Varlık Research Papers - Academia.edu (original) (raw)

Öznenin olduğu yerde öznellik vardır. Özne olabilmenin koşulu ise muhatap bir nesnenin olmasıdır. Varlığın ve varoluşun anlamına karşılık düşen söz konusu bu iki boyutun mahiyet ve ağırlığı üzerindeki tartışmaların düşünce tarihinin... more

Öznenin olduğu yerde öznellik vardır. Özne olabilmenin koşulu ise muhatap
bir nesnenin olmasıdır. Varlığın ve varoluşun anlamına karşılık düşen söz konusu bu iki
boyutun mahiyet ve ağırlığı üzerindeki tartışmaların düşünce tarihinin seyrini
oluşturduğu söylenebilir. Söz konusu düalitede bilen özne (cogito) yi temel alarak felsefi
kurgusunu inşa eden akımlardan biri de varoluşçuluktur. Bu çalışmamızda özne-nesne
dengesi bakımından varoluşçuluk açıklamasını J. P. Sartre üzerinden çözümlemeye
çalışacağız.

Pek değerli kardeşim Hakan Yalman, Kuantum Dilinde Kâinatın Hecesi isimli bir kitap yazmış oldu. Kitap kâinatın iki temel şifresini çözen 30. Söz’ün Şerhi olma iddiasını taşıdığından ben de merakla okudum. Bu değerli kardeşim güzel... more

Ab-ı hayat veya ayn’ül-hayat deyimi, edebiyatımızda çok önemli bir manaya sahip bir kavramdır. Bu kavramı bugünkü Türkçeye çevirirsek, ebedî hayat suyu veya ebediyet çeşmesi manasına gelir. Modern Türkçede deyim olarak bunun ismi... more

Antik Çağ varlığı, geçmiş ve geleceği, hayat ve ölümü, dünya ve ahireti, ihtiyaç ve aşkı kuşatacak şekilde fıtrat kavramını o kadar güzel anlatmış ki; biz bu hakikati anlatan metinlerini tam anladığımızda; onların ilerici ve bizim gerici... more

Özet: Heidegger metinlerinde varolanlara farklı adlar verir. Varolanların adları değiştikçe anlamları da değişir. Varolanların anlamları da dünya ile ilişkisinde açığa çıkar. Öyleyse varolanlarla birlikte dünyanın anlamı da değişir. Fakat... more

Özet: Heidegger metinlerinde varolanlara farklı adlar verir. Varolanların adları değiştikçe anlamları da değişir. Varolanların anlamları da dünya ile ilişkisinde açığa çıkar. Öyleyse varolanlarla birlikte dünyanın anlamı da değişir. Fakat bu değişmelere rağmen, varolanların anlamının her zaman Varlık ve dünya ile ilişkisinde açığa çıkması gibi, izini sürebileceğimiz benzerlikler de vardır. Abstract: Heidegger names beings differently in his texts. As names of beings change, their meanings change. Meanings of beings occur in their relationship with the world. Therefore, alongside beings, meaning of the world alters. But, despite this changes, like meanings of beings always occurring in their relationship with Being and world, there are similarities that are traceable.

Bilinmesi bizim için hayatî bir mesele olan ve diğer adı hayat ve biyoloji olan bu gerçeğin izahına çok eskiden beri çalışılmıştır. İnsanlık Âdemiyet zamanından bugüne yani soyut kavramları bildiği dönemden beri bu konuda kafa yormuştur.... more

İnançlı veya agnostik bütün bilim adamları biliyorlar ki; evren dediğimiz bu varlık sistemi, sonsuz bir yazılım (bilgi ve bilinç), irade (istekli tercih) ve her şeye elverişli bir kudret ve kuvvetten (enerjiden) oluşuyor. Bu temel üç... more

Nasıl ki, bütün gelişmişliğine rağmen yapay ürünler, doğal olanlarının yerini tutamıyor; çünkü yapay şeyler sınırlı ve belli bir zihin ve sürecin ürünüdürler. Doğal olanlar ise, milyarlarca yılı aşan ve kâinat kadar bilinç içeren bir... more

İbrahim Halil Üçer Hocanın," İbn-i Sina Felsefesinde Suret, Cevher, Varlık" başlıklı Doktora Tezi olan eser, bu konuda yazılmış derli toplu bir çalışma özelliğini taşımaktadır. Yaptığımız değerlendirme bu kitabın içeriğini merak edenlere... more

İbrahim Halil Üçer Hocanın," İbn-i Sina Felsefesinde Suret, Cevher, Varlık" başlıklı Doktora Tezi olan eser, bu konuda yazılmış derli toplu bir çalışma özelliğini taşımaktadır. Yaptığımız değerlendirme bu kitabın içeriğini merak edenlere yönelik, ipuçları vermeyi amaçlamaktadır.

