Cumhuriyet Halk Partisi Research Papers (original) (raw)
TÜRKİYE’DE SİYASİ PARTİLER VE MİLLİYETÇİLİK Editör Mustafa Yiğit içinde bölüm: Bu çalışmada, kuruluş öyküsü nedeniyle mahiyeti gereği milliyetçi bir örgüt olan CHP’nin milliyetçilik anlayışında zaman içinde yaşanan değişme kendi... more
“Tek Parti Döneminde Seçimler”, Toplumsal Tarih, sayı 64, Nisan 1999, ss. 21-31.
Bu çalışma 1945-1960 arası Türkiye'de gerçekleştirilen dört genel seçimde, DP ve CHP'nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde, Kürt nüfusun yoğun yaşadığı illerden aldıkları oy oranları üzerinden, devlet ile Kürt halkının ilişkisini ele... more
Bu çalışma 1945-1960 arası Türkiye'de gerçekleştirilen dört genel seçimde, DP ve CHP'nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde, Kürt nüfusun yoğun yaşadığı illerden aldıkları oy oranları üzerinden, devlet ile Kürt halkının ilişkisini ele almaktadır.
- by BİLAL NERGİZ and +1
- •
- Cumhuriyet Halk Partisi, Demokrat Parti, Kürtler, Genel Seçimler
Demokrat Parti karşıtı karikatürleri sebebiyle hakkında pek çok dava açılan ve 1957'de 485 günlük cezasını çekmek üzere cezaevine giren Ratip Tahir Burak ve onun yayımladığı Siyasi Halk Gazetesi hakkındadır. Burak 1920'li yıllarda... more
Demokrat Parti karşıtı karikatürleri sebebiyle hakkında pek çok dava açılan ve 1957'de 485 günlük cezasını çekmek üzere cezaevine giren Ratip Tahir Burak ve onun yayımladığı Siyasi Halk Gazetesi hakkındadır. Burak 1920'li yıllarda karikatür çizmeye başlamış, DP iktidarını sert şekilde eleştirmiş, hapisten çıktıktan sonra da bu tavrına devam etmiş, 1960 sonrasında Kurucu Meclis üyeliği yapmış bir sanatçıdır. Makale DEÜ Öğretim Üyesi Ahmet Mehmetefendioğlu ile yapılan ortak çalışmanın ürünüdür.
- by Yasin Kayış
- •
- Press Freedom, Demokrasi, Press, Mizah
ÖZET Edebiyatçı, gazeteci ve siyasetçi gibi pek çok yönü ile dikkat çeken Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu, Resimli Gazete ve Son Telgraf gazetelerinde gündelik ve politik konularda yazılar yayınladı. Özellikle Son Telgraf Gazetesinde dönemin... more
ÖZET
Edebiyatçı, gazeteci ve siyasetçi gibi pek çok yönü ile dikkat çeken
Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu, Resimli Gazete ve Son Telgraf gazetelerinde gündelik ve politik konularda yazılar yayınladı. Özellikle Son
Telgraf Gazetesinde dönemin iktidarını ve yöneticilerini eleştirdiği yazıları ile dikkat çekti. Karaosmanoğlu’nun muhalefet ettiği konuların
başında; basın üzerindeki baskılar, mebusların halkın sorunlarına kulak tıkadığı ve ellerindeki yetkiyi kötüye kullandıkları ve CHF’deki bürokratik zümre egemenliği geliyordu.
Karaosmanoğlu’nun CHF’ye muhalif olması onun geniş anlamda
Cumhuriyet idealleri ve ideolojisine de muhalif olması anlamına gelmiyordu. CHF’yi sert bir şekilde eleştirmesi, dini-geleneksel değerler
ile o değerleri benimsemiş kitleye daha saygılı olması ve sosyal siyasal
dönüşümlerde daha ılımlı bir yaklaşımı savunması, Karaosmanoğlu’nu dönemine muhalif kılmıştır. Karaosmanoğlu’nun CHF temelinde şekillenen yaklaşımı, onun Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk muhalefet fırkası olan TCF’yi desteklemesini sağladı. Son Telgraf Gazetesi’nde TCF lehine yazdığı bir yazı sebebiyle Elazığ İstiklal Mahkemesinde idam talebiyle yargılandı. Bu davada suçsuz bulunup serbest bırakılsa da uzun süre yazılarına ara verdi.
Karaosmanoğlu’nun muhalefeti, 1940’lı yıllardan sonra yeniden
kendini göstermiş, CHP yönetimine eleştirileri devam etmiştir. Bu
muhalefet onun çok partili hayata geçişle birlikte DP saflarında yer
almasına sebep olmuştur. Ancak bir süre sonra DP’den ihraç edilen
Karaosmanoğlu, partiden ayrılan arkadaşlarıyla birlikte 1955 yılında
Hürriyet Partisini kurdu. 1958 yılında partisiyle birlikte CHP’ye katıldı. 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra Kurucu Meclise seçilen Karaosmanoğlu, 1961 seçimlerinde CHP Manisa milletvekili oldu. CHP yöneticileri ile yaşadığı anlaşmazlık nedeniyle 4 Mart 1962’de hem milletvekilliğinden hem de partiden istifa etti. Karaosmanoğlu’nun her
dönemde muhalefetine devam etmesi, onun doğru bulduğu çizgilerinden ayrılmadığını göstermektedir. Bu çalışmada, gazeteci kimliği
ile tanınan ve ardından siyasetçi olarak dönemin en önemli muhalefet
partilerinde kendini gösteren Karaosmanoğlu’nun çok yönlü hayatı
ele alınacaktır.
