalışma alanı olarak belirdikleri anlaşılır. Bu nedenle bu makalede, Türkiye’nin doğu ve güneydoğu illerinde görülen ve dostluk ilişkilerini kurumsal bir zemine çekerek insanları sıkı sıkıya birbirlerine bağlayan kirvelik kurumunun Sivas kent merkezindeki durumu; sosyal sermaye teorisi üzerinden ele alınmış ve 2012 yılında yapılan saha araştırmasından hareketle söz konusu geleneğin yöre insanı açısından üstlendiği işlevler detaylı bir biçimde tahlil edilmeye çalışılmıştır.
- by Emrah Tunç
- •
- Sivas, Sosyal Sermaye, Akrabalık
Öz Bu çalışmada esnafların iktisadi stratejilerinin anlaşılması için ekonomik sermayenin önemi kabul edilmektedir. Fakat burada üretim, büyüme ve küçülme süreçlerinin esnafların ekonomik sermayesinin yanında sosyal sermayesi ile de... more
Öz Bu çalışmada esnafların iktisadi stratejilerinin anlaşılması için ekonomik sermayenin önemi kabul edilmektedir. Fakat burada üretim, büyüme ve küçülme süreçlerinin esnafların ekonomik sermayesinin yanında sosyal sermayesi ile de irtibatlı olduğu vurgulanmıştır. Bundan dolayıdır ki daha önceki esnaflık çalışmalarında sosyal sermaye vurgusunun zayıf kalması, burada "kayıp halka" olarak nitelendirilmiştir. Çalışma dört ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde sosyal sermayenin insan ilişkilerindeki merkezi rolü anlatılmıştır. Burada toplumsal aktörlerin arzu ettikleri psiko-sosyal konumlar için ekonomik sermayenin yanında kültürel, beşeri ve toplumsal sermayeye de ihtiyaç duyabileceği ifade edilmiştir. İkinci bölümde, esnafların sosyal sermayeyi ekonomik sermayeye dönüştürebileceği ileri sürülmüştür. Üçüncü bölümde ise esnaflığın hem kapitalizmden hem de gelenekten gelen bazı doktrinlerle kendine has bir yapıya büründüğü ifade edilmiştir. Bunun sonucunda esnafların daha çok geleneksel-informel ağları teşkil eden bir sosyal sermaye rezervinin olduğu vurgulanmıştır. Son bölümde ise Konya'da 450 esnaf ile yapılan araştırmanın bulguları analiz edilmiştir. Burada esnafların hangi ağlar ile ne yoğunlukta ilişkiye girdikleri, kendi arasındaki ilişkiler ve güven göstergeleri incelenmiştir. Son olarak ekonomik kriz zamanlarında nasıl strateji ürettikleri ve bu stratejiler için sosyal sermayeden ne denli faydalandıkları anlaşılmaya çalışılmıştır. Çalışmanın en temel sonucu, esnafların sosyal ve ekonomik sermayeleri arasında bir ilişki olduğu şeklinde olmuştur. Anahtar Kelimeler: Sosyal sermaye, esnaf sermayesi, esnaf sosyolojisi, esnaf ilişkileri, esnaf sorunları. Abstract In this study, the importance of economic capital for the understanding of the tradesmen economic strategies is accepted. However, it is emphasized that the processes of production, growth and contraction are linked to the social capital of the tradesmen as well as their economic capital. Therefore, the weakness of the social capital emphasis in studies of tradesmen was described here as the "missing link". The study consists of four main sections. In the first section, the central role of social capital in human relations is explained. __________ * Bu çalışmanın bir kısım nicel verilerinin toplanmasında emeği geçen Selçuk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 3. Sınıf öğrencilerine ve Konya bedesten çarşısı esnaflarından terzi Mustafa Ölmez'e aydınlatıcı fikirlerinden ötürü hassaten teşekkür ederiz.