İnsanlık tufûliyet (çocukluk) dönemini geçip soyut değerleri öğrendiği yani Âdem olduğu günden beri varlığı, varoluşu ve hayatı sorgulamaya başlamıştır. İşte bütün insanların kabul ettiği veya edebileceği bu önerme içinde üç temel önerme... more

Sokrates öncesi filozofların doğayı açıklama çabası varlık, oluş, değişim sorunları etrafında döner. Bu sorunlara önerilen çözümlerde Sokrates öncesi filozofların gözettiği temel izlek ise doğanın birlikteliğini, biraradalığını diğer bir... more

Sokrates öncesi filozofların doğayı açıklama çabası varlık, oluş, değişim sorunları etrafında döner. Bu sorunlara önerilen çözümlerde Sokrates öncesi filozofların gözettiği temel izlek ise doğanın birlikteliğini, biraradalığını diğer bir deyişle doğanın dayanışmasını sağlamaktır. Bu makale, dayanışma sorununun Sokrates öncesi doğa filozofları için varlık, oluşum, değişim sorunlarından daha belirleyici olduğu ileri sürülmekte, bu sorulara önerilen çözümlerin dayanışma sorunuyla doğrudan ilişkisi serimlenmektedir.

Gerçekliğe ilişkin bilginin nereden kaynaklandığı ve bu bilgiye nasıl ulaşılacağı felsefeye ait bir tartışma alanı gibi görünmektedir. Bununla birlikte, günümüzde sosyal bilimler alanında çalışma yapan bilim insanları farkında olarak veya... more

Gerçekliğe ilişkin bilginin nereden kaynaklandığı ve bu bilgiye nasıl ulaşılacağı felsefeye ait bir tartışma alanı gibi görünmektedir. Bununla birlikte, günümüzde sosyal bilimler alanında çalışma yapan bilim insanları farkında olarak veya olmayarak bu soruya yanıt arayan iki farklı paradigma olan İdealizm ve Materyalizm içinden bilgi üretmektedir. Bu iki paradigma ve iç türevleri dışında bilgiye ulaşma yönteminde ana ayrım diyalektik yaklaşıma sahip olup olmamakla ortaya çıkmaktadır ki, bu ayrım bilginin bilimsel olup olmadığının başlıca belirleyicisidir. Bu çalışmanın amacı, sosyal bilimlerdeki idealist-materyalist ayrışmasının genel eğilimlerini ve diyalektik anlayışın süreçteki rolünü Aydınlanma döneminden günümüze kadar devam eden süreç içinde öne çıkan kuramlar bağlamında analiz etmek ve 1900’lerden günümüze kapitalist üretim ilişkilerinde yaşanan dönüşümlerin gerçekliğin tanımına ilişkin teorik yaklaşımları nasıl bilimsellikten uzaklaşarak salt öznenin bilinci veya öznesiz ilişkiler ağına indirgediğini eleştirel bir şekilde değerlendirmektir.

Varlık ve bilgi birbirinden ayrılamaz iki kavramdır. Bilginin içeriğini var olanlar oluşturduğu gibi bilgiyi üreten de bir ‘var olan’ varlıktır. Başka bir deyişle bilginin hem öznesi hem de nesnesi genel itibarıyla varlıktır. Modern... more

Varlık ve bilgi birbirinden ayrılamaz iki kavramdır. Bilginin içeriğini var olanlar oluşturduğu gibi bilgiyi üreten de bir ‘var olan’ varlıktır. Başka bir deyişle bilginin hem öznesi hem de nesnesi genel itibarıyla varlıktır. Modern dönemle birlikte bilgi ve varlık kavramlarının birbirinden uzaklaştırıldığını ve varlık kavramının ikincil plana itildiğini söyleyebiliriz. Bilme arzusunun varlık üzerinde tahakküme yol verdiği bu yeni paradigmanın, ürettiği sonuçlar bakımından, bütün var olanlar için bir tehdit oluşturduğunu bizatihi birer var olanlar
olarak tecrübe etmekteyiz. Bu itibarla varlık ve bilgi ilişkisinin tekrar sorgulanması ve gerçekte olduğu hâl üzere sahih bir biçimde açığa çıkartılması hayati bir önemi haizdir. Bu perspektiften hareketle bu çalışmada Parmenides, Herakleitos, Platon, Aristoteles ve Kant örnekleri üzerinden varlık ve bilgi ilişkisinin nasıl tesis edildiği yorumlanmaya çalışılacaktır.