Özet Nihat Erim, 1945’te TBMM’de CHP Meclis Grubu’na katılmak suretiyle aktif siyasete atıldıktan sonra uzun yıllar Cumhuriyet Halk Partisi’nin kadrolarında yer almış; 1947 yılında ise Recep Peker Hükümeti ve taraftarlarına karşı... more
Özet
Nihat Erim, 1945’te TBMM’de CHP Meclis Grubu’na katılmak suretiyle aktif siyasete atıldıktan sonra uzun yıllar Cumhuriyet Halk Partisi’nin kadrolarında yer almış; 1947 yılında ise Recep Peker Hükümeti ve taraftarlarına karşı 35’ler hareketinin liderliğini üstlenmiştir. 1945’ten itibaren demokratikleşme yolunda Türkiye’de önemli adımlar atılmasına destek veren Erim, 1945–1955 yılları arasında CHP’nin yayın organı olan Ulus ile kendisinin çıkarmış olduğu Yeni Ulus ve Halkçı gazetelerinde makaleler yazarak halkı aydınlatmaya çalışmış ve demokratik düzene geçiş sürecinde önemli katkı larda bulunmuştur. Demokrasi’ye geçiş sürecinde birtakım anayasal düzenlemelerin yapılması gerektiğini düşünen Erim, tek meclisli sistem yerine iki meclisli sistemi ve kuvvetler ayrılığını savunmaktaydı. İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki yeni düzende Batı demokrasilerinin yanında yer almanın gerektiğini düşünen Erim, Türkiye için komünizmi önemli bir tehlike olarak görmekteydi. Ekonomide Devletçilik prensibini savunmakta ve Devletçiliğin Türkiye’ye kuruluşundan bu yana, her ne kadar 1923– 1930 yılları arasında bir doktrin olarak benimsenmese de, çok önemli katkı lar sağladığını ifade etmekteydi.Türkiye’nin yeraltı ve yerüstü kaynakları açısından zengin bir ülke olduğunu vurgulayan Erim, bu kaynakların işlenebilmesi için yabancı sermayenin hem yatırımlarına hem de tekniğine ihtiyaç olduğunu belirtmekte ve çağdaş ülkelerdeki usul ve esaslara uyulması şartıyla Türkiye’ye yabancı sermaye girişinin sağlanması gerektiğine işaret etmekteydi. Mevcut çalışmada, Nihat Erim’in 1945–1955 yılları arasında yazmış olduğu
makalelerinden faydalanılarak, demokrasi, anayasa, seçim kanunu, dış politika, ekonomi gibi muhtelif konulardaki düşünceleri aktarılarak değerlendirilmiştir.
ABSTRACT
This MA dissertation aims to evaluate the articles written by Nihat Erim for the papers, Ulus, Yeni Ulus-Halkçı in the years between 1945 and 1955 by touching upon the major issues of democracy, parliamentary system, the Constitution, Election Law, foreign policy and national economy. Nihat Erim, who was a Turkish politician, jurist, academician and the chief politics editor and leading writer of the paper Ulus and his own newspaper Yeni Ulus– Halkçı (New Nation–Populist) in 1950’s, entered politics in 1945 as a member of Republican People’s Party(CHP). Soon, he became one of the focal members of internal conflicts of CHP and made a special reputation with the formation of an opposition group -namely, the 35's Movement (35’ler), against the Peker Government in 1947. In his life time he took responsibility for expanded political and legal schemes, for large sections of the structural and procedural changes in Turkey about the time of the post-Second World War. Nihat Erim, had his doctoral degree in Law School in France after graduating from Istanbul University Law School in 1936. He worked as legal advisor to the Turkish MFA-most famously, in the Turkish delegation at San Francisco in 1945- and served as the Turkish PM from 1971 until 1972. He also led the Turkish delegation on the preparation of the Cyprus Constitution in the period of 1959-60.
Erim proved himself a formidable parliamentarian and his political career in journalism was one of the most remarkable in the 20th-century Turkish political history. He actively sought out actual matters to investigate for various democratic interests. His ideas about Turkish political system were influenced by his background, personal knowledge and training. In his writings there was always a place for a critical mind. His role in the governments, the Press and in foreign politics served different purposes at the same time; however, still it was not a clash of goals. His journalism can be viewed from at least two points of view, such as its legal content with a major political purpose and its vitality for democracy with other major national purposes. In his writings he took into account both democratic factors and election system-reconciled them with one another and with the overall national goal.
Bu yazının amacı 27 Mayıs 1960 tarihinde gerçekleşmiş olan askeri darbesinin nedenlerini ve yarattığı sonuçları tek seferde, özet bir şekilde incelemek ve sonuçlandırmaktır. 7 Ocak 1946 tarihinde kurulmuş olan Demokrat Parti’nin nasıl... more
Bu yazının amacı 27 Mayıs 1960 tarihinde gerçekleşmiş olan askeri darbesinin nedenlerini ve yarattığı sonuçları tek seferde, özet bir şekilde incelemek ve sonuçlandırmaktır. 7 Ocak 1946 tarihinde kurulmuş olan Demokrat Parti’nin nasıl kurulduğunu ve 1946-50 seçimlerinde halk arasında nasıl yayıldığını; ardından 1950-1960 yıllarını kapsayan zaman periyodunda Demokrat Parti’nin ülkeyi nasıl yönettiğini ve bu yönetim biçiminin 27 Mayıs askeri müdahalesine nasıl götürdüğünü, bu zaman dilimi içerisinde muhalefetin tutumunu ve 27 Mayıs 1960 darbesinin Türkiye Cumhuriyeti için nasıl sonuçlar getirdiğini ele alacağız.