ÇalıĢma yaĢamında meydana gelen dönüĢümler çalıĢan ve örgüt iliĢkilerinin de yeniden düzenlenmesi ve anlaĢılmasını gerekli kılmaktadır. Özellikle son yıllarda yaĢanan endüstriyel ve ekonomik değiĢimler sadece çalıĢanlara olan bakıĢı... more
ÇalıĢma yaĢamında meydana gelen dönüĢümler çalıĢan ve örgüt iliĢkilerinin de yeniden düzenlenmesi ve anlaĢılmasını gerekli kılmaktadır. Özellikle son yıllarda yaĢanan endüstriyel ve ekonomik değiĢimler sadece çalıĢanlara olan bakıĢı değil, çalıĢanların iĢe ve kuruma olan bakıĢını da etkilemiĢtir. Bilgi çağının yarattığı altın yakalı çalıĢanlar kendi yeteneklerine iliĢkin daha değerlendirici bir tutum sergileyebilmektedir. Bunun tam tersi örgütler ise rekabet ve teknolojinin etkisi ile yetenekleri farklı bir perspektiften ele alabilmektedir. Hem örgüt hem de çalıĢanın avantajı için bazı unsurların yöneticiler tarafından gözden kaçırılmaması gerekmektedir. Bu çalıĢmada da bu unsurlardan birkaçına odaklanılarak, örgütsel davranıĢ alanına katkıda bulunmak amaçlanmaktadır. AraĢtırma kapsamında kurum içi giriĢimcilik, sosyal sermaye ve örgütsel bağlılık iliĢkisi incelenecektir. Literatürde, örgütün yenileĢmesinde etkin bir rol oynayan iç giriĢimcilik ile çalıĢanların örgüte bağlılık düzeyleri arasında pozitif iliĢkinin olduğu belirtilmektedir. Bununla birlikte bu çalıĢma, sosyal ağ düzeyi ile iliĢkili olan sosyal sermayenin de giriĢimcilik ve bağlılıkta önemli bir değiĢken olduğu savıyla planlanmıĢ, Konya'da faaliyet gösteren kamu ve özel sağlık çalıĢanlarına ulaĢılarak gerçekleĢtirilen betimsel nitelikte bir alan araĢtırmasıdır. AraĢtırmada veri toplamak amacıyla her bir değiĢkene iliĢkin hazırlanmıĢ olan ölçme araçları kullanılmıĢtır. Elde edilen veriler analiz edilip yorumlanmıĢ; çalıĢanların sosyal sermaye, giriĢimcilik ve bağlılık düzeylerine iliĢkin elde edilen sonuçlar neticesinde öneriler geliĢtirilmiĢtir.
This study aims to explain how the family firms of Babadağ and Buldan origin which are dominant in the textile industry of Denizli, organize production and labour and how kinship and fellow citizenship relationships play a role as social... more
This study aims to explain how the family firms of Babadağ and Buldan origin which are dominant in the textile industry of Denizli, organize production and labour and how kinship and fellow citizenship relationships play a role as social capital in this process. In the study where some concepts of relational sociology have been used, family firms of Babadağ and Buldan origin which are dominant in terms of capital, were examined along with the firms of same origin that are not dominant, via an ethnography-based research in line with specific sampling. The aforementioned firms established a steep competition among themselves as well as interest-based solidarist relationships originating from the ties of kinship and fellow citizenship between one another. Moreover, the fact that the dominant firms specialise in the products that the non-dominant ones cannot produce and that the dominant firms engage in non-textile industries with a high profit margin regenerates the oppression relationships with the non-dominant firms which are very difficult to be reversed. Not only the aforementioned relationship structure is similar to the transformation in the industrial zones of Third Italy, the textile industry of Denizli maintains its development in parallel to the industrial policies of Turkey which is a rather developmentalist government.
Bu araştırmanın amacı, geçtiğimiz yüzyılda sosyal ilişkileri ve güven kavramını ön plana çıkartarak postmodern toplumu analiz etmeye çalışan sosyal sermaye kavramına Alexis De Tocqueville’nin çalışmaları aracılığıyla değinmektir.... more
Bu araştırmanın amacı, geçtiğimiz yüzyılda sosyal ilişkileri ve güven kavramını ön plana çıkartarak postmodern toplumu analiz etmeye çalışan sosyal sermaye kavramına Alexis De Tocqueville’nin çalışmaları aracılığıyla değinmektir. Araştırmanın dayanak noktasını 18. Yüzyılda Tocqueille’nin eserlerinde tartıştığı sosyal ilişkiler, bireysel ilişkiler, bireylerin sosyal konumları gibi sosyolojik olguların, sosyal sermaye tartışmaları içerisindeki kavramlarla paralellik göstermesi oluşturmaktadır. Çalışmanın ilk kısmı, sosyal sermayenin kullandığı kavramların sunulmasını, ardından bu kavramların Tocqueville’nin Amerika’da Demokrasi adlı eserinde izlerinin sürülmesini kapsamaktadır. Bu bağlamda araştırma boyunca “sosyal sermaye nedir? Tocqueville’nin demokrasi analizi sosyal sermaye kavramıyla ilişkilendirilebilir mi? Tocqueville’nin bu çözümleme biçimi neleri kapsamaktadır? Amerika’da Demokrasi’nde bulunan sonuçlar bugüne taşınabilir mi?” sorularına yanıt aranmıştır.