İnsan doğal olarak mutlu olmayı arzulamakta ve bu yüzden haz veren şeylerin peşinden gitmektedir. İbn Sînâ, hazzı “mülâim (uygun) olması bakımından mülâim olanın idrakidir” diye tanımlamakta ve akıl için hazzı, âhengi ve kendi yapısına... more

İnsan doğal olarak mutlu olmayı arzulamakta ve bu yüzden haz veren şeylerin peşinden
gitmektedir. İbn Sînâ, hazzı “mülâim (uygun) olması bakımından mülâim olanın
idrakidir” diye tanımlamakta ve akıl için hazzı, âhengi ve kendi yapısına uygun olanı
akletmesi şeklinde tarif etmektedir. Aklın faaliyet alanı olarak da varlığa bütüncül bir
şekilde bakabilmeyi tayin eden İbn Sînâ, bu şekilde insanın Tanrı ve ondan sudur eden
diğer varlıkları, aralarındaki hiyerarşik yapıyı, varlıkta Tanrı’nın inâyet ve hayrının tezahürünü
kavramsal boyutta akılda temsil edilmiş olarak elde edecektir demektedir.
Bu sayede bedene dair geçici lezzetlerden vazgeçerek, ebedî ve değişmez hakikatler ile
bütünleşecek ve İbn Sînâ’nın tabiriyle aklî bir âlem haline gelecektir. Nihâyetinde insan,
ebedî saadete ulaşmak için salt ruhsal varlıklara benzemeye çalışacaktır. Onlarla bütünleşme
isteğinin ve özleminin oluşması için bunun farkında olması gereken insan, söz
konusu bilinci ancak varlık hakkındaki tefekkürle elde edebilecektir.

Heidegger’in Nietzsche hakkında kaleme aldığı 1200 sayfanın üzerindeki eseri, tüm Batı felsefe geleneğini anlamanın yolunun Nietzsche’yi anlamaktan geçtiği, Nietzsche’nin bu gelenekten kendini sıyırmak isterken onun içine hapsolduğu ama... more

Heidegger’in Nietzsche hakkında kaleme aldığı 1200 sayfanın üzerindeki eseri, tüm Batı
felsefe geleneğini anlamanın yolunun Nietzsche’yi anlamaktan geçtiği, Nietzsche’nin bu gelenekten
kendini sıyırmak isterken onun içine hapsolduğu ama bu geleneği sonlandıran kişi olarak yeni bir
başlangıca olanak tanıdığı yönündeki izlekleriyle önemli bir düşünme yolunu aydınlatır. Heidegger,
hesaplaşma içine girdiği diğer filozoflara olduğu gibi Nietzsche’ye de “varlık sorunu” odağında
yaklaşır. Varlık, varolan, Oluş, güç istenci, yaşam, hakikat ve değer gibi kavramların Nietzsche’nin
felsefesinde nasıl konumlandığı sorusundan hareketle metafizik düşünme ile bağını ortaya koyar.
Nietzsche’nin değişmez, kalıcı, zaman üstü ve mutlak olan geleneksel varlık anlayışını yadsıyan ve
Oluş’u, canlılığı, yaşamı onaylayan bakış açısı Heidegger’in yorumuna göre aslında amacına
ulaşamaz. Sonuç olarak güç istenci, varlık ve Oluş metafizik anlamda aynı şeye işaret eder hale gelir.
Böyle bir kavrayışta Varlık, varolan olarak düşünülmeye mahkûm olduğu sürece aslında “hiç” olmaya
mahkûmdur.

Bu saha veya bu tünel o kadar çok geniş ve derindir ki, benim gibi binlerce yazarı yutmuştur. İşte bizim boğulmamamız için çok sağlam dayanaklara tutunmamız gerekiyor. Ve bu sahaya inmeden cep feneri olarak elimize 5 kavramı almamız... more

İnayet, itina, mana aynı kökü paylaşan kelimelerdir. İşin sahibinin o iş ile özene bezene olarak ilgilenmesi demektir. Mucize ve kerametlere de inayet denilir; çünkü bunlar, onları kanun üstü olarak yaratan Allah’ın özel ilgi ve... more

1. Gerçek varlık soyut ve sonsuzdur. Hakk ve bir tanedir. Ortağı olmadığı gibi; Varlığın zıddı olan yokluk da gerçekten yoktur. Bizim eşya ve nesneler dediğimiz şeyler ise, o sonsuz varlığın nokta görüntüleridir. Kur’anın tabiri ile onun... more