Akgül, H., “DP Hükümetinin Kore Savaşı’na Asker Gönderme Kararı Karşısında CHP Muhalefeti”, Kore Savaşı: Uzak Savaşın Askerleri, ed. M. A. Tuğtan, 97 – 115, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2008.
Türk eğitim tarihinde önemli bir yeri olan Köy Enstitüsü, ilkokul öğretmeni yetiştirmek üzere 17 Nisan 1940 tarihinde açılmıştır. Köy Enstitüleri yalnızca eğitim kurumları değil, "hiçlikten üretmek" ve "yaşayarak ve uygulayarak öğrenme"... more
Türk eğitim tarihinde önemli bir yeri olan Köy Enstitüsü, ilkokul öğretmeni yetiştirmek üzere 17 Nisan 1940 tarihinde açılmıştır. Köy Enstitüleri yalnızca eğitim kurumları değil, "hiçlikten üretmek" ve "yaşayarak ve uygulayarak öğrenme" ilkelerini esas almıştır. Bu nedenle Türkiye'nin özgün eğitim kurumları olmuşlardır. Bu çalışmada Köy Enstitülerin kuruluş amaçları, dönem içinde bulunan siyasi ve ekonomik durumlar, konumları, eğitmen kursları, Enstitüdeki kız öğrenciler ve kapatılması üzerinde durulmuştur.
Geçen hafta Kılıçdaroğlu'nun kurultay konuşmasını değerlendirmiştim. Yazının sonunda, "Devlet kuran parti" olan CHP'nin Dersim'in Kureyşanlı aşiretinden Kürt-Alevi Kemal Kılıçdaroğlu'na kurtarıcı olarak sarılmasının tarihin bir cilvesi... more
Geçen hafta Kılıçdaroğlu'nun kurultay konuşmasını değerlendirmiştim. Yazının sonunda, "Devlet kuran parti" olan CHP'nin Dersim'in Kureyşanlı aşiretinden Kürt-Alevi Kemal Kılıçdaroğlu'na kurtarıcı olarak sarılmasının tarihin bir cilvesi olduğunu ifade etmiştim.
Geçmişten günümüze dünya üzerinde devletler küresel sisteme egemen olmak için çeşitli stratejiler izlemiş ve rekabetçi uluslararası sistemde hayatta kalmaya çalışmışlardır. Devletlerin bu sistemde küresele egemen olmak için jeopolitik... more
Geçmişten günümüze dünya üzerinde devletler küresel sisteme egemen olmak için çeşitli stratejiler izlemiş ve rekabetçi uluslararası sistemde hayatta kalmaya çalışmışlardır. Devletlerin bu sistemde küresele egemen olmak için jeopolitik kavramının önemini kavramış olmaları gerekmektedir. Jeopolitik kavramı, coğrafyanın ve siyasetin birbirleri üzerindeki etkileri inceleyen bir bilim dalı olarak adlandırılabilir. 1. Ve 2. Dünya savaşı ve sonrasında etkinliğini arttıran bu kavram, devletler için ciddi avantajlar doğuracağı gibi olumsuz sonuçlara da yol açmıştır. Küreselleşme kavramının ortaya çıkması ile birlikte jeopolitik kavramının önemini kaybetmesi ve yerini jeoekonomi kavramının alması, dünya egemenlik anlayışını ekonomi tabanlı oluşturmuştur. Afrika, Asya, Orta Doğu, Balkanlar gibi bölgeleri kapsayan Afro Avrasya bölgesinin önemi, doğal zenginliklerin ve enerji kaynakların yeniden önem kazanması ile ortaya çıkmış ve gelecek yıllarda bu bölgenin önemi küresel ve orta büyüklükteki devletler için yeni stratejik alanlar oluşturmuştur. Bu sebep ile Afro Avrasya bölgesinde yaşanacak mücadelenin jeoekonomi tabanlı olması, dünyadaki değişen güç kavramının oluşmasına zemin hazırlayarak liberal ve neo liberal görüşün anlam kazanmasını desteklemiştir.
Cumhuriyet döneminin ikinci muhalefet partisi Serbest Cumhuriyet Fırkası, Atatürk'ün teşviki ve yönlendirmesiyle kurulmuş, ancak sadece doksan dokuz gün faaliyette bulunabilmiştir. Bu süreçte pek çok yayın gibi Akbaba mizah dergisi de... more
Cumhuriyet döneminin ikinci muhalefet partisi Serbest Cumhuriyet Fırkası, Atatürk'ün teşviki ve yönlendirmesiyle kurulmuş, ancak sadece doksan dokuz gün faaliyette bulunabilmiştir. Bu süreçte pek çok yayın gibi Akbaba mizah dergisi de siyasi gündemi işlemiş, derginin sahibi ve başyazarı Yusuf Ziya Ortaç CHP yanlısı bir yayın politikası izlemiştir. Sert biçimde Serbest Cumhuriyet Fırkası'na ve SCF'yi destekleyen yayın organlarına saldıran Akbaba'nın bu tavrında CHP'li basının genel eğiliminin yanı sıra iktidarla olan parasal ilişkileri de etkilidir. Ne var ki Akbaba'nın bu tavrı pahalıya mâl olmuş, Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın kapanmasının ardından okuyucu tepkisi Akbaba'nın da kapanmasına neden olmuştur. Konu, Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi'ndeki belgeler ışığında ele alınmıştır.