Anahtar Kavramlar: Sosyal Sermaye, Toplum, Alexis de Tocqueville, Demokrasi, Güven.
It is argued and answered differently how people trust each others from modern one's to nature state ones. In this study it is discussed some of trust theorist and nature state theorist approach to this basic issue. The main findings... more
It is argued and answered differently how people trust each others from modern one's to nature state ones. In this study it is discussed some of trust theorist and nature state theorist approach to this basic issue. The main findings have been based upon how the issue of trust has been held by archaic society and how it has been structured. The issue of how trustful society can be struct has been discussed by the view point of some anthropologist and nature state philosophers.
İktisadi kalkınma yarışı, çoğu zaman mevcut sistemin eşitsizlik üreten doğasını görmemize engel olmaktadır. Uluslararası güç ilişkileri ve sınıfsal gerçekliklerden soyutlanmış analizler, ana akım kalkınma yazınını kaplamış görünmektedir.... more
İktisadi kalkınma yarışı, çoğu zaman mevcut sistemin eşitsizlik üreten doğasını görmemize engel olmaktadır. Uluslararası güç ilişkileri ve sınıfsal gerçekliklerden soyutlanmış analizler, ana akım kalkınma yazınını kaplamış görünmektedir. Bunlardan biri de bölgesel kalkınma alanının yeni gözdelerinden biri olan 'endüstriyel kümelenme' çalışmalarıdır. Toplumsal alana ilişkin güven, karşılıklılık, dayanışma ve aidiyet gibi bazı değerleri bölgesel kalkınma çabalarının bir bileşeni haline getirerek 'toplulukçu bir piyasa' tahayyülü oluşturan kümelenme konsepti, son yıllarda oldukça ilgi görmektedir. Endüstriyel bölgelerin sağladığı dışsallıkları, bahsi edilen 'sosyal sermaye' unsurlarıyla aktive etme veya geliştirme çabası olarak değerlendirilebilecek kümelenme girişimleri, araştırmacılar nezdinde pozitif bir karşılık bulmaktadır. Ancak, bu girişimlere dair yapılan analizler kalkınma meselesinin ele alınışındaki sakatlıkları aynen içermektedir. Bu çalışma, teknoloji teması üzerinden, endüstriyel bölgeler ve bunun üzerine bina edilen kümelenme girişimlerine dair yazının eleştirel bir değerlendirmesini içermektedir. Çalışmada, konseptin dönüşümünü sağlayan bazı temel tartışmaların yanı sıra, endüstriyel bölgelerin uluslararası işbölümü içerisindeki yeri, bölgesel harmoni çabalarının ideolojik imaları ve konseptin önemli yapıtaşlarından biri olan üniversite-sanayi işbirliklerinin yarattığı sorunlar gibi ilgili yazının ihmal ettiği konular ele alınmıştır.
Pastoral counseling is provided by The Religious Affairs Presidency in Turkey, to assist individuals in coping with challenges, unique to various modern places and situations utilizing religious references, similar to the other examples... more
Pastoral counseling is provided by The Religious Affairs Presidency in Turkey, to assist individuals in coping with challenges, unique to various modern places and situations utilizing religious references, similar to the other examples around the world. In this study, convicts' experiences in pastoral counseling from Bursa H and E Type Penal Institutions are examined. The social capital of 18 inmates will be used as a lens to address these experiences. One of the qualitative study designs, phenomenology, has been chosen to expose the aforementioned framework. MAXQDA was used to code the data collected from one-on-one interviews, which were then submitted to content analysis. As a result, three major themes emerged. The first of them is the offenders' pre-prison social capital theme, which is divided into four categories: family, education, immigration, and past imprisonment. The second theme is social capital in prison, which is divided into seven categories: The decision to commit a crime, the adjustment process, everyday activities, contacts with the outside world, relationships with staff, labor branches, and training programs. The final theme in our research is pastoral counseling experience in the context of social capital, which is divided into three categories: functionality seeking, hoca discourse, and ward culture. Finally, it has been discovered that inmates generally experience prison services, particularly pastoral counseling, via the lens of profit-loss calculations based on social capital.