İnsanın varlığı hissetmesi, zaman ve süreç gibi soyut gerçeklikleri bilmesi; başka bir tabir ile insanoğlunun değişik duyuları ile bilgi edinmesi, varlık ve insanın kendisi kadar sabit bir gerçekliktir. Buna rağmen duyguların yanılması da... more

Allah ve Allah’ın isimleri ile ilgili, insanlar adedince kitaplar, makaleler, dersler ve yaşanmış vakalar var. Yalnız bu kardeşinizin dahi 10-15 çalışması var. Biz şimdi o sonsuz okyanusa giremeyiz. Sadece sözlük tarzında bir kısım notlar... more

Allah ve Allah’ın isimleri ile ilgili, insanlar adedince kitaplar, makaleler, dersler ve yaşanmış vakalar var. Yalnız bu kardeşinizin dahi 10-15 çalışması var. Biz şimdi o sonsuz okyanusa giremeyiz. Sadece sözlük tarzında bir kısım notlar tutacağız. Ki bu sahada boğulanlara bir nefes olsun. Ve Kur’anın, yanlışın tashihinde dahi mucize olduğu görünsün.

Birincisi Semavî kitaplardan anlaşılan; madde de mana da, gayb de şehâdet de, Allah da Rahman da, İsa da Musa da, kanun da mucize de ve Ha-Mim ile işaret edilen 99 isim de ve Cevşen’de anlatılan 1001 isim ve şuunât da mutlak (sonsuz)... more

Insan dogal olarak mutlu olmayi arzulamakta ve bu yuzden haz veren seylerin pesinden gitmektedir. Ibn Sinâ, hazzi “mulâim (uygun) olmasi bakimindan mulâim olanin idrakidir” diye tanimlamakta ve akil icin hazzi, âhengi ve kendi yapisina... more

Insan dogal olarak mutlu olmayi arzulamakta ve bu yuzden haz veren seylerin pesinden gitmektedir. Ibn Sinâ, hazzi “mulâim (uygun) olmasi bakimindan mulâim olanin idrakidir” diye tanimlamakta ve akil icin hazzi, âhengi ve kendi yapisina uygun olani akletmesi seklinde tarif etmektedir. Aklin faaliyet alani olarak da varliga butuncul bir sekilde bakabilmeyi tayin eden Ibn Sinâ, bu sekilde insanin Tanri ve ondan sudur eden diger varliklari, aralarindaki hiyerarsik yapiyi, varlikta Tanri’nin inâyet ve hayrinin tezahurunu kavramsal boyutta akilda temsil edilmis olarak elde edecektir demektedir. Bu sayede bedene dair gecici lezzetlerden vazgecerek, ebedi ve degismez hakikatler ile butunlesecek ve Ibn Sinâ’nin tabiriyle akli bir âlem haline gelecektir. Nihâyetinde insan, ebedi saadete ulasmak icin salt ruhsal varliklara benzemeye calisacaktir. Onlarla butunlesme isteginin ve ozleminin olusmasi icin bunun farkinda olmasi gereken insan, soz konusu bilinci ancak varlik hakkindaki tefekkurle el...

Öz Arkaik dönemin şamanik şeflerinden çağdaş dünyanın sanal imgelerini besleyen şeflere uzanan metnin ana teması en ilkel duygu olan açlık ve bunun giderilmesine dayanmaktadır. Buradaki açlık yalnızca fiziksel değil, duygusal ve varlıksal... more

Öz Arkaik dönemin şamanik şeflerinden çağdaş dünyanın sanal imgelerini besleyen şeflere uzanan metnin ana teması en ilkel duygu olan açlık ve bunun giderilmesine dayanmaktadır. Buradaki açlık yalnızca fiziksel değil, duygusal ve varlıksal bir yapı da sergilemektedir. Potlaçlarla başlayan ve şamanik büyülerin varlığı kutsayan büyülü karışımlarıyla bir temsile dönüşen süreç, çağdaş dünyada kosmosun kendini tabaklarda göstermesiyle devam etmektedir. Şefler, ister gastronomik ister şamanik unsurları yansıtmakta olsunlar; temel olan kendi ayrık dünyaları içinde dışsal ve gündelik ötekilerin yorumlarına açık olmalarıdır. Hastalıklar karşısında toplumsal anlamda anlaşılmaz olan şamanın devası, açlık karşısında şaşırtıcı unsurları bir araya getiren şeflerin yemekleri yalnızca bir amaca hizmet etmektedir. Mideye indirilen lokmalar, bulunan devalar, vahşet ve kirlenmeyle açığa çıkan hazırlık süreci sonunda oluşan temiz ve kutsal yapılar; seremonilerden tabaklara uzanan bir düzlemde yalnızca bir şeyi ispat etmektedir: Varlığı boşluğa düşmekten kurtarmak ve her an onaylamak. Abstract Spreading from the shamanic chiefs of the Archaic period to the chiefs feeding virtual images of the contemporary world, the main theme of the text is based on the most primitive feeling of hunger and its fulfillment. The hunger here is not only physical but also emotional and existential. The process, which started with potlach and turns into a representation with shamanic magical infusions that sanctify the existence, continues with the appearance of cosmos on plates in the contemporary world. Chefs or chiefs, whether they consider gastronomic or shamanic elements within their separate worlds; the main thing is that they are open to the interpretation of the outer world and the precepts of daily people. The shaman's medicine, which is socially incomprehensible in the face of illness; the chef's recipes, which brings together surprising elements in the face of hunger, serves only to one goal. Bites brought down to the stomach, medications, clean and sacred structures formed as a result of the preparation process revealed by savagery and pollution through ceremonies to plates proves only one thing: to save Being from falling into the void and to confirm it in every moment.