Türkiye'de Atatürk döneminde uygulanmak istenen fakat başarılamayan çok partili sistem 1946 yılında hayat bulmuştur. Bu dönemde kurulan muhalefet partileri arasından en önemli olanı hiç şüphesiz Demokrat Partidir. Öyle ki kısa sürede... more
Türkiye'de Atatürk döneminde uygulanmak istenen fakat başarılamayan çok partili sistem 1946 yılında hayat bulmuştur. Bu dönemde kurulan muhalefet partileri arasından en önemli olanı hiç şüphesiz Demokrat Partidir. Öyle ki kısa sürede halkın dikkatini çekmiş ve bir iktidar alternatifi olduğunu kanıtlamıştır. Demokrat Parti kurulduktan kısa bir süre sonra, 1947 yılında yapılması gereken seçimler bir yıl öne alınmış ve 1946 yılında iktidar lehine olan uygulamaları bakımından son derece tartışmalı bir seçime rağmen Ana Muhalefet konumuna yükselmiştir. Dört yıl süren bu süreçte Demokrat Parti, İktidarın ve Bürokrasinin yarattığı birçok güçlüğü de aşmaya çalışmıştır. 14 Mayıs 1950 seçimlerinde ise tek başına iktidar olma şansı yakalayan Demokrat Parti bundan sonraki 10 yılda da aynı şekilde iktidarda kalmıştır. Türkiye'nin demokrasi tarihi açısından son derece önemli olan bu yıllarda Demokrat Parti'nin muhalefet ve basın ile olan ilişkileri sıklıkla tartışılmıştır. Özellikle 1957-1960 arası dönemde iyice gerilen bu ilişkiler 27 Mayıs 1960 Askeri müdahalesinin temel sebepleri arasında gösterilmesinden dolayı son derece önemlidir. Bu çalışmada Demokrat Parti'nin 1946-1950 arası olan muhalefet yıllarında yaşadığı güçlüklerin yanı sıra iktidarının 1950-1956 yıllarındaki uygulamalara da yer verilmiştir. Böylece son üç yılda yaşanan olayların sebepleri anlaşılmaya çalışılırken özellikle DP ve CHP arasındaki gerginliğin sonuçları da belirtilmeye çalışılmıştır.
Multiparty system, which desired to be implemented during Ataturk's period but hadn't been achieved, has found life in 1946. The most important of the opposition parties established during this period is undoubtedly the Democratic Party. Democratic Party soon attracted the attention of the public and proved itself that it's an alternative for ruling the government. Shortly after the establishment of the Democratic Party, the elections to be held in 1947 held a year early in 1946, despite the highly controversial election in favor of Main Power, it became the Main Opposition Party. The Democratic Party tried to overcome too many difficulties created by the Main Power and the Bureaucracy during this for years.In the elections of May 14, 1950 the Democratic Party had the chance of become a ruler by itself and kep the power for the next 10 years. These years are extremely important for Turkey's History of Democracy and during this time the relations of the Democratic Party with the opposition parties and the press have been frequently discussed. These relations which became very tense in between 1957 and 1960 are important because of their involvement in the military intervention. This thesis includes the difficulties faced by the Democratic Party in 1946-1950 and it's practices in 1950 and 1956. While trying to understand the reasons of the events happened in the last three years, the results of the tension between DP and CHP were also mentioned
Community centers (Halkevleri), which aimed the adoption of Atatürk’s principles and revolutions by the society and which exerted efforts for this purpose, also constitutes one of the idealist examples of the informal education. The total... more
Community centers (Halkevleri), which aimed the adoption of Atatürk’s principles
and revolutions by the society and which exerted efforts for this purpose, also
constitutes one of the idealist examples of the informal education. The total number
of community centers which were initially founded in February 19, 1932 in 15 cities
including Ankara, within time passage, reached 478 nationwide. Community centers,
which conducted its activities under nine branches, that are, “Language-History and
Litareture”, “Fine Arts”, “Theatre”, “Sports”, “Social Assistance”, “Public Classrooms and
Courses”, “Library and Publication”, “Village Politics”, “Museum and Exhibition” provided
substantial contribution to the socio-cultural development of the society and
constituted dynamics of the transformation from the traditional society to the modern
society. The Community Center in Burdur province, which is the central topic of this
study, was founded in February 22, 1935. Through the 16 year-period until 1951, when
it was abolished, Burdur community center conducted many conferences, plays,
reading-writing courses, sports activities. Through the excursions to the villages, it
aimed to create closer relations with the villagers; and assistance was provided to those
who were in need. Burdur Community Center played a significant role in construction
of the republican identity of the province and managed to gather many people from
various segments of the society. It had published two periodicals named “Ülker” ve
“Burdur”. Activities between the foundation and the abolishment of the community
center, which is the subject matter of the present study, has been investigated as the
referred center has not been the topic of any academic study hitherto.
Atatürk dönemi, büyük savaş ve zorlu yılların ardından yeni kurulan devletin, yeniden şekillendirildiği yıllardır. Genç cumhuriyet içerde ve dışarda türlü zorluklarla karşılaşmış ve çoğunun üstesinden gelmeyi başarmıştır. İç siyasada... more
Atatürk dönemi, büyük savaş ve zorlu yılların ardından yeni kurulan devletin, yeniden şekillendirildiği yıllardır. Genç cumhuriyet içerde ve dışarda türlü zorluklarla karşılaşmış ve çoğunun üstesinden gelmeyi başarmıştır. İç siyasada yapılan devrimler halka benimsetilmeye çalışılmış, muhasır medeniyetler seviyesine ulaşmak için gayret sarf edilmiştir. Dış siyasada ise kazanılan haklı savaşı meşrulaştırmak, Osmanlı zamanında verilen tavizleri geri almak, borçları yapılandırmak, millî sınırları en iyi şekilde korumak öncelik olmuştur.
Özet: Demokrat Parti (DP) ile Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) 1950-1960 yılları arasındaki süreçte genel itibariyle gergin bir atmosfer içinde siyaset yapmışlardır. On yıllık DP iktidarı döneminde CHP ile sadece dört kez ılımlı bir politik... more
Özet: Demokrat Parti (DP) ile Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) 1950-1960 yılları arasındaki süreçte genel itibariyle gergin bir atmosfer içinde siyaset yapmışlardır. On yıllık DP iktidarı döneminde CHP ile sadece dört kez ılımlı bir politik ortamda bulunulmuştur. Bu ortamların ilki Ahmet Emin Yalman'a yönelik düzenlenen suikast sonrasında gerçekleşmiştir. Yalman'ın demokrasi kavramına olan düşkünlüğü, suikast sonrası irticai faaliyetleri gözlemlenen kişi ve kuruluşlarla ilgili cezai işlemler uygulanmasını beraberinde getirmiştir. Bu isimler arasında Necip Fazıl Kısakürek, Cevat Rıfat Atilhan gibi tanıdık simalar yer almıştır. Aynı şekilde Büyük Doğu Cemiyeti ve Türkiye Milliyetçiler Derneği gibi kuruluşlar da kapatılmıştır. DP 'den de cezalandırılan milletvekili ve bakanlar olmuştur. Başbakan Adnan Menderes'in gerek basın gerekse muhalefet ile arayı yumuşatma çabası CHP'den de destek görmüştür. 1953 yılının ilk yarısındaki bu ılımlı atmosfer, Millet Partisi'nin (MP) kapatılması süreciyle sona ermiştir. Abstract: Democrat Party and Republican People's Party did politics in a tense mood during the process between 1950 and 1960. During the decade-long government of Democrat Party it had a moderate attitude against Republican People's Party just for four times. The first one took place immediately after Ahmet Emin Yalman was assassinated. The indulgence of Yalman to the term of democracy resulted in that criminal actions were taken against a number of people and institutions that were involved in reactionary activities. Those included such familiar names as Necip Fazıl Kısakürek, Cevat Rıfat Atilhan and institutions as Büyük Doğu Cemiyeti and Türkiye Milliyetçiler Derneği were closed down. Several deputies and ministers of Democrat Party were also sentenced to various punishments. Effort of Prime Minister Adnan Menderes to mend fences with the media and the opposition was supported by Republican People's Party. That mild atmosphere in the first half of 1953 ended up following the closure of Nation Party.
Turhan Feyzioğlu, Türk siyasi tarihinde çoğu zaman Cumhuriyet Halk Partisi içinde 1960’lı yılların ortalarında başlayan “sola yöneliş” eğilimine yönelik karşı çıkışıyla anılmaktadır. Bülent Ecevit önderliğinde 1965’ten itibaren “Ortanın... more
Turhan Feyzioğlu, Türk siyasi tarihinde çoğu zaman Cumhuriyet Halk Partisi içinde 1960’lı yılların
ortalarında başlayan “sola yöneliş” eğilimine yönelik karşı çıkışıyla anılmaktadır.
Bülent Ecevit önderliğinde 1965’ten itibaren “Ortanın Solu”, 1970’lerde ise “Demokratik Sol” olarak
ifade edilen program, Atatürk’ün özellikle halkçılık ve devrimcilik ilkelerini yeniden yorumlayarak,
CHP’yi batı tipi bir sosyal demokrat parti hâline getirme amacını gütmüştür.
Buna karşılık partinin “statükocular” olarak anılan sağ kanadından çeşitli itirazların yükseldiği ve bu
ikinci grubun 1967’de Turhan Feyzioğlu önderliğinde “Güven Partisi”, 1972’de ise –Kemal Satır
tarafından kurulan Cumhuriyetçi Parti’nin katılımıyla- “Cumhuriyetçi Güven Partisi” adı altında
örgütlendiği görülmektedir.
“Ne aşırı sağ, ne aşırı sol, Atatürkçü yol” sloganıyla CGP ve Feyzioğlu’nun 1970’li yıllar boyunca
kamuoyunda çizdiği imaj, her tür yeni siyasal eğilimle arasına katı bir mesafe koyarak, Cumhuriyet’in
ilk yıllarındaki politikaları olduğu gibi sürdürmeyi hedefleyen, dolayısıyla yerleşik sivil ve özellikle
askeri bürokratik düzenle hayli yakın ilişkiler geliştiren bir parti ve lider imajıdır.
1977 seçimlerinde aldığı oy oranı %1.87 olduğu hâlde 12 Eylül 1980’de gerçekleşen askeri darbenin
ardından Kenan Evren’in başbakanlık görevini Feyzioğlu’na teklif etmiş olması, bu yakınlığın açık
göstergeleri arasında sayılabilir.
Ne var ki Turhan Feyzioğlu’nun 1950’li yıllarda genç bir hukukçu olarak başlayan kariyeri oldukça
farklı bir görünüm sunmaktadır.
Düşünsel konumunu belirleyen anahtar kavram yine “Atatürkçülük” olmakla beraber, Feyzioğlu 1950’li
yıllar boyunca bu kavramın içini, daimi bir tehdit algısını besleyen bir güvenlikçi söylem yerine; çağdaş
uygarlığa katılma, fikir ve vicdan özgürlüğü, despotizme ve dogmatizme karşı mücadele gibi liberal
temalarla doldurmuş, üstelik Demokrat Parti iktidarına yönelik eleştirilerinin yanında CHP’nin tek parti
dönemi politikalarını da hayli açık ifadelerle eleştirmiştir.
Bu çalışmada Turan Feyzioğlu’nun kariyerinin bu erken dönemi, özellikle Forum Dergisi’nde yazdığı
makaleler ve SBF Dekanı olarak 3 Aralık 1956’da yaptığı açış konuşması üzerinden ele alınacaktır.
Türkiye'de Siyasal Partiler Siyasi Parti; benzer siyasi görüşü paylaşan bireylerin, toplumu dizayn etmek ve ülke yönetiminde söz sahibi olmak için bir araya gelerek kurdukları örgüte verilen isimdir. İnsanlık tarihi kadar eski bir geçmişe... more
Türkiye'de Siyasal Partiler Siyasi Parti; benzer siyasi görüşü paylaşan bireylerin, toplumu dizayn etmek ve ülke yönetiminde söz sahibi olmak için bir araya gelerek kurdukları örgüte verilen isimdir. İnsanlık tarihi kadar eski bir geçmişe sahip olan siyasal partiler Türkiye Cumhuriyeti'nde 22 Nisan 1983 tarihinde kabul edilen " Siyasal Partiler Kanunu " kapsamında, madde 3 gereğince şu şekilde tanımlanır: Madde 4 ile siyasi partilerin vazgeçilmezliği ve niteliği tanımlanır. Bu tanıma göre " siyasî partiler, demokratik siyasî hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır. Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı olarak çalışırlar. Siyasi partilerin kuruluşu, organlarının seçimi, işleyişi, faaliyetleri ve kararları Anayasada nitelikleri belirtilen demokrasi esaslarına aykırı olamaz " (TBMM, 1983). Madde 6'da Her Türk vatandaşı kanunda ve parti tüzüğünde gösterilen şartlara ve usullere göre Siyasi partilere üye olma ve dilediği anda üyelikten çekilme hakkına sahiptir. " Kimse, aynı zamanda birden fazla siyasi partinin üyesi olamaz, aksi halde üyelik sıfatı bu siyasi partilerin hepsinde birden sona ermiş sayılır. Kimse, bir partinin birden fazla teşkilat birimine üye kaydolamaz, aksi halde son kayıt tarihinden önce yapılmış olan üyelik kayıtları geçersizdir " (TBMM, 1983). Madde 8, siyasi partilerin kurulmasını tanımlar. " Siyasi partiler, milletvekili seçilme yeterliğine sahip en az otuz Türk vatandaşı tarafından kurulur. (Değişik 1. fıkra: 4778-2.1.2003 / m.6) Siyasi partiler, partiye üye olma yeterliğine sahip en az otuz Türk vatandaşı tarafından kurulur. Siyasi partilerin genel merkezi Ankara'da bulunur. Siyasi partiler, aşağıda belirtilen bildiri ve belgelerin, İçişleri Bakanlığına verilmesiyle tüzelkişilik kazanırlar. Bildiride, kurulacak siyasi partinin adı, genel merkez adresi, kurucuların adı, soyadı, doğum yeri ve tarihi, öğrenim durumları, meslek veya sanatlarıyla ikametgâhlarının belirtilmesi ve bu bildirinin bütün kurucular tarafından imzalanması ve bildiriye beşer adet olmak üzere kurucuların nüfus kayıt örnekleri, adli sicil belgeleri ve kurucuların ayrı ayrı düzenledikleri siyasî parti kurucusu olabilme şartlarını taşıdıklarını belirten imzalı beyannameler ile kurucular tarafından imzalanmış parti tüzüğü ve programının eklenmesi şarttır. Bilgi ve belgelerin alındığı anda, İçişleri Bakanlığınca bir alında belgesi verilir. İçişleri Bakanlığı, kuruluş bildirisi ve alındı belgesinin onaylı birer örneği ile bildiri eklerinin birer takımını üç gün içinde Cumhuriyet
23 yıllık tek bir parti idaresinden sonra 1946’da kurulan Demokrat Partisi, Türk Demokrasi Tarihi açısından büyük bir öneme sahiptir. Cumhuriyet Halk Partisi’nin Milletvekilleri olan Adnan Menderes, Celal Bayar, Fuat Köprülü ve Refik... more
23 yıllık tek bir parti idaresinden sonra 1946’da kurulan Demokrat Partisi, Türk Demokrasi Tarihi açısından büyük bir öneme sahiptir. Cumhuriyet Halk Partisi’nin Milletvekilleri olan Adnan Menderes, Celal Bayar, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan’ın hazırladıkları Dörtlü Takrir önergesi CHP içerisinde büyük tepkiye neden olmuş ve önerge reddedildiği gibi, hazırlayanlarda partilerinden ihraç edilmiştirler. Partilerinden ihraç edilmesi yeni partinin kuruluşunu hızlandırmıştır. Nitekim 7 Ocak 1946’da Demokrat Parti, Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan tarafın-dan kurulmuştur. 1946 yılında yapılan seçimlerde başarı sağlayamayan Demokrat Par-tisi, 1950 yılında yapılan genel seçimler de büyük başarı sağlamış ve 27 yıllık Cum-huriyet Halk Partisi iktidarına son vermiştir. Böylece Türkiye’yi yönetecekleri On yıl-lık süreçleri de başlamış oluyordu. Cumhuriyet Halk Partisi döneminde diğer devlet-lere karşı yalnızlık tutumu devam etmişken, Demokrat Parti’nin iktidarı ele alması ile birlikte başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere, batı ile ilişkilerini geliştirme yoluna gidilmiştir. Yalnızca Batı ve ABD ile ilişkiler geliştirilmemiş, Orta Doğu’da da bu dönemde etkin bir politika sergilenmiştir. Irak, Afganistan gibi ülkelerle paktlar imzalanmıştır. Ülke içerisinde ki politikalarında ise; Ekonomik alanda, özel girişimin ve sermayenin ekonominin temel unsuru olduğu parti programında belirtilmiştir. Demokrat Parti iktidara geçtikten sonra git gide liberalleşerek, işçi sınıfına yönelik politikalara önem vermiştir. Ekonomideki bu düzenlemeler, Türkiye'yi dışa bağımlı duruma getirmekle birlikte, özellikle tarım ürünlerindeki ihracatın da artmasına neden olmuştur.
Bülent Ecevit, sancılı bir süreç sonunda 4 Mayıs 1972’de CHP genel başkanı seçilir. Kurtuluş Savaşı komutanlarından, Türkiye’nin İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye rağmen Ecevit’in genel başkan seçilmesi CHP’de ve ülkede ciddi... more
- by Menderes Akdağ
- •
- Tarih, Liderlik, İletişim, Medya
Irkçılık-Turancılık Davası, basının üzerinde katı bir kontrolün ve sansürün bulunduğu, alternatif siyasi hareketlerin kendilerini zaman zaman illegal bir şekilde ifade ettiği bir dönemde gerçekleşti. Bu dönem, “Milli Şef” dönemi olmasının... more
Irkçılık-Turancılık Davası, basının üzerinde katı bir kontrolün ve sansürün bulunduğu, alternatif siyasi hareketlerin kendilerini zaman zaman illegal bir şekilde ifade ettiği bir dönemde gerçekleşti. Bu dönem, “Milli Şef” dönemi olmasının yanında savaşın gerilimiyle tek parti otoritesinin hissedildiği bir döneme de denk geliyordu.
Bayramlar, anma günleri ve törenleri halkın ortak değerler etrafında kenetlenmesini sağlayan, günlerdir. Ülkelerdeki egemen siyasi güçler tarafından siyasi, sosyal veya dini gerekçelerle bu tür etkinlikler özellikle de milli gün ve... more
Bayramlar, anma günleri ve törenleri halkın ortak değerler etrafında
kenetlenmesini sağlayan, günlerdir. Ülkelerdeki egemen siyasi
güçler tarafından siyasi, sosyal veya dini gerekçelerle bu tür etkinlikler
özellikle de milli gün ve bayramlar desteklenmiş ve katılım teşvik edilmiştir.
Milli gün, milli bayram kavramları gerçek anlamını Türkiye
Cumhuriyeti’nde bulmuş ve milli kimlik oluşturma düşüncesiyle birçok
resmi bayram kutlamaları ve anma törenleri yapılmıştır. Bunlardan
biri de 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı törenleridir. Törenlerdeki
katılım ve coşku, yeni rejimin halk tarafından ne ölçüde benimsendiğinin
göstergesi olarak görüldüğünden kutlamaların ülke genelinde
yapılmasına ve halkın katılımının yoğun olmasına özen gösterilmiştir.
Araştırmamızda Türkiye’nin güneydoğusunda, en uçta bir serhat vilayeti
olan ve Türkiye-İran-Irak sınırlarının kesiştiği stratejik bir noktadaki
Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinde1940 ve 1941 yılları arasında
gerçekleştirilen Cumhuriyet Bayramı kutlamaları ele alınmıştır. Tebliğimizde
kutlamalar öncesinde yapılan hazırlıklar, tören programı ve
içerisinde yer alan etkinlikler, törene katılan önemli isimler ve bunların
yaptıkları konuşmalar, törene katılan asker-sivil, öğrenci, kamu
personeli ve esnaf teşkilatları gibi halkın farklı kesimlerinin törene
gösterdikleri yoğun ilgi ve katılım değerlendirilmiştir. Farklı dini ve
* Dr. Öğr. Üy., Çankırı Karatekin Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi, Eposta:
rbuyuktolu@karatekin.edu.tr
956 RECEP BÜYÜKTOLU
etnik kimliklere sahip toplulukların yaşadığı, başkent Ankara’ya oldukça
uzak ve siyasal karışıklıklara, isyanlara sahne olan bu coğrafyada
kutlamalar daha bir anlamlı ve önemlidir. Halkın kutlamalara
olan ilgisi hem kurulan yeni Türk devletinin halk üzerindeki otoritesinin
hem de ilan edilen Cumhuriyet rejiminin yöre halkı tarafından
ne düzeyde benimsendiğinin ipuçlarını vermektedir. Ayrıca yapılan
bu törenler Cumhuriyetin ilanının ardından geçen 17 yıllık süreçte
yeni rejimin ve yapılan inkılapların Yüksekova halkı üzerinde oluşturduğu
sosyal ve kültürel etkiyi tespit etmeye de yardımcı olmaktadır.
1950 Genel Seçimleri, CHP yöneticileri için beklenmedik bir şekilde sonuçlanmıştır. Özellikle CHP’nin seçimleri kazanması durumunda başbakanlık koltuğuna oturması beklenen Nihat Erim için şok etkisi yaratmıştır. Hayal kırıklığına uğrayan... more
1950 Genel Seçimleri, CHP yöneticileri için beklenmedik bir
şekilde sonuçlanmıştır. Özellikle CHP’nin seçimleri
kazanması durumunda başbakanlık koltuğuna oturması
beklenen Nihat Erim için şok etkisi yaratmıştır. Hayal
kırıklığına uğrayan Erim, 1950 Seçimlerinin sonuçlarını bir
“kaza” olarak görmüş ve “milletin DP tarafından 1950’ye
kadar geçen zaman içinde aldatıldığı”, “14 Mayıs’ta milletin
aldanma duygusuna kapılarak DP’yi iktidara getirdiği” tezini
savunmaya başlamıştır. 1946-1950 yılları arasında uzlaşmacı
bir siyasi portre çizmiş olan Erim, halka gerçekleri anlatmak
ve göstermek adına dört yıl boyunca DP iktidarına yönelik
uzlaşmaz ve amansız bir muhalefet politikası yürütmüştür.
CHP Genel Başkanı İnönü’den aldığı örtülü destekle ve Ulus
Gazetesi’nin başında olmanın verdiği avantajlarla sert
muhalefetini, CHP’nin genel politikası haline getirmiştir.
Eleştirilerinin odak noktası, rejimin geleceği ile ilgili
konulardı. Muhalefetteyken demokratik ilerlemeyi
hızlandıracağı sözünü veren DP, iktidara geldikten sonra
sözünü unutarak tam tersi bir politika izlemeye başlamıştır.
Erim tarafından, DP’nin gerçek amacının diktatörlük kurmak
olduğu seçmene anlatılmasına rağmen; 1954 Genel
Seçimlerinde seçmen yine DP’yi tercih etmiştir. Erim’in
1954 Seçimlerini, önceki seçimlerin aksine, olgunlukla
karşılayıp kabullendiği ve sert muhalefet metodunu
değiştirdiği görülmüştür.
Bu çalışmada erken seçim süreci iddiaları, erken seçimin ilan edilmesi, cumhurbaşkanı aday adayları ve kesinleşen adaylar, seçime giren siyasal partiler ve kurdukları ittifaklar ve son olarak seçimin sonucu, Cumhurbaşkanı adaylarının SWOT... more
Bu çalışmada erken seçim süreci iddiaları, erken seçimin ilan edilmesi, cumhurbaşkanı aday adayları ve kesinleşen adaylar, seçime giren siyasal partiler ve kurdukları ittifaklar ve son olarak seçimin sonucu, Cumhurbaşkanı adaylarının SWOT analizi üzerinden incelenerek, süreç boyunca cumhurbaşkanı adaylarının belirli tarihlere konjonktüre göre tahmini oy potansiyelleri çalışma içerisine eklenmiş, seçimin sonucu ile karşılaştırılarak aradaki fark ortaya konmaya çalışılmıştır.
Osman Bölükbaşı’nın yaşamı, Türk milletinin güçlü ve cesur sesi olma ve Türk milliyetçilerinin daima yanında olma mücadelesiyle geçmiştir. Bu cesur ve güçlü ses, makama veya zenginliğe iltimas etmemiş, daima fakir ve yoksul Anadolu’nun... more
Osman Bölükbaşı’nın yaşamı, Türk milletinin güçlü ve cesur sesi olma ve Türk milliyetçilerinin daima yanında olma mücadelesiyle geçmiştir. Bu cesur ve güçlü ses, makama veya zenginliğe iltimas etmemiş, daima fakir ve yoksul Anadolu’nun sesini duyurmaya çalışmıştır. Bu güçlü ses, kendisine “İnönü’ye ve bana suikast düzenleyecek” iftirasını atarak tutuklanmasına sebep olan Celal Bayar’a, “Biz öldüreceksek adam öldürürüz, köpek öldürmeyiz” diyerek cevap vermiştir.
This article focuses on the concept and phenomenon of justice that is transformed an instrument and founded by politics. Although the justice is a political ideal, legal phenomenon and moral virtue, it was initially moral virtue at least... more
This article focuses on the concept and phenomenon of justice that is transformed an instrument and founded by politics. Although the justice is a political ideal, legal phenomenon and moral virtue, it was initially moral virtue at least in texts before modern ideologies. In this respect, the idea and virtue of justice is exposed to semantic shift and value from traditional meaning. There are some reasons for this transformation. There is a prominent reason for this transformation that justice is an instrument for other states. In the modern times, justice is not moral idea and virtue for the politics, however, it is founded and instrumentalized by new politics. The politics is named as industrial politics. In this article, the ideal justice perspective and its manifestations are evaluated. It has been used some current events such as Justice Marching guided by Republican People’s Party (CHP) in Turkey. Other sample is Fettushism (the ideology of FETO) argued in this paper. In the context the following topics are respectively discussed: First one is explained differences between political philosophy and political ideology. Second one is determined the place of state as a modern political institution. Third one is submitted a general framework for “justice marching”. Then, forth one is evaluated the question what justice is. Finally, justice and “justice marching” is discussed relations with ideology.
Bu makalede, parti içi siyasal denetimin bir aracı olarak ortaya çıkan "jurnalcilik" benzeri uygulama, 1946 seçimlerinin hemen arifesinde CHP milletvekili adayları hakkındaki şikayet mektuplarının niteliği ve tavsiye mektuplarında öne... more
Bu makalede, parti içi siyasal denetimin bir aracı olarak ortaya çıkan "jurnalcilik" benzeri uygulama, 1946 seçimlerinin hemen arifesinde CHP milletvekili adayları hakkındaki şikayet mektuplarının niteliği ve tavsiye mektuplarında öne çıkan patronaj ilişkileri bağlamında ele alınmaktadır.