Özet: Kavramlar sorunların tespiti ve çözümü için anahtar bir role sahiptirler. Bir kavram olarak "sosyal sermaye" sosyal bilimlerin son çeyrek yüzyılında iktisadi, siyasi ve toplumsal alanlarda karşılaşılan kalkınma merkezli sorunların... more
Özet: Kavramlar sorunların tespiti ve çözümü için anahtar bir role sahiptirler. Bir kavram olarak "sosyal sermaye" sosyal bilimlerin son çeyrek yüzyılında iktisadi, siyasi ve toplumsal alanlarda karşılaşılan kalkınma merkezli sorunların tanımlanması, açıklanması ve çözümlenmesine yönelik tartışmalarda yoğun olarak yer almaya başlamıştır. Bu makalede, çoğunlukla iktisat ve siyaset bilimi çerçevesinde incelenen sosyal sermaye konusu sosyolojik bir yaklaşımla ele alınmaktadır. Makalede öncelikle kavramın tarihçesi, tanımlanması, diğer sermaye türleri arasındaki yeri, türleri, ölçülmesi ile ilgili görüşler genel hatlarıyla ele alınmıştır. Bu bağlamdan hareketle sosyal sermayenin sosyolojik temellerinin neler olabileceği, hangi sosyal koşullarda, nasıl şekillendiği, sosyal anlamda olumlu ve olumsuz ne tür etkileri olabileceği üzerinde durulmuştur.
ÖZ Ataerkil toplumlarda kadınlar kamusal ve özel alandaki eşitsizlikler sonucunda ayrımcılığa maruz kalmaktadırlar. Söz konusu eşitsizlikler kamusal alanın önemli bir bölümünü teşkil eden iş hayatında da geçerlidir. Kadının eğitim alması,... more
ÖZ Ataerkil toplumlarda kadınlar kamusal ve özel alandaki eşitsizlikler sonucunda ayrımcılığa maruz kalmaktadırlar. Söz konusu eşitsizlikler kamusal alanın önemli bir bölümünü teşkil eden iş hayatında da geçerlidir. Kadının eğitim alması, meslek edinmesi ve hatta çalıştığı alanında yönetici konumuna gelmesi bile bu eşitsizliklerin ortadan kalkmasını mümkün kılmamaktadır. Bu makalenin amacı kadınların iş alanında karşılaştıkları zorlukları ve bunlarla başa çıkma stratejilerini belirleyerek ayrımcılık ve eşitsizlikleri hangi yollarla aşmaya çalıştıklarını incelemektir. Çalışmada yönetici pozisyonunda çalışan kadınların çalışma hayatlarındaki deneyimleri, karşılaştıkları sorunlar, bunlarla başa çıkma stratejileri incelenmiş ve eşitsizliklerin aşılmasında sahip oldukları sosyal çevrenin rolü sorgulanmıştır. Çalışmanın örneklemini Türkiye'de bir teknoparkta çalışan kadın yöneticiler oluşturmaktadır. Alan araştırmasında kadın yöneticilerle derinlemesine mülakatlar yapılmıştır. Çalışmanın savı kadınların eğitim düzeylerinin yükseldiği ve profesyonel alanda yönetici konumunda bulunmalarına rağmen kamusal ve özel alanda iş hayatında ataerkil davranış kalıplarını sürdürüp içselleştirmekte ve hatta yeniden üretebildikleridir. Sosyal çevre ve sosyal sermaye, eşitsizliklerin giderilmesinde önemli bir etken olmakla birlikte çalışma hayatındaki eşitsizlik ve ayrımcılık örüntülerinin ortadan kaldırılmasında sadece kolaylaştırıcı etki göstermekte, bunların ortadan kaldırılmasında yapısal bir katkı sağlayamamaktadır.
Eğitim-öğretim faaliyetlerinin gerçekleştirildiği okullar, öğretmenler arasındaki iletişim ve etkileşimin en yoğun şekilde gerçekleştiği ortamlardır. Aynı eğitimsel hedeflere ulaşmak için bir araya gelen öğretmenlerin birbirleriyle;... more
Eğitim-öğretim faaliyetlerinin gerçekleştirildiği okullar, öğretmenler arasındaki iletişim ve etkileşimin en yoğun şekilde gerçekleştiği ortamlardır. Aynı eğitimsel hedeflere ulaşmak için bir araya gelen öğretmenlerin birbirleriyle; öğrenciler, okul yöneticileri ve veliler gibi paydaşlarla olumlu ilişkiler kurmaları, bu hedeflere ulaşılması hususunda önemli bir ön koşuldur. Nitekim toplumsal örgütlerin var olabilmesi ve ortak amaçlar doğrultusunda hareket edebilmeleri için sahip olunan sosyal sermaye, örgütsel yapının niteliği açısından belirleyici bir özelliktir. Dolayısıyla öğretmenlerin yakın ilişkiler kurarak biriktirdikleri sosyal sermayeleri hem kendi başarıları hem de öğrencilere sundukları eğitim hizmetlerinin sonucu olarak okulların başarısı için önemli göstergeler ortaya koyabilmektedir. Bu nedenle öğretmenlerin görev yaptıkları okullardaki sosyal sermayeye ve sosyal sermayeyi oluşturan güven, bağlılık, sosyal etkileşim ağları vb. bileşenlere yönelik algılarının tespit edilmesi eğitim-öğretimin kalitesi açısından önemli görülmektedir. Diğer taraftan bu kalitenin önemli sacayaklarından birisi de öğretmenler arasında sürdürülen mesleki iş birliğidir. Birbirleri ile iletişim ve etkileşim halinde olan öğretmenlerin süreç içerisinde bilgi ve deneyimlerini paylaşmaları beklenmektedir. Öğretmenlerin mesleki iş birliği yapmaları ile elde edecekleri deneyimler kişisel başarılarında etkili olmasının yanında okulların da başarılı örgütler olmalarına katkı sunmaktadır. Dolayısıyla okullarda iş birliği içerisinde olan öğretmenlerin iletişim ve etkileşim becerilerinin gelişmesi; paylaşılan öğrenmeler sayesinde daha etkili öğretim süreci oluşması söz konusu olmaktadır. Diğer taraftan iş birliği yapmanın gerekliliklerinden birisinin yakın ilişkiler kurmak olduğu düşünüldüğünde öğretmenlerin okullardaki sosyal sermayeye yönelik algılarının olumlu olması ile bu iş birliğinin de artması beklenmektedir. Nitekim sosyal sermayenin bir artı değer olarak geliştiği okullarda öğretmenler arasında dayanışmanın daha fazla olduğu ve karşılıklılık gerektiren sosyal ilişkilerin daha olumlu bir şekilde yaşandığı ile karşılaşılmaktadır. Buradan hareketle okullardaki sosyal sermaye algısı ile öğretmenler arasındaki mesleki iş birliği, birbiriyle bağlantılı kavramlar olarak değerlendirilmektedir. Öğretmenler arasındaki mesleki iş birliği aracılığıyla yapılacak uygulamaların mesleğe daha iyi motive olunmasına ve öğrencilerin daha etkili öğrenmeler sağlamalarına destek olacağı düşünülmektedir. Bu nedenle okullarda kurulan yakın ilişkilerin biriktirdiği sosyal sermayenin ve hem öğretmenlerin hem de okulların başarıları için bağlayıcı bir unsur olan iş birliğinin ne düzeyde olduğunun ve sosyal sermaye algısı ile mesleki iş birliği arasındaki ilişkinin ortaya konulması önem taşımaktadır. Bu bağlamda bu araştırmada öğretmenlerin okullardaki sosyal sermaye algıları ile mesleki iş birliğine yönelik tutumları arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır. Bu kapsamda aşağıdaki sorulara yanıt aranmıştır: 1) Öğretmenlerin okullardaki sosyal sermaye algıları ve mesleki iş birliğine yönelik tutumları nasıldır? 2) Öğretmenlerin okullardaki sosyal sermaye algıları ve mesleki iş birliğine yönelik tutumları arasında anlamlı bir ilişki var mıdır? 3) Öğretmenlerin okullardaki sosyal sermaye algıları, mesleki iş birliğine yönelik tutumlarını anlamlı bir şekilde yordamakta mıdır? Yöntem Araştırma nicel yönteme göre yürütülmüş ve ilişkisel tarama modeli ile desenlenmiştir. İlişkisel araştırmalar, iki ya da daha fazla değişken arasındaki ilişkilerin belirlenmeye çalışıldığı; bir değişkendeki artış ya da azalışın diğer değişkeni nasıl etkilediğinin incelendiği araştırmalardır (Tan, 2014). Araştırmanın örneklemini 2020-2021 eğitim-öğretim yılının ikinci döneminde İstanbul Esenyurt’ta görev yapmakta olan ve olasılıklı örnekleme türlerinden basit seçkisiz örnekleme metodu ile ulaşılmış 456 öğretmen oluşturmuştur. Öğretmenlerin okullardaki sosyal sermaye algılarına ilişkin veriler Polatcan (2018) tarafından geliştirilmiş “Okullarda Sosyal Sermaye Ölçeği” ile mesleki iş birliğine yönelik tutumlarına ilişkin veriler ise Yılmaz ve Çelik (2020) tarafından geliştirilmiş “Öğretmenler Arasında Mesleki İşbirliğine Yönelik Tutum Ölçeği” ile elde edilmiştir. Araştırma verilerinin analizi SPSS v.22 paket programı ile gerçekleştirilmiştir. Analiz sürecinde ilk olarak verilerin normallik varsayımları incelenmiş; verilerin hem ölçeklerin genelinde hem de alt boyutlarda normal dağıldığı belirlenmiştir. Sonrasında verilere ilişkin betimsel istatistikler verilmiş; okullardaki sosyal sermaye algısı ile mesleki iş birliğine yönelik tutum arasındaki ilişki Pearson korelasyon analizi ile test edilmiş ve korelasyon katsayısı (r) hesaplanmıştır. Okullardaki sosyal sermaye algısının mesleki iş birliği üzerindeki yordayıcılığının belirlenmesinde ise çoklu doğrusal regresyon analizi kullanılmıştır. Bulgular Araştırmanın ilk alt problemine ilişkin elde edilen bulgular; öğretmenlerin okullardaki sosyal sermaye algılarının orta, sosyal sermaye algısını oluşturan alt boyutlardan bağlılık boyutunun yüksek; sosyal etkileşim ağları/bağları, güven, katılım ve kültürel bellek alt boyutlarının orta; ayrıca mesleki iş birliğine yönelik tutumlarının çok yüksek düzeyde olduğu şeklindedir. Araştırmanın ikinci alt problemine ilişkin elde edilen bulgular; öğretmenlerin okullardaki sosyal sermaye algıları ile mesleki iş birliğine yönelik tutumları arasındaki ilişkinin pozitif yönde, orta düzeyde ve anlamlı (r=.404, p<.01) olduğu şeklindedir. Ayrıca okullardaki sosyal sermayeyi oluşturan alt boyutların tümünün mesleki iş birliğine yönelik tutumlar ile arasındaki ilişkinin de pozitif yönde, orta düzeyde ve anlamlı olduğu şeklindedir. Araştırmanın üçüncü alt problemine ilişkin elde edilen bulgular ise; öğretmenlerin okullardaki sosyal sermayeye yönelik algılarını oluşturan alt boyutların birlikte mesleki işbirliğine yönelik tutumlardaki toplam varyansın %18’ini açıkladığı; yordayıcı değişkenlerin mesleki işbirliği üzerindeki göreli önem sırasının bağlılık, sosyal etkileşim ağları/bağları, kültürel bellek, güven ve katılım şeklinde olduğu ve sadece bağlılık ve sosyal etkileşim ağları/bağları alt boyutlarının mesleki işbirliğine yönelik tutum üzerinde anlamlı bir yordayıcı olduğu şeklindedir. Tartışma Sonuç ve Öneriler Araştırmadan elde edilen bulgular doğrultusunda öğretmenlerin okullardaki sosyal sermaye algılarının artırılması gerektiği söylenebilir. Okullar, sosyal etkileşimin yoğun bir şekilde yaşandığı, okul yöneticileri tarafından çeşitli etkinliklerin düzenlendiği ve öğretmenlerin kendilerini güvende hissederek bu etkinliklere katılım sağladıkları kurumlar haline getirilmelidirler. Okullarda algılanan sosyal sermayenin artmasıyla öğretmenlerin birbirleri ile daha olumlu ilişkiler ve mesleki iş birliği kurabilecekleri düşünülmektedir.
Modernleşme, iş gücüne katılım ve göç ile birlikte bireylerin maneviyata ve dinî gelişime ayırdıkları zaman aralıkları da değişmiştir. İş gücü alanı, özel alan, kamusal alan gibi birçok mekânsal bölünmenin deneyimlenmesi, gündelik yaşam... more
Modernleşme, iş gücüne katılım ve göç ile birlikte bireylerin maneviyata ve dinî gelişime ayırdıkları zaman aralıkları da değişmiştir. İş gücü alanı, özel alan, kamusal alan gibi birçok mekânsal bölünmenin deneyimlenmesi, gündelik yaşam pratiklerinin dönüşmesi ve zaman planlamasının büyük çoğunluğunu örgün eğitim ya da iş gücünün oluşturması, bireylerin manevi ve dinî olarak destek almasını bir ihtiyaç haline getirmiştir. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından sunulan manevi danışmanlık uygulaması, Türkiye'deki bireylerin bu ihtiyaçlarını farklı alanlarda ve mekânlarda karşılamaktadır. Bu uygulama, hükümlülerin ve manevi danışmanların taşıyıcılığını yaptığı sosyal sermayelerinin ilgili mekândaki karşılaşmasını kapsamaktadır. Çalışmamızda, hükümlülerin manevi danışmanlık deneyimlerini kültürel ve sosyal sermayeleri bağlamında incelemekteyiz. Bu incelemeyi gerçekleştirebilmek için uygun analitik kurgu fenomenolojik desene göre inşa edilmiştir. Elde edilen veriler, MAXQDA programında kategorik içerik analizine tabi tutulmuştur. Bahsi geçen veriler, Bursa H ve E Tipi Ceza İnfaz Kurumları'nda bulunan hükümlülerle bire bir görüşmelerden oluşmaktadır. Çalışmamızın birinci bölümü olan giriş bölümü, araştırmanın soruları, deseni ve analizi kapsayan yöntemden oluşmaktadır. İkinci bölümünde suçun toplumsal bağlamını irdeleyen teorileri, sosyal ve kültürel sermaye açısından değerlendirdik. Gerilim, sosyal bağ, etiketleme ve Şikago okullarının sorunsallarında yatan sosyal sermaye ile kültürel sermaye arasındaki çatışmaya dikkat çektik. Üçüncü bölümde, hükümlülerin cezaevi öncesi sosyal ve kültürel sermaye deneyimlerini ele aldık. Dördüncü bölümde, bu sermayelerin cezaevine taşınması ve sürdürülmesini inceledik. Beşinci bölümde, manevi danışmanlık deneyimlerinin bu bağlamda nasıl deneyimlendiğini ortaya koyduk. Çalışmamız neticesinde hükümlülerin manevi danışmanlığı; kültürel ve sosyal sermayenin çatışması, köprü ve bağ kuran sosyal sermayenin eksikliği, sosyal sermayenin kültürel sermayeyi ötekileştirmesi ve hayatlarının her alanında taşıyıcılığını yaptıkları habitus bağlamında deneyimlediklerini tespit ettik.
Transformations taking place in the business life make it essential to reorganize and reconsider organizational relations as well. Industrial and economic changes experienced particularly in the recent years have influenced not only the... more
Transformations taking place in the business life make it essential to reorganize and reconsider organizational relations as well. Industrial and economic changes experienced particularly in the recent years have influenced not only the view towards employees but also how they see their work and organization. The golden collar employees of the information age can perform a more beneficial attitude as regards their capabilities. Organizations with totally contrasting attitudes can address these capabilities from a different perspective owing to the influence of competition and technology. Certain issues should never be overlooked by managers for the advantage of both employees and the organization. In this study, the objective is to contribute to the field of organizational behavior, focusing mainly on these elements. Within the scope of this research, the relationship between intrapreneurship, social capital and organizational commitment will be studied. In the literature, there is said to be a positive correlation between the organizational commitment levels of employees and intrapreneurship, which plays an efficient role in organizational renovation. Besides, this is a descriptive field research, designed with the assumption that social capital which is related with the level of social network is a significant variable for intrapreneurship and commitment, reaching out
Bu çalışmada son dönemlerde kullanımı hızlı bir şekilde artan " sosyal sermaye " kavramı eleştirel bir gözle ele alınmıştır. Kavramın tarihsel seyri ve öne çıkan teorisyenleri zikredilmiş, sonrasında kavrama eleştirel bakmanın imkanı... more
Bu çalışmada son dönemlerde kullanımı hızlı bir şekilde artan " sosyal sermaye " kavramı eleştirel bir gözle ele alınmıştır. Kavramın tarihsel seyri ve öne çıkan teorisyenleri zikredilmiş, sonrasında kavrama eleştirel bakmanın imkanı üzerinde durulmuştur. Eleştirel bakmayı zorlaştıracak unsurlar olduğu tespit edilmiştir. Sosyal sermayeye yönelik eleştirilerin üç kategoride veya düzeyde toplanabileceği görülmüştür: 1. Kavramsal/felsefî eleştiriler, 2. Sosyal sermaye teorilerine ve metodolojisine yönelik eleştiriler, 3. Sosyal sermaye ölçümlerine yönelik eleştiriler. Bunlar arasından sadece ilki ele alınarak literatürdeki kavramsal/felsefî eleştiriler zikredilmiş ve değerlendirilmiştir. İki kelimeden meydana gelen bir kavramsal terkip olarak sosyal sermaye tahlil edilmiş; tanımındaki aşırı muğlaklığın kavramın bilimselliğini zedelediği tespitinde bulunulmuş; sosyal bilimler ve hatta doğa bilimleri tarafından fazla sorgulanmaksızın birçok konu ile ilişkili olarak kullanıldığı ve bu popülerliğinin akademisyenleri cezbettiği vurgulanmış; OECD ve Dünya Bankası gibi uluslararası resmî kurumların da kullanımıyla politik bir yöne çekildiği belirtilmiş ve fakat diğer taraftan kavramın sosyal bilimlerin bazı problemlerini aşma potansiyelini de bünyesinde barındırdığı teslim edilmiştir.
Günümüzde bedensel engelli gençlerin toplumla bütünlesmelerinde ve sosyal sermayelerinin insasında internet üzerindeki sosyal aglar önemli bir araç olarak görülmektedir. Gerçek hayatta sosyallesme deneyimleri akranlarına göre daha zayıf... more
Günümüzde bedensel engelli gençlerin toplumla
bütünlesmelerinde ve sosyal sermayelerinin insasında
internet üzerindeki sosyal aglar önemli bir araç olarak
görülmektedir. Gerçek hayatta sosyallesme deneyimleri akranlarına göre daha zayıf olan engelli gençler için
Facebook gibi bir sosyal medya agı yeni insanları takip
etmek, tanımak, onlarla ag üzerinden tanısmak ve
mümkünse bu tanısıklıkları gerçek hayatta yüz yüze
iletisime dönüstürmek için önemli bir fırsat sunmaktadır.
En yaygın dijital sosyal ag olan Facebook üzerinden
kurulan ve sürdürülen iletisim, engelsiz gençler için
oldugu kadar engelli gençler için de günlük hayatın
vazgeçilmezleri arasına girmistir; ancak bu iletisimin
sosyallesmeye bir katkısının bulunup bulunmadıgının ve
varsa bu katkının ne ölçüde oldugunun arastırılması
gerekmektedir. Bu çalısmada engelli gençlerin Facebook
kullanımı ile sosyal sermayenin insası ve devamının
saglanması arasındaki iliski ele alınmıstır. Bu çerçevede
bu çalısmanın amacı bedensel engelli gençlerin Facebook
kanalıyla sosyallesme deneyimlerinin onların sosyal dâhil
edilme ve dıslanma süreçlerine etkilerini tartısmaktır. Bu
amaçla, Türkiye’nin sekiz ilinde Ocak 2014 - Haziran 2014
arasında bedensel engelli 31 gençle yapılan derinlemesine
görüsmelerden olusan bir niteliksel saha arastırması
gerçeklestirilmistir. Engelli gençlerin Facebook deneyimleri
üç kategoride toplanmıstır: ilk kategori Facebook’u
sadece takip ve oyalanma amaçlı kullanarak iletisimi
mevcut tanıdıklarla sınırlı kalanlardan, ikinci kategori
yeni insanlarla tanısan ama yüz yüze görüsmeyenlerden,
üçüncü kategori ise yeni insanlarla tanısan, görüsen,
böylece sosyal sermayesini bir ölçüde artıranlardan
olusmaktadır. Sonuç olarak gerçek hayattaki sosyal
sermayenin sanal dünyadaki sosyal sermaye üzerinde de
belirleyici oldugu görülmüstür. Bedensel engelli gençler
gerçek dünyada sosyal hayata katılabildikleri oranda
güçlü ve zayıf baglarını sanal dünyada da etkin ve verimli
sekilde kullanabilmektedirler. Bununla beraber Facebook
gibi dijital sosyal aglar tek basına engelli bireylerin sosyal
sermayelerinde bir artısa ve toplumla bütünlesmelerine
olanak vermemektedir.