Seyyid Şerif Cürcani’nin çoğu şerh ve haşiye formundaki eserlerinden ve onun şerh ve haşiye yazdığı temel metinlerden hareketle hazırladığımız bu tez, Seyyid Şerif’in şahsında müteahhirin dönemi düşüncesinin temel çatısını ortaya koymayı... more

Seyyid Şerif Cürcani’nin çoğu şerh ve haşiye formundaki eserlerinden ve onun şerh ve haşiye yazdığı temel metinlerden hareketle hazırladığımız bu tez, Seyyid Şerif’in şahsında müteahhirin dönemi düşüncesinin temel çatısını ortaya koymayı ve Tefsir ilminin bu çatı içinde durduğu yeri belirlemeyi hedeflemektedir. Başka bir deyişle bu tez, tefsir etkinliğinin dilbilimden metafiziğe uzanan dayanaklarını ortaya koymayı ve bunların tefsire nasıl yansıdığını soruşturmayı amaçlamaktadır. Bu nedenle Seyyid Şerif Cürcani’nin varlık seviyelerinin ilki olan dış varlık hakkındaki görüşleri; varlık seviyelerinin ikincisi olan zihni varlık hakkındaki görüşleri; varlık seviyelerinin üçüncüsü olan dilsel varlık alanı hakkında görüşleri ortaya konulmuş; bu görüşlerle Kuran tefsiri arasındaki ilişki tesis edilmiştir. Ayetler ile bu ilkeler arasında çift yönlü ilişki bulunduğu ve ayetlerin bir yönden bu ilkelerin oluşumuna etki ettiği başka bir yönden de bu ilkelerden hareketle açıklandığına işaret edi...

Heidegger felsefesinin en temel niteliği, bize göre monistik bir karakter arz etmesidir. Heidegger'de varlık, hiçlik, zaman, metafizik terimleri hep aynı ontolojik problemin farklı terminolojik veçheleri olarak karşımıza çıkar. Sadece... more

Heidegger felsefesinin en temel niteliği, bize göre monistik bir karakter arz etmesidir. Heidegger'de varlık, hiçlik, zaman, metafizik terimleri hep aynı ontolojik problemin farklı terminolojik veçheleri olarak karşımıza çıkar. Sadece varlığı anlamaya hasredilmiş bu felsefenin başyapıtı ise kuşkusuz Varlık ve Zaman'dır. Bu eserde Heidegger titiz, ancak önceki felsefelerden farklı bir perspektif ile varlık sorusunu ele alır ve varlığı anlamaya çalışır. Varlığın yanı başında duran diğer bir kavram ise hiçliktir. Hiçlik problemini ise
Heideger, bir ders sunumu olan Metafizik Nedir? isimli küçük risalesinde irdeler. Ancak Metafizik Nedir?’deki çözümlemelerin terminolojik arka planının önemli ölçüde Varlık ve Zaman'da olduğunu düşünüyoruz. Bu makalede filozofun Metafizik Nedir?’deki hiçlik
çözümlemesi, Varlık ve Zaman’daki varlık çözümlemesi ile irtibatlı olarak ele alınıp anlaşılmaya çalışılacaktır.

Özet İbn Sînâ metafiziğinin merkezinde yer alan varlık-mâhiyet ilişkisi, kelam ve felsefe bağlamında düşünce geleneğimizde çeşitli veçheleriyle tartışma odağında olan problemlerden biri olmuştur. Zorunlu-mümkün ve bunun temelini oluşturan